Yugoslavyanın ticari münasebatta bulunduğu memleketlerin en başında Almanya gelir , Balkan hükümetlerinin en lerinden biri Yugoslavyadır. 1937 yılının 31 Birincikânununda yapılan istatistiklere nazaran Yuzo#- vyanın nüfusu o 15.400.000 dir. 247.543 kilo- Kilometre mu mbbana isabet eden nüfus miktarı 62,2 dir. , Yugoslavya da Bulgaristan gibi ir ziraat memleketidir. Nüfusun 9 3.9 zu şehirlerde, geri kalan 5 Vİ i köylerde yaşar, Yugonlavyada arazi tevziati $ mü- y- 50 bin köy ekonomisinin elin- de bulunan toprak 0,5-2 heklardır. vene 1 milyon 270 bin köy ekono- Misinin elindeki toprak 2-10 hek- tardır. Yugoslav köylülerinden sinin hiç roprağı yoktur. Yugoslavyada ziraate yarayan a- Yazinin SE 80 ni hububat tahsis edilmiştir; fakat toprağın ve- Yimi iyi olmadığı için elde edilen abubat mahsulü tatmin edici miktarda değildir. Son zamanlarda dış pazarın tan talebleri karşısında Yugoslavy: da ziraat başka bir istikamet ulna- | #elmektedir. Ea yüz tutmuş, daha ziyade Alman- ya, İtalya gibi komşu sanayi mem- İeketlerinin fabrikalarına © iptidai madde yetiştirecek bir bal almıştır. da sonla zi de meyvacılığın i mühim bir rolü vardır: Yugos- in en fazla yetiştirilen meyva izümle kara eriktir, Kara erik, Yu- &oslavlara has bir nevi alkollü içki yapmak hususunda fevkalâde işe Yâramaktadiğ. ösen yıllarda Yuşoslay iktisadıya- dor Şehresi hatır sayılacak bi ç tisiklik göstermeğe başlamıştır. ei #iraat, gene Yugoslav ikt Yyatının karakteris rak kalmakta deva &öze çarpacak bir yükseliş kaydet miştir. Meselâ Yügosler endüstrisi 1938 yılında, 1937 yılına nazaran | su © 8. 1936 yılına nazaran ise “70 25 başlarmıştı Hemen Kemen tabil denecek bir ser besti içinde taranıp dalgalanan bu kuvâfür, giyinişlerinde sadeliği, mak. yağlarında tabülliği esas bilen, can Mh, çevik genç kadm başlarına son derece yaraşır. Ağır hallilerde ve bi- Faz süslülerde bu güzelliğinden kay . beder. Bühassa sarı saçlılar içindir. Renkli eşya nasıl yıkanır? Yünlü, pamuklu, ipekli ne cinsten Gursa olsun renkli eşyanın renklerini almak tehlikesi vardır. Bunun için on r) sabunlu suya batırmadan evvel Ufak bir ucunu sabunsuz, seak suya daldırınız. Ker renk verirse sabunlu Suda da renk verecek demektir. O va- Man yıkamak için soğuk su kullanır. Hiniz. Ve mümkün olduğu kadar ça- k yıkayıp, sudan tez çıkarmıya ça- UN Boyasını atan çamaşır o yünlü bir ma da ipekli falan oluşsa tabii i ie kurutulmak lâzımdır. O va. © mândallarınıza dikkat ediniz. Eelerek' sefer beyar'bir ça iye öt &ç İler itibarile çok zengin bir memle- üçin ekimine | Kin —— YAZAN Hasan Âli ak e bir yükseliş ve ilerleme kaydetmiş- tir, ugoslayyanın endüstrileşmesi, ec nebi serinayesinin yardımile vukua gelmektedir. Yugoslavyada, son yıllara kadar en nüfuzlu rol oya:ya, sermayeler, Fransız ve İngiliz ser- mayeleri idi. 1914-1918 Dünya Harbinden, perisan ve harab bir halde