Talâtlabirsab 5 i ir x © vaftak olmuştum ; ah evind yaptığım mülakat Gene bir gece daveti - Hüseyin Hilmi Paşanın konağı yolunda - Kabul ve bol iltifat - Fırka beni istifaya davet edecekmiş - Bir şüphe ve Zaman geçiyor, ve geçtikçe her günün | vak'alarını geçmiş günlere naklederek araya bir perde çekiyordu; benimle Hü - seyin Hilmi paşa arasında da böyle bir sis tabakası peyda olmuştu; ben onu, İs- tifasım o gecenin hikâyesini unutur gi - biydim; lâkin o beni unutmamış olacaktı ki bir gece, gene geç vakit telefonla u- yandım, ve onun sesini işittim. Beni bir mesele için görmek istediğini, evine kadar, hemen şimdi, gidecek olur - sam memnun olacağını söyledi. Gecele - rini uykusuz geçiren bu zatın başkaları hesabına o gecelerin nasıl (geçirildiğini tahmin edemeyişine şaşmak icab ederdi, fakat şaşmağa vakit kalmadı; «Acaba ne- dâir? Gene ne var?» diye bu derece acele edilişinin sebeblerini araştırırken bir yan dan giyiniyor, bir yandan da gecenin bu saatinde Nişantaşı konağından çıkarak araba bulmak mümkün olmıyacağına gö- re yarı karanlık sokaklardan tâ Şişlide onun konağına kadar yaya yürümenin zahmetini düşünüyordum. Yarım saat sonra konağınm dış mer - divenlerinden çıktım, o, caddeye nâzır odasında bana muntazırdı, İlk sözlerin! ne olduğuna bugün vâkıf değilim, asıl hatırımda kalan davet edilişimin sebebi- Bi teşkil eden mesele oldu. Bu meseleyi şöyle icmal etmek müm - kündür: «Bilirsiniz, ben sizi ne ke- dar severim. Arada uzun senelerin tesis ettiği bir rabıta var, Sonra sizin dirâye - #inizi, iktidarınızi en ziyade takdir çden- lerdenim. Hatırınızdadır ya, siz daha kü- çök bir çocuk iken, beri sizde mevcud ve! Mmkişafa müstaid Hiyakatleri görmeğe mu Bu iltifat sözlerini dinlerken kendi kendime: «Bunların sonu iyi geleceğe benzemiyor. Bu tütsülerin beni uyuştu - rucu bir hikmeti olsa gerek...» diyor - dum Ve, öyle olduğunda şüpheye mahal «kalmadı, iyice tütsülendikten sonra o de- vam ekti: «Sizin sarayda müşkül ovazifelerinizi ne meharetle idare ettiğinizi, şevketpenah «iendimizin ne kadar teveccüh ve itims- dını kazandığınızı daima görüyordum.» Bu olimle biraz da siteme benziyordu. Müerim hayretle bu kadına bekıyor- du. Onu hiç bir yerde görmemişti, te- nımıyordu. OVledanım tazyik e - den bildiği ne olabilirdi? yalvarıyordu: — Beni dinleyin. söyliyeceğim çok mühim şeyler ver diyorum size. Reis sert bir sesle kadına hitab etti: — Bize bilmediğimiz ne söyliyebi - Yirsiniz? Muhakeme hitam bulmuştur. Bizi oyalamak mı istiyorsunuz. Genç kadın dövünüyor, — Hayır, vallahi, billâhi, çocuğu - mun ölüsünü öpeyim oyalamak istemi- yorum. Bilmediğiniz çok şey vardi - yorum. Bu adam, bu zavallı insan siz- den müthiş bir sr sakladı. Bunu ben biliyorum. Aylardanberi beni öldürü - yor bu bildiğim sır. kendisi söylemiş! yor. bir tesadüf bana öğretti. Bunu söylersem biliyorum ben de mahvola- cağım. Fakat göz göre göre bir insa - mın asılmasına razı olamam.. Aylar - danberi bir gece gözüme uyku R girmedi. Yuvamın yıkılması ve kötü Gi Fe ig asim «Maalesef, dedi; herkes sizi benim ka- dar takdir etmez. Bugün bir şeye vâkıf oldum ve hemen vakit geçmeden size ha- ber vermek istedim.» Kendi kendime: «Hayırdır inşallah!; dedim. Hiç hayır değildi. Devam etti: «Fırka- da aleyhinizde şedid bir cereyan var. Si- zi istifaya davet etmeğe karar verilmiş. Muvafakat etmezseniz azle kadar gidile- cekmiş. Hattâ yerinize halef bile tayin o- Tunmuş.» Acaba kimdir? diye bir sualimi bekli yerek durdu, ben sormayınca o söyledi:! «Hacı Adil bey/» İ Dedi. Bu dinlenilen sözleri