'Bulmıyorum. Fakat başka bir şey ya- Muharriri: Freeman Wille - Orofts Sir Conun Hizmetçi —23 — 11 /11/935 isi, Zabıta Memur- larına Yeni Malümat Veriyordu Bir müddet daha müzakere ettikten Sonra nihayet bu proğram mucibince hareket etmeğe karar verdiler * j Stranraer , , Ertesi gün saat 7,30 da Frençle Maklang Londraya vâsıl oldular ve kahvaltı ettikten sonra doğruca baş- müfettiş Miçele giderek İrlandadaki ve- kayiüi uzun uzadıya anlattılar. Miçel de yeni proğramı tasvip ettiği için Frençle Maklang vakit kaybetmeden Sir Con pn konağına gittiler. Kapıyı uşak Mayls açtı ve kendilerini salona götürerek hürmetkâr bir vaziyet aldı ve dinledi: . Frenç evvelce vadettiği gibi olup bi- teni uşağa anlattı. Zavallı Mayls'ün göz leri yaşardı. . — Efendime el kaldıran o melunla- Fın, inşallah asıldığını görürüm, dedi. Kartvizitler Frenç, Mayls'e doğru iğilerek: — Onların ele geçmesine sen de yar- ilim edebilirsin Mayls, bana, Sir Conu iki defa ziyarete gelen Kots'ın adresi lüzım. Onu hatırlıyabilir misin ? Maatteessüf, bütün gayretlerine rağ- ımen Mayls bunu hatırlıyamıyar, kede- tinden ellerini uğuşturuyordu. Frenç o- mu teselli ederek: — Anlıyorum Mayle, sana kabahat pabiliriz. Bu adam, iki defa gelmişti de- Gin. Her iki gelişinde de kart gön- derdi mi? — Evet. Her iki gelişinde de kendi- sini salona aldım ve kartı Sir Cona ver- dim, — Peki, öyle ise 0 kartlar nerede? Mayls bunu da bilmiyordu. Belki Sir Con bunları cebine veya masasının çek- mecesine koymuş, belki de yırtıp kâğıt sepetine atmıştı. Her üçü de tekrar antredeki port- mantonun gözünü, Sir Conun yazıha- nesinin çekmelerini aradılar. Bir çok , kartvizit buldular. Fakat bunların ara- sında Kots'ın kartına tesadüf edeme- düler. Nihayet Frenç, Maylse dönerek: — Sir Conun üzerinde bulunan el- biselerin ceplerini aramıştık. Böyle bir kart çıkmadı. Sen onun diğer kostümle- Finin ceplerini temizledin mi? Bu cihet Maylsin aklına gelmemişti. Kendisinden umulmıyan bir çeviklikle hemen efendisinin yatak odasına koştu ve dolapta ne kadar kostüm varsa hep- , sini toparlayıp Frençin önüne yığdı. Frenç büyük bir itina ile kostümlerin | biror birer ceplerini aramağa başladı. Nihayet dördüncü kostümün yelek ce- binde küçücük — bir mukavva parçası | buldu. Bu Kots'ın kartı idi. Üzerinde Artür Kots ismi ve aşağıda, sol tarafta | ' gi a Biletleri gene © kızıl saçlı, uzun boylu geniş omuzlu adam almıştı dat Talbot Terar No. 7 Sandi Rov Belfast Adresi yazılı idi. Frenç büyük bir sevinçle: — Tali diye buna derler azizim Mak- Tang. Al oku. Talbot Teras sokağını herhalde bile- ceksin, dedi. Maklang düşünüyordu: Talbot Teras? Vallahi ömrümde böy- le bir sokak ixmi işitmedim. Maamafih şehrin o taraflarını pek bilmem, dedi. Frenç gülerek: — Zarar yok. Herhalde sizin müdi- riyette bilecekler. Şimdi, vakit kaybet- meden Reyniye telefon edelim, dedi. Frenç, masanın üzerindeki telefonu | kavrayıp Belfast merkezini istedi ve başmüfettiş Reyni ile görüşerek Kostın adresini verdi ve tahkikat yaptırılma- sını rica etti. Evden çıkarlarken Frenç gayet neş- eli idi. Maklangın koluna girerek: —Ne tali... Ne fevkalâde tali...|da (Tifonun bir sebebi anlaşıldı) aldı; onlara teşekkür ederek ellerini Kots'ı bulduk mu işin yarısı bitmiş de- mektir, dedi. Yataklı vagonu kim tuttu? Fakat Maklang düşünceli idi, ve bi- raz sonra da bu düşüncesini orlaya attı. — Bir nokta daha var Mister Frenç. Sir Conun yataklı vagonunu kimin tut- tuğunu bilmiyoruz. Bunu ev halkından kimsenin yapmadığı meydanda. Sir Conun bizzat gidip bu işle uğraşacağını tahmin etmiyorum, dedi. (Arkanı var) muhaberesi, bir çok hafkikatlerin ve bil-. hassa Ferit Paşa ile arkadaşlarının yap- iyetlerin ortaya dökülmesine erdi. Mustafa Kemal Paşa; I (Millet; kavi, müdrik ve azminde kat'idir.) diyor; artık milli hareketlerin en ta- bil bir mecra dahilinde, hedefine daoğru en süratle yol aldığından bahsederek; Padişahın da amali milliye karşısında baş iğmesi lâzım geldiğini ilâve ediyor- du. Halkın lisanından söylenen bu söz- ler, hiç şüphesizdir ki hakkın kelâmı idi. Hakkı tanıyan Kerim Paşa ise bu hak sözler karşısında iğilmiş; (Millet, Allahın emrini ifa ediyor. Hakkı olan saadet ve selâmeti bulacak- tır), demiş ve çekilmişti. * » Damat Ferit Paşanın beynine inen | hezimet darbesi; artık bu haris ve anut başı iyice sersemletmişti. 335 senesi teş-| rinievvelinin birinci gecesini Yıldız sa- | rayında geçiren Damat Ferit Paşa, geç | wakitlere kadar Padişah Vahdettinle| —i7 saat bilâfasıla devam eden bu telgraf başbaşa vermiş; son, en son bir çare o- larak bu vaziyetten silkinmek istemişti, Fakat her düşünce ve mütalca, aciz, zil- let ve meskenetle netice vermişti. Ve nihayet (Enişte Vahdettin), (Kayınbi- raderi Ferid) e: — Yapılamaz... Artık hiç bir şey ya- pılamaz ...Sadaretten çekil.. cevabını vermişti. * Ertesi gün (2 teşrinlevvel 335-919 perşembe) intişar eden akşam gazete- leri şu kısa havadisi neşretmişlerdi: Damat Ferit Paşa Kabinesi İstifa Etti (Dün öğleden sonra meclisi vükelâ ber. mutat inikat etmiş ve saat beş buçuğa doğ- ru damat Ferit Paşanın ahvali sıhhiyesine mebni istifa edeceğini söylemesi üzerine is- ve tüfekası imza edilmiş ve geç vakit Ferit Paşa tara- fından atebel mülükâneye takdim olun - muştur. Zatı hazreti padişahi, kabinenin istifa - mamesini kabul etmişlerdir. ) Çemberlitaş ,935/11/10 Ziya Şakir — SON —' ba tifaname tanzim tarafından | SÖON POSTA Halk Sigarası İstan- bulda Neden Satılmıyor? Memleket içinde sık sık seyahat- ler yapan bir okuyucumuz matbaa- mıza uğrıyarak bize dedi ki: «— Memleketin genel idare ba- kımından durumunda ayrılık, gay- rılık mevzuu bahsolamaz. Buna rağmen, İnhisar idaresinin bazı mamulâtı, memleketin her tarafın- da bulunamıyor. Misal olarak Halk 4ıi(ırıııııı alabiliriz. | Bu nevi sigaranın kalını ve incesi vardır ve bilhassa fakir keselerine çok elverişlidir. Bu sigara memle- | ketin her tarafında bulunduğu hal- de İstanbulda yoktur. Asker siga- rası muayyen bir meslek erbabına mahsustur. Fakat Halk sigar: öy- le değildir. Onun için, İnhi resinin bilhassa nazarı dikkatini celbetmenizi rica ederim.» x (Cadde Doğli Köstebak Yuvasile Dolu Bir Goeçit Beyoğlunda İstanbul tarafına oto- | mobil ile geçebilmek için belli başlı iki yol vardır: Fındıklı semtini ta- kib eden malüm cadde ve Tarlahaşı yolu. l Bu Tarlabaşı caddesinde, gün geçmez ki bir çokür açılmasın. Son- ra, bu açılan çukur, üstünkörü ka- panır ve yol, çakıl çukul bir halde | bırakılır. Bu semtte, hergün böyle bir çu- kur açmak âdeti olduğunu bilmi- yen bir şoför, tesadüfen buradan meselâ geceleyin geçecek olsa, aks ve yay kırmak, çukura düşmek gihi arızalara uğramak işten bile deği dir. Kaldı ki gündüzleri de busa- dan rahat geçebilmek mümkün ola- miyor. Çünkü cadde, caddelikten hergün bir parça daha çıkmaktadır. Belediyenin hassaten nazarı -dik- katini celbederim efendim. Bir şaför [ İstanbul Sıhhat ve İçtimai Yır-'* dım Müdürlüğünden: — 7/11/935| günlü gazetenizin yedinci sayfasın- başlığı altındaki yazınız okundu. Halkalı ve Kırkçeşme — sularının mülevves olduğu daha evvel anlaşıl- mış ve keyfiyet Urayca gazetelerle Kızlar köşeyi dönünce o da merdi <,| yeler memurluğuna» halka müteaddit defalar ilân edil- mişti. | Tifo vakalarına gelince günde beş vakayı tecavüz etmemiş ve son zamanlarda bu miktar da azalmış- tır. Keyfiyetin tavzihini saygılarım- | la dilerim. * Okuyucularımıza - Cevaplarımız ğ İstanbulda Tursun Aliye: — Mektubunuzdan bir mana çıkara- madık. Daha tafsilâtlı ve sarih yazı - nız. Gaec ada seeranALseReeARALASEAAARADrALAA AA rece S RELE SA sAAAAE Bu hafta yeni çıkan kitaplar Her Pazarteni bir liste No, 21 'nK TABALETİ TARİHİNE ; BİR BAKIŞ m Ahinet Erkun KABIZLIK tedavisinde en son tsul Dr. Hasan Forit Cansever FRANSIZCA - TÜRKÇE Resimli büyük dil kılazuzu cilt 2 BEŞİNCİ SINIF ÖĞRETMENİN KİTABI Cit 2 - Salim Siret Türk Feylesofları antolojisi Dr. Hilmi Ziya Ülken 400 150 Anadoludan sipariş alır ve gönderir. YENi KiTAPÇI Ankara caddesi No. 85 jsey i iNCİ GERDANLIK | Meyzi ile Deyzi isminde iki genç kız iyi arkadaştırlar. Deyzi bir gün parkta pembe inciden bir kol- ye boluyor. Gazeteler bu kolyeyi bulup getirene mükâfat verileceği- ni yazıyorlar, İki arkadaş verilen adrese gidiyorlar. Buram büyük bir| konaktır. İçeri girince merdivenler. de bir genç kadın görüyorlar. Ka- dın onlara dönüyor: — Birisini mi arıyorsunuz? diye sordu. Deyzi: — Evet Leydi Doringtonu... Yabancı kadın gayet nazik bir ta-| vırla: — Leydi Dorington, şu sırada Melçesterdedir. Bir haber bırakmak isterseniz... Meyzi, arkadaşına doğru iğildi: — Ne? Kuru bir teşekküre bile mazhar olmadan kolyeyi tövbeler olsun bırakmam, dedi. Bu sırada kapının önünde duran kadın tekrar onlara dönerek: — Leydi Darington mühim bir n mi görmek istiyordunuz? | Belki size yardım edebilirim. Ben | Leydi Doringtonun kızıyım, dedi. Meyzinin içi birdenbire ferahla- dı: — Oh! dedi; şimdi iş başkalaştı. Bakınız! El çantasını açtı ve inci kolyeyi yukarı kaldırarak genç kadına gös- terdi. Genç kadın: — Aaa, annemin kolyesi!.. Ne iyi. Ne iyi. Nerede buldunuz? Meyzi meseleyi anlatınca, genç kadın: — Ya! dedi... Size son derece mü- teşekkiriz... Mükâfat verileceğine dair olan ilân galiba yarın sabahki gazetelerde çıkacak... Fakat... Çantasını açtı. — Fakat şunları lütfen kabul e- der misiniz? Şimdilik yanımda bu' kadar var... İki yüz lira... Bana is- minizi ve adresinizi söyler misiniz? Annem tabii yarın sabah sizinle gö- rüşmek istiyecektir. Banknotları Meyzinin eline sıkış- tırdı. Kolyeyi ve kızların adresini sıktı; bir müddet merdivenin ba - şında durarak mütebessim bir çeh- re ile kızların arkasından baktı. venlerden aşağı indi ve öteki sokak- tan bir otobüse atlıyarak ihtiyar te- feci Levinin evine gitti. * Ayni zamanda hırsızlara yataklık, yapan ihtiyar tefeci evde idi. Genç ka- dimı mütebessim bir çehre ile karşıla- dı. Genç kız sevincinden yerinde du -| ramıyordu: — Vallahi Leviciğim, kendi kendi- mi öyle takdir ediyorum, öyle beğeni- yorum ki, tasavvur edemezsin! Şimdi bana şu elceğizlerinle küçücük bir ser- vet sayacaksın, dedi. — Ne için? — Beni dinle, bu akşam Trentino - nun lokantasında yemek — yerken İil genç kız girdi ve perdenin arkasın :| daki masaya olurdular. Evvelâ onların konuştuklarına aldırış etmedim, fa « kat bunlardan biri «pembe inci» diye hafif bir çığlık koparınca kulaklarımı kabarttım vc söylediklerini dinledim.» Dedi. İki genç kızm arasından geçen muhavereyi anlattı. Ve sonra: — Onlardan evvel Şarland Sküuer - deki evi gittim ve oralarda dolaştım. Köşeyi döndüklerini görünce merdi - venlerden çıktım ve kapıyı açar gibi yaptım. Leydi Doringtonun kızı oldu- ğumu söyledim ve avaller adamakıllı yuttular, dedi. İhtiyar Levi elini masanın üstünde - ki gazeteye doğru uzattı. - Genç kadın yerinde duramıyordu: — Ikinei Teşil ÂYE Ingiliscedet Ş İhtiyar tefeci kadın: — Gazelili E din mi? O kaybolan kolye * kolye imişl.. — Topu topu iki yüz Biraz canım sıkılarak qu j meğe mecbur oldum... Bi yoktu. — İşi anlayınca kim bilir caklar. Her halde sarışını, ©" dıran, doğru yola sürükliyet © şınin saçını başını 4 Ha!.. Levi gayet sakin bir tavırla? — Hiç zannetmem, dedi. Genç kadın birdenbire — Ne?... Ne demek istiyof” — Fazla zeki davral A haberlerini okudun mu? İşte diyor: «— Birinci tab'ımızda, sinin kaybolduğunu yazdığ! Dorington matbuat bürosuna tup göndererek kaybolan kotY” hnın bir kopyası olduğunu ** kolyenin bankadaki hususi K bulunduğunu bildirmiştir.» —| Ne 0? Üzerine fenalık m! rum?... Müsabakalı Hikâyelerimiz İki aya yakın bir za! © neşretmekte olduğumuz h hikâyeler serisi bitti. OY rımız bu hikâyelerin kâyenin neticesini tahmin bugün akşama kadar g likte «Son Posta mü kaydile hanemize göndermiş g . Hat — varakalarınızı | akşamına kadar göndermeğe çalışınız. Son Post Yevmi, siyasi, Hava Kaki Zabtiye, Çatalçeşmt İSTANBUL samama “ G ve resimlerin b ,mahfuz ve gee ABONE FiA 2 Abone bedeli değiştirmek Z6 aa Gelen evrak geri Hânlardan mes'uliyol Gevep İŞE GELEPole yuımığım ECNEBİ ? B Kultusur *Sonposta Teleton : 20203