Ayni zamanda, birçok vesilelerle muhafıt- Pm bizim, hünkâr geferden dönüşüne de «Karakules de kalmak mecburiyetin tış Olduğumuz söyleniyordu. o Doğruluğuni kya düşürüyor, manen bizi bir kat pe Üzüp çökertiyordu. zak faletimizin enginliğine, bahtımizin ka - eyi 08 aflıiyorduk. Bununla berabör tacir- Yay mıza izin vermesi | için ağaya| a Yâkarmaktan geri de durmuyor -| Pakat bu yalvarışlarımızı kat'i 'ularak| selesi ağa, bu yolda çok geğ kaldığınızı, sag YOR, istikraz etrafında teşebbüslerin boş ğunu. beyan ediyordu. halta evvel iyiden iyiye beliren hürri. birge e kavuşma ümidinin, bir serab gibi, ç Maymeka beklenilmiyen bir zamanda, zail üzmüş, manen bizi ne kadar ezrmiş bulundu- w herkes tahmin edebilse gerektir. Yüya 0 günkü durumumuz, derin bir ku. düşüp de bin müşkülâtla kuyu duva - Ormana tırmana yukarı çıkan ve tam e hamle ile bileziği de aşıp kurtulmak e İken, birdenbire elleğinin gevşemem - tekrar derin kuyunun tâ, dinine kadar Ve bir daha da tırmanmak imkânını bir adamın £ feci vaziyeline 3# ie i. li şu salırları yazarken, o kofkunç ma tarlıyorum, o günlerde duçar olduğu - elem ve ıztırabın dehşet ve azametini N gözönüne getiriyorum da içimde Şu ğ teessürün kaynaştığını hissediyo - Şu anda içimde kaynaşan bu teessür iğ duyzuzu o kadar kuvvetli ve şiddet. a bu mevzu üzerinde daha farla yazı aktan beni menediyor! üne günleri hatırladıktın sonra Kal - » Tühumun derinliklerindin gelen bir kı e adi sennlür olsun ol yöce Allaha İ, gonsnz rahim ve şefkatinin ilâhi bir anına mazhar etti ve beni, içine düş ia derin sefalet ve iztirabdan yani için - Bülsğgi ve salim çıkılmaz sahilan taham - bir yindandan çekip kurtardı, âna - yalana kavuşturdu, zulmetien nura çıkardı, teliketten önadete ulastırıdı!.. * Sön kurtuluş ömidinin serap olun bizden ein bir hayli ağlayıp sızlandık. Fra tekrar eski mesgalemize, yanl ço. Ra dönmüştük. Bu | surelle hem son #cılârını dindirmeğe çalışıyor, hem bir “rad kazanarak günlük gıdamıza bir - kma farla ekmek ilâve etmeğe uğ VE artik hiç kimseden bir şay beklemi.! Yaradı DİF Mütuf uremuyorduk ki gene yüce az NN âzameti tecelli etti, onun same Galib, nda yetişti; ek Di? deniz savaşında “Türkler eline Kendi Pir #indana atılan ve bu zindandan Tak ç 0 Sülışma ve işleme yolic kurlara - Ata beldesinde evlenip yerleşen ve k tersane mahpes'nde, Aindanında iken ördüğümüz çorap leri bizim için sativeren İspanyol Mi m Miz EM taslle bize haher göndermiş ve Üzen etinin gelen (o mektubları atmak Ying Zahradetsky ve rahib John Biden #ğadan izin alarak, oşelmömizi İH. Bu arada para tedariki için de bi dan biri Yemek £ Dir masanın iki tarafında Karşılıklı Güzel bir genç kadın ve ona ePkez, ami derecede itina davranan bir ting , Zolctlar bizi belki de balayı seyaha- Bekley. yeni evli karı koca zünnede. Biz anlamaz bakalım, diyorum, vüdettiği. lemek 1, <Dsİni, hepsini anlatının; sizi din- bir aç baba Şiir okunduğunu dinlemek Gibi, Seki Parçasi dinlemek gibi zevk vere- inlay ekkür ederim, her ramarıki gibi, her lendiğin e coğU gibi mi ie... Ev Mi de b yorsunuz, tabii nası) evlendiği. di yorgunuz. erkegin Ddizi biliyorum, sizinle evlenen a“ May, sini ne kadar bahtiyar sayma- geldiğini de h EEndiğinizi Mimi rum; fakst nas Sim “rsdx yerleşmiş olan bazı akrabaları. Ri gitmiştik; bildiğiniz gib! babam te tur, annem de Ruslur, fakat annemin tina; Yaktile bir Yunanlı ile evlenmiş; A. Ru, 4 #elip yerleşmiş. Onun için ailemizin R Ye Yunanlstanda kolları var. Şimdi mi kalmadı ya, yirmi iki yıldır Türki, Page e em bulunuyoruz; benim Peters- Suya A hemen hemen hiçbir hatıram yok. Geç, »'E minimini iken oradan aynldım.. bir sene Atina scyahatimiz günlerinde Yu, Filik Lutraki banyolarına gitmiştik. hak bii akrabalarınız arasında kadın, er. Kek birçok 18 ncı asırda İstanbula gelen Bohamyalı Baron Wratislaw' Türkçeye çeviren: Süreyya Dümen Prangadan halâs #üphe etmediğimiz bu haber, bizi sonsuz onun bize bu yolda çok geç kaldığımızı bil — ii Para meselesi üzerinde, bir defa daha/daha ağanın #idivermesi biz zavallı esirleri ne kadar can ve gönülden paru bulmuğa gayret etti - Jmadığını söylüyor!... Geçen sene annemle birlikte Yunanis-. İk gençler var, onların da kadın, er. SON POSTA Bir boksörümüz meydan okuyor Vaniköyünde Be. den Terbiyesi Genel Direktörlüğü (tara fından açılan spor eğitmenleri kursun. da bulunan Hakki Erte yakında İstan- bulda yapılaeek olan boks maçları müna- sebetile rakiblerine KULE ın hatıraları: 80 bası ümidlerin mevcudiyetinden bahsetmiş. | ti... Ağanın, tekrar Galataya azimetimize mü-| ze Yi bii ie sade edeceğinden ümidimiş olmadığı için ve Ya tuba kendi kilosun- daki boksörleri mü » sabaka davet etmek. te ve: «Türkiyede 61 kilodan 60 kiloya kadar 0. Jan Iki sıkletin en iyi boksörlerini 5 ravund. dan yukari olmak şartile müsabakaya davet ediyorum. Davetimi kabul eden boksörlerin on gün zarfında Son Posta vamtaslle büdir- melerini rica ederim» demektedir. Öledenberi pek nadir olan boks temasları. nın bu gencin defisile biraz hareketleneceği- ni umuyoruz. Galatasaraylıların kongresi evvelki gün yapı'dı Galatasaray KUübÜ Kongresi evvelki gün yapılmış, fenni, idari ve mali raporlar ka - bul edilmiştir. Klübün yoni idare heyeti şu şekilde intihab edilmiştir: Riyasete OBedad dirmiş olmasından dolayı (ogelen bu habere © kadar sevinmiş değildik. Bununla beraber, mademki böyle bir ha - ber almıştık, her ne olursa olsun, bir defa —hlkipayine— yüz sürmeğe başladık. Fakat onun kanantine göre, zin - dandan çikip şöyle dışarıda bir gezinti yap - miş olmak igin türlü bahaneler yaratıyor ve bühassa para bulma işini ileri sürerek böy « ieee kendisini aldatıyorduk!. Halbuki daha evvel, geniş vaktimiz varkon para tedariki yolunda kendimizi sıkıp üzmemiş bulundu - Zumuzu, şimdi İse, iş işden geçtikten sonra, bunu da kendimiz pek iyi bildiğmiz halde, Hakkı Erte #lmizi söylüyordu. Bu cevabı verdikten sonra müteessir bir eda ile bizi terkedip giti. Fakat ertesi sabah üçümüzün kuleden çi. karılmasını emretmiş ve madem ki para bul. mağı bütün mevcudiyetimizle arsu etmekte! olduğumuza göre o gün de dışarı gitmemize iklsnade ettiğini, şimdiye kadar kendisini aldatmış bulunmakla hiddetine sebebiyet vermiş olmamızı - Mitlen - affedeceğini söy- Jemişti Bunu işitince, gözlerimizden yaşlar boşa. narak, ağanın elini öptük ve parasız kuleye dönmiyeceğimizi, zira bu sefer mutlak su- rette parayı temin etmeğe ümidimizin kuv- (Raştarafı $ ncı sayfada) vetli olduğunu beyan eyledik. yun hediye etmişler. O gece Sobran yayla- Bu veçhile, Dizdar ağanın iznini, bir defa gında kalmışlar, kebab faslı etmişler. Babah- ale mein ettikten ve eş dört şid leyin de erkenden yola çıkarak Jâleli, sümbül muhafıs aldıktan aonrs Gsleta yolunu İUC-| ve soyhanlı gül ve gülüstenlı dağlar içinden eni Alphonso di Siradanın evine Güm. geçtikçe, zerrin ve reyhan kokusu İnsanı Ye & güşvedermiş. Nihayet Üç sastte Bakacık ye vi edine ArAştrmARlA O ynenetline ulaşmışlar. Burnda üç gün kalmış. bulabileceğini sorduk ve çünkü kendismin kil aa Gnl a bu yolda içimizi ümldle aydınlatan bir haber Teyafarı, ki ln eN mazanlarda ya buradan bakılırmış. Ay gö- Strada evvelâ şöyle tasalı tasalı irklici ve; Füldü mü hemen bir ateş yakılır imiş, Şehir. — Bilmiyorum, dedi, evreles dostlarınız. den de bu ateş görülünce Ramazan topları dan biri bu parayı size #rraz etmeği tasarla. | atılarak ertesi gün oruç tutulurmuş. Buradan beş saat yukarıda Büleymanhan mıştı... Pakat maatteessür, bugün, parası Ol.| pınarı varmış, Burada da küçüklü büyüklü Bu otvab üzerine dilimiz tutulmuş, beniz. göller, içinde de bir İki okka gelen alabahk. lerimiz sararmış bir halde, derin bir yelsle yar varmış, Bu sular kişin donar, İstanbuldan yüzüne bakakaldık!.. Bizim bir anda bu kü- ;ki üç yüz meferi ile karcibaşı gelir, saray dar keder duyduğumuzu gören Strada, DİZİM icin bun'kener imiş. Temmuzda karcıbaşmın fik Âli, muhasibliğe Adil Oğuz, veznedarlığt Adnan, teknik azalığa Mehmed. 300 sene evvel Evliya Çelebi ile bir Bursa gezintisi kalbi ağlayışmıza daha fazla dayanamıya- iza ie Bursa ahalisi de buradan gelip buz, tak Karlteln peskopos naibi rahib Adam von Winorun ve vâlidem asil madam Cathe. rine Wratislawn mektublarını bize sundu. | Bir hamlede mektubları okuduk ve bun. lardan, Venedik yolile bize altı yüz düka al tanı gönderilmiş olduğunu ve bu Strada elile bize tevdi edilecağini anladık ve Aiphonsonun yüzüne baklık. Bu bakışları- muzla parayı sormuş olduk. O da, derhs), pa- raları meydana koydul.. Ve işte o vakit... Ahi, Nasıl tasvir edeyim Türk - Rumen ticari müzakereleri alırmış, Keşişim en yüksek noktam burası İ aşırı Gelibi huvalarda da İstanbul seçi isimlerini yazarlarmığ. yek «Ka. ey eziz karlim?. İşte o Taklt yıllardanberi ya gi ada yle içimize sinmiş, kalblerimizin derinliklerinde | yer etmiş elem ve keder denilen acı hisler birdenbire, bir lâhzada, altın yüzünü görür görmez, silinip gitmiş ve onların yerine s8- vinç ve neş'e denilen, duygu deluvermişti! Öyle bir neş'e ki yazı ile onun tavsifine im.| kân yoktari... İolmak tizere her iki heyetten ayrılmış £âli komisyonlar İki toplantı yapmış! (Arkası var) 'vakte kadar çalışmışlardır. «Son Posta» nın yeni edebi roman: 5 a, onu tanımanızı istedim, Hatırlıyor musunuz? kadınım. İ — Evet. Kendisile tanışmak benim için, — Koskoca bir kadın... pek zevkli olmuştur kadın... Yaştan bahsetmek ayib sayim — Bu #özlerinize onun hesabina teşekkür dı bu Koskoca evli kadının henüz yirmi etmek isterdim; fakat, bilmem, isabetli bir yeni iş yapmış olur muyum; kocum sizinle tanış- cektim. tığma belki memnundur, fakat benim sizi, — Çocuk mu.. tanımış olmamdan hiç te memnun görün. müyor. — Ne diyorsunuz, Liza Petrovna? | — Oh, bana böyle genç kızlık ismimle hi-| tab etmeniz hoşuma gidiyor! — Kocanızdan bshsediyordunuz... — Evet, nişanlımı size tanıttığım gecenin üstünden ancak bir hafta geçti, geçmedi, o- hunla ve ânnemle birlikte Atinâya hareket! kaldırmış, meyva ettik; kasa bir miiddet sonra da orada evlen. | dikilip servis yapan dik, düğünden sonra annem Ankaraya dön. dü. İşte geçenlerde de ben annemi ve baba- sin! lâtif, en hariknlâde çağı! ... Daha başka şeyler söyledi eml, sustu mu, farkında değilim; yirmi beş yaşın. genç ahbabları var... Lutraki yep ini hayli eğlenceli geçti; Jarjla geçen Yi İni tanıştık. Sonra kışın biz Ankara- nce bizimld bersber o da geldi, Bi. mı görmek için Türkiyeye gelmiştim, şimdi de kocamın yanına dönüyorum. — Yalnızsınız. — Evet, artık küçük bir kız değilim ki yak “İdin bir tarafında balıkçı güzelinin sağ eli. Ziya, umumi kâlitiliğe Zingal Müdürü 'Yev-| Kanlar, karların arasindaki çıplak kayalara sinde aşmanın esasların tanzim etmek üzere Lal CEYLÂN AVI şanlandık ve bir baloda sizinle karşılaşınca nız seyahat etmekten korkayım. Koskoca bir Hem de evli bir çirmek asay. | hedilebilirdi. Halbu di doldurmuş bir çocuk olduğunu söyliye. « Yok, canım, önümüzdeki İkış tam yirmi beş yaşıma gireceğim; bir as-| yemekten ON rın dörtde biri hiç te az bir zaman değidir. — Yirmi beş yaş... Allahım, bir kadının en'zm bir da bir güzel kadının hazlarını düşünmeğe dalmıştım. Garson son yemek tabaklarını getirmişti, Yanı başımda iri yanı, kocaman bıyıklı adam beni bülyamın içinden çekip çıkardı. Biraz İlerimizdeki masada yemek yemiş 0- lan İki Amerlikslı kadın ayığa kalkmışlar, şimdi aşağıdan yukarıya doğru manraraları kendilerini olduklarından daha uzun boylu gösteriyordu. Onları bundan sonra da ancak «Son Posta» nın tarihi tefrikası: 34 Kadın Yazan: Reşad Ekrem işleri — Hani Küçükefendiyi kaldırdık mı, İs. tanbul gene bir karışacaktır... — Hacı Osman ile balıkçı güzeli daha yeni yeni unutulur gibi oluyor. — Hüsam Rels bir şey söylüyor mu dük. kâna geldiği zaman? — İlk geldiği gün bir şey söylemedi. korka — Benim anladığım da senin uğuruna git $ o Firuz Bey... | — Yemin sana Yandım Ali. benim adımı, 0 meseleye karıştırdılar amma. Yahudiniz getirdiği cevahir kuşağı ben yok etmiş deği, (lim... Yahudiyi de ben öldürmedim... O zw man bana vurgun olan Esma hanım sultan | korka etrafına bakındı. Koynundan keseyi | olmasaydı haksız yere beni de ya boğacak. çıkardı, Buna uzattı. Beni de tepeden tırna-İlar, ya çengele vuracaklardı... ğa bir süzdü: «Al oğlum. parayı getirdim. oğluma kıymayın Allah aşkına... Vallah bil- Jâh kimseciklere bir şey söylememe diyerek ağlamağı başladı. «Ben para mara almam... Oğlunu filân da bilmem.. haydi baba çık ba. kalım dışarı.. yoksa bir oyun etmeğe mi gel- din bana» dedim, Adam elime, ayağamı ka. pandı, Oğlunun nasil kaybolduğunu anlattı, | Artık oğlunun hayatından ümid kestiği bir sırada, bir gece evinin açık penceresinden bir taşa bağlı bir mektub atmışlar. Hemen © gece imamın evine koşmuş, okutmuş. Kiğı | nin pençesi basılı imiş, Bir tarafında da 0- Bun ağzından bir mektub yanılmış: «Baba, ben sağım, beni merak etme. Nerede oldu umu öğrenmeğe kalkma. Edirnekapıdaki kale kapısının ağzında sol koldaki helvacı dükkânına yüz altın götürüp bırak, bunu buradan yeşii sarıklı bir derviş gelip alacak dersin. Benim hayatımı ister isen hiç kimse. ye bir şey söyleme. Yoksa ölünceye kadar Hüsam Reis mektubu okuyan imama da ye- min estirmiş. İ — Muısırçarşılılardan ne haber?... i — Onlar da Hacının pençesi İle mektub! alınışlar. Sağ olduğuna deliller gibi sevinmiş- ler. Hacının karısı getirdi parayı, Kada! ben: «Bu böyle olmaz hanim dedim. bu bir para tuzuğı, elendi bir batakbaneye düşmüş dedim. Bunlar sizi tamtakır kalıncıya kadar soyacaklar, üstelik ağayı da salıvermiyecek- er. ya toptan bir pazarlığa girişip sğayı he. men kurtarın. ya da bana İzin ver. Buradan a almağa geldiği zaman o dervişi yaka. latayım. Ötreneyim Hacı ağa nerede imiş İdedim...» Kadın korkusundan düşüp bayıla- cak oldu. Ayaklarıma kapanarak: Sakın İböyle bir şey yapayım deme oğlum» diye yalvardı. Arnâvud Sinan onlari uzaktan dinliyordu. Söze karışmıyordu. Neden sonra Yandım Al: — Ağa kusura bakma. adını bana bağış- lar mısın?! | Dedi. Beriki gülümsiyerek: — Bana Hasineli Firuz Bey derler... Dedi. Yandım AN biraz derlenip toplandı — Ensineli Pirur Bey mi? Enderunu hü. imiş. Bir taraftan söğüd dağları, bir tarar.'mayundan?... tan Kütahya dapları, garbindan ise deniz olu dağları görünürmüş. Bulutsuz sında tuvana bir adamdı, Esmer, kara pos azal irmiş, Kaşişe çı. | bıyıklı ve kul bir adamdı, bilhassı gövde yak çıkarlardı. Hazineli Firuz Bey, otuz beş İle kirk ara. kadar bu omuzlarının üstünden beline derisi hiç görünmüyordu. Delikanlının hayretinin sebebini biliyordu. Kısa ve sert: — Evet... Dedi. — Hani şu cevahirei Yahudi meselesinde... — Sen bilir misin o meseleyi... bir #carel mukavelesi için Tophane kasrında |. Hijirim elbet. o zaman on iki yaşında İevreiki gün başlanmış olan müzakerelere dün atm.. bizden tum yüz kişiyi çengele vurdu- İde devem edilmiştir. Dün sabah ve akşsih Jardı. Hele bir Filiz Hasan vardı. Benim 2. olan ğamdı. Cevahirei Yahudi işinde hiçbir suçu; , an. İyoktu ağamın... Çengelde tam üç gün bağıra bağıra cşn verdi... Yazan: Refik Ahmed Sevengil iyemek #aallerinde görmek mümkün oldu. Bütün yolculuğu geceli a gö gibi bir Tekor peşinde ri zan- iki Sovyet gemisinde ye- ilmek, yolenluğu uykuda geçirmek istiyenlere asla imkân vermiyecek gekilde sıktır. Sabah kahvaltısından #onra saat-on İkide, on ye. &ide, on dokuzda ve yirmi birde yemek veya ha tafsilâtlı kahvaltı verildiğini söylersem uyku meraklısı yol arkadaşlarımı. günde beş defa çan sesi İle - yuvala kışkırtılmış kuşlar gibi - kamarala.. rından yoksa İrindan dışarıya gıkarıldıkları anlaşılır. * Yemekten sonra madam Dimitriyadu ile biriikte vapuru gesmele karar verdik. Odesa de İskenderiye arasında işlemek üzere Da- nimarkada yaptırmış ve hizmetine yeni başlamış olan Syanetya vapurunun dışardan görünüşü göreli, içi piri pıril temiz, har ta- rafı konirplâke, kumaraları, salonları, kori dorları süslü ve iyi döşeli 161. Vapurun Ye. — Ben bilirim Filiz Hasanı... İyi çocuktu...' mek, gigara, müzik, okuma, eğlence salonla. | sordu: rından başka bilhassa üç şeyi bizi uzun uza» Yandım Ali merak ile sordu; — Ya nasıl oldu o 157! — Bizimkilerin parmağı... — Deme be canım!? — Ben de sonra öğrendim... — Seni ne diye karıştırmışlardı o İşe... — Ben daha evvel, cevahir işleri için DM kaç defa Yahudinin erine gidip gelmiştim Yahudi saraya elmas götüreyim diye evin. &en çıkıp ta bir daha dönmeyince, Yahud. er ilkönce beni ele vermişler. N Beş on yıl evvel bütün İstanbulu heyecana düşüren cevahirci Yahtdi cinayetinde Hazi- neli Firuz Beyin çok mühim bir rol oynadığı kanaatini, Yandım Ali bir türlü söküp ata. madı. Firuz Bey kendi kendine yıkanmakta olan, bir taraftan da can külağı ile onları dinliyen Midilliyi göstererek sordu: — Bu çocuk kim? — Miami... Benim #idelerden,.. — İşe yarar mı bari?... yüzümü göremezsin, bana kıyatsın baba.r| — Yediği ekmeği hak eder. — Bize onu da ister isen... — Hele biraz daha sonra... Şimdi ban Yüzumu var onun... — Senin bizden ayrı işin var mi — Kadın işleri... — Hoş görürüz; hepimizin yaptığı... Hamama bir yabancı müşteri girdi. Firm Bey ile Yandım AN bir aralık konuşmay! kestiler. Sonra, gayet alçak sesle devam etti. ler; Yandım All — Piruz Bey,.. dedi, Yarın gece Çekmece açıklarında bir Karamürsel kayığı hasır ol, malı,. sen de gel... Küçükefendiyi mana gis Terken sızdırıp ta üyüm küfesine tıktım mı, inan olsun üzüm sata sata güpezündüz gö. türürüm istediğin yere... , Hamama bir yabancı müşteri Hip yanı başlarına oturdu. Yandım Ali, kurnada yıkanan çocuğa 885. Tendi: — Haydi bakalım Midihi,.. Elini çabuk tut biraz... © Yıkandım bitti ağacağımı... Bu pırpırı çocuklar yazın denize girerlerdi, İDeniz suyu vücudlerinin tozunu alır, fakat kirlerini çıkarmazdı. Yılda bir yahud iki de. fa hamama giderlerdi. Hamamda, tepeden tırnağa adeta bir deri değiştirirlerdi ve, ha- mamdar tanınmıyacak kadar değişmiş ola. daha gi. ! HIMHIM HALİL Hamamdan Çıktıktan sonra Yandım Ali, İMdiliyi Süleymaniye çarşıda bir aşçı dükkânına soktu. Burası geniş bir dükkân idi, Süleymaniye semtinin en büyük aşçı dükkâm İdi. Her bi. rinin etrafı en az on beş kişi alır dört büyük sofra sinisi vardı. Bu siniler, dükkânın hasır döşeli bir yerine konulmuştu. Gelen müşte » rier kapı yanmda kunduralarını çıkarıp giz İder bu sinilerden birinin başına otururdu. (irkası var) !dıya meşgul etti: Üçüncü mevki yolcularına mahsus yatak ve yemek sulonlarının geniş- İliğı, rahatlığı; kütüphanesinin güzelliği, zen. İginliği; çocuk oyun odasındaki oyuncakların. bolluğu. cazibliği. Oyuncak odasında lâslikten bir tavşan yavrusunu elimle okşarken madam Dimltzi, yaduya sordum: — Dostumuz Jorj Dimitriyaduşun minimi. İni, sevimli ve zeki bakışlı çocuğunu yakında okşamak fırsatını elde edebilecek miyiz? Abele ile: — Hayır, dedi, hayır... Çocuklardan biç i hoşlanmam... Hele yeni doğuş, çok küçük çocuklardan adetâ tiksinirim... İleride ne ©- "lacağı bilinemez, fakat şimdilik hiç böyle bir İtasavvurum yok, kocam da pek erken babi olmak niyelinde görülmüyor. Ve telâş e oyuncak odasından ayrıldı. Koridorları dolaşmış, merdivenleri tırman. miş, en üst güverteye çıkmıştık. İstanbul kaybolmuş, Yeşilköy arkada kalmış, Adalar görünmez olmuştu. Vapur ileriye doğru yol İ aldıkça beyaz ve kesif bir sis tübakası ile 0. İrılmağta başladık. Güvertede birkaç adım ile. İrisini görmek mümkün olmuyordu. Merdi- venleri çıkarken genç kadına yardım etmiş olmak için elinden tutup yukarıya çekmiş. tim; merğiveni çıktıktan sonra da eli â&vd. İcumun içinde kalmıştı; yanyana, elele, iki İ küçük mektebli gibi neş'e ve şetaretle etrafı seyrederken birden bastıran bu sia tabakası ile sarılınca ıslak ve yapışkan bir havanm İelbizelerimiz üstünde sanki elle tutulabilecek sekilde bir iz bıraktığım hissettik, Liza bana biraz daha yaklaşmıştı; korkulu gözlerle (Arkası var)