14 Eylül 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

14 Eylül 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 j Hergün -| Türkler için seyahati Kolaylaştırmak Lâzımdır. yazan: Muhitüin Birgen iz. Türkler, yakın zamanlara ka- dar, doğduğumuz yerden dışarı çıkmıı:tan çok korkardık. «Gürbet!» ke- limesi, bizim için korkunç bir sergüzeşt manâsını fade eder, yerimizden kı mıldamak mecburiyeti bize en ağır b;r talih cilvesi gibi gelirdi. Allah Atatürk ten razı olsun, İstanbulu Ankaraya ta- şidi da İstanbullunun nihayet bu kor- — ku damarı çatladı. Şimdi seyahate ah- — şiyoruz. San senelerde Avrupada — dö- — kaşirken, arada sırada hiş ümil elime- — diğim — vatandaşlara tesadüf - etlikçe mMmemnun olı yorum. Demek biz de du- îıv(ı şeyleci hlg bir tahsil, hiç bir ünivetsite, hiç bir terbiye veremez. Seyahat insana hayat, için en lâzım olan şeyleri öğre- tir; yaşama gesareti, yaşama şevld ça- lışma arzusu verir. Hiç mübalâ iddia edebilirim: Seyahatte her adım size mutlak bir şey öğretir. Bazan öğ- ryendiğinizin farkma bile varınazsınız; fakat, etrafınızda mütemadiyen deği- şen şeylerden aldığınız intıbaların siz- de gizliden gizliye yaptığı bir teraküm yardır ki bunlar bir araya — geldikleri N zaman sizi büsbütün başka bir adam yapar. Biraz da mübalâga edeyim: Me- deniyet, seyahat demektir. Yahut, balâyasızca, medeniyetfn nâkilleri sey- yahlardır. Halbuki, biz memlekette, bir za- mandanberi seyahati güçleştirmek yo- hımu tuttuk. Bir kere, pasaport harç- larını yükselttik. Sonra da para ver- meği rüçleştire, güçleştire nihayet hiç wermemeğe kadar indirdik. —Bu usul, Türkün seyahat etmesini iztememek demektir. Niçin? Bunları yapanlar Türkün seyahat etmesini istenicyenler değildirler; Onlar başka şey istiyor- Jar: Paramız harice gitmesin, * Paramız harice gitmesin. peki, Fa kat hareketine mâni olduğumuz şey, para değil ki... Harice gidemiyenler in- sanlardır veyahut para kuvveti zayıf olanlar, orta sınıf insanları, hayatı asil yapanlar, haikiki kütür yayıcısı olan| insanlar. Para dedikleri şey seyahat etmek istedi mi, gidip polisten pasa- port isteyecek değildir. O bütüa seva- hatlerini sessizce, pasaportsuz, vizesiz, bavulsuz yapan, garip, cıva gibi bir mahlüktur. Gitmek istedi mi, ayakları- na kelepçe vursanız gene gider. Çünkü onun gitmesi için bizzat kendisinin ha- reket etmesi kâfidir. Trene ve vapura binip bizzat seyahat meşakkatine kat- lanması, polisle selâmlaşması, gümrük- çü ile münakaşa etmesi lâzun gelmez. O türlü türlü gider: Kâh bir mektup, |”” kâh bir mal, kâh bir fatura, kâh ağız- dan ağıza bir selâm. Onun girmediği şekil mi vardır? Hattâ garip bir de kaprisi vardır: Kımıldamasına mâni ol- dukça kımıldar. Gayet vehimli. vesve- seli bir mahlük. «Gitme!» dedikçe - gi- der: Acaba beni hapis mi edecekler? Beni yok mu edecekler? diye şüphele- nir, korkar; korktumu da artık otura- maz! * Şu halde pasaport harçlarını yük- geltmek ve döviz vermemek suretile seyahati niçin müşkülleştiri yoruz? Bu suale şöyle bir cevap verilebilir: «Mademki paranın çıkmasına tamamen mâni olamayız, hiç olmazsa elimizden geldiği kadar mâni olalım. Dövizimiz kıt olduğu için ne tasarruf edersek kâr- dır.» Ben de bu fikre şu mülâhaza ile mukabele edebilirim: «Zengin için ne pasaport harcı bir mâniadır, ne de se- yahat parasının hariçte tedariki müş- küldür. Dünyanın her tarafında mev- cut-kara borsalar icabında bu işleri mükemmel surette yapıyorlar. Küçüklerin, seyahat etmek isteyip de edemeyenlerin, harice götürecekleri servet neden ibaret olaca Onların yüz tanesinin bir turist seyabati için yapacakları masrafları, sevahate — biz- yat karar veren herhangi bir para, harice bir hamlede götürüyor. Türki-| yeden hergün çıkan insanların - hensi | döviz müsaadesi alarak mr gidiyorlar. Bunlar gittikleri yerde aç mi oturuyor- lar? Demek, icabında, herkes işini gö- Resımlı Makale Evinizde yaşıyanların g- dalarını, fennin gösterdiği lüzuma göre mükemmelen, fazlasile temin ediyorsunuz. Uykusuzlara müjde Bir uyku makinesi Keşfedildi *MNo Hog3 Kalkütanın en büyük milyonerlerin- den Rahamur Bagindas, uykusuzluk hastalığına uğramıştı. Bütün Kalkü - tanın doktorları bu milyoneri tedavi - den âciz kalmışlardır. Doktorlardan ümidini kesen Raha- muy Bagindas ,gazetelere bir ilân vere. rek uykusuzluk hastalığından kendisi- ni kurtarana ikj bin İngiliz lirası hedi- ye edeceğini vadetmişti. Aradan iki ay kadar birmüddet geçtikten sonra Lon- dradan aldığı bir mektupta bu hasta - lığın tedavisi için kendisine bir maki- ne gönderildizi ve fabrika mümessili - nin makinenin sureli islimalini — tarif edeceği bildirilmişti. Filhakika bu makine Bagindas'ın hastalığını tamamile tedavi etmiş ve bir kaç gün sonra da rahat rahat uyku çekmeğe başlamıştir. Fakat hasta bu makinenin sırrına vâkıf olmaktan kat'i surette menedilmiştir. Yalnız bu maki- nenin içinde bulunduğu bir kutuyu ya- tağının başında bulundurup yatağına uzanmakta ve kutunun içinden gelen boru gibi bir şeyi elinde tutmakta ve bunun ile de uyumaktadır. Bugün makinenin yardımına muh- taç olmadan uyuyabilmekte olan milyo ner kutuyu açmadan iade etmek mec- buriyetinde imiş. 'Türkiyede küçük ve orla sınıfın, bilhassa haliş Türkün — diğerleri nasıl olsa seyahat ediyorlar — Avrupaya se- yahat etmesi çok faydalıdır. Hayat ter- biyesi bakımından ben bunun kadar faydali hiç bir şey tasavvur edemem. Bunun için büyük sınıfın seyahatine a$lâ müni olamıyan pasaport harçları- nı, indirmek ve hiç olmazsa sırf orta we küçük sınıflara mensup turistler i- çin olsun, bazı şartlarla küçük miktar- larda döviz vermek yoluna gitmeli Ben Türk gençleri arasında turiz: meyli görüyorum. Öylelerine rastgel- dim ki biraz para biriktirip arada bir medeni memleketleri görmek için tit- riyorlar. Buna inkişaf imkânı ver-/evlenmiyeceği — ihtimallerini — hesapla tirmek için bardağı eline aldığı zaman mek büyük faydalar getirir. Hiç olmazsa bu tarzda insanlar i ıçm bir takım şartlar da konabilir; mesel ! — Gideceği yerler, — geçirecej müddet evvelden tesbit edi!mek 2 — Sarfedeceği para hiç bir suret- Bahar, yaz, kış Mmevsime melen giyindiriyorsunuz.. | |etmişlerdir. SON POSTA Kl Yalnız beslemek ve beslenmek kâfi değil! El ai —a aet düşketdike ai A Skotala a e. — B mu olmaz. SÖZ ARASINDA ÜTELGON UR FIKRA Sadaka İzzet Molla bir gece ehibbasının birinin evinden dönerken karanlık bir sokağa saptı ve karşısında iri yarı, pejmürde kıyafetli bir adam gördü. Herif elinde kocamman bir so- pa tutuyordu: — Allah rızası için elendi, açım, yoksulum. Bana heş ön para sada- ka ver!. dedi. İzzet Molla hiddetle: — Beş on para sadaka mı?, Yahu böyle gece varısından sonra sadaka istenir mi? Herif elindeki sopayı göstererek hain hain güldü: — Böyle gece yarısından sonra o* İspanya Faşistlerinin Kabul ettikleri Beş oklu alâmet Faşistler galip geklikleri takdir « Tatil günlerinde, temiz bir göre bütün elbiselerini de a-|kır veya deniz havası alma- hyorsunuz, hepsini mükem-|larını da mümkün kılıyor - sunuz. Fakat vazifeniz bü -/|ha anlayışlı yapmanız lâ - tün bunları yapmakla bit - zımdır.. İ de Hitlerin gama- h haçı gibi, her yerde kullanmak üzere, beş oklu bir işaret tesbit Bu okların tas tiht bir manası varmış: 15 inci asırda Ferdinand ile İzebella birleşerek Arapları İspanyadan çıkardıkları za- man bu birleşmenin rumzu olarak bu işareti kullanmışlarmış. M ir tabakışı tazmin alacak- İngilterede tabak ve porselen fabri- kasının müdürü olan bir zât, ralın resmini muhtevi tabaklarını piyasaya çıkarırken sigorta şirketlerinden biri- ne müracaat ederek şu talebde bulun- müuştur : K Tabakların üzerine kralın tesmini koyarak piyasaya çıkaracağım, fakat kral evlenirse yaptığım tabakların kıy- meti kalmıyacaktır, zira bu sefer de kralın tesminin yanına kraliçeninkini de ilâve etmek lâzım geleceklir. Bu va- ziyet karşısında ziyanım büyük olaca- I ğından bu ziyanın karşılanması için teşebbüsümün sigorta edilmesini iste-| rim. Şimdi sigorta şirketi kxnlın evlenip İmesgulmüş. para isterse gönderilmemek 3 — Harice hangi eşya ile gittiyse | onunla dönmek taahhüdü vesaire gibi. Yükselmek için yükseği iyi gürmek| Meğer sevgilisinin verdiği çiçekler çay le değişmemek, yani sonradan raporla İlâzımdır. yucumuz anlattı: İSTER İNAN Trabzonun Maçka kazasında oturan tanınnuş bir oku- 4/9/38 günü elinin damarını kazaen kesmiş olan bir çocuğu dispumoere getirmişlerdi. Fakat dispanserde ya- rayı saracak guzlı bez ve pamuk kalmamıştı, sıhhat me- muru, müşfik bir adam, beş kuruş vererek karşı - dük- İSTER İNAN İSTER İNANMA! İSTER cevabı alınmışlır. kândan aldırttı. Ben sonradan öğrendim ki dispanserde mevcudu kalmıyan levazım Trabzon Sıhhat Müdürlü- ğgünden daha evvel istenmiş, maalesef orada da bittiği Ben bu hâdisteye bakarak bazı yerlerde en mübrem ihtiyaçlara karşı koyacak levazımım ara sıra bulunmaya- bileceğine inandım, Fakat sen: 'r Sözün Kısası Uzoktan y—n;h Bakış E. Talu Zağreb 9/9, 936 edi gündür vatandan uzaktayım. İçinde bulunduğum muhit bana | munis, temas ettiğim insanlar bana yâr oldukları halde, gürbetin böyün bük- — türen tesiri altındayun, İstanbuldanberi kilometrelerle — yol | zldım; daba da sladağım. Bügün Yu « goslavyanın ndeyim, Yarın şi « male, öbür cenuba, Adriyaliğin bu mevsimi e sıcak olduğunu düy" duğum kıyılarına gideceğim. Guzdi - Bim ve gezeceğim yerler harpten âön « ceki coğrafya kitaplarında başka baş « ka devlet Ülkeleri diye gösterilir- | di. Şimdi, birleşik Yugaslav krallığınm burlar birer cüz'üdür. Kendimi samimi * dostlar, kardeşler arasında hisset! ç gimi, Türklüğümü bir da « kika, bir anı unutamıyorum. Ğ * Gözlerim, düşüncelerim, *aklırı, fik- rim ana vatanda: Onu geceleri rüvam- (ğa, gündüzleri daldığım hayalde gö - Tüyor, buluyorum, Vatanım! Onu uzaktan, daha iyi gö- rüp anlamaktayım. Ben, gurbete sif « tah çıkmış adam değilim: Çak gezdim. Fakat hiç bir seferinde yurdumla, Türklük sifatımla bu kadar gurutlan « madım. Nedendir? Bende bir inlılâp mt oldu? İnsan yaşlandıkça, mukadde- satına daha mı fazla bağlanıyor? Ha « yu! Ortada bir inkılâp var ammia, şah- sıma ait değil. Bana gürur veren yurdümun inkılâkhı, Cumhuriyet inkı « Tâbı, Alatürk inkalâhıdır. Üzerimde p Yıl pırıl parliyan, ancak o can verici Gü- neş'in huzmeleridir. Onların - sıcakhı- Şanı ben burada, yurdumdan uıaktı, daha iyi duyuyorum, Kiminle faziletten bahsetsem bana | Onu misal getiriyor... Kuvvet ve kud- retin, medeniyetin, terakkinin, tekâ « mülün, kültürün, vatan aşkının, hâsılı dünyada insanları insan eden bütün iyiliklerin sembolü o, hep ö, daifna © Size bağlı olanları sevgi ve bilgi ile manen de do - yurmanız, onları yarın da -* AvusturalyadanLondraya At üstünde Seyahat eden zabit AU Eski Avustralya zabit vekillerinden birisi Avustralyanın Welbura şehrin - den Londraya kadar at üstünde gelip Sekizinci Edvardın taç giyme mera - siminde bulunacaktır. Geçen hafta Melburndan Darbine ha- reket etmiştir. Bu mesafeyi güvari ola- rak katettikten sonra huradan — vapur ile Singapora gidecek ve vapur içinde de at üstünde seyahat edecektir. Malbur ile Londranın arası 22,500 kilometre olduğu için yevmiye 75 kilo- metre yol katettiği takdirde taç giyme merasimine ancak yelişeceğini hesap olarak karşıma çıkıyor — Bana ondafiği e bahsedenlerin söyleyişlerinde, bakış - Çayın koştine biraşk macerası |) . da öyle bir gıpta seziyorum ki be- olmuş ni, sonsuz bir sevinçle heyecanlandı « Eeki bir Çin masalı çayın nasıl keşfo- |rıyor. b lunduğumu anlatmaktadır:. O zaman, nemlenen bakışlarım Nal « | Takriben dört bin sene evvel Çıı de|kanları, nehirleri, mesafeleri aşarak a- | hükümdarlık eden bir imparatoriçe |a yurduma ulaşıyor ve onu dolduran çok güzel kızını Mongol beylerinden büyüklüğü, kemali daha iyi anlıyo - birile evlendirmek istiyormuş, Kızı ise |" Vea::lı:ıkçı da tahassürüm, iş: saray mensuplarından bir genci çok | ” E S y sevdiğinden anasının İsteğini — kabul mî;:rv“k“"' yurt daha güzel gö- etmemiş ve imparatoriçe de hiddetle-| kakat ona bir an evvel kavusmak nerek kızının sevgilisinin bir daha sa-İjçin can atıyorum! raya girmesini yasak etmiş. SA Güzel prenses ise bir türlü sevgili- sini unutamayarak gece ıünduz sara- yın bahçesinde dalaşmış ve Sir günl — — — maeme yine böyle dolaşırken ıev;ılıııl: karçı | ——— laşıvermiş. Sevgilisi elinde bulundur-| Biliyor Musunuz? duğu bir çiçek buketini prensese der- hal vermiştir. İmparatoriçenin emri ile kızı daima takip etmekte bulunan bir temleki kır bekçisi prensesin üzerine atılarak elinden çiçekleri kapmış, fakat bu ka- dir? pişma arasında prensesin elinde de çi-? 4 — — Hayatının yarısını meyhane çeklerden bir kaç yaprak — kalmıştı. 'yerde, yarısımı hapishanelerde geçi Prenses odasına gidince sevgilisinin /kuyvetli Fransız şairi kimdir? hatrrası gibi telâkki ettiği bu bir kaç (Cevapları Yarın) yaprağı içinde su bulunan bir kadehe * koymuş ve ertesi günü bu suyu değiş- 1 — Portekiz kongosu denilen müs.* enin asıl ismi nedir? " — Radyoda feding hâdisezi nedir? — 3 — Leblebici Horhor kimin eseri latif bir koku hissetmiş ve bunun üze- rine suyu dökmiyerek içtiği için şimdi- li paşası Alâcddin Paşadır. ye kadar hiç görülmeyen çok lâtif ko-| 3 — Osıırıııılılm'uıık mmüîîi âl.'m tan Osmanın ! e atı kulu bir şurup olduğunu anlamıştır. Ze BK Üdebıluun kıgdır İnhisarlar yoni sıtış teşkilâti İnhisarlar İdaresi — tarafından zamandanberi hazırlanan yeni teşkilâtı prejesi bugünlerde tatbik Jecektir. Evvelce yalnız belli başlı merke?i? de bulunan serbayilik bu teşkilât küçük köylerde de ihdas edilecektir: Bundan başka tütün. sigara ve lerimizin ecnebi memleketlerde münü arttırmak için hariçte fazla lâm ve propugandaya «hemmiyet rilecektir. 2 — Rumeliye ilk defa geçen G" H çiçekleri imiş. İNANMA! | e

Bu sayıdan diğer sayfalar: