İ1 Birinciltnen Pam» “Son Posta, nın Hikâyesi “mammmmuyes Roman gibi ömür Yazan : Muazzez Tahsin Berkand .MiEEEİK. bast bir rTomancının maceralarla dolu Münir, edebiyatı zararlı bi 1 en. romanların ve hikâyele- | i insan fikrini zehirlemek k iŞ muzır kâğıdlar say duğu Dabi halde her nasıls zn ya ek emeline kapılmı Si zengindi, hayatını kazanmak Işmıya ihtiyacı yoktu. Bu sebeb-| maya ertlerini ze emelinin eza bül Münir, bir sabah masası ba-| Terak bir roman yazmıya ko - a # fakat bunu yalnız ailesinden nm senedenberi nişanlı olduğu m da gizlemiye karar verdi. | LİN Yazdığı nı haber aldığı n i. (am evlenmelerine yakn da harclığını o kesmesinden irad gizli şey olur mu? Bir gün, hasıla bu büyük cürümden ha- ae ve ahlâk düşk tay #m addettiği oğlunu evinden Zi maya Ahmed Münir, koltuğunda uy, bi müsveddeleri, elinde davu. mâe bir miktar parasile bir bi a Kica etmiye mecbur kaldı; Kğ mükaddes bir ateş yan *m bundan o müteessir olm: Mahrumiyet ve ihtiyac içind k bir kuvvet iktisab zwrftında, bü bir olan romanını yazi ada cin nihavet bitmişti. Fakat, sn nazarında mükemmel bir in Yy D bu Yazıyı neşretmiye ne £ Bzete, ne bir mecmua, ne de Muvafakat etmiyordu. İmzası *$ olan ve umumi fikirlere ve himaye e bir Tisan kullanan bu! Ye etmiye kim cesaret ede.! Müntein bir roman yazdığını | dn herkes biliyor ve arkadaşla. an ıları onun eserile yakından » kaka yordu. Onun romanını kim | EN bin eitiremediğini duydukları | Mey, “DA İsyan ettiler. Birkaç ay») ve Beaç adamın yazdığı sayfalar) . Pan <işti. O kadar büyülemiş-|t a Yon sahibi olan madam bile, na Mİ aylık vermeyişini mü. ek , © Kabul etmiş, ona borçlarını Tomanınınintişarına kadar Mita Vermişti. Son haber Daş, itti, m 3 Mrkadaşları arasında solgun ed My eu bir genç kız vard: ya Wirin yaslarile en çok bü- alan Sidi. Son haber Üzerine MU Masaya vurarak yerinden KA Dünya N Bile N Rema men sporcular kafile. İpar belle selndezola| ik niye ve m en meşhur romancı ve İk eserlerini Ziyafet sofrası İ imzam âltında ortaya çıkarmaktan u. takdirde /c kadının | Ay SON POSTA Samsunda hususi muhasebe işleri Samsun (Hususi) — Samsun vilâyeti hususi idare işlerinin düzgünlüğü not edilmiys değer bir şekildedir. 1923 se- İnesinde (284.925 Hra 44 kuruşluk bir tahsisatla iş gören Ş hususi muhase | | besi, 1938 sene. |sinde bu tahsisatı 29,344 liraya kadar tir. sa mıya muvgffak olamamışlardır. ağ Ümidinizi kesmenize hiç bir sebeb yok. tur. Bir başka yazı hazırlayınız. Ahmed Münir yorgun gönlerini Me. libanın ateş bakışlarına doğru kaldırdı. — Tekrar bir eser yazsam bile kendi tanacağım, bir defa reddedildikten tekre#r müracaat etmiye cesare- imadı. hi mer gli z hele Tomanmızı bitiriniz, onu |Jer içinde Sam. müstear bir isim altında gazetelere ve.