çıkan Yugoslavya, o zaman- Jar Franuz ve İngiliz sermayelerinin yardımile kalkınmak © imkânlarını bulabilmişti, Yugoslavya muhtelif cins maden- kettir. Fakat bu madenlerden çoğu, işlenmemiz, hara bir halde toprağın de bosu koşuna vatmaktadırka, | Memlekette, oldukça bol bir İte demir, k bir İri vardır. -İmaktadır. Bakir isi | ik bir vasfı ola-İrikaları bilhase dikkati m ediyor da, Bu bakımdan son yıllarda Yuğoslav endüstrisi de kâfi gelmiyen , antimvan madenle- nda Avrupada Sovyetler Büliğinden sonra ikinci Almanya gibi, İtalya gi ma- denler bakımından fakir olan em- peryalist devletlerin Yugoslavyaya gösterdikleri derin alâkayı, biraz da bununla bir yani o Yuposlavyanın maden bakımından zengin oluşile izah etmek lâzimdir. Fakat Yuşoslavyada maden kö- mürü ile petrol bulunrayışı, Yugos- İsv sanayiinin inkisafı üzerinde çok raenfi bit Tol oyhamaktadır. Yuzoslavyı en mühim endüs- tri branşı, gıda sanayiidir. Gida sa- nayii içinde wn fabrikaları, pastırma ve süğule fabrikaları, konserve lub- çekerler. Yagoslavyı > Almanya vi ambar vazifesini görmektedir. Son yıllarda Yugoslavyala men cat sanayi ale inkişaf etmeğe Meselâ pamuklu mad- Genç kadının sabrı tükenmiş - ti: Sert adımlarla pencere yanın- daki aynaya kadar gitti, kendini dikkatle tetkik- koyuldu. Bunun neticesinden memnun olmuş olu- yi eürlesinden şimşekler ça - N tekrar amcası; C ra nın oğluna — Ben mi çirkin? Bendi kin olan ne ver? En meşhu: m samların ve heykeltraşların beni fevkalâde beğendiklerini miyor mumin? Halük kahkaha ile güldü. — Onlar seni benim k: nımıyorlar, ve benim gözlerinle görmüyerler da ondan... K Güzel kadın rahat bir nefes al hi: — Meğer sen beni tanımaktan, benim harekâtimdan bahsediyor- müşsun?... Bense sade maddi gü zellikten konuyuyorsun zannet - miştim. — Sence manevi güzelliğin e- bemmiyeti yok değil mi? Bana karı yaptığın akakça hareketi u- nuttum mu zannediyorsun) Sen cidden çok bayağı bir kadınsın Handan, Üstelik, karıma gecip de, acabn yenşem biliyor muy « du? Acaha yazdığımı fena mı ettim? gibi saçma sunller sora - rak aklınca benim ağzımı aramak, alçaklığınn bir netice verip ver mediğini öğrenmek hevesine ka- pıhyorsun ve bunun işin de viç - dan azabından falan bahsetmek cesaretini buluyorsun. — Neden cesaret olsun! Senin Vicdan azab, dediğin şeye inanı vw mı Şahmin et - müştin? İşte ilk ve son defa kat- iyetle söylüyorum: Senin oyna » dığın komedilerin artık benim ü- zerimde hiç bir tesiri kalmadı, “ | nin hilelerine * atacak olursa , an tetkikler Yugoslavyanın iktisadi vaziyeti deler, basma ve bez yapan mensu- cat fabrikalarında iğ sayım 1935 yr nda |1 bin iken bu miktar 1937 yılında 163 bin iğe cıkmıştır. Mer- in yünlü kısmında ise, ıllar içinde iğ adedi 50 binden ine çıkmıştır Fakat Yugoslaryada O mensucat sanayiinin inkişafı, bu sanayie gid ereken iptidai maddelerin noksanı olayısile, istenilen süratte cereyan edememektedir. ; | Yeni eserler | Son öpüş! Yazan: İbrahim Hoyi «Osmanoflar; müellifi, ve nesli- mizin en muvaffak hikâyecilerinden olan Kenan Hulüsinin uzun bir hi- kâyesini Son Öpüş ismile neşir saha- sına çıkardığım sevinçle görüyoruz. İyi bir müşahedeci, olgun bir terkib- ci olan, hikâye tekniğinde özlü bir yol takib eden Kenan Hulüsi gözle- rini daha ziyade toprağa çevirmiş- tir; ve bu toprağın üzerinde yaşa- yan köylü, davarı ve değirmeni o- mun için en aziz varlıklardır. Son senelerde ince vs titiz bir itina ile işlediği hepsi birbirinden güzel ve manalı hikâyelerinde hep ayni reel hayatın akislerini buluyoruz. Durgun hüviyetinin arkasında bütün bir iş- tiyak, içten gelen bir san'at ispaz- mile okuyucuyu toprağı | götüren, ona bu toprağı ve bütün mahlükla- nn: iyi ve fena raraflarile birlikte sevdiren veyahud onlarr yaklaştı ran değerli hikâyeci, (Son Öpüş) te| de acar bir köy delikanlısının (O8-| lak Ömer) başından (gecenleri renkli kalemi ve kılçıksız o üslübile Yugoslavyada kereste ihracatı bilhassa dikkati çekecek mizi ladır. Çünkü Yugoslavya ormanla- zengin bir memlek, 1-3 ü, yani 76 miljon hektarkk bir saha, ormanla örtülüdür. Yugoslav. yada elde edilen keretsenin 9 25 şi| ihraç edilmektedir İ Yugoslavyanın dış ticareti gittik- çe artmaktadır. Bu artış bilhassa 1937 yılında en yüksek noktasını bulunmuştur. Yugoslavyanın de üca- fi kaç su neticeyi göz Yugoslavyanın dış ticareti | Sene İhracat İthalât Aradaki fark (BI. dinar) OM. dinar) Müvazene 1929 7,922 7,595 327 1930 6,780 6.960 we 180 1931 4801 4800 $ 07 1932 3.055 2.860 194 1933 3.378 2,882 4 495 1935 4.030 3,670 53) 1937 6272 5.234 41,039 Yugoslavyanın dış ticaretine aid verdiğimiz bu mukayeseli rakamlar dan anlaşıldığına göre Yugoslavy: nın dış öcareti sistematik olarak lartmış, bilhassa 1937 yılında yüksek mertebeyi bulmuştur. Yugoslavyanın ticari münasebat- ta bulunduğu memleketlerin en ba- şında Almanya gelir. Yugoslavya, gerek | memlekette İstihsal edilen gıda maddelerini, ge- İrekse Ak anayiine yarayabile- çek olan iptidai maddeleri, hemen rının çokluğu bakımından fevkalad, /yetini (Son Öpüş) te Kenan Hulü- tir, Meze İsinin öddinsz, fakat güzel ve kurak bize sunuyor. İssz, ücra köylerin (kaş) ana, basit, | wilimsize görünen köylüdeki o wseziş, buluş» kabili - satırlarında bütün bir zevk ile o- kuyoruz. Mensurelerinde, mücerred dün- yasını buğulu, sisli bir mensur ar- dından seyreden Kenan Hu hikâyelerinde, romanlarında realiz- manın her yolunu ustalıkla deniyor Muharririn en büyük meziyeti tak- lidci olmaması, (kendi kendisine yeter) olduğuna inanmasıdır. Nite- kim (Son Öpüş) te bu avantajları lâyıkile buluyoruz. 1940 yılının bu buhranlı günle- rinde (Son Öpüş) ü okumak, sessiz bir su basında, akan suların miriltik larını dinliyerek ferahlamsk kadar iç açıcıdır. İbrahim Hoyi (1) Son öpüş, uzun hikâye, yazan Kenan Hulüsi, 63 sayfa İnkilâb Kitab evi, men kâmilen Almanyaya (salar. Diğer taraftan Yugoslav o pazarla- nndaki fabrika mamulât baştanba- sa Alman firmalarına aiddir. İngilk tere ve Fransanın Yuğoslasyada en fazla nüfuza malik oldukları z7a- manlarda bile Almanya, dış ticaret ve ekonomik nüfuz bakımından, bi- | «Pazar günleri vapurların İstiab hadlerinder, fazla yolcu almaları key. fiyeti henüz tamamile halledileme . miştir, Dün de Boğaza, Kadıköy ve Adalara işliyen vapurlar tıklım tik- lum dolu bir halde idiler... vesaire...» «Bir sandaleni pe kiralıyan do, kus yaşlarında üç çocuk, sahilden açıldıktan sonra dalgalara kapılmış. İlar, esasen hiç biri iyi kürek çekmeyi bilmediklerinden OoOdalgalar sandalı Hayırsız ada açıklarına ... vesaire. vesaire...» «Plâjlarda SE ari noksanlığı dün de nazari dikkati celbediyordu. Bir plâjda güneş çarpması yüzünden baygınlık geçiren bir kadm tedavi edilememiş, uzun müddet kumlar üs tünde baygin bir halde kaldıktan sonra... vesaire... vesaire...» * 4Çalğılı bahçelerin bilhassa Pazar Bürleri, belediyenin tesbit ettiği târl, felere ehemmiyet vermedikleri, müş. MORA OZ GÖNÜL İSLERİ Okuyucularım Gönül işleri Bay 8. Fas ye Size bir hikâyeyi kısaca anlatada - Bim: «Bir genç erkek bir genç kızla bir gece loş bir sokakta o karşılaşmışlar, genç kızın endamı güzelmiş, hareket. leri göz kamaştırıcı imiş. Genç erkek ertesi akşam gene ayni sokaktan geğ- miş. Gene ayni genç kızı görmüş. Bir kaç akşam sonra (cesaretle yanına sokulmuş, konuşmuşlar, ve geceleri buluşup bu 1oş sokakta yanyana tatlı tatlı konuşarak gezmiye başlamışlar. Genç erkek, genç kızla gündüzleri de buluşmak istemiş, Pakat kız buna, hattâ o sokaktan başka bir tarafta geceleri dolaşmıya bile razi olmu - yormuş. Bir akşam, genç erkek gene genç kızla buluşmak Üzere loş sokağa doğ- Tu yürürken bir evden çığlıklar işit miş Evin kapısı açıkmış, içerde yan-| gın olduğu penceredeki alevlerden belli #miş. Genç erkek yardım için eve sinci plânda gelmeki idi. Almanyanın, Yugoslavyanın €- (Devamı 7 nci sayfada) «Son Posta» nın edehi tefrikası: 89 bir halde ona doğru ilerledi. Bü- tün ömrünce kendisini sevmiş ok duğuna kanaat ettiği bir adamm üzerindeki nüfuzunu O büsbütün kaybetmiş olduğuna inanamıyor” du. Birkaç ny evvzl ona dudak - İarmı uzattığı vakit Halikun bu dudakları öpmemek üçin kendi kendisine ne büyük eziyet ettiği hâlâ aklında idi Bu sebebden kendine güvenerek ona büsbütün yaklaştı ve ateşli bir sesli — Beni tekrar sevece Ha- Yük... dedi. Beni seveceksin; bu nu istiyorum. İşte sana dudakları- mi uzatıyorum: Öp beni Halâk, öp benil Genç adam bu komik vaziye- te gülmekten kendisini alamadı ve tuhaf bir tavırla: — Seni elbette öperim Han - dan, telâş etmel Dedikten sonra amcasının kı - zının yanağını bir kardaş gibi öp- tü, Onun bu son © hakareti güzel kadını büsbütün çileden çikar - mağa kâfi gelmisti, Birdenbire o- nun başını ellerile tuttu ve onun reddetmesine sıra birakmadan du daklarım dudakları üzerine koy- du: — Şimdi söyle bakalım! Beni seviyor musun? Delikanlı soğuk bir sesle: — Hayır! dedi. Kalbimde se- in için yanan kıvılcımların 60- ncusu da çoktan söndü. Artık hiçbir kuvvet onu canlandıramaz. Seni ne seviyorum, ne de senden nefret ediyorum. Sen benim için yoksun Handan! Şimdi anladın m? — Yalan! Bunu imkân yek! — Hakikat budur Handan ve Nakleden: — Fakat sen beni sevmiştin! — Evet, senin fettanlığın, se- nin güzelliğin beni bir zamanlar büyülemişti; ancak kalbimin en iyi köşesi sana hiçbir zaman ya- kın olamadı... Bunun için de bir heykel gibi güzel ve bir seytan gibi kurnaz olmaktan daha başka türlü şeyler lâzım. — Turhanla evlendiğim zat man çek ıztırab çekmiştin. — Bunu öğrenmek seni müte- selli edecekse, o zaman pek üzül- düğümü itiraf edeyim. Ancak bu- gün beni kendinden kurtardığın için sana cidden minnettarım. — Beni kaybettiğin için minnettarsın? O kadar hayret içinde idi KI genç adam gülmekten kendini a- lamadı. — Evet, sen güzelsin Handan, lâkin seninle evlenmek bir cehen- nem azabı olurdu! Güzellik, bir entrika vasıtası olursa, çok baya- ğ ve mülevves bir çirkinlik hali- ne düşer. Handan artık her şeyi oanla- muştı, Halökun etrafına germek istediği ağın koptuğunu, onun ta- mamile serbest kaldığını ve bun- dan böyle onunla bir oyuncak gi- bi oynıyamıyacağını apaşikâr gö- rüyordu. Demek mağlüb olmuştu. Yüzünde birdenbire müthiş bir kin tutuştu... O gün kadar hiçbir erkek tarafından bu derece haşin bir muameleye, böyle müthiş bir hakarete maruz kalmamıştı... A- İir ağır gerileyerek eldivenlerini, esarpını aldı, kapıya doğru Yü- rödü; fakat çıkmadan evvel son bir hücuma geçti. — Şimdi Zeynebe âşıksın de- ğil mi? Halâkun ce ab. müy: girmiş, ev sahiblerine yardım etmiş, yangın söndürülmüş. O zaman etrafına bakınmış, ve ge Muazzez Tahsin Berkand — Müsadenle şunu söyliye- ceğim: Boş yere vakit kaybedi- yorsun, © seni sevmiyor. Genç adam gene süküt etti, Yüzü sararmış, gözleri yerdeki halının çiçeklerine takılıp kalmış- &. Fettan kadın parmağını tam yaranın üzerine koyduğunu anl- yarak bundan istilade etmek ve hiç olmazsa ona ıztırab oçektir- mek istedi. Kiskançlıktan hırçın- aşan bir sesle: — Demek onu seviyorsun! di- ye bağırdı. Halük sükünetini muhafaza et- mekte güçlük çekiyordu. Sözü değiştirmek maksadile — Gidiyor musun Handan? dedid. Seni kapıya kadar geçire- yim... Beni Zeyneb kadar asil yuhlu bir kadını sevmeğe lâyık bir insan gördüğünden dolayı 48- na teşekkür ederim. Bu sözleri söylerken sesi yordu... Handan son zehi kıtmanın zamanı geldiğini anladı ve yılan gibi ıslık çalarak şu cüm- leyi fırlattı: — Zeynebin iüfatlarım Tur- banla paylaşmak seni memnun ederse. .. Ve bu kelimelerin Halükun ü- zerinde yaptığı müthiş tesiri gör- mekle: keyiflendi. Genç adam birdenbire basımı kaldırmış ve boğuk bir sesle sor- muştur: — Turhan mı? Onunla Zey- neb. bitiremedi. Handan kapıyı çekip gitmişti, Halik bir iki saniye o solada hareketsiz kaldı. Kalbi patlıy cakmış gibi çarpıyor etrafın. eşya simsiyah biz bulut içinde dö- iü dı & sırp Pazartesi havadisleri terilerden muayyen büdden pek fı para istedikleri (o görülmektedir vesaire... VESAİTE...» * «Üç senedir böraber yaşadıklaj metresini Yenikapıda, bir başka kerle kolkola gören falanca, bird bire #ehevrüre kapdarak” bıçağı çıkarmış, metresini ve yanında nan erkeği ovüöcudlarının o mujytel yerlerinden yaraladıktan sonra İvemmire. Vocal. 5 «Dünkü maçta da karga oldu» Geçen Pazartesi, ondan © Pazartesi, ondan daha evvelki P tesi, bütün gazetelerde bu ha ler) okuduk. Gelecek Pazartesi, onda sonraki Pazartes", ondan daha raki Pazartesi, gene bu havadisj okuyacağız. Pazartesi havadisleri, tarihe ben yorlar. Hep tekerrürden ibarettirlerşi İsmet pi ulüsE a cevablarım celeri buluştuğu genç kızı görmüş. sokakta çok güzel görünen genç İşm hakikatte çok çirkin bir yüzü duğunu o zaman anlamış. İ Kumn, genç erkekle, gündüzleri b İlaşmamasının sebebi meğer bu | Aziz okuyucum; | Hikâye, sizin aşk vak'anıza pek kın değil mi? Pencereden güzel rünen, güzel mektublar yazan yen kz karşınıra çıktığı zaman sukut hayale uğradınız. Nasıl hareke etme, niz icab ettiğini benden soruyorsü , nuz, j Yukarıdaki hikâyenin sonu var! «Genç kıs bir daha o sokağa gitm miş. Fakat genç erkek onu aramış, İerinde bulmuş, ve evlenmişler. Çün İyüzü hiç de güzel olmıyan bu kızım ahlâki meziyetleri çok yüksek, miş» İşte aziz okuyucum. Sen de bu İerkek gibi hareket edersen İ hareket etmiş olursun. Çok kere ifiki meziyetler, yüz çirkinliğini terler, TEYZE Bunları | biliyor mu $ idiniz P İki defa salılan kafa g Mister Data bir İngilizdir. Kafasını a iki defa satmıştır. Rİ Onun hakkında İz biraz izahat vere (- lim. Ne okurun oku- * İve> * san bir kere oku OX duktan sonra aynen tekrarlıyacak kadar kuvvetli bir hafızaya maliktir. kere duyduğunu bir daha unutmı Dört doktor birleşip öldükten so otopsisini yapmak için kafasını sı almışlardır. Fakat bu dört dokt da birbiri ardına ölmüşlerdir. nun üzerine Mister Data kafi yeniden satışa (o çıkarmış. Evw sattığı miktara yani 10.000 İngiliz rasına ilmi tetkikat cemiyetine maştar. * Köpek çantası Yanında köpek YP) gezdirmek modast birkaç #enedenberi bir türlü baralkıla- madı. Uzun yollâr- da köpekler yoru- leyorlar, sahibleri- ne yük oluyorlar dı. Bilhassn kadm- ların ufak Çin köpekleri pek çi buk yorulurlar, Sahibleri onler ki caklarına almak mecburiyetinde lırlar. Modanın bu müşkülüne gelmek için yeni bir icad ortaya tılmıştır. Bu icad Köpek çantı Köpek çantası, nota taşınan kayışlara pek benzer, Köpekler yillara geçirilir ve sahibi sapırd | tutmak suretile elinde bir çanis gi