bittabi bü - yük bir merak ile fakat zamanda şüphe ile telâkki ediyordi hele son sö- zi pek şüphe ile karşıladım. Ası) merak olunacak cihet paşanın bunları bana $ lemeğe lüzum görmesinin sebebini keş -| fetmekti. O sırada zihnimde bır uğultu içinde fikirlerin arasından hakikati ay - lamak imkânı yoktu, bu işi yatağıma gir- dikten ve kim bilir nasıl gelecek olan uy- kuyu beklemek için gözlerimi yumduk - tan sonra yapacaktım. Ş «Size heber veriyorum ki, dedi; şim - diden tedbir alınız ve şevketpenah efen- dimiz nezdinde de münasib bir teşebbüs - te bulununuz...» Bu kendi istifası vak - asını hatıra getiren bir sözdü, yalnız ona cevab verdim: «Fırkaca böyle bir karar verilmişse şevketpenan efendimize bey - Kude bir müracaatta bulunmağa lüzum kalmaz. Zatı saminize bu hayırhahane ih- tarımızdan dolayı arzı şükran ederim, Va. zifemi terketmek zamanin da büyük bir tevekkülle karşılamak en doğru bir ha - reket olur.» Tahminen böyle mukabeleden sonra! daha ziyade kalmakta belki temkin tav-' rını elden kaçırmak tehlikesi görerek â- yağa kalktım ve en süslü temennelarım- dan birini savurarak Şişliden Nişantaşı - na kadar loş sokakların kaldırımlarını şe-! ke seke avdet ettim. Düşünmüyordum, fakat zihnimde bir kasırga, bu kasırga 1 nın içinde türlü ihtimaller ve hepsinin merkezinde de «Hüseyin Hilmi opaşanın| galiba bir öc çıkarması!..» şüphesi vardı. Bu gece uyumadım, yapılacak yegâne | «Son Posta» nın tefrikası: 28 bir damganın alnımı kirletmesi paha - sma söyliyeceğim. Hıçkırıklar boğazmda düğümleni - yor. bazan tıkanacak hale geliyordu. Reis, müddetumumi, âzalar birbir .- kalım!» ı konuşan bir işaret yaptı. Reis! — Bunları bırakınız, bahsettiğiniz müthiş sır nedir, bunu söyleyiniz, di. idefa da benden dinlemek istiyordu. Hiç nihayet inşirah iş ertesi gün erkenden meseleyi kurcala- mak, bu sözlerin altında bir hakikat var- sa onu bulmak idi. Bu iş ancak membsında görülebilirdi. O membaı aradım buldum ve sabahleyin kalkıp hazır olduktan sonra arabayı iste. dim. Doğru Talâtın evine... Galiba o da gece uyumamıştı ki beni haber verdikleri zaman henüz yatağında idi. Mabeyn başkâtibinn böyle sabahın erken bir saatinde evine kadar gelişinin fena bir sebebi olacağı vehmile beni bek- İetmeden hemen o yatak kiyafetile geldi ve her vakit a'ay eden şesile; «Başkâütib bey... (Bana gülerek böyle hitab eder - di) ne haber?.. dedi. Anlattım, En evvel beni biraz çatıkça dinledi, sonra gene alaya avdet ede —Demek, sana saraydan yol göründü. A- dam, sen orasını, hünkâr pek İyi idare ediyordun. Hacı Adil bu işi senin kadar becerebilir mi, dersin? * Sonra birden alayı bırakarak ciddi ha- We: — Bana şu istila meselesini hikâye etsenel... Onu kimseye söylememiştim, hattâ re fikim başmabeynciye bile anlatmamış - tam, bu, benimle esvabcıbaşının arasında kalmış bir sırdı. Talât bunun hikâyesini elbette öğre: olacaktı, herhalde bir bir tarafını ihmal etiniyerek anlattım, Kendisinde nadiren görülen sabır ve hilm (e, fakat hep alaya münhemik fıt- rTatının gülümsemesile dinledikten sonra: — Pekâlâ! dedi, dün gece sana söyle - diklerinin sebebi gayet aşikâr!.. Seni fır- kaya karşı üşütmek... Bundan ne çıkar, bilmem, herhalde sana bir üzüntü, bir kuruntu vermek. İşle sen o istila gecesi onun umduğuna muvafık bir petice al | saydın dün gece onun evine kadar yo - rulmaz, bu sabah da buraya kadar zah - met etmezdin, Sen şimdi buradan gene arabana biner. sarayına gider, padişahına | İda bunlardan hiç bahsetmezsin. Başka yapılacak bir iş yok... ! Siması berrak, gözleri ruhunun