|sun hususi idare- ; doğrudan doğruya bir tabie götür- si çok güzel işler B. Ahmed Eymir bin derehie edi şeörmüş ve mahalli hizmetlere müteal. * Vk faydalı neticeler ve başarılar elde bir sabah Ahmed Münir, ettistir. Hayli karışık bir vaziyette bu. lun#m hususi muhasebe işlerinin tam bir intizama konulmasına birkaç sene. ir zaman kâfi gelebilmiştir. Eski tir ni Üc e se perişan odasında, soğuktan tit. içeriye bir adam girdi. Elinde, Melihanın kendisine |” ıdlâr vardı. Gelen adam lı, azimkdir tavırlı bir iş rerken, beş götürdü ş fena idaresinden muztarfb ve nvüşteki ilunan alâkadarlar, bugün, Cümhuri- yet idaresinin bu vadide de Kazandırdı ğı in den müteşekkirdirler. Son birkaç sene içinde Samsun husu. sert mi idi basacağım beyim, sizinle geldim r birdenbire gelen bir konuşmıya heyecanla — Kon nız bana ca ederim, Tabi iyi kalbli ve vicdanlı bir adam. Genç harririn eline yirmi tırdıktan sonra gülümsedi: kivetler şayanı şükrandır. Muamel, hiç bir teahhüre mevdan verilmiyerek her iş intizamla görülmektedir. Bu hu- a Samsun hususi muhasebe müdü- rü Ahmed Evmir verimli ve geceli gün. düzlü denilecek surette çalışmalarını teşekkürle not etmek bir kadirşinaşlık iİolur. Ahmed Evmir, seldiği sündenberi icidden çok favdalı bir sây göstermiş ve Samsun husus! muhasebe işlerini, tam takdire değer bir şekle koy »- cek bir şey vok, bana irkeç lira avans vermenizi dı sik mu 7 4; gür sonra tekrar konuşuruz. , * i maragil » banım evde mi? DM mustur. Münir beyin kendisni Pemdekta hava'ar güzel mdivor selime inle | Hendek ( Hususi ) — Hendekte üç yanından neksi-) el VEE banaa e av zi vapılmaktadır. — Bi ». mwrzda bir hizmetçi açtı. efendim. Meliha damarlarının hir nabız vurduğunu, kelbinin göğsünden fırla - mak istediğini hissediyordu. Ahmed Münir onu, Boğazın mavi sularım sa. ran geniş bir verandava klar götürdü İve orada ellerini genç kızın omuzlarına "varak gözlerile onun ateş bakışla” rını Aradı. - Benimle evlenir misin Burası aşkımıza yuva olur. Ateş gözler bir sanive bile tereddüd etmeden sırrını verdiler. — Peki M , mma. “Ahmed Münir muvaffakiyetini ni -| anlısına sövlemeden sokağa fırladı Kulakları uğulduyor, başı dönüyordu. Odasına girdiği zaman vatağının üzeri. ne uzandı. kendini kaybetti. ” O günden sonr# tam bir sene geçmiş- » Bir sabah Ahmed Münir odasından in çıkarak Melihayı bekledi. — Hava çok güzel, sizinle bir kır ge- zintisi yapalım mi? ç kızın kalbi belecanla çarotı. danberi böyle bir yakmlığı bek. iy buna üzülüyordu. — Peki Münir bey, daireye telefon e. er, rahatsız olduğumu söylerim. — Size bugün Boğaziçindeki minimi- ni yalımı göstermek istiyorum Meliha hanım. İki genç dişe Meliha? Ertesi gü beri bastılar: «Rdebiyat âleminde a7 7a manda bü ihret almış olan genç ramanc'larımızdan Ahmed Mü Şaire © in memurlarından Meliha asebesince elde edilen muvaffa- | gibi | bütün gazeteler şu ha.) Sayfa 9 «Son Posta» nın tarihi tefrikas: (79 Yazan: Reşad Ekrem İhtilâl başlıyor! Yalnız, herkes gibi onlar tanbula dolan sipahi oğlanlarının ağzın - dan padişahın aleyhinde, Hüsrev paşa - nın tekrar vezir yaptırılacağına dair bir çok seyler işitmişlerdi. Fakat onlar, Sultan Muradın sadık! kulları idiler, Ne sadrazam Hüsrev pa » $a ne de sadrazam Hafız Ahmed paşa bi- lirlerdi, Sultan Murad istediği zaman, bir kuş- ça canları vardı, seve seve feda ederler- di. Bu