SON POSTA & 110 Sayfa <.< m Muntazam Oldu Birinci Teşrin 21 Memurlarla Dolaşan Muharririmiz, Gö duran pembe pijamalı, koltuk değnekli, od Sayıma Ait Bazı ak saçlı ihtiyardan başlıyor: — Tabiiyetiniz nedir? —Taekl , — |Rakam Ve Vak'a- — Ezeni katoliğil lar. Doğum — Evin içinde nece konuşununuz? — Efendim, ben eskiden bir kadın- la evliydim, şu gördüğünüz çocuğun a- nasile... Ğ Memur, yanlış anlaşıldığını sandığı sorgusunu tekrarladı: — Ben evde nece konuştuğunuzu sormuştum? Beriki sözünün kesilmesine tutul - muştu: — İşte ben de onu söylüyorum ya? Ne diyordum? Ha, o dediğim îlkkınm Türk mekteplerinde okumuştu. Mü - kemmel türkçe biliyordu. Onunla türk- Memur arkadaş, kısa kestirmek is « tedi: — Sizin söyledikleriniz bizi alâka- dar etmez... Siz şimdi evde nece konu- (Baş tarafı birinci yüzde) 4.5, Besiktaş 4.12. Beyoğlu 4.35, Fa- tih 4,55, Kadıköy 5, Bakırköy 5.30, Eminönü 5,40. Adalar sonuncudur. Bütün bunlardan evvel, sayımı de- niz mıntakası bitirmiştir. Sayımın bitiş topu parula ile atıl- mıştır. Küledeki memura: — Kutlu olsun! denmiş. O da Çu- bukçu oğlu cevabile bayrak işaretimi, kuledeki sepetlere çektirmiştir. [dim. çıktım... Çanakkalede bir... rüp İşittiklerini Anlatıyor Onlar, bomboş kaldırımları doldu - ran hürriyeti, salonların her çeşit zev- kine, konforuna tercih ediyorlar. İhtimal içlerinde, elimdeki serbesti vesikasile, apartımanlarının tapu sene- dini değişmeye razı olabilecekler bile var? Fakat nerede © talih? * Bir aşina yüz görmek- bir aşina secâ duymak.. Bir yakmca dosta hitap et- mek istiyorum: Yok. Koca bir şehrin içinde köpeksiz bir Robenson - gibi dolaşırken, — «teçridi mutlak» denilen en müthiş cezanın İn- anlıyorum. : Şu anda işimdeki hudutsuz söyle - mek ve cevap almak ihtiyacını tatmin uğrunda bir vergi memuruna İâf anlat- mıya ve Filorinalı Nâzıma muhatap ol- mıya bile razıyım! Muhakkak ki insansız bir pehirdeki hürriyet, insanlar içinde hürriyetten mahrum kalmaktan bile acı! ı Ve muhakkak ki apartımanlarında, Bir kavgacı kaarakola z götürülüyor. ursunuz? Lütfen onu söyleyin! Bir manyağa çattığını anlıyan arka- | .vlerinde bulunanlar, benim vaziyetim- S Beriki sözüne ayni cümleyle, ve art-/ daş, k'ı;lemiy'e baş]lüır;ııq(ı :ı H ll de kalıp ta kalabalığın kadrini anlasa- _;,o a YNM bir ww — Bayım, şimdilik cephe bizi al ”|lar, pencerelere yığılıp ta kaldı- isK bü ğ 5 M— İşte ben de onu söylüyarum ya? |dar... "mlı:î hasret çekmekten ;:.n VAK __— ğî':ı:lışcc;î"'k Tet GAŞ Ne diyordum? Ha, şimdiki karım türk-| — Hele bu müdahale, sinirli muhatabı geçerlerdi. — Bilmi 'o:::ı“ F Di ni çe bilmez. Onun için mecburen rumca | çileden çıkarmıştı: Çünkü o anda ben; İstanbul cadde- BK u“m) mm;;:a_'ağf:', BE üKü örüşüyoruz. Fakat yakında öğrene -| -— Bize haftalardanberi her şeyi a-İlerinin o şikâyet edilen — kalabalığını, / he Yzarsa, K (Baş tesal) bislaci' yüzüe) cek tabitl ; çıkça söylememizi tenbih ettiler. Hak İbütün kazalarını, bütün - tehlikelerini Selim Tevfik tokaklara dağılan kolları beyaz korde-| — Nerede doğdunuz? boki siz baştan 'eavmak istiyotenmuz! | göze alarak aradımm! Ekspres Yolcuları Çâlı sayım memurlarının sayacakları| — Efendim, bu da ayrn bir dert.., kimselerin bile bol oluşundan, bu işin Benim nüfus kâğıdımda, «Muğla»v ya- | mümkün mertebe çabuk sona erdiril-|zar... Bir fırsat düşürürsem tashih et- mesi için her şeyin hesaplandığı _İW Çünkü ben Muğlanın adıni haşılıyordu. bile nüfus kâğıdımda gördüm. Bu Bittabi kapınıza da uğrıyan sayım Ayunlıçlı'gııı sebebi de gariptir... memurlarınım neler sorduklarını bili -| Muhatabının sözünü gene kesmek yorsunuzdur. Fakat onların bu sorgu-|mecburiyetinde kalan arkadaşımın se- Cephe sizin gibi şehir çocuklarını alâ- ö kadar etmez tabii. Onu bizim gibi ora-| — Öyle tahmin ediyorum ki dün, İs - x iZ larda bacaklarını kaybedenler bilir! — İçanbulun kuruluşundanberi kazasız, | Mize 33 yolcu gelmiştir. Bunlardan Bu sözlerin içinden ayıkladığı iste-| helâsız geçen ikinci gündü. yirmi altısı Toros ekspresi ile yolları- diği cevabı not eden memur sordu: — | “Tabif eğer «sayım» yaftalı otomo-|Na devam edeceklri için hususi — bir — Bir vazifeniz var mı? biller koca İstanbulun içip yok ettiği| motörle Haydarpaşaya geçirilmişler « yirmi bin memuru bulup ezemedilerse.|dir. Bu yolcuların hepsi de İngilizdi. Dünkü Avrupa ekepresi ile şehri « ademki her şeyi açıkça söyle - memizi istiyorlar; anlatayım da ya « Zan... — Fazla izahata lüzum yok bayim. Üğütüm, serlüce vekllede oluç olmk dığınızı söyleyin! Bir evin önünde sayım ,ıpılfkı" karına aldıkları , ve vazifi lerini görürken karşılaştıkları garip —hn:hıı',wlnadilaı'ndnl- ve ellerine (lemeğe va ÜD bomboş kaldırımların tapu ıuudıü ye- haiw;;y;ıww'h :.ğ:nb;mîw BAA hadığa ıııçlııyı hitap eden bir zabıta me- Size, duyduuuımdın we gördükle -| muru gibi hşhmıdi";“:ıo.' , e D y Mademki vaktiniz dardı, ne diye haf- RBöz gezdirdikten sonra, yızılmıîvı lü- tıılnrdubuî ee el . fık görüşümü haksız bulamıyacağınıza Hİ di SCİŞ muhhni*m",: n doğma büyüme İstanbulluyum seniz, ben! — Okumanız, yamanı var mı? — Eskiden hafız gibi okurdum. Fa- kat geçenlerde bir kaza geçirdim. Şim- gözüm pek seçmiyor!. — Sakatlığınız filân var mı? vi Taksimde Sıraservilerde, Aslanya- tağı sokağında bir evin kapısındayız. Kıı:ıınm içi, tayıma arifesi Vçi lür larının dışı kadar kalabalık; Yediden |K Yetmişe kadar bütün ev halkının te - di Testüsle parlıyan gözleri, sayım me * hığır e AA İi b arlle ĞA — Efendim; ben ıfıııılıır'&:phe K Türk| Arkadaş, toplananların en önünde ' zabitiyim. Birçol : | | dan çoğunun, yiyecekleri içecekleri, da. ta, insanların hürriyete karşı besledik- leri insiyakf bağlılığın budutsuzluğunu gösteriyor. Muhatabımız aralık kapının kanadi- mı, suratımıza çarpmak İster gibi siktit — Mademki bildiğiniz, dilediğiniz gibi yazacaksınız, bana ne diye soru- yersunuz? Biz, onun akraba ve taallükatını sor- guya çekerken o içeride hiddetle söyle- niyordu: — Mademki lâkırdılarımızı ağzami- za tıktıracaklardı, neye: «Her şeyi açık söyleyin!» diye ümlt| Penceresinin önünde mutlak bir istirahate dalan bir gazete verdiler? Söyliyeceklerimizi * okuyucusu çaklar da, ne diye bir araba sual sorar- |mecbur kalan ve azehiray» Jlarini ya-|bekleme salonunda yapılmış, bundan lar anlamam ki? şayan karı kocalar, ekmeksiz kalma -| sonra bunlar ötamobilleri ile otellerina Oradaki işini tamamlıyan arkadaşı |Rin acısını birbirlerinden çıkarmadılar-| gönderilmişlerdir. — Eğer, diyor, memurlara kolaylık | sa! Ankaranın Sayımı gösterilmesi için verilen öğütleri bu şe-| — Eğer kocakarıların: Ankara 20 (Özel) — Burada nüfuj kilde tefsir edenler fazlacaysa sayım işi| — Çok sayılan şey eksilir! Sözün- / şayımı saat yedide başlamış, saat 11 dg Uluslar Kurumundaki müzakereler -| dan korkmasam, kazaların önüne geç-|tamamlanmıştır. Sayım esnasında ble den de uzun sürer! — * menin çaresini düşünenlere, İstanbul -|erkek çocuk doğmuş, adı Sayım kon: * huları iki günde bir saymalarını tavsiye | muştur. Evlerin pencereleri, mecburt Kapa -| 'Yerim! Sayım işi büyük bir intizamla yü « hlıktan bunalmış başlarla dolu. H:: K * rümüş, herkes gelen sayım memurlari. Öğleden sonraya doğru, — sıkıntıları ni hiç bekletmeden — sorgulara cevap sinde, teneffüs çıngırağım bekliyen tembel birer talebe sabırsızlığı sezili -|ttenlar. geleni geçeni isticvaba başla-| vermiş, bu suretle sayımın çabuk bit « yor. dılar: mesi temin edilmiştir. — Daha bitmedi mi?. Sayımın bitişi burada top atılarak! — Ben bir top sesi duyar gibi ol -|ilân edilmiş, sokaklar bir anda nere « dura? den çıktığı belli olmıyan büyük bir ka» Memur gülüyor: labalıkla dolmuştur. $imdi işini bitiren memur arkadaş- tan ayrı ve yalnız dolaşıyorum. Muhakkak ki evlerine kapananlar - radyoları, gramofonları, tavlaları, is - kambilleri ve hitaplarına kulak, cevap verecek muhatapları var, Fakat bütün bunlar, onlari tatmin etmiyor. Hepsinin akılları, * fikirleri, |: W gözleri, gönülleri bomboş kaldırımlar -| İlk düşünüşte garip balunan bu gi di rr