satfe| tile ışıldıyan, alayclığının altından ha - lis hissiyatı İnsanı ısıtan bu müstesna a - damdan yüreğimde azim bir inşirah ile oh kemeletde Cerrahpaşa hastanesinde başında jandarma bekliyen yaralı nazarı dikkati celbetti, e Beyazıd cinayeti failinin firar yollarını aradığı bunun üzerine tevkifine karar verilerek tedbir alındı Beyazıd cinayeti tahkikatına müd - deiamumilik ehemmiyetle devam et - mektedir. Tahkikatı idare eden müd - delumumi muavini Fethi delilleri top- lamakta ve hâdiseyi en ufak teferrüat na kadar incelemektedir. Hastanede bulunan katli Hıdırın su- çu rakibi Aliye atfetmek için, kendini de yaraladığı delillerle tesbit edilmiş- tir. Müddetumumi muavini dün Cerrah paşa hastanesine giderek, suçlunun İ- İsdesini almıştır. Hâdiseyi müteakıb, henüz izlediği cinayetin tesiri altında bulunan katil; zabılaca #l'nan ilk ifadesinde suçunu kâmilen itiraf etmişti. Bu defaki istic- vabında ise inkâr yoluna sapmış ve de- miştir kiz — Vak'a gecesi Sirkecide bir sine - maya gitmiştim. Sinemadan çıktıktan , sant 12 sularında evime dön - #m. Metresim Feriha ile dargındık, o gece bari karar vermiştim. Ka- da nç'k bulunca. bu maksatla içe- Odama çıktım. Oda karan - iha içerde idi. Ferihaya: dedim. Ceva- ık ve «— Şu lâmbayı yak: ben: «—. Gaz yok» dedi. İşte, bu sırada'bo ğazıma bir e! sarıldı. Bu, Ali idi. Son- Ta, ne olun, bitti? Artık farkında de - ilim. Hatırlıvamıyorüm orasını. Yal- nız. suç âlet! olarak bulunan bıçak be- nim değildir. Hıdırın hastanede firar için fırsat gözlediği nazarı dikkati celbetmiş ve dün sulh ceza hâkimliğince gıyabında tevkif “kararı verilmistir. Dünden ft baren katilin hastanedeki yatağı ba - şında bir jandarma nöbet beklemeğe başlamıştır. Sandalya ile bir komiser muavinini yaralan sabıkalı hapse mahküm edildi Bir şikâyet üzerine Galata karako- luna çağırıldığı sırada, komiser muavi- ni Tevfiğin üzerine sandalya #tarak ya rahyan ve tahkir eden sabıkak Mar - mara Hasanın ağırcezada görülen du- ruşması dün neticelenmiştir. am mağ ayrıldım. Artık anlaşılmıştı ki hiç müs - tahak olmaksızın derin bir kin kazan - mıştım, ve kim bilir nasıl vesilelerle bu kinin tezahörlerine mâruz kalacaktım. Nitekim öyle oldu. Bu da ayrıca karı- gik bir bikâyedir. Halid Ziya Uşaktığil CENNETLİK ÜNAHKÂRLAR —” — Yani oğlunun anası. Reis sordu: — Bunu nereden biliyorsunu??.. Kadın kollarını yanına salıverdi: — Bunu söylemek beni mahvetme- da idim. Bunu benden başka bilen bir insan daha var. Âşıkım.. Kadın henüz sözünü bitirmişti ki, hasıl olan bir gürültü ve kaynaşma du! ğacına götürüyordunuz. Benim bil ğim sır onu hiç olmazsa ipten kurlara- bilirdi. — Siz o evde niçin bulunuyordunuz? Reisin bu sorusunu, şöyle cevablan- mendilini | erinin yüzlerine bakıyorlardı. Müd -İğe kâfi. fakat söyliyeceğim. ( Cinayetidırdı: © #ğzna kapayarak hıçkırıklarını boğ -| deşumumi eli ve başile «dinliyelim bs-İ günü ben de ayni evde ve bitişik oda- mai kesik kesik anlatmağa çalışıyor- — Orasının bir randevu evi olduğu- nu biliyorsunuz. Ben bir günsh işle - dim. oraya gittim, Evet köcama ihanet ettim, Bunun kefaretini bu müdahale de -'arkada bir cismin yere düşmesindenlile vermek istiyorum. Biz bitişik oda- da idik. Âşıkımla kavga ediyorduk. O Genç kadın düşmemek için avuka -İyuldu. Genç kadının koluna dayan -|benim üzerime atılmıştı. Mücadele €s- tm masasına dayanmağa mecbur ol -|dığı adam, olduğu yöre yığılmıştı. du. Derin bir nefes aldı, AÂsabına hâ- kim olmak istiyordu. Öldürdüğü kadın, bu adi di karısıdır, kin Şan terek bir be; muştu. Kadın gürültüye rağmen ilâve etti: Salon bir.anda karışıvermişti. Müş-| min yıkılmasından. ün Kadın. hiçbir şey olmamış gibi de -| vam ediyordu: — Evet, şimdiye kadar onun tazyi-| kile söylemedim, söyliyemedim. Yuva-| herkesin benden| çıkmasından korktum. Fakat artık da- yanamazdım. çünkü bu zavallıyı dara- nasında, bir sesin: — Sen, sen. sen ha?. Diye bağırdığın duyduk. o Aysel — Niyazi sen ha! diye mukabele etti. Hiddetle hayret karışık bir sesle bir şeyler konuştular. Bunlar; pek anlaya- yret nidası salonu doldur-| iğrenmesinden, günahımın o meydana|madık. Erkek: — Cavidin sevdiği kadın sen misin, sen değilsin değil mi?. yalvarırım söy- Mahkeme suçlunun 10 ay 12 gül müddetle hapsins karar vermiştir. Makine komisyoncusunu yaralıyan Vanlı Mehmed Ali hakkında tevkif Kararı verildi Cümhuriyet gazetesi makine dai! sinde makine komisyoncusu Blüm bıçakla yamılıyan Vanlı Mehmed ! dün adliyeye verilmiştir. Suçlu, 4 üncü sorgu hâkimliğineği isticvab edildikten sonra, tevkif ol muştur. Almanyadan tütün mübayaası için bir heyet geldi Dünkü Avrupa ekspresile şehrimi * ze 4 kişilik bir ticaret heyeti gelmiğ tir. Heret, Almanyanın maruf tütün” fabrikalarımı mümessillerinden mü “ teşekkildir ve garda tütün limited şir keti müdürü ve şehrimizdeki bazı tk tün ihracat firmdlarının mümessillerİ tarafından karşılanmıştır. Bu seyahatin Almanyaya ihracı der . ipiş edilen 5 milyon liralik emtia meys nında yer alah ve miktarı | milyon 700 bin liralık olduğu söylenilen tülünün murbayaasile alâkadar olduğu tahmin edilmektedir. Mubayaa edilecek tütünler ağlebi ihtimal Eze mıntakasının düşük kali - teli ve ucuz nevi tütünlerinden olacak tır. Şişe ve cam tevzi deposu açıldı Şise ve cam fabrikası. Eminönünde Ticaret hanında yeni bir tevzi deposu açmıştır. Bütün küçük toptancı ve peraken « decilere tevzlat yapmak üzere bir kağ güne kadar fanliyete geçecek olan bu depo, şimdilik asgari 200 lira miktarın da siparişlere cevab verecek. İleride ihtiyaç hissedildikçe bu nisbet geniş letilecektir. Şişe ve cam fabrikasının bu depoyu açmayir karar vermiş olması alâkadar- lar arasında memnuniyetle karşılan - muştur. Küçük toptancılar bugüne kadar şi- şe ve cam fabrikasından siparişlerini almak için bir takım füzuli masraflara girmek mecburiyeti karşısında kalmak- ta idiler, Bu defa depo bu mahzuru tamamile ortadan kaldırmış bulunmaktadır. le.. beni temin et! diye yalvarıyordu. Kadın sert sert bir şeyler söyledi. Galiba ben olursam ne çıkar, bu seni neden alâkadar ediyor. Yirmi sene a - rTayıp sormadığın okadmla ne sebeble meşgul oluyorsun? diyordu. Bir aralık erkek avazı çıktığı kadar bağırdı: — Orospu oğluna da mı kıydın! Herhalde Ayselin gırtlağı sıkılıyor- du. Hırslulı bir sesle sordu; — Hangi di - oğlum?. Erkek. Cavid senin oğlun - dur, oğlunu bulmanı, tanımanı istemi- yordum. diyor, bugün gibi hatırlıyo - rum. o mel'un hastalığı yavrucağa da aşıladın! diye dövünüyordu. Biz bitişik odada bir facla geçtiğini “ hissedip sindik, Yanımdaki erkek bilâ- hare büyüyen gürültüden, feryadlar - dan içerde çok daha feci faclalar cere- yan ettiğini anladı: - Kaçmalı! Başımıza iş gelecek! dedi. polisler gelmeden evin arka kapısından uzaklaştık. Son- ra bir kenara çekilerek karakola götü- rülüşünü seyrettik, Odada bağıran şu zavallı babaydı. O gündenberi deli gib! yaşıyorum. Çünkü hakikat gayet usts- Jıklı saklanıyordu. Saklandığı müd - detçe de bu ademın aleyhinde netice veretekti. İtiraf etmekten korkuyor - dum. Kocam günahımı haber alacak. yuyam yıkılacak ve ben bir fahişe ad- dedilecektim. (Arkası var)