gece, Padişahın tek baçına İstan-| bula dönmesi, İstanbulda fevkalâde şey - ler olduğunu gösteriyordu. Yedikule açıklarında, yağmur sağnak halini aldı. Biraz sonra rüzgâr (kesildi. Büyükçekmeceden beri, saatlerce ağ dan bir tek kelime çıkmamış olan Hün - kâr, kısa bir emir verdi: — Bre yiğitler.. feneri söndürün!, En öndeki kürekçilerden biri hemen erinden fırlıyarak kılavuz kaptanın ya- ni ğın başındaki altın direk üs tünde duran feneri söndürdü. Yağmur, âdeta bir şelâle halinde dö - külüyordu. Biraz evvel azgın ejderhalar gibi köpük saçan dalgalar, ölmüş, deni - n yüzünde, gittikçe ufanp düzeltmek üzere ek kabarcıklar kalmıştı va böy le gın içisui ve bir k aşırı olan - kiler iz ri bıraksın, kayığın Padişahın oturduğu, kavığın «sofa» eri bile, ipek tentenesine rağ » icinde idi. reklerini bırakan yirmi zsünger'erle kayığın suyunu ağa başlamışlardı. Süngerleri küçü ta kovaların içine her sikıslarında bir adan fazla su dökülüyor, kovalar üç dört süngerde dolup denize boşsltılıyor- du. Sağnak bütün dehşetile on daki! kadar sürmü Kayığın sularını hoşalt- ma isi İi arım saatten fazla devam et- mişti Bundan sonra, kürekçiler, serbest ün ıslak yelekleri rıp attılar. Yarı kadar çıplak hep en, tüken mek bi'miven kuvvetlerile gene kürek - boşalt « leri kavradılar. Hünkâr kayığı Ahırkapı| irken, güneşin di sına t kalmış bulunuyordu. Sa - çakal ancak iki rayburmunda Saray rrhtımmı bir deniz dövüvordu. Sarayi Hümayunda bir tek ışık yoktu. Gökyüzündeki kara bulutlar kopuşup parçalanıyor, yırtıklarından donuk buz- lu bir ışık yayılı Selvileri ve sivri bacaları ile Sarayi Hümayunun sahibsiz olduğu, sahibini beklediği belli Tam Saray önüne geldikleri zaman, kayığın önünde bulunan kılavuz kaptan iki elini ağzının yanına götürerek bağır- dı: — Bu devlet Âli Osman Sultan Murad Hânındir! Gemicinin gür sesi, Sarayın teş duvar. larında dalga dalga aksetti. — Bu devlet Âli Osmsn Sultan Murad Hânındır!, — Bu devlet Âli Osman Sultan Murad CEYLÂN AVI Bu yarı dargın halinde her zamankin- den fazla güzel! Boksör Kenan, oturma salonunda rad- yonun düğmesini kapayıp susturduktan sonra: Herkes odasma çekildi, artık biz de yatsak... Kendi odamı bile verdim; misafir. Dedi. Bunun üzerine karyolaların tak-|lerimizin şerefine burada salonda bir ka- simi meselesi ortaya çıktı. S. P. A. P, o-|napenin üstüne kıvrılıp yatmak için sizin teli küçük ve bu seferki müşteriler ol.|odalarnıza çekilmenizi bekliyorum. Af- sebetsiz olduğunu söyledim ve başka boş oda bulunup bulunmadığını sordum. Saçları dökülmüş kafası elektrik xığı ak twnda parıldayan, kır sakallı, dü'ük bı- yıklı âdam, ellerini uğusturarak cevab Jverdi: İnam. Sağda solda oturanla RE lar oldu. yemek bazan ver ? se diyet alan, bazan umu- whbet içinde yenildi. Ni duğu gibi, yemek salonunda | aş anca konuşuluyordu. ponra hemen hemen ortada mad Yol yorgunluğu, tre- Mb gayri rahatsızlık, isti. gibi mazeretlerle yer- çanı çalışmaktan daha” bune eğlencelerine alışık buna ri eb oluyordu. aörümün icine bakıyorum, Ay- ye Matmazel Rita odalarına ER a çların koyu karan- Tek, oturarak, konu- ve üz palceye varmak müm- Kece beni son bir fazl slangıcındanberi oldu-) Pe a kimse olmadığı için masa- Yay ir bir ilkan Visanları ve fazla ola -| let 'ere mensub olanların! a erkenden yatak oda- Belki de bu kücük ka- harkaya kalsa, onunla sa.