B SON POSTA Kayınpederin evinde saz ve rakı gece gündüz orada... Evde ot yok, ocak yok.. tükenirken kendisini bir gün Çyatenı Fte() Bir yuva nasıl yıkılır? * * * darp neticesi çocuk düşürme suçu mahkeme karşısında buluyor. Konuşma: “ Ümümi ve ölmez prensipler... ,, Yazan: Nurullah Ataç Hüseyin Cahid Yalçın, Güzel San'at- lar Akademisi'nde «resim ve heykel- traşlık tedris etmek üzere iki güzide Garb san'atkârının getirilmiş olmasın- dan» bahsederken diyor ki (Fikir hare- ketleri, 30-1-1937): «Akademinin Garb l1 yeni üstadları muayyen bir mekteb ve mezhebin mümessilleri olmaktan zi- Aâlemleri gırla gidiyor, gelin hanım Damat, sabrı Memleketin güzel köşeleri : Gelin - kaynana kavgası nedir bilmiyen bir kazamız Çerkeşte kadınlar çamaşırı el ile de il, ayakla ve hususi bir türkü söyleyerek yıkarlar, kı mektup yazıp mektup almıya en fazla düşkün olan kaza merkezi de gene Çerkeştir kikidir, yalnız eşhasın isimleri silinmiştir. ) — | yade san'atın umumi ve ölmez pre: Çerkeşten yazılı » SŞT a — — < öit lerinin müdafii ve taraftarı sıfatile kür | yer ; KNN e 1 . z sülerini işgal ediyorlar, Filhakika Türk Üç nahiye ve dört Ü reiecdsye İ san'atını esaslı temeller üzerinde kur- yüze yakın köyden d ş ı mak için geçici modalara tebaiyyet he- | jharet olan Çerkeş v veslerinden uzaklaşmak icab ederdi. | kazası, iki yıl evveli NiZ, ' Kadına sorarsan kabahat kocasın- da; erkeğe sorarsan kabahat karısin- da... Hangisi hakh, hangisi doğruyu söylüyor? Bu muammanın içinden çıkmak hayli zor. Mahkemeye gelen şahiltler de bu karı koca gibi iki taraf- h.. bir taraf kadını, diğer taraf erkeği haklı çıkarıyor. Kadın bayli” 'geveze. Çok inatçı. Erkek de ondan aşağı de- ğil. O da inatçı, Nuh deyüp peygamber demeyen cinsten. M ağöilerini geakkamaye: sevkeden kabahat, âmmenin huzurunu ihlâl ve darp ile çocuk düşürmek hâdisesi, 35 - 86 yaşlarında görünen erkek anlatıyor: — Bir ev.bark'kürehn çoluk'kocın ğa kanşalım 'diye - düsünerek <evlen- dim. Fikrimde samimi idim. Üç beş gün iyi geçindik, birbirimizi — kırma- dık; fakat gel gelelim ev bir âlem... Büyük anneli, kaynanalı, — kaynatalı, baldizb H Alati, Eb, buna bir şey dek gil diyelim; fakat bunların hepsi de horoz mu horoz... Horozu çok olan yerde sabah erken olur derler. Bu, ha- kikaten doğru. Filhakika ilk günler çok iyi idik, itibarda idik... İlk günle- ri, heni gözetlerler, akşam köşeyi dö- leniyor. Ne güzel örnek bir aile haya- ner, dönmez, kaynanada ud, gelin ha-|ti-.. İçi sizi, dışı beni yakar... Böyle nımda keman, baldızda tanbur, kayın|soy sop saire düşkün olduklarına gö- başında cün-|re cinslerinin, soylarının ne olduğunu büş âhenk (vay hoş geldiniz, safalar siz anlarsınız. getirdiniz) le birlikte beni karşılarlar. Samiin arasından bir ses yükseli- Sofra daha evvelden hazırlanmış, me-| yor: pederde def, merdiven zeler düzülmüş, rakılar kuyuya sarkı- tılmış. Odama girip soyünmaya vakit|halt etmişsin züppel.. bırakmazlar, yüzümün teri, ayağımın tozile beni sofraya oturturlar. İzzet, ik-İne devam ediyor: ramın haddi yok, hesabı yok. Bi rey« yam böyle geçti, Fakat her şeyin bir|On para ver, söylet, yirmi para ver haddi hududu var. Gündüz - dışarıda|susmaz. Nihayet bir gün, hanım tası, kafa patlat, uğraş, didin, yorgun argın|tarağı topladığı gibi kocam beni kov- dön. Evde de rakılı. sazlı, gürül-|du diye babasının evine gitmesin mi?. tülü diğer bir âlemle karşı karşıya gel.|Hem suçlu, hem güçlü. Canım boğa- ——— — gç CÖNÜL İŞLERİ' Şimdi söz kaynananın... Fakat amanallah.... Fakat bun'lara kapılıp gitmek pek ca zib bir tehlike idi. Akademimizin' böy- le esassız cereyanlardan kendisini vi kaye ederek...» Bence bu sözler san'at için en tehli keli düşü: adesidir. Biliyorum ki Güzel S: T Akademisi, resim ve heykeltraşlık tedrisi için Avrupalı | san'atkârlar davet ederken hiç de bı le düşünmemiş, bilâkis onların «mı! ri» olmasını istemiştir. at tarihinin nesci, Hüseyin Cahid “İne kadar, İtının inşası ve fa "|kavuşmuş — bulunu - ayyen bir mekteb ve mezhebin mü-|” iktısadi varlığını hemen he- men kaybetmek üze re iken; kömür hat yete başlaması üze- rine, bugün iktısadi yükselmesine lık yor. * Mevcud demiryollarımızın en çeti- Çerkeşten bir manzara yıkandığı işitilmiş ve görülmüş değilr HRGAGÜ aĞ y ni, en pahalısı olan kömür battı ba -| dir.. daima yenili d-f Yaşar ve sanatkârın | orıldıktan sonra, Çerkeş kazasında da| Fakat bu muhitte, ipekli de olsa, but , hikmeti vücudu yehi olmasıdır. San'at | ».. Görünen bir faaliyet nazara çar -|nu el ile değil, ayakla yıkamak ve yi” karken de ayakları tempoya uyd B pıyor. nın .gğd ci AA şı._ce.g&r' Tam rak şarkı söylemek ötedenberi lar» dediği şey lmüştür. Onla-| ( hendiler güze hükmüne girmiştir. rı kaldır rtada egeçmiş olan>, | v cA arazi yani halkın alışık olâ rimizden Üs Bazı kimseler, mektub yazmaktan bir güzelliğe uydukları için rağ müş olsa * sonradan atılmış, unu- tulmuş eserler kalır. Yukarıya aldığım satı Cahid Yalçın'ın kalı için beni hayrete dü Cahid Yalçın, edel İlk günler sustum. Tahammül etmeğe uğraştım. Haydi oturma sofraya, çe- kil odana; fakat âhenkten, cünbüşten, baş dinlendirmek, uyku uyumak kabil değil. Karim a pederi mühleremleris| K4 . opatlarınden bizi 'olun'3Ddebi nin hatırlarına hürmeten — sofrayı bi- i n müryor.. Nibayat ' Süğrüm, Teti beri 27 SA CA ĞS GESE ĞSf te S A şt.. Di- | Giy, Niçin vaktile kendisi «san'atin u * şak kemiğe dayandı. mumf-ve ölmez prensipleri» diye gös- Bir gün karıma bu kadar gürültü-. terilen kaidelere riayet etmedi? Niçin ye tahammülüm kalmadığını — söyle-/ Muallim Naci'ye ve onun arkadaşlari- dim. Mümkün değil burada oturamı-| na uymadı?.. Orlardan başka türlü yacağımı, muhakkak ayrı eve çıkaca- | yazmak'la, onların müdafaa ettikleri e- gamı bildirdim, Her ne kadar ilkin hık | sasları yıkan bir cereyana kapılmakla İmık dediyse de sonra fikrimi kabule | “ibette iyi etti. Fakat dün kendisi için doğru ve lüzumlu bulduğu bir hareke- Y, bugünün gençlerinde de görünce niçin beğenmiyor? «San'atin umumi ve ölmez prensip - leri...2 San'atin bir tek umumi ve öl- mez prensipi vardır: o da san'atkârın, kendinden evvel gelenlere benzeme - mesi lüzumudur. Gerçi taklid asıri nın da güzel eserler bıraktığı gör müştür (meselâ XVIT inci asır Fran- sız edebiyatı); fakat dikkat edilirse on- |mecbur oldu. Fakat gel gelelim, ev, değiştirmekle iş bitmedi ki... Akşam eve - varırsın, ortalığı köpekler götürüyor. Tel dola- ba el atarsın bulabilirsen bir şey bul da yel Karını çağırırsın cevap — yak. Pasaklı hanım, gene babasının evine gitmiş. Nihayet gelir, yorgun argın kendisini minderin üstüne atar. Lâhav- le dersin, fakat Tâhavle ile karın doy- * gt muyor ki... Tekrar yorgun argın hay-| .ı:n da asıl g:.elhgı, ke::“'"?' B ilabakaliran hakkalar; kansörve yemercu a gelirenlerin arzusu! rTağmen - Ni Ka gada İyeak aka AĞ , emsalsiz olmalarıdır. rdalyesi al.. Aliyet ve lez Yenilik san'atin zaruri şartı olma - zetle tenavül buyur. Ne o, ağamız eğ- saydı, artık san'atin ölmesi icab eder - di; çünkü bunca asrın verdiği şiirler, resimler, heykeller, bugünün insanına da, bundan sonra geleceklere de ye - terdi. San'atte yeni olmıyan her şey, hiç şüphesiz kötüdür, çünkü lüzumsuzdur. Bugün fıpkı Rembrandt gibi- veya Poussin gibi resim yapan bib san'at - kâr bulunabileceğin! farzedelim. (Böy- le şey olmaz ya! Ne ise!): O adamın eserlerinin ne lüzumu olabilir? Rem - brandt, Poussin kâfi değil mi? (Bu ya- zıyı okumak lütfunda bulunacak olan- lardan çok rica ederim, «lüzum» keli- mesine, «faydalı olmake Manasını vez- mesinler. Bir san'at eseri için elüzum- ludur» demek, «onu kaldırınca yerine gene onun bütün vasıflarını haiz başka bir eser konamaz demektir.) Hem bu kadar söze ne hacet? Bütün — Kızım niye pasaklı oluyormuş, Kadın susturuluyor. Erkek sözleri- — Kadında öyle dil. Tepsi pidesi... “İkin âtide ön safa geçecek olan mühim bir geçid yeri olacaktır. Bilhassa yapılması mutasavver olan in| Adapazar - Bolu - Gerede hattı, kö - mür hattı, kömür hattile İsmet Paşa stasyonunda iltisak yaptıktan sonra, Çerkeşin iktısadi vaziyetinin daha zi- yade parlıyacağına ve önümüzdeki ni- san ayında Karabük'de inşasına baş- lanacak olan muazzam demir ve çe - lik fabrikasının faaliyete geçmesini müteâkib, bu kazanın iktısadi varlığı- nın bir kat daha artacağını şimdiden iman edebiliriz.. Çerkeşin, her kazada olduğu gibi kendine göre çok enteresan halleri var hr: Meselâ bu kaza muhitinde kaynana ve kaynatasından şikâyet eden bir tek geline rastlanamadığı gibi, gelininden bizar olan bir tek kaynanaya da tesa- düf edildiği vâki değildir.. Çünkü, oğlunu everen bir ana, evlâ- "İdmın huzür ve istirahati için ağzın: a- "|çıp gelinine dil uzatamadığı gibi, kar- şılıklı olarak gelin de sırtı teneşire ge- linceye kadar kaynanasma ufak bir lâf bile söyliyemez. Hiç bir aile evinde rastlıyamadığı « mız dirlik, düzenlik Ve samimiyet, Çerkeş aile muhitinde İstediğinizden ve ümld ettiğinizden fazladır.. Gelin, kaynanasının her arzusuru derhal yapmaktan çekinmez. Yemek - te kaynanasının eline kadar suyunu verir. Çayını pişirir, çamaşırını yıkar ve bütün hizmetini görür. * Çerkeşde kısşmen, fakat köylerde ta- mamen; çamaşır yıkamak da başka bir usul ve kaideye tâbidir.. Çamaşır yıkamanın da üusulü, kai- desi mi olur? gibi bir suali aklınızdan geçirir misiniz. Her yerde çamaşır tek- ne veya leğen içinde ve el ile yıkanıl- dığı halde, bu taraflarda çamaşır yı- kama vazifesini ayak görür.. Vâkıa bir çok taraflarda halı, kilim gibi bazı ağır eşyaların Çay ve dere kenarlarında ayakla tepilmek suretile yıkandığı malüm ise de, iç Ççamaşız - cihanın san'at tarihine bakın, kendin - den evvel konmuş sumumi - ve ölmez prensiplere» riayet etmiş, geçici bir ce- reyana tâbi olmakla itham edilinemiş (Bittabi 1850 den sonra gelmişler a - bir tek büyük san'atkâr göremezsiniz. | YU tabak tepsi ne var ne yok sokağa attı-|bur oldu. O da son söz ola: lar gibi ince ve zarif eşyaların âyakla Hüm, hattâ ns hayyanlığım — kaldı, pek hoşlanmazlar; hattâ güç halle yaz* dıkları mektubları, ihmalcilik yüzüne den postahaneye bile vermezler!. Fa* kat Çerkeş muhitinde, bütün halk mef tub yazmaktan ve yazdıkları mektu * bun cevabını &lmaktan o kadar lezzet alırlar ki; hayatlarının en mes'ud nını belki de mektup yazmak ve al * mak teşkil eder.. Bunun da bir sebebi var.. buranlli ve hattâ köylerinin bir çok bayanları, İstanbulun en yüksek semtlerinde, zenginler nezdinde hizmetcilik eder * ler.. ve kocalarına para gönderirler.. Bu itibarla her gün postahaney€ tevdi edilen bir çok mektublar arasın" dat — İstembul » Beyoğlu, Şişlide...... apartımanında Bay ...... nezdinde hidr metci Bayan 'Telli... gibi bir çok adreslere rastlanır, iyi ve temiz aileler nezdinde iş gören bü bayanlar, yaz mevsiminde köylerine dönerken, beraberlerinde sandıklarla dolu bir çok dünyalıklar getirirler.. * Bu muhitte tembel adama da rast* Jamanın imkânı yoktur. Bütün yurd “ daşlar erkekli kadınlı bir işin sahibi* dirler.. Erkek tarlasında iş görürken, ka * dın da evinde tezgâh dokur., Nitekim gördüğümüz bir çok ev " Jerdeki halı ve kilimler, Çerkeşin ça« lışkan ve temiz kadınlarının elindefi çıkmıştır. * Çerkeş çok sevimli ve şirin bir ka * zadır.. suyu, havası iyi ve sağlamdır'. tarihi bir çok meziyetlere müâliktir. Güzel bir parkı vardır. Geniş caddeles rile bu kaza haddin fevkinde güzelleş* miştir. İnzibat ve âsâyiş tam manasılt bu kasabada hükmünü sürmektedir'. bilâ istisna hükümet memurları, yurd* daşların işlerine hiç engel takmıyarak, bugün git, yarın gel kaidesini tatbik etmekten çok uzak bulunmaktadır.. Çalışkan ve işden yılmıyan genç kaymakam Bay Turgud bu kazada bü* lundukca, Çerkeşde daha mühim ye * niliklere şâhid olacağımızdan hiç şüp” he edilmemelidir.. Keskinoğlu lerden... Samiinden kimisi Söylemedik şey bırakmadılar. İşi ay-|kıs kıs gülüyor, kimisi kızıyor. Kadıni ka vardırarak ellerine geçirdikleri İnihayet reis sadede davet ctmeğe mec“ kt rasında bulabilirsiniz; fakat onların |lar, camları kırdılar. Konu komşu pen-| — Terbiyem fena söz söylememe kıymeti henüz muhakkak değildir.) — |cerelere üşüştü, sokaktan geçenler du- | manidir. Züppenin, dangalağın danis” ——— İrap seyretti, hülâsa hem kendilerini,|kası odur Idedi. zıma geldi. Aradan iki gün geçti geç-|hem beni bütün mahalleye - rezil ke-| — Dinlenen şahitler, iki tarafa ayrık medi, baktım bizim kaynana, kızını paze ettiler. Ben ona iddia — ettikleri| P'9. bir kısmı kadını, diğer kısmı erke” peıiıa.ıılmıq. Çat çatl.. Kı'pu'h.. de- gibi ne tekme attımı; ne yere yuvarla- ği müdafaa ediyorlar. mek ki karım nedamet etmiş, yaptığı yıp çocuğunun düşmesine sebep ol- Erkeği müdafaa edenler: sevdiğinin saadeti gelir, kendisinin vaziyeti aşk kitabının sonuncu say- fasında yazılmıştır. 3 — İnsanı uykusuz bırakan aşk değil, endişedir. , * «Bir Asker» imzasile mektub ya - Okuyucularıma Cevaplarım Bana «Oğlunuz» imzası ile mek - tub yollıyan bir genç, benden «te- selli> istiyor, ben ona nasihat vere- ceğim: 1 — Gönül işleri bir mekleb tale” — zan okuyucumt: > TC eT n 5 ğ besi için zehir, hayatını kazanmıya — Düşüncenizi doğru bulmadım. Ka- || |ite pişman olmuş. Ben iyi kalbli oldu-| 1 ” — Ne yalan söyliyelim.. diyorlar başlamış bir genç için ihtiyaç, yaşı- —din annesinin babasının hareketin - ğum için böyle düşündüm. Meğer iş yarın tabutta iki ellerimiz — yanımız& ni başını almış bir erkek için felâ * den mes'ul değildir, mademki ortada başka imiş. Kapıyı açmamla ana kız| — Adam burada susar., Şimdi söz kay-| gelecek. Mahallemize — taşındığı gün” denberi bu delikanlının bir kötülüğünü görmedik. Sabahleyin kalkar, işine Bİ” (Devamı 8 inci sayfada) 4 üstüme bir hücum etsinler, bir hü-|nananımdır; fakat aman Allah, o ne cum.. ne terbiyesizliğim, ne edepsizli-|çene, o ne mütecaviz dil. Küfürün bi- ğim, ne kabalığım, ne görgüsüzlü-İni bir para... Hem de yakası açılmadık kettir. 2 — Sevginin en büyük delili fe - ragattir, sevenin fikrinde- evvelâ memnuniyetsizlik sebebi yok, mazi- yi bir kenara bırakınız.