26 Şubat 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

26 Şubat 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Sayfa Sen Poslanın zabıta romam: 14 Zaten Ustabaşının icref vasıtası Se- mi idi, Onun delâletile başkalarına €- mirlerini tebliğ ettiriyordu. Sami izah etti: — Simdiye kadar her şey yolunda gidiyordu. hiç bir şey 'hmal etmemiş- tik. Taharri memuru Ali Osman artık alardan vaz geçmiş, başka İş- sakmıya başlamıştı. o Yolumuzda bize enzel olabilecek ve bizi tâciz ede- ıde bulunan Âtıfı da aradın , Elde ettiğimiz vesika da ız tarafından tevsik edil- mişti. Siz de bunu arzu ediyordunuz; ve ben de hemen.. — Bu saydıklarmın hepsi malüm Lâkırdıyı kısa kes Sami... Maziye aid olan muvs“Takiyetlerin birer birer tek-| hp dökülmesinden ne çikar ? 4 sen beni neden çağırmış oldu. Bunu söyle... mi, basını önüne eğdi; bir lâhza död etti. Sonr# — İslerde bir aksaklık görünür g — Ne” Bir şey mi oldu? Sami, korkudan dili tutularak, usta- nm ates püsküren gözlerine bakamarı. Fakat İshak bey, sükünunu çabuk top- laklı, Soğuk ve sert. fakat sakin bir sesle: — Bekliyorum, anlat... dedi. — Bir telgraf aldım. On dekika son- ra da otele telefan ettim, size... "araf, ver bana... Usta telgrefı dikkatle okudu: tronu haber ver firarı tamir et- — Güner hanım yazshaneye gele- derecede hastayım. Masanın birinei gözünde iki dosya var. Muhak- kak tetkikleri iktiz& ediyor. alın eve geliniz! Dedi, Akma hiç bir fenslk © gelmedi Evinde elbet metreslerinden biri, uşü- B. hizmetçisi bulunacaktı. H'e bir şüphenin tereddüd ağına düsmeden kalktım, apartımanına git- tim. Kapıyı bizzat kendisi açtı baraf. — Geçmiş olsun. dedim.. fakat ma. şsllah hastalığınız ağır değil... — Biraz kırıklığım var.., Geçer, bu ek beni çok İtinalı düşenmiş ş anlı bir odaya afdı. — Sizi ahırlaysmazsam kusura bak- Çünkü - bugün bizmetçim Onlar: | kinden ayrılmıyan gözlerini bir saniye j Sonra: —Yani, dedi. Necib kendisine ve- rilen emaneti bir ahmak gibi parmak- larının arasından kaçırdı. Sami, yerde bir noktaya bakarak: — Usta, dedi. Doğrusu ne olduğunu ne de acemidir. sıllarını hülâsa etmiye kâfidir. Ustanın sesi adetâ gürlüyor. hiddet- ten dişlerini gıcırdatıyordu. Sonra bir- den susuyordu; o anda mühim bir ka- “İrar vermiye hazırlandığı belli idi. Dü- şünceye daldı: İmelivim. Hem de derhal... Sami geniş bir nefes aldı: — Ben sizin nasıl olsa emaneti fek- rar elde edeceğinizden eminim... Usta, ber türlü medih ve sitayişten kendisini müstağni addettiği için: — Sus, dedi. Şu sırada ben bile ne ileceğimi bilmiyorum. Hiç bir matfmata sahi'b de; Mağlübiyeti- e vakalandığımızı bile bilmiyo- Dişlerinin gıcırtısı duyuluyordu. — Bu arada, sen gözlerini dört aç... İHestaneye Ali Hikmeti görmiye gittin mi?. na şüpheli hiç kimse sokulmamıştır. — Sama tarif ettiğim adamı görme- din mi? Şu hınzır Sedadı... — Hayır ustam,., Şu cihetten emi- (Devamı 8 inef ) e Ona pek yüz vermeyin Güner hanım, dedi.. Biraz mânasızcaklır. — Mânasız bir hareketlerine tesa- düf elmedim.. esasen de gayet Tesmi İ konuşuyoruz. | -B oğlunu kıskanıyor o muydu? Bu tuhaf işte... Bunun böyle olduğunu sonra anladık. Bir müddet tetkik ettiği dosyalardan bana bazı notlar aldırdı. Birkaç istida ve vekâlet müsveddesi yaptırdı. İşim bitmi Müsaadesini istedim. — Öğle yemeğini beraber yiyelim! Teklifinde bulundu. Hizmetçisi ol- al “İmadığını söyliyerek, Hizar ettim. To. — Bir ön evvel gidemedi. diye söy- kantadan getirteceğini söyledi. Git- mekle ısrar ettim, Ayağa | kalktığımı nce, birdenbire değişti. Sesi titre- y vüzü Sararmıya başladı. Gözleri küçülmüş ve kanlanmıştı Bu gayri anlıyamıyorum. Necib