| basa konuşmak, hatta) by çeşial ediyor. Onu hat Gi inliklerime kkdar te. dukça kalabalık olduğu için herkese ayrı | federsiniz. Kasabamız küçük ve hücra oda vermek mümkün olmamıştı. Muhte-|olduğu için müşterilerimizin sayısı da W£ milletlerden sporcular üçü beşi bir a-|daima sekizi, onu geçmez. Böyle toplu rada olarak yatacaklardı. Bizim grupuw |bir kafile geldiği zamsn sıkıntı çekiyo- muz için de biri üç, biri iki yataklı olmak |ruz. Geçenlerde de böyle bir vaziyetle üzere iki oda ayrılmıştı. Ayse ile kocası | Karşılaştık; Atinadeki idare merkezimi- iki yataklı odsyı alıp çekildikleri takdir. |Ze yazdım, otelin genişletilmesi vesaire... de benim Liza ve Rita ile birlikte bu.| Zevzek ihtiyar, canımı bir kat daha Tunmam veya Liza ve Ritanın odayı işgal !sıkan bir takım münasebetsiz ve lüzum. etmeleri ve benim açıkta kalmam icab|suz izahat vermeğe başlamıştı; Ayse işi edecekti. Bu hiç birimizin söylemediği, | kestirip altı: — Hüseyin Bey Kenanla bir odada şeklin. mazı #Mebilmeleri için fransız 2 a olmaması, yahud da — #ecesi içinde belki de Slyorumı shin şiddetli sarsıntısı yatsın; matmazel Rita ile Liza ve ben de üç kişilik odayı alırız, böylece olur biter, Yazan: Refik Ahmed Sevengil Çantaları ona göre odadan odaya nak- letmesi için garsona emir verildi ve Ay- şenin dediği gibi böylece olup bitti. Be-, nim bütün hülyalarım, arzularım, başı- mı döndüren emeller de bu hal şekli için. de defnedilip gitti Liza, Ayşe ve Rita bize: — Geceniz hayrolsun! Deyip ayrıldılar. Boksör Kenanla karşı karşıya kaldık. Tesadüfün bu cilvesine ağlamah mı, gülmeli mi? Yatmak üzere çekildiğimiz odada du- vara asılmış irili ufaklı resimlere bakı- yorum. On sekizinci asrın meşhur Fran- gız ressamı Renyonun yandan, önden ve arkadan tüç çıplak kadını bir arada tas vir eden maruf levhasından kopye edil . miş bir resminin karşısında durdum. Te- nasib ve endam Jetafeti, gül pembe ten ve bütün zenginliklerile vücud güzelliği. Fransızların Louvre müzesine koyduk- ları ve Les Trols Brâces dedikleri bu yük- suyunu| delikanlı, | — Bu devlet Sar koşuşmalar başlarız, rıhtımdaki nöbet - İsiler de, Hünkârm geldiğini içeriye ayni cümle ile haber veriyorlardı. - Bu devlet Âli Osman Sultan Murad Hânındır!... Saray bahçesinin akasya, ıhlamur ve #elvilerin altındaki yollarda yüzlerce fe- ner ve meşale belirmişti. Padişahı yirmi dört saattenberi büyük bir korku ve te İlâş içinde bekliyen sarayın hemen bütün enderun halkı, saray rihtımından hare min Kuşhane kapısına giden ve sarayın çi kat avlularından geçen yolun etrafı. & iki sirali dizilmişti. Murad, yağmurdan iyice Kendisini elinden tutup bostancıbaşmın gözlerini yaşlı görünce, etrafına şöyle bir göz gezdirdi. Kendisini karşılamağa gelenlerin hepsi ağlıyordu. Yağmur