SON POSTA Lusitanyanın Esrarı Henüz Aydınlanmadı anın Sonu.. Öldüren Ile ( Olcn Bir Mezarın İçinde Harp İçinde tir Alman denizaltı Ş leviçrede bazı te- pelerim alçı ta oldukları t pit edilmiştir Çinde — yeni bir telsiz le- Bj Ü yeni bir tuz madeni bü- lunmuştar yerlerinde <00 milyon halk oturur mermer ma- ) bir köy lanmuştur. ı " deni — vardı: Hırsızlığın Ne Oldugunu Bilmeyen Bir Memleket Danimarkada Sahibi Olma- dığıHaldeKapısı Açık Kalan Dükkân Pek Çoktur Nevyork Taymis gazetesinin bir aytarı son günlerde Dani- marka'da bir inceleme yolculuğu yapmış, gazetesine yolladığı bir mektupta: — Güpe gündüz eline — bir fener alarak namuslu adam araş- tırmasına çıkan eski Yunanlıların Diyojeni bugün sağ olsaydı ve Danimarka'da — yaşasaydı, — acı hakikati bu şekilde anlatmıya imkân bulamazdı, diyor. Amerikalı gazeteciyi bu şekilde düşünceye sevk eden sebep Da- nimarkalıların doğruluk — mefhu- munüu bütün İnsan duygularının en başında tuttuklarını görmüş olmasıdır. Meslektaşımız bu inan- cını anlatırken Şşu cümleleri de ilâve ediyor: —Kopenhag sokaklarına ayak bastığınız — zaman İlk saatlerde karşınıza çıkacak olan kiz erkek binlerce gençlere, bu namus mef- humunun mavi gözleri ve sarı saçları gibi kendilerine tabiatten vergi olduğunu anlamakta gecik- mezsiniz. Mesolâ önünüze küçük bir. gazete satıcısının - kulübesi çıkar, sahibi yanında değildir. Garzete alanın, mukabilinde vere- coği parayı içine bırakması için yere şapkasını koyarak gitmiş- tir, Halk beğendiği — gazeteyi alır, parayı da şapkanın içine arakır. — Danimarka — komşusu 20Yıldır Aranılan Kardeş Holanda gibi bir bisiklet memleke- | tidir. Küçüğünden büyüğüne ka- dar herkes bisiklet kullanır, bir dükkâna, bir eve, bir kahveye giden bisikletini köşeye bırakıve- rir, ben bunların içinden bir ta- nesini gördüm ki, yere kayıvermiş ve bir otomobilin altında kalarak ezilivermişti. Sahibi orada değil- di. Otomobili kullanan durdu ve derhal kartvizitini çıkararak bisikletin kenarına iliştirdi, bisik- letin sahibi tazminat alacağı adamı kolaycacık — bulgun diye. Sonra başka bir gün tramvayda şahit oldum; yolcu bir kadın para çantasını evde unutmuştu, kontrol memuru bu kadının kumpanyaya alt birkaç kuruşa tenezzül etmiyo- ceğini biliyordu. Ona bedeli sonra ödenmek Üzere bir bilet verdi. Fakat gördüklerim bundan ibaret de değil: Apartıman, otel ve ev- lerda âdettir, süt almak İstiyenler şişeyi ve parayı kapılarının önüne bırakırlar. Sütçü sabahleyin alaca karanlıkta kapıları dolaşır para- ları toplar ve istenilen sütü bırakır.Dedim ya, Yunanlıların Di- yöjeni sağ ve burada olsaydı, na- muslu — değil, namussuz ada: taharrlsine çıkardı. “ Yan tarafta gördüğünüz resimler bu Amerikalı gazetecinin Danimarka'da aldığı fotoğraflar- dan yaptırtılmıştır. ,, Arayanın Yanı Başında Amerikanın Ohio mılıılıde | Bucyrus şehrinde oturmakta olan Herbert Rupe isminde bir adam küçüklükten berl kaybettiği iki hemşiresini tam ylrmi soene müte- | Madiyen aramış ve arltık onları lmaktan ümidini tamamile ke>- miş, gunuıı birinde bir arkadaşile görüşürken bunun tesadüfen söy: lediği bir söz üzerine kızkardeş- ! lerinin, altı senedenberi oturduğu şehre ancak yirmi — kilometre | mesafede bulunan bir kasabada ı oturduklarını öğrenmiş ve derhal oraya Yirmi | Orada gidip onları bulmuştur. seneden sonra birbirine gemisi tarafından batırdmış — olan | 31,000 tom — hac« mindaki Lusitanya transatlantik purunun — bulunup ( çıkarılması teşek- büsü büyük ilgi uyandırdı. Fa- elada hazır bul. nanlar arandı. Ge- minin deniz altın- daki yerini tayin hâtıralarına #dildi. vas içla müÜracaat Bunların — başında Chisolm — ieminde ihtiyar bir gemlel yardır.. Bu — sat (Ç diyor klı — Ben kama- rottum. O gün sant İkiye doğru alt güverteden geçerken denizde süratle blze doğru gelen bir elsim görüme çarptı. bir tayfayı çağu — Bak, galiba bir. terpill dedim. Fakat cümlemi bitirmemiştim ki deh- şetli bir gürültü koptu ve ayağımın altındak! döşeme bir mahzen kapağı gibi açılıverdi, gem! yana yatımı şimdi ben yan böl: yürüyordum, bununla verteye fırlamıya muvaffak - oldum, karşıma meşhur — milyoner * Vanderbilt çıktı, korku ile çıldırmış bir kadımı kurtarmıya çalışıyordu, fe- dakârlı m faydasız olacağımı söyle- dim ve deniza atıldım. * Lusitanyanın çıkarılması tegob büsü, Stor perdelerinin ressorlei nıza gelir mi di? Halbuki Ame- rikada Arkanzas'da açıkgöz bir Amerikalı bunu da düşünmüştür. Bakınız nasıl: Bu adam bir gün bir perde stounun ressorunu ala- rak nehrin kerarına gitmiş. Yam yana iki ağaç bularak, tıpkı pen- cereye takar gibi bu ressoru iki ağacın arasına yerleştirmiş. Olta- göz yaşları dökerek biribirlerine sarılmışlar ve saatlerce başbaşa verinp dertleşmişlerdir. Bunlar, anaları öldüğü zaman çok küçük imişler ve bakanları olmadığından her biri bir. tarafa dağılmış ve yirmi seneden beri biribirlerini kaybetmişlerdi. Şimdi biribirine kavuşmuş olan Üç kar- deş, hâlâ ikayıpta olan dördüncü kardeşleri Everet'i aramaktadır., Kendilerinin bu garip surette bu- luşmaları bütün gazetelerle ilân edilmiş olduğunden bugünlerde onun da çıkıp geleceğini tahmin kavuşan Üç kardeş sevizçlerinden l etmektedirler. den balık oltası yapmak hiç aklı- | t 20 yıl önce batan geminin ankazının bulünduğu yer araştırılıyor bu gemi — bâattığı zaman — yapılan krar — uyandırmıştır. bu vapu h h olduğunu söylüyorlardı. Amerika- hılarla İngilizler de aksini Iddla edi- yorlardı. Hangi tarafın haklı — olduğu 20 küsur sene sonra ancak gemi çıka- aktır. * Bu bahse mihayet verirken şura- sını da düf eseri olarak, Lusltanyayı batıran 20 numüarelı Alman denizaltı gemisi- nin kumandanı da bilâhara — tam o emiyi batırdığı noktada telef olmuş- Lusltanya ile birlikte batan 1195 yamında yatmaktadır. Hiç Kimsenin Hatırına Gelmiyen Şekilde Bir Olta Yapıldı sını yuvarlak tahtanın Üzerine ve ucuna yem takarak nehre fırlat- mış. Sonra da ressoru kurmuş ve beklemiş. Aradan bir müddet geçtikten sonra yemi yakalıyan bir balık oltayı çekmiş, fakat o kadar çekmiş ki ressorun yayı derhal — harekete — gelmiş — ve seri ve muntazam bir surotte dönerek oltayı sudan çekmiş ve bir iki saniye İçinde, neye uğra- dığını bilmeyen balık da kendini karada bulmuş. Şimdi Amerikada — nehirlere yakın oturanlar storlerinin, vessor- lerini kaptıkları gibi balık tutma- ga koşmakta imişler. Hattâ bun- ların arasında diğerlerinden dahâa kurnaz bir zat kayık tutmuş, etrafına direkler gererek bunların arasına perde ressorleri yerleştir- miş; sabahtan akşama kadar hafif hafif kürek çekerek nehrin üzerinde keyif sürüyor. Bir taraf. tan da bu ressorlere bağlı oltalar- la otomatık bir söürette balık l tutuyormuş.