ne bir abmak,! — Necib ne olursa olsun metice! meydanda. Bu netice onun bütün var| — Yapılacak bir şey kaldı: Ben git-| SON POSTA Son günlerin gazeteleri ve ajâns ha- vadislerinde Almanyanın yeni başlı denizaltı harekâtına başlıyacakları, in- gllizlerin de daha kuvvetli vasıtslar ile ona karşı koyacağı anlaşılmaktadır. Esa- sen deniz harbinin en canlı sahnesini de bu mücadele teşkil edecektir. Henüz şid- detini hissetmediğimiz Avrupa harbinin 914-18 harbinden alınan derslere istina- den yapıldığı malümdur. O harbin bize verdiği en mühim ders Fransa fle İngil terenin teşkil ettiği bir bloku, Almanya ancak denizlerde mağlüb edebilir. Filva- ki 1914 harbi başladığı zaman Almanlar donanmalarını kullanmamı fin'in meşhur baltasile Fransayı mağlâb etmek davasına kalkmışlar idi, O zaman- (ki kanaat Fransa mağlüb olduktan son- İra İngiltere kendiliğinden serfüru ede- cekti, Burada bir dakika durmak lâtimdir. (1914 deki öldürücü kara harekâtı mu- İvaffak olup Paris almmış olsaydı acaba İngiltere hakikaten harb harici olabilir imiydi? Bu sualin cevabını biz Napolyon harekâtında bulabiliriz. Napolyonm e Wnde bugünkü Fransa, İspanya, Alman- ya ve hattâ Rusyanın bir kısmı olduğu helde İngiltereyi mağlüb edememiş idi: Napolyonun: (Bana bir günlük deniz İbâkimiyeti verin, İngiltereyi istilâ ede- yimj sözü hatırlardadır. Bu cümle meş- Jbur imparatorun denizler hâkim. olan İngiltere önünde, bütün haşmeti ile, na- sıl boyun eğdiğini gösterir. İman büyük komuta makamı ayni cümle. leri tekrardan başka bir şey söylemiye- leekler idi. Almanlar Parisi alamadılar. Fakat bu (hakikati harbin hemen akabinde bütün deniz tarih kitablarında teslim ettiler. Eğer onlar Büyük Harbde ellerinde bu- lunan donanmaları aktif olarak kullan- pe derece büyük olduğunu ne/70$ olsalar idi harbin neticesine daha ça-| İbuk ve belki de muzaffer olarak varırlar idi. * : Almanlar © karbden aldıkları büyük) yetli bir muvaffakiyet kazandığını gör- İdersi bugün daha a; ve daha zayıf deniz İvasıtalarile yapmak istiyorlar. Ben şah- İsan Almanya ile Fransa arasında kuvvet- .. Bugüne kadar onun yanı- (Ji bir kara muharebesinin yapılmaması-|ile bütün kuvv İn: burada bulurum. Burada Majino hat » nm mukavemetini inkâr edecek deği- lim, Ancak Alman ordusu gibi inkâr edi)- mez bir enerjiye malik olan bir rllet inde böyle bir ka kırmak Şubat 26 EDENİZ VE DENİZCİLİK J ' tahfelbahir İşte Parisi fethetmiş olsa'ar dahi, Al- İtinad edersek batan İr Bir Alman denizaltısının bir İngiliz Umamna girmeğe o çalıştığını : temsili için hiçbir şey esirgemez, nitekim Bü- yük Harbde ayni ordu Belçika istihkâm- larını kırıp geçmiş idi, Şu halde Alman- Yarın bir kara taarruzu yapmamalarına sebeb, birinci derecede olarak, harb he- detine deni; muzatferiyetlerile ulaşmak- tır. İngiltere deniz yolların: kesmek yu- karıda söylenen muzafferiyetlerin birin- ci vasıtasıdır. * | Almanya bu yolları kesebilir mi? Biz |2anç olmuş ve harbi üç k bunu müteaddid kereler münakaşa ettik. Tayyarelerin çok yüksek süratle uçma- İarı, denizaltıların da görünmeden #u- yun altından gitmeleri, denizle slâkadar olmıyanları pek cezbeder. Fakat hakikat tamamile denizci olmiyanların düşünce- sinden başkadır. Nitekim altı aydanberi gördüğümüz bu mücadelede ne tayya- relerin ve ne de denizaltıların ehem müyoruz. Gerçi hesablarımızı paraya ii iz gemileri di ha pahalıdır. Fakat İngiltere bu gemiler m yüzde birini bile kaybetmiş değildir. Buna mukabil Ak manya en çok güvendiği denizaltı file- sunun yarısını kaybetmiştir. ve Denizciler karada olduğu gibi, tabiye- “ZEZE CENNETLİK NAHKÂRLAR v—/ İL il | — Otur Güner. diye