ilk müthiş hızını almış ok makla beraber, hâlâ sicim gibi Oboşan İyordu. Bütün saray erkânı rıhtıma koşu- ağes, arkasında hünkârın taşıyan bir şatır ile ilk ge. lenler arasında idi, Dördüncü Murad şemsiyeyi âçan şa. tıra — İstemez, doluya tutulanın yağmur. dan pervası yoktur! Dedi, sonra, kendisini Büyükçekmece- den getiren kayığa döndü, kürekçi başı- rıhtımında derhal bağırışmalı aslanımıştı. rıhtıma alan — Kürekçibaşı kulum! Bu kürekçi yi- ğitleri kullarımı sipahilik ile çırağ et İtim, seni de kapıcıbaşı dim.. yarın defterini yâpıp rikfbi mayunums arzet.. Diye bağırdı; fakat, kürekçibaşının da, İkürekçi yiğitlerinin de gözleri yaşlı idi, ne oluyordu? Murad, sert bir hareketle iki elini be- line dayadı, etrat a Bre ne olursunuz? Bre üvrat gibi ne ağlarsı Diye bağı tan ve gi , Sonra, birdenbire, min- ğinin yakalarından tutarak elmas düğmelerini koparıp göğsünü açtı, İpençesini çıplak göğsüne vurarak: | — Bre korkmayın, bu devlet Âli Os- ir Sultan Murad Hânindır! Diye bir nâra attı. | SİYAVÜŞ İLE MELEK AHMED Murad, geniş ve sert adımlarla, yağ- mur altında ağır ağır yürümeğe daşiadı. Haşarı bir çocuk gbi yüzüne c: mintanmın yakasından göğsüne ii sulardan hoşlanıyor gibiydi. Kendi karşılsmağa gelenler, arkasından, sessiz, karışık bir kafile halinde padişahı takib ediyorlardı. Bu kafilenin başında, ut boyu ve simsiyah yüzü İle, kızlarağası, Afrikalı bir zenci kral azameti ile vürü. yordu. Yağmur, meşalelerin kızl yalımları ile billâr sielmler gibi parhvor, yolun fki kenarına dizilmiş olan saray halkı, padi- şah önlerinden geçerken yere doğru eği- Uiyorlar, huzuru hümayuna girmek şere- fini kazanmış ileri m zabitler ve sa- ray erkân, koşarak Muradın eteğini öp. kten sonra, arkasındaki kafileye katılı ordu (Arkası var) — ——— sek san'at eseri Yunan mitolojisinin üç işvekâr perisini tasvir ediyor; 6 periler ki kırların yeşerdiği, ağaçların yaprak- landığı mes'ud saatlerde elele verip ten. ha su başlarında, oçimenleri; üstünde raksederek dolaşırlardı; musiki ile, şiir- le, güzellikle sermest insanlar, onlart taparlardı; şimdi üstünde uyuyup din- lenmek üzere gözlerimi yummağa hazır- ği bu Nea topraklarında ya- İsavan eski insanların inar nışına göre on- lar bulunmadıkça hiçbir şey genç ve ta- İze, hiçbir şey sevimli, hiçbir şey cazibeli olsmazdı. O bahar perileri ki daima üçü bir arada olarak düşünülür, ü gevilir, üçüne birden ibadet edilir. O pe- İriler ki işte şimdi gene üçü bir arada e larak ve belki de mitolojide ve resimde- ki k büşumdaki odada yatıp Tanıyorlar! * Ilk bir bahar güneşi mukaddes Alfa nehrinin geçtiği vadileri bütün şaşaasile aydınlatıyor. Dağlar, tepeler vesuz bu. caksız gibi görünen ağaçlıklar, yemyeşil sırtlar, tabiatin ve hayatın (güzelliğini ilân eder gilbdir. Her tarafta y ak #htirası dalgalanıyor. İ Kahvaltıdan sonra otelin önündeki kü- İçik çiçek bahçesinde oturdum, Atinadan getirdiğim azametli havana sigar o- İuk oluk çıkan dumanları savurarak ve her nef raz Gaba fazla zevkine vararak içiyorum ve manzarayı seyreği- yirum (Arkası var)