23 Ağustos 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

23 Ağustos 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hint Denizlerinde Türkler Piri Rele- Mourat Rois 1 Süle Yaran: M. Turhan yman Hadım Vezir Birer Kıvılcım Gibi Göz- lerini Açarak Haykