2 Sayla SON POSTA f ” | Hergün | Ali Çetinkayanın Seyahati Yazan: Muhittin Birgen —— | afia Vekili Ali Çetmkaya, bir ay | N süren bir tetkik se) ti yaptı Vekâlet mevkiine geldi gündenberi bütün dikkat ve gayreti He Türkiyenin nafia işlerini ileri götürmeğe Ça liışan Ab Çetinkaya, Türk inkilâi im çeh- relerinden biridir. Hareketin ilk günl rinde ortaya atılmış, milli mücadelenin ilk gayretlerini yapmış olan Ali Çetin - kaya, hakikaten kaya kadar kuvvetli Ve sağlam, hedelfe varmak uğrunda haki « katen çetin bir inkilâp ve cidal adamı - dır. İnkilâbın mühim kuvvetlerinden biri olan bu çetin mücadeleci, işe, evvelâ, idare ettiği Vekâlet teşkilâtının temiz ve le- kesiz bir ruha sahip olmasını temin ga- yesile başladı. Belki biraz sert bir elle, fakat, her hareketinde bir muvaffakiyet temin eden bir faaliyetle giriştiği bu işte muvaffak olduktan sonra, nafla işlerini ileri götürmek yolunda sistemalik — bir tarzda çalışmıya başladı. * Bu çalışmanın kaymetli ncticeleri mey- dandadır: Yüksek tarifelerden dolayı bir aralık varidat kaynakları kurumıya baş- lamış olan demiryollarımızda bir tarife Mkilâbı yaptı. Demiryolları, eskisinden çok daha ucuz bir kilometre maliyeti ile ileriye doğru yürümeğe başladı. Yollar yapıldı ve yapılıyor, hülösa, memlekette şimdiye kadar görülmedik derecode yük- sek bir nafia faaliyetinin başı oldu. Resimli Makale: BC Tabiat kanunu... 36 Sözün Kısası Orduda Sarı Çizmeli Mehmet ağa! E. Talu adı kanunu, tatbiki şlar için hiç bir külfeti, hiç bir masrafı mucib olmadığı halde, hepi- mize, sıra malı olmaktan kurtulmak için upuzun bir de mühlet verdi. vatan- Böyle iken, gene bir çoklarımız, kendi- mize bir türlü bir Jükab bulamadık.. Bule duk ise de kullanmıyoruz. Hâlâ bizibiri- mize Ahmed, Mehmed, Hüseyin diye hi- tab ediyor, mektub adreslerinde gene es- kisi gibi bu göbek adlarını yâzmakla kalıyoruz. Kanunun hükümlerini yerine getir. memekteki çirkinlik ve medeni terbiye noksanlığından vazgeçtim; fakat bu ih: mal ve teseyyübümüzle bazan Zarar da görüyoruz: Günün birinde, bakkal Ali Rıza, yahut ki memur Hüseyin Hüsnü bir suç işliyor.. Haydi, ne kadar Ali Rıza isminde bak- kal, ve ne kadar Hüseyin Hüsnü adında memür varsa telâşa düşüyorlar, Gazete- lere, haydi birer tavzih: «Denizabdal mahallesinde metresini bıçaklıyan bake Kâinatta hiç değişmiyen ve mükemmel olarak yapılmış sade bir kanun vârdır. Adına tabiat kanunu deriz. Hiç de- ğişmez. Ebedidir areler sabit ve müteharrik mahrek- lerinde dönerler, güneş ve ay dalima muayyen zamanların* da batıp çıkarlar. Bir kuyruklu yıldızın dünyamıza yakla- şacağını yüzlerce sene evvelinden hesap edebiliriz. Lüye- tegayyir kanun budur ve insan henüz bu derece lüyete- gayyer bir kanunu kendisi için henüz keşfedememiştir, bundan sonra da edemiyecektir. İnsan cemiyeti teşekkül ettiği zamandan itibaren kanun yapmaya koyuldu, sosyal vaziyetini iyileştirmeyi, ekonu- mik şartlarını düzeltmeyi, refahı artırmayı bir gaye bildi, mütemadiyen kanun yaptı. Yaptığında bir müddet sonmnm zâf buldu, kusur buldu, değiştirdi. Yerine yenilerini koy- du. Yarın daha iyilerini yapmaya çalışacaktır. Çünkü in- san yaratılışından seyyaldir, mütemadiyen deği bina- enaleyh onu idare eden kanunun da değişmesi tabildir. Garip meraklarına İnkilâpçılar, ekseriya akta kuv - vetli olurlar. Fakat, Türkiye inkilâpçıla- rının hemen umumi surette tezahür eden hususiyetlerinden biri de yıkmakta ol - duğu kadar yapmşkta da kuvvetli olmak- tır. Ali Çetinkaya, Nafia Vekâletine gel. diği zamandan, bugüne kadar, kendisi - nin yıkmakta olduğu kadar yapmakta da mahir bir inkilâp san'atkârı olduğunu is- bat etti. Bugün, onu inkilâbın mühim ya- picı simalarından biri olarak görüyoruz. Ve emin oluyoruz ki İsveçte, Almanya - da yaptığı tetkik seyahatinden Türkiye- ye çok yeni şeyler getirmiştir ve yakın zamanda bu seyahatin faydalı neticele - rini görmeğe başlıyacağız. * Nafia Vekilimizin seyahalt esnasında Bauwerkszcitung ismindeki Alman ga -| sitesinde kimya asistanıdır. Kee ise, zetesine verdiği beyanattan anlıyoruz ki | gektor Con'un can ciğer arkadaşıdır, o bugün devlet demiryollarınm elinde bu-| ga tibbiyenin son sınıfında okumakta - hunan şebekenin tulü yedi bin kilometre- dir, dir; sür'atle ileri götürülecek olan in - şaat ile bu şebekenin on 'bin kilometreye çıkartılması mukarrerdir. Bilhassa de « miryollarımızın İrak ve İran hudutları . na kadar ulaştırılması için yapılacak in- şaata ehemmiyet verilecek ve demiryol- larımız sür'atle Irak ve İran şebekeleri- le birleştirilecektir. Demiryollarımızın iktisadi kuvvetlerini arttırmaktaâ büyük tesiri olacağı muhakkak bulunan bu in- şaat için lâzım gelen tahsısatlar alınmış- tır. Yalnız lokomotif ve vagon inşaatı için 987-38 bütçesinde dör! milyon lira- hik bir tahsisat ayrılmış bulunuyor. Diğer taraftan, öğreniyoruz ki Türki- yenin en çok muhtaç olduğu tesisat, yani liman inşaâlı da artık kat'i surette tez - gâha konulmuş olan işlerdendir. Yakın zamanda bunların da tahakkuk sahasına geçmeğe başladıklarını göreceğiz. * Ali Çetinkayanın yeni bütçenin kabu- lünü ve yeni tahsisatların verilmesini müteakip yapmış olduğu bu seyahat, bi- zim enternasyonal mübadele sahasındak! iktisadi vaziyetimizle de alâkadardır. Holünda, İsveç ve bilhassa Almanya gibi bizim memleketimizin derece derece kuvvetli müşterileri olan memleketler - den alınacak malzemeler, memleketim- zin ihracat işlerini canlandırmıyz yarı - yacaktır. Nafia Vekilimizin yukarıda zikretti - Biz gazeteye yapltığı beyanaı, Alman- yaya yeniden mühim kıymetlerde sipa « rişler verilmesi ihtimall: in genişle - diğini göstermektedir. Almanya ile olan Kurban giden İki İngiliz K © Doktor Con Stothert Londra üniver- Bu iki ahbap çavuşun en büyük ve müşterek merakları sandal ile gezmek- tir. Amma sizin bildiğiniz gibi akıllı, uslü değil İçinde bin bir türlü heyecan ve tehlike olan şelâlelerden geçmek, anaforların içine dalıp çıkmak merak - lısıdırlar. Son günlerde, yaz tatillerini bittabi gene sandallarile Avusturya nehirle - rinde geçirmeğe giden — iki delikanlı, uzun ve cidden neş'eli bir seyahatten sonra, Avusturyada Salzach nehri sa - hillerinde bir iddiaya girişmişlerdir. Salzach nehrinin biraz — ilerisinde, kaynayan, köpüren ve hiç te iyi şöhre- & olmıyan, meş'um bir akıntı vardır. İki kafadarım iddiaları da, işte sandal- larile bu akınlıyı geçebileceklerine da- irdir. ©O sırada yanlarında bulunan üçün - cü arkadaşlarının bütün — itirazlarına rağmen iddialarını isbata kâlkışmış - lar, kürek çekerek sahilden uzaklaş - mışlar ve akıntıya dalmışlardır. Gidiş o gidiş.. Bir iddia uğruna can- larını kurban veren bu iki delikanlı - nın cesetleri bulunamamıştır. yapılmıya muhtaç olan çok nafia işi var- dır. Bu bakımdan Çetinkayanın bu işle- rin başında bulunması bizim için büyük ümitler veriyor. Türkiyede yapılacak iş çoksa onda da azim ve başarma kuvveti az değildir. Muh tin Birgen iktisadi münasebetlerimizin yeni bir in- Pişaf devresine değilse b'le her h mevcut mübadele nisbetlerinin muhafa- | zasına kuvvetli surette yardım edecek ©- | lan bu imkân ve ihtimallerin tahakkuk etmesini de ayrıca temenni etmeliyiz. Hülâsa, Ali Çetinkayanın bu seyaha - tinden sonra Türkiyede nafia işlerinin yeni bir hamle dovresine gireceği anlaşı- hyor. Bu devrede Nafia Vekilimize tam bir muvaffakiyet dileriz. Türkiyenin, İstanbul belediyesi bal kurtarmak için gayet basi SÜZ A İSTER İNAN İS bayat et ve balık yemekten bir tedbire baş vurdu. Bun » RA TERGÜN BİR FIKRA Ayna Bedevi bir Arap bi gün şehre git- miş, şehirde ayna görmüş. Alıp çadı- rına getirmişti. Arabın, o zamana kü- dar ayna görmemiş olan karısı çadıra girince aynaya baktı. Ve aynada genç, güzel bir kadın gördü: — Eytah, dedi, kocam üzerime ev- lendi, Çadırda bir başka kadın var. Hemen koştu. Olen biteni annesi- me anlattı. Amnesi çadıra girdi; armaya baktı: — Ah kızım, dedi, sen yanlış düşü - nüyorsun, bu kocakarığı kocan ne yapsın, onu her halde baban alıp ge- tirmiştir. Bu yaştan sonra üzerime evlendiğini de mi görecektim!.. Başında 20 sepet Taşıyan adam Hazırlanıyor Avrupada da sık sık akla gelme - dik müsabakalar tertip edilmekte - dir. Bunların en orijinalleri Amo - rika ve İngiltere- de yapılmakta - dır. Bunların ara- sında en merak - hsı sepet - taşrma müşabakasıdır. İngilterede ge- pet taşıma şam - piyonu, Şarlo ta - rafından tertip e- dilen ve birinci gelene 20 İngiliz lirası verilecek o- lan müsabakaya hazırlanıyor. Re - simde şampiyon başında yirmi, e « Tinde de iki sepet olduğu halde gö - rTülmektedir. Şampiyon bu arada — piposunu da ağzından ek - sik etmemekte - dir. ——— —— —_——_—_—_———â SİINDA *| Amasyanın TER İN İstanbul halkının yıllarca şikâyet ettiği halde bir tür- kal Ali Rıza, yahut ki, sarhoş olup ta Maslak gazinosunda cam kıran memur Hüseyin Hüsnü ile aramızda hiçbir mü- nasebet olmadığından her türlü — suite- fehhüme mahal bırakmamak üzere key- fiyet tavzih olunur!» İkinci misal.. Geçenlerde, bilmem hangi semtte, Hü- seyin adında birisine memleketten para gelmiş. Postahane de bu parayı yanlişe lıkla başka bir Hüseyine vermiş. Şimdi öbür H , kapı kapı dolaşıp sızları- yor, posta idaresinden şikâyette bul nüyor. En uzun erkeği, En kısa kadını F; YA Peki amma, ne hakkı var? Bu adam soyadını kullanmış, muhabirine bildir. miş olsaydı, böyle bir yanlışlığa mahal kalmazdı. Bence, soyadı kanununa ria. yet etmiyenlerin bu kabli şikâyetlerin! hükümet nazari itibara almazsa haklıdır. Atalarımız, farkımda olmadan — bir soyadının lüzumunu meşhur bir darbı- meselle ifade etmişler: «Orduda Sarı Çiz. meli Mehmed Ağa.. Ara ki bulasın!» de- mişler, Hükümetimizin — bahşetmek istediği medeni hüviyeti red ile hâlâ bugün: «<Or- duda Sarı Çizmeli birer Mehmed Ağar mevkiinde kalmak istiyenler, bu gerl düşüncenin doğuracağı acı akibetlere de katlanmasını bilmelidirler, M PŞ A — Kahve kokusu saçan — mektuplar Bugünlerde Londra şiddetli kahve kokusu saçan mektupelarla dolmuş - tur, Bu mektuplar Brezilyanın kahve müstahsilleri tarafından gönderilmek-! te ve bu surelle kahvelerine reklâm ya' parak sürümünü arttırmaktadırlar, Filhakika mektuplardan intişar e « den şiddetli kahve kokusu Londralı - ların pek hoşuna gitmiş ve İngiltere - den Brezilyaya bir hayli siparişler ve- rilmesine vesile olmuştur. ht : Amasya munabirimiz bize yukarı - da gördüğünüz iki resmi gönderdi. Bu tesimlerden biri Amasyanın en kısa boylu kadınını, diğeri de en uzun böy- lu erkeğini göstermektedir. Kadın 1,18 santim boyunda, 42 ki - lo ağırlığındadır ve yaşı 24 dür. On ya şında kemik hastalığına — yakalanmış, güç halle yürüdükten sonra boyu büy- le kalmıştır. Buna mukabil dehşetli hassastır. Yolda kendisine bakıp gü - lenlere şiddetle kızmaktadır. Evlenmek isteyip istemediğine dair sorulan sual- ler karşısında daima boynunu büküp susuyor. Uzun boylu erkek ise Amasyada bir tanedir, Boyu 1,98, ağırlığı ise 89 ki - lodur. 33 yaşında olan simitçi Hamdi saf yürekli bir adamdır. Boyu ile nis - bet kabul etmiyecek kadar küçük bir kafası vardır. Maç'seyrederken heyecan- dan ölen adam Peştede Avusturya ve Macar takım- arasında yapılan san bir futbol ma- .çında seyircilerden birisi fevkalâde he yecanma kurban gitmiştir. İsmi Aaron Kaç olan yirmi altı ya- şındaki bu genç maçın bütün safhasını hakiki bir heyecan ile takip ederken Macar takımının dördüncü göolü atması üzerine birdenbire üzerine bir fenalık gelmiş ve bir iki dakika sonra da oldu- ğu yere yığıhıvermiştir. aa UGÜN KHAYA Dün hava kısmen açık geçti Dün hava daha çok açık olarak geç- miştir. Rutubet derecesi yüksek - olarak kaydedil- mi: Güneşte bararet en fazla 58, gölgede 28, en az hararet te 18 olarak tesbit edil- miştir. Hava taz « yiki 756 etrafın - da görülmüş, rüze ——— ANMA! lü önüne geçemediği bozuk me'külât meselesinin bu de- rece basit bir şekilde halledildiğini gördükten sonra biz, şehir derilerinden daha bir çoğunun bu şekilde hal imkâ- nı bulunduğuna inanıyoruz, fakat ey okuyucu sen : İSTER İNANMA! gâr saniyede 8 metre sür esmiştir. dan sonra et ve balık satanlar dükkânlarında bir soğuk hava deposu bulundurmak mecburiyetindedirler. Et ile bahık bu depoların içinde saklanacak, bu şekilde sakla - nınca da bozulmaktan kurtulacaktır. İNAN İSTER 1219 ».16 s.09 — Arabi sene 1356 Hımır 98 506 — Öğle 3 168 — Akşam : : 2101 — İmmak 1 Güneş İlkindi Yata Rumf sene 1853