#T FO PC P G A GA S ÜD Ğ CD GA DN — n C ĞNNN 5 UĞK FDD ĞN İN GUN Muharriri : Freeman Wille — Crofta Binbaşının Bahçesinde Mezar Gibi Bir Yer Frenç daha sakindi. — Evet, dediğin gibi bir mezar... Ve x. x. 2 dostumuzun de- diği gibi hakikaten cuma günü — sabaha karşı yapılmışsa, için- de kimin yattığı da malüm ya dedi. Maklang — ağır ağır başını salladı. — Vah, vah, var.. Bu işi herhalde bin: başı yapmıştır. Başka kim yapabilir; diye mı- rıldandı. — Orasını sonra düşününüz azizim. Şimdi sant beşi geçiyor. Nerdeyse hava kararacak. Sen şuradan Larna kadar git. Mister Reyniye telefon et. Bu me- zarın açılması için ne yapmak lâzımsa yapsın. Mezarın açıldığı sirada binba- gının da hazır bulunmak — istiyeceğini zannediyorum. — Bana gsorarasan — ben; şimdilik bu işi gayet gizli tutmak ve binbaşıyı bu vaziyetle ansızın —karşı- laştırmak taraftarıyım; dedi. Binbaşı Aleyhine Şüpheler.. Maklang — gittikten —sonra — Fr. mezara benziyen bu toprak yığınının yanın da bir aşağı bir yukarı dolaşarak düşünmeğe başladı. Maklangın hakkı vardı. Mesele bin. başı Malkolmun aleyhine dönüyordu. Bu cinayeti ondan başka kimse işliye - mezdi. Eğer Sir Conun cesedi bu top- rak yığınının altındaysa, bunun otomo- bille Vaythedden getirilmiş olduğuna şüphe yoktu. Bunu da binbaşıdan baş. ka kimse yapamazdı. Bir saat sonra Maklang avdet etti. *Yanınd. n polis merkezinden alıp getirdiği polis memuru vardı. — Emriniz veçhile Mister Reyniye telefon ettii Dahiliye nezaretinden müsaade kça mezarı açamıya- cağımızı müsaadeyi alıp, öbür gün mezarı açtı- racak. Şimdilik bu polisleri burada bı- rakıp bizim derhal Belfasta dönmemi zi istiyor, dedi. * İki gün sonra, sabahleyin Reyni, Maklang, iki polis memuru ve tabibi adli doktor Finley iki öotomobi. le atlıyarak binbaşı Malkolmun evine gittiler, Reyni kapıyı çaldı ve gelen hizmetçiye, binbaşının evde olup ol madığını sordu. Hizmetçi binbaşının kahvaltı etmekte olduğunu söyledi. Ve onları misafir odasına aldı, Bir kaç :.ıldkı sonra, binbaşı da içeriye — gir- ü — Safa geldiniz Mister Reyni... İn- şaallah iyi haberler getirdiniz?. dedi. — Korkarım ki haberlerimiz pek i- yi değil. Sizinle gayet mühim bir - me- sele hakkında görüşmeğe geldik. Ma- amafih kahvaltınızı bitirinciye kadar bekliyebiliriz. Binbaşı Malkolm çehresi birdenbi - ve değişti. Son Posta İLÂN FİATLARI 1 — Gazeten'n esan bir süttünun iki satırı bir (santim ) sayılır, 3 — Saylfasına göre bir san- timln iâa fiatı şun'arılırı Üacsyfa (sayfa |Diğ A2 (S Ürrmei 406 (250 200 100 60 Kre | Krg (| Keş | Ki | Ka sayfa 2 30 3 — Bir smtimde vas.ti (8) kelime vardır. * — İnce ve köalin yuzılar tutacakları — yere Bgöre santim'e ö'çülür yledi. Maamafih yarın bu | Drenç| — Üğ <a $/11/935 Vardı, Bu; Açılacaktı İki sant sonra Maklang geri döndü: Mezarı ancak âöb n açabileceğiz, dedi. | — Ne var? Babama dair yeni İşey mi öğrendiniz? diye sordu. Reyni: — Evet bir şeyler öğrendik... Fakat Jsiz evvelâ kahvaltınızı bitirin, |görüşürüz. dedi. Binbaşı sabırsızlanıyordu. — Yiyeceğim kadar yedim. Zaten iştiham da yok. Öğrendiğiniz neyse bi- ran evvel söyleyin. Görmüyor nuz? Morak içindeyim; dedi. — Öyle ise lütfen bizimle beraber geliniz. — Allah, allah, bugün ne kadar da esrarengiz davranıyorsunuz. — Uzağa mı gideceğiz? — Hayır... Şuracığa kadar... Evden çıkarken Reyni binbaşıya döndü ve gayet tesmi bir tavırla: — Aldığımız bazı malümat üzerine iki gün evvel burada bazı araştırma- lar yaptık ve gayet mühim neticeler verebilecek bir şey keşfettik. Sizin de hazır bulunmanız için tahkikatımızı bu güne tehir ettik. Taharri müzekke- resini görmek — isterseniz buyurunuz, |dedi ve elindeki resmi bir vesikayı bin- başıya uzattı. Bu sırada dikkatle binbaşıya bakan Frenç onun gözlerinde ve çehresinde | |bir korku alâiminin belirdiğini gördü. Binbaşı Reyniye bakarak: — Dedim, ya bugün gayet tuhaf balleriniz var. Neymiş bakalım o keş- fettiğiniz şey? Binbaşının sesi titriyordu. Reyni: — Şimdi görürsünüz, dedi. Mükemmel Bir Aktör Mü? Yolun, koruluğa sapan dönemecine gel- mişlerdi. Birar sonra, ağaçlıkların arasına dalarak toprak yığınının bulunduğu açıklı- Za geldiler. Bu yığını görünce, binbaşı, son derece hayret etti. Bu hayreti 6 kadar samimi idi | bir sonra ki, onun bütün harekâtını gözünden kaçır- mıyan Frenç bile şaşırdı. Binbaşı ya cese- | din burada gömülü bulunduğundan haki-| katen haberdar değildi, yahut ta şimdiye kadar gördüğü aktörlerin en mükemmeli idi. Binbaşı Malkalm, toprak yığınmın başı- ma gelince Reyniye döndü ve bunun ne ol- duğunu sordu. Reyni gayet resmi bir tavırla: — Biz de bunu anlamak istiyoruz ya... Bizi tenvir edebilecek malümatınız ve but verecek bir ifadeniz varsa, lütfen söy- leyiniz. Yok.., İfade vermekten imtina edi- | yorsanız, o da sizin bileceğiniz | dedi. bir şey, (Arkası var) !" ECZACI KALFASI ) ı— arcmıyor, Bevek ne müracart -- Dr. ibrahim Zati H Hergün öğ edam sonca SON POSTA Midevi Barsakları Mazon vae Botton eoza deposu, MAZON markasına dikkat Aç karaına bir kahve kaşığı alındıkta Kabızlığı def'eder Yemeklerden birer saat sonro alınıram Hazımsızlığı mide ekşilik ve yaamalarını — giderir. — Ağızdaki tataızlığı ve kokuyu izale eder. YUĞA ÜLKÜ LiSELERİ Direktörlüğünden : Eski ve Yeni usul olgunluk mnavlarında yalnız bir kümeden bütünlemeye kalmış olan öğrenci- lerimiz hemen okula ge'melidirler. saçlarınızı e Trbüye ediniz *«.dalima mükermmel olr saç tuvaleti temin eden Gibbs briyantıni kullanınız ta,.Kokusu nefis ve lâtifdir. Hususi uzvt cevherlerle imal ve istihzar edilen Gibbs briyantini. kepekler| giderir ve saç köklerini kuvvetlendirir. Gösterişi pratik ve şıkdır. BRiYANTiN HORMOBiN Tafsilâr : Galata Posta kutumu 1255 ÖKSİMÂNTOL ÇÖKSÜRÜK ye BÖĞAZ BT ÜLARCUL L Bolediye karşan 'a Piy .0ti -© d esnde No, 21 hratalarını ka »0 eder. HİKÂYE — | zetelerimizi okuyorduk. Bir aralık aramızdan biri damdan düşer gibi: kabildir... Ancak herkesin ayrı İrı bir kıymeti vardır, dedi. Miralay derhal yerinden fırladı ve hiddetle: — Böyle saçma şey olmaz. Her alçağı satın almak kabildir deseniz daha doğru olur. Namus ve şerefi sayesinde yüksek bir mevki ihraz etmiş olan şayanı itimat bir adamın rüşvet alabileceğine katiyen inana- mam... Böyle şey olamaz! dedi. Yan tarafta oturan kısa boylu, ihtiyar mütekait hâkim gazetesinin üstünden miralaya baktı, kendisi © kadar küçük, çehresi o kadar bu- ruşuktu ki, tıpkı üzerine tırmandığı ağacın dalları arasından bakan bir İmaymuna benziyordu. Bir müddet istihfafkâr nazarlarla miralayı süz- dükten sonra: — Maamafih bir kıymet teklif e- dilinciye kadar kimse kendi kıyme- tini bilmez... dedi. ay- Miralay hiddetinden kıpkırmızı oldu. Puflıyarak koltuğunda döndü ve mütekait hâkime kızgın ve müte- caviz nazarlarla bakarak: — Ne demek istiyorsunuz? diye sordu. İhtiyar hâkim sakin bir sesle ce- vap verdi: — Bazı kimseler hayata fazla kıy met verirler, bazıları da paraya... Bazıları kadınları severler, bazıları da içkiyi... Bir insanın en çok neye düşkün olduğu bilindi mi? Her ne mevkide olursa olsun onu elde et- mek, satın almak kabildir. Bereket versin herkes herkesin pahasını bi- lemez ve çoğumuzun satın alınama- ması, karşımızdakinin — pahamızı bilmemesinden ileri — gelmektedir. Yani sırf tali eseridir; dedi. Mütekait hâkim ağır ağır koltu- ğundan kalktı ve kapıya doğru yü- rüdü. Henüz salondan çıkmamıştı ki miralay onun işiteceği kadar yüksek bir sesle ve müstehzi bir ta- vırla: — Ağırceza hâkimi olduktan iki sene sanra mütekaitliğini istemiş ... Herhalde mesleğine pek de hürme- ti olmasa gerek... dedi. Ben her nasılsa miralayın tavrın- dan ziyade hâkimin sözlerinin tesiri altında kalmıştım. Belki de mirala- yın mütecazzım tavırlarını çekeme- yişim de bunda âmil oluyordu. Her neyse, ihtiyar hâkim odadan çıktık- |tan sonra ben de fazla duramadım. |Garsonu çağırdım. Bana bir çay ge- |tirmesini tenbih ederek kütüphane- ye gitlim. Kimseler yoktu. Ben de zaten lokumak istemiyodum. Ocak başın- Uda duran en rahat koltuğa kendimi |koyuverdim. O zaman yere çömel- |miş, kütüphanenin en alt gözünde |bir şeyler arayan birisini gördüm. — (Bu, mütekait hakimdi ve bu çömel- ADEMİi iKTiDAR Bel gevşekliğine küçük bir maymuna benziyordu, Dönüp bana bakmadı bile. cak garson çay tepsisini getirip çık- tıktan sonra bana döndü. — Ne hikmettir, dedi. Ne zaman bir kitap arasam bulamıyorum... iyordu. Kütüphane gayet Mütekait hâkimle başbaşa kalmak, tıl... | Fakat o acaba açılacak. mıydi? (Onu denemek için ulu orta: — Namusunu da, kalbi gibi teş hir eden adamlar var mı dersiniz? |dedim. | — Hoşuma gideceğini bildiğim için sözlerime biraz da istihza karıştır ldmm İhtiyar hâkim benim attığım bu oltaya derhal tutuldu. Benim istih- HERKESİN BİR PAHASI VARDIR Klubün umumi salonunda, oca- ğın başında toplanmış oturuyor ga-! — Dünyada herkesi satın almak | Ş İkinel Teşrla, &. ceden - Lançester sevdiği ve birlikte 4 keskin bir istihfafla cevap b Demek ki salondan M ralayın söylediği sözleri |Dayanamadım: — Siz niçin ağırceza Iılki duktan kısa bir zaman sonra ütlüğünüzü istediniz? diye t Ve gözlerinin garip bir ziy& ile t ladığını görünce alelâcele n tim: — Terbiyesizce bir sual Affınızı rica ederim, dedim- — Hayır, terbiyesizce Fakat bunu şimdiye kadar * söylememiştim... | — Öyle ise bana da |niz, dedim. T O, benim bu sözümü işi#7 — gibi sözüne devam etti: pir bE — Fakat size söylemekte P" C is görmüyorum. Hatta geç byr Lançester davasındaki jüriyt yi bım hakkında siz bir mütalâA türken, size açılmak, -.0”[ etmek istemiştim — O, meşlii miş vaziyette her zamandan ziyade| Ocaktaki ateş gürül ğürül yanı-| şmdan gitmedikten başka üştünre | sakindi. v...-.ı....ı....;ş_d.ı.ııııı-w, biraz hasbuhal etmek ne iyi olacak- mediğini; ve hâkimin |hakeme belki de hatırın!2* | (Arkanl Müsabakalı Hikâyelerimiz Bitti İki aya yakın bir ıMııd- yerler serisi dün bitti. Oku N bu hikâyelerin sonunda © hi neticesini tahmin edecek ve pazartesi akşamına kadar 40 birlikte «Son Posta mü: ler memurluğunar — kaydile idt mize göndermiş olacaklardır. 4 Tahminler üzerinde en çok TÜ fak olanlara gu hediyeler Ka Birinciye niı.'ı'-ııhl'*: Bir gümüş cep "' Üçüncüye: Bir fotoğraf Onuncuya kadar birer ma$f —4 onuncudan 20 inciye kadar HL rekkepli kalem, 20 inciden de muhtelif küçük hediyeler- - Hal varakalarınızı acele ediniz. tetmekte olduğumuz a Burası Nikâh Dairnsidir Elele Vıriı...w ğ Baştarafı 4 ünetl n maya ı(ııı :;:ınıdıın. ı-'ıu’i' ’ Maznun tuhafiyeci Serkis, yi lüzumsuz saydığı bir alış "'*'u, y Şası neticesinde sadece — ittiğini " —U |yordu. | | Mahkemeyi, — şahitlerin a bir güne bırakan hâkim, ©| hen neticelendirmek ümüdile TÜ? — Şimdi barışmaya ni İhtiyar davacı, dayağı yenide? bi isyan etti: T — Ne barışması / efendim, #f . Burası ..mı.ııiı—ı-l'“'w. izamı kat kat geride bırakân daha çıkacağız?-