3 Eylâl Köylü tarzı örgü bluz Oldukça İşli bir model Fakat orijinal sayılacağı için verilecek emeğe (odeğer. Biliyorsunuz ki bu «köylü tara: o şimdi pek modedir. Kumaş elbiselerds bır çok çeşidlerini görüyoruz. Örgüye de son de. rece yaraşıyor. İşli olmakla beraber gözünüzde büyü- tecek bir güçlüğü de yoktur. —Robası müstesma— her tarah (düz örgü, arada ters . yüz örgü arasından geçirilmiş bir saç öngüsü var. Erkek kazaklarında bu. run türlü türlüleri yapıldı. Fakat bure- daki; göğsün yalnız iki yanlarından, kol. arın bir yerinden geçtiği için bambaşka Robanın yakaya gelen tarafı —işlen » miş kısımma kadar— iki ters- lâstik. Geri kalan yeri düz örgü ve işen » miş. Yaka koyu renk bir kordonla büzülü, Robadan itibaren başlıyan düğmeler e - teğin ucunu açık bırakıyor. Bö be- “akalık, eteğe hafif bir bolluk Br yapmalıdır. — Öyle deme, eğer Fahriye hanım - ların seni çağırmıyacaklarını bilsey « dim mutlaka anneme söyler, seni bize alırdım. — Teşekkür ederim Nazlı; henüz in. san içine çıkacak şekle girmediğiim i - çin bu davetini kabul edemezdim, fa - kat beni düşündüğün için sana min - Dettarım. — Bu sözleri bırak şimdi; fakat şu Fahriye hanımlara (pek içerliyorum doğrusu; kocaman bir apartımanda oğ-| lu ve kızı ile oturuyor. Kim bilir kaç| dümdüz tane boş odaları var. Bir hafta için se- ni çağıramaz mıydı? — Nerede oturuyorlar? — Nişantaşında... Bilsen ne mükem- mel bir apartımanları var... Ane kız pek moderndirler; durmadan davetler yaparlar, davetlere (giderler; biç bir balo, hiç bir eğlence onlarsız olmaz. Hettâ bir sinemanın veya tiyatronun gala müsamerelerinde bile onları gö - rürsün. — Sen farkında bile sözlerinle bana onların niçin beni ev - lerine çağırmadıklarını o öğrettin. Ö - mürleri her zaman kalabalık içinde g6- çen bu ana kız, benim gibi giyinmesi - ni, insanlarla konuşmasını, bir sofrada yemek yemesini bilmiyen bir insanı karşılarına alıp ne yapsınlar! (Esasen Onlar çağırsalar da ben gitmezdim. Dü. çün bir kere; onlarm Oyanında neye benzerdim ben! Nazlı müdekkik nazarlarla beni süz- dükten sonra hükmünü verdi: — Evet, daha bir müddet lâzım... Fakat gelecek sene tam bir genç kız olacaksın. ve çok gürel bir kızl... Nazlı bu sözleri tecrübeli ve ciddi Vİ GT ÜN Mamimlecn, #enklerde | olmadan bu| | Yepyeni bir model Moda; «Ne yonilik yapayım da kadı .! nın kararsız zevkini tü edeyim. di. ye düşünürken aklu gelmez şeylerden il bam alıyor. Şu modeli de harb buhran - larından ilham alarak yapmış olsa ge» rek... Epoletleri insana ilk bakışta bu hissi veriyor. Model; esas itibarila sadedir. Beli ke - imerli, yakası dik, eteği düz, klâsik bir! tayyördür. Grogrenden yapılmıştır. Bu! halile kalsa id; göze çarpmazdı bile... Beyaz saçak ve baricten epoletlerile cebi ona yepyeni bir «asker tarzı» iş Zaten şıklıkta en çok aranı! dır. Nasıl her yü bir n bir manası olmak Jâyım ey: Tarz. verse, | ise elbiselerin yani de kendilerine göre birer mânısı tarzı olmek şarttır. Kimi baharı ca dırır. kimi yaz neşesini ifade eder, misi (otarihi devirleri o hatırlatır... Modeli slelâdelikten kurtaran bu mana, ibu tarzdır. Büyük terzi evlerinin haki « ki «model diye sundukları o elbiselerde işte bu hususiyet vardır. Giyinişe kıbar. dık ve şahsiyet verende — budur. Öteki vastgle elbiseler bunların, manasını kâv- rayamadan, taklid edilmiş birer kopye - ileri gibidir. Bunun içindir ki, iyi bir mo. İdeli delli belirsiz değişiklikler yaparak vücudünüze uydurmaklı (beraber esas Şizgilere asla dokunmamalıdır. — Yanlış bir müdahale ile onun tarzını, KARAMA” aaa a z modelin ruhunw da alınış kaçırmaktan çekinmel'dir. olursunuz. Böyle yapacağınıza daha iyi, İşte, bir misal; Şu epoletlerin birçok-İ zevkinizi ökşayan bır model o bulunuz. Yarına aykırı görüneceği muhakkak. Fa.| Hoşunuza gitmiyen modeli de hoşlana - kat gözünüze böyle görünüyor dıye on -İcaklata bırakınız. Patlıcan salatası Lüzm olan şeyler: Pa'lıcan, beyaz hevandeki patlıcana ilâve edilir. Üstüne İbir soğan rendelenir. Yetecek kadar tuz katılar. Hepsi birden dö Biraz da - ha ze; katıştırıır. Yumuşak bir i tabaklara boşal soyulmuş. f . peynir, zeytin yağı, soğan, tuz, Patlitünlir külli ateşte veya hevagea. zını hafif açarız çevrile çevrile kızar lr. İçleri iyice tuzlu soğuk suya, atılır. Kabukları soyu Tur. Suyu sıkılır. Bir tahta havona ko - umuşayıp op sayıp OF e ir. Üstü, kabi dilümlerile süslenir, Bu salata gerçekten nefistir. Feynirle İzeytinyağı için kat'i bir ölçü Bir yandan da beyaz peynir zeytinya.! doğru olamaz. İkisi de zevke bağı şey - Zile Dirikteiyıseezız Hamur halinde lerdir. İsteyen az, isteyen çok koyabilir. «Son Posta» nun telrikası: o 26 Dulut, — Ne gibi? — Daima mekteb çocuğu gibi sade ve esvablar giyecek yerde biraz daha genç kızlara yakışan (tuvaletler seçmelisin; o fakat bunu belki de Nizir hanım da sana öğ - retir... — Nigâr hanım mı? — Öyle ya, ondan iyi hoca ma olur ? Fakat o isterse. kıskançlığa kapıla « rak sana lâzım ol. duğu gibi reberlik etmemesi de muh - temeldir. — Ne diyorsun Nazlı? Nigâr mn beni kıskanmasına imkân ve #€ » beb olur mu? 5 — Olur ya! İyi giyindiğin zaman'rüyor sen, Nigâr hammın bü Nazlı men, ondan Kat kat onun soğukluğu büsbütün meydana Çi- kacak. 7 — Bana baksana Nazlı; senin benim- hanı -İder dururdu ve ben de onun doğru söylediğine kaniim, çünkü İstanbula igeleli beri hergün kendimi aynada gö- ve çirkinliğimi anlıyorum. omuz silkti ve garib bir tarzda — Bu ispat ediyor &i ne çiftliktki da- dın ne de sen, güzelliğin ne olduğunu anlamıyormuşsunuz. Geçen hafta an. söyiemek | Sayfa 7 | Seyahat Mektubları -J İsviçrenin Bâle şehri dünya gazetecilerinin merkezi oldu Sağa bakınca Almanya, sola bakınca Fransa toprakları görülüyor. Vaziyeti takib için buradan daha münasib yer yok! YAZAN: ERCÜMEND EKREM TALU Bâle 28/8/8933 Fransız mesiektaşlar mükemmle bir İsviçrenin Bâle şehri, Avrupa hadısn.İistihbarat şebekesi kurmuşlar. Günük taran inkişafını takib edebilmek için en|muayyen saatlerinde Berlinle dahi tele muvafik Tasad noktasıdır. Ondan dois-|fonla görüşüyorlar; ve burada topladık yıdır ki, hududların kapanması! ve dö.|isrı haberlerin böylece sihhatini kontrol müş İçin tren bulunamamasını göze aldı. |ediyorlar, rarak buraya koştum, Böâle, hasta vücudün sanki kalbi.. vu- Buhınduğum yerden, pencerelerimin |ruşlarına dikkat ettiğiniz gibi ahvali w. altında aken Ren nehrinin sağ sahiline| bakınca Almanyayı, nszarlarımı &ola at- fedince de Fransa topraklarını görmek. teyim. Şehirde ağır bir hava esiyor. Bileliler sakin. lâkin bu sükünetin altında gizlen. mek istenilen endişeyi tecrübeli bir ba- kış sezmekte güçlük çekmiyor. Nası) çeksin ki yarın harb patlarsa Almanya ve Fransa arasındaki muhasematea bu topraklanm da sahne olması çok muhte. mel Yarın harb patlar, Almanya da Fransaya taarruza karar veritse ordula- rını ihtimal ki buradan geçirmek istiye. İoektir. Dün, şehirde bayram vardı: Beş amr evvel kazınılmış bilmem hangi zaferin İyddönümü. Başka seneler, bu münase - betle, kaleden toplar atılırmış. Gergin » İ sinirleri ve bozuk maneviyatı büsbülün çığırından çıkarmamak düşüncesile, bu yıl top atmaktan vazgeçildi. Hududların yakınlığı Avrupa matbua. tımin hemen bütün mümessillerini bura- da toplamış. Telgrafhanenin ve telefon rında büyük bir faaliyet göze çarpi Gazeteci olduğunuzu sez. diler İs getiren getirene, Tanı- dığınız veya tanımadığınız kimseler ya. niza sokulup kulağınıza bir şey fıs yorlar. Bunların içerisinden mevşuk ola. mnı olmıyanından ayırd otmek hayli güç. merkezinin cix meydana çıkacağı » na eminim.» Düşünceli bir ta - vırla mırıldandım: — Demek annen böyle düşünüyor ... Ne garib! Bense ak sini iddia edece. ğim... Bakalım kim baklı çıkacak... Bu. göste « zel olmuşum veya olmamışım; bunun bence (o ehemmiyeti yok... Nazlı hayretle yü zilme baktı, — Nasıl? Ne de - din? Demek çirkin olmak düşüncesi se. ni üzmüyor? Bu nasıl olur? O halde evlenmeği hiç düşünmüyor musun? Bir şeyden korkmuşum gibi yerim « den sıçradım. — Evlenmek mi? Ne garib fikir! Ben hiç bir. zaman evlenmiyeceğim... Öm - rTümde yüzünü görmediğim ve nişan - lanmadan evvel adını bile işitmediğim bir adamla birleşmek ve onun emri al- mumiyenin salâha mı, yoksa fenalığa mı doğru gittiğini de anlıyorsunuz. Evveki gün çok fena idi. Dün ve bu sabah bir parçacık, belli belirsiz iyilik emareleri görülüyor. Bir defa yerli aha- li rahat nefes aihağa baş'adı. Almanya, İsviçreye: «Hiçbir surede bitaraflığını ihlâl etmiyeceğine dair» bir daha ve kati teminat vermiş. Hükümet bunu Tes. men ilân edince, memleketin içerilerine hicrete hazırlananlar hazırlıklarını dur- durdular, — 1914 de Almanya âyn; teminatı Bel, Şikaya da vermişti... Diyen bedbinler de yok değil Alman gazeteleri bittabi günü günü ne yetişiyor. Bunları kapışan kapışanal Nazi matbualının tonunu anlamak içir kocaman harik başlıklara göz atmak kâ fi: «Gayri tabii Polonyanın dünya haris tasında yeri yoktur!s, «Demokrasilerin iflâsı'., «Kurtuluş günü yaklaşıyor! evsalre,., Yahudi düşmanlığının ilk patlak ver. diği günlerde, sermayeli sermayesiz bu- roya, İsviçre topraklarına ilica etmiş bazirgânlar ümüdde,. — Hitler, bolşeviklerile (bağdaştıktarı sonra, kendi Yahudilerini de tekibden elbet vazgeçer! diyorlar. Bunlar, terke mecbur kaldıkları ana. vatanda, yarın harb olursa, peydalanas (Devamı 9 uncu sayfada) Arkadaşım ilkin bu sözlerime kızar gibi oldu amma sonra da bunlari filozofça kabul etti. — Adam sen del Bu fikirlerin bir gün değişecek! Bir gün sen de bir aile içine girer, birkaç baloya, birkaç ziyafete gider ve kendine münasib delikanlı « larla görüşürsen o zaman topal köpe ğin ve dağ başındaki çiftliğin gözün « den silinecek. Nâzlı neş'eli bir kahkaha atarak sö. zünü şöyle bitirdi: — Seninle bahse girişirim: Azami üç sene sonra seni karşımda telli pullu bir gelin halinde göreceğim! Bu abdalca iddiaya cevab vermiya bile lüzum görmeden omuz silktim ... Cahid Oğuzun vesayetinden kurtulur kurtulmaz bir kocanın emri altına gir. mek ha! Ölümü bile buna yüz defa ten. cih ederim. Eğer Nazlı şimdiden benim düğünüm, için hazırlanıyorsa yaya kaldı! Fahriye hanımla kızını bir daha gör. medim. Vasime gelince, Nisan sonunda bir gün beni görmiye geldi: Dört ay yazı Avrupada geçireceği için bana ve da etmek ve tatil Için talimat vermeğ istemişti. İki ay sonra mekteb tatil olacak Se, Bursaya gidecek olan hemşiresile çiti. liğe kadar gönderecek. Üçay yazı Dörtler çiftliğinde geçireceksin ve yes şil ormanlarda, mor dağlarda dilediğin le alay etmekten başka işin yok mu? Ben de durmuş senin bu saçma sapan bir tavırla söylerken ben hayretten dı. şar: fırlamış gözlerle ona bakıyordum. Lâkin o, benim şaşkınlığımı görmek bile istemiyerek sözünde devam ettir — Yalmz biraz daha giyinmene itina | «Güzel olacaksınle diyorsun. Çiftlikte | teşekkül etmiş değiklir; fakat bir sene. |ruk geçirmesine nasıl razı olurum! Böy. |küçük hanım olarak, dadım bir düzüye bana «Çirkin kızlsİye kalmaz eldden güzel bir kız olarak İle bir şey aklına getirdiğine şaşıyorum. etmelisin, sözlerini dinliyorum. — Alay ne demek? Vallahi gayet cid di konuşuyorum ve sözlerim çok sa. mimidir. — O belde nasıl oluyor da bana nemle misafir odasında konuşuyorkenİtına girmek ha! Allah vermesin! Ben|*” * içeriye sen girdin. Uzaktan o anneme)|kendi kendine serbest yaşamak istiyen gibi gezip tozacaksın... Fakat Teşrinl, seni tanıttım. Ne dedi biliyor musun ?İbir kızım Nazlı... Canım isterse kalkar |evvelin birinci günü tekrar İstanbula, <Herkesinkine benzemiyen müstesna |bugün çiftliğe doğru topal köpeğime mektebe avdet edeceksin ve bu defa, bir yüzü var. Bugün için cna güzel de.|kavuşur, onunla dağ, tepe dolaşırım. |bir sene evvelki vahşi Semiha gibi de nemez çünkü gerek yüzünün gerekse | Beni dilediğim gibi yaşamaklan men|ğil; tem yaşına ve sile seviyene yakı « vücudünün çizgileri henüz tamamile|edecek bir adamın boynuma boyundu.|şâcak derecede ciddi ve terbiyeli biz (Arkası var)