sert bir sesle hitab etti. Şimdiye kadar bana hiç Güner, de- İmemişti. Hem de böyle lübâli hiç dav- ranmamıştı, Endişe ile yüzüne baktım. — Seninle konuşacaklarım var. bi- raz beni dinle... Hafif beyezlanmış. dalgalı saçlarını elils arkaya doğru taradı. Elleri robdö- İşamtırının cebinde karşıma dikildi: — Güner beni anlamak istemiyor- sun! Ne demek istediğini hakikaten anle- mamışlım: — Anlamadım beyefendi... — Bana beyefendi deme... İsmimle hitab et bana. Güner senin için yanıp bittiğimi görüyorsun. bu derece za - Hmleşme.. Ayağa kalkmaştım: e lerini ileri doğru uzattı. Kucak- Jamak istiyordu. Geri çekildim. — Çok ayıb ediyorsunuz. yakıştıra. Birdenbire delirmişti sanki: — Güner beni çıldırtıyorsun! Diye haykırarak üzerime yürüdü. Bir anda kendimi kollannın arasında buldum: — Bırakın beni! — Bırakmam. bırakmam. benim ola- caksın!.. Vahşi bir ibtirasla genişliyen ağzı gittikçe yüzüme yaklaşıyor. kolları - nım çemberi gittikçe odaralıyordu. Çırpınıyor, tepiniyor, kurtulmıya ça- ışıyordum. İkimiz birden divanın üzerine yu- varlandık,.. Avazım çıktığı katlar ba- Ankaraya mı gidecek, mereye|tabiiliğin derhal farkına vardım. Çık.) — Rica ederim beyefendi, neler söy- | gırıyordum: sonra bana dönerek: twakta acele ettim. Yüyorsunuz?, — Alçak herif bırak beni,. harbi ile birşey kazanabilirler mi ? (“San Posta, gösteren bir resim )vi değil, sevkulceyş zafer kazanmak ise terler. Çünkü tabiyevi omtüzafleriyetler harbin neticesine tesir edememekte ve sadece a'kışlanmakla kalmaktadır. İs kajerak muharebesinde galib gelen Ak man donanması harbi kazanamamıştır. Çünkü İskajerak muharebesi bir sevkul- İceyş değil, bir tabiye mücadelesidir. Fas kat Çanakkaledeki cihanşümul Türk mukavemet ve zaferi sevkulceyş bır kan sene uzatmıştır, Şu halde Alman denizultılarının müs vaffak olup olamıyacak'arına karar ves rebilmek için onların tek ve tük İngiliz gemilerini batırmalarını deği, İngilte « reyi hakikaten deniz yollarından mah- rum edebileceklerini beklemek lâzımdır. Bu satırlar herhangi bir suretle; mütte. fikimiz olan İngiltereye taraftar olarali yazılmamıştır. Bugün herhangi bir Ak man deni; sübayvma sorulsa dahi hakika- in bundan başka olmadığı neticesine İ varılır. İ Herhalde Alman denizcileri, Büyü Harbde ele geçen en said fıratın bir daha gelemiyeceğinde ttefiktirler. Bi- zi bu kanaate sevkeden âmiller şunlan dır: 1 — Almanların deniz tarih kitabler (Devamı 11 inci sayfada) Eğer kapı çalınma olsay « dı, ber şey bitecek, omahvo lacaktım. o Zira gittikçe kuvvetim ke siliyordu. Kapmın zili imdadıma ye « tüşmisti, Soluyarak beni bıraktı. — Kıpırdama., kaçmıya teşebbüs et- me, gebertirim seni... Yarabbi o nazik adam ne kadar vahşi, leşmişti. Süratle üstünü başmı düzeltti Dİ. şarı çıktı. Gelen bir kadındı: — Yazıhaneye telefon ettim. Hasta; olduğunu, gelmiyeceğini — söylediler, merak ettim, geldim. Nasılsın cicim. geçmiş olsun... ! - Bu metreslerinden biri olacakta, Karşı odaya geçtiler. Bu, fırsattan isti, fade etmeliydim. Hemen odatlan ftrim, yarak, kendimi dişam attım. Merdi venleri dörder, beşer atlıyarak sokağa çıktımı. Bu benim kendimi ikinci soka- ğa fırlatışımdı. İlk girdiğim müessese- de de ayni hal başıma gelmişti. Bu de- rece vahşet. ahlâksızlık görülmüş şey değildi. Ciddi, ağırbaşlı, hakkın müda- fii olan bir adam, himaye edeceğim s6 ni, dediği zavallı bir genç kıza böyle tecewüze kalkışırsa.. ben artık kime güvenbilirim? Gene işsiz kaldım. Sür atle bir yere kapılanmak lâzım. Eğer bir iş bulamazsam, on beş gün sonr on paramız yok. Sinirlerim bozuk, Hâ“ MA heyecanlıyım. (Arkan var) ış

Bu sayıdan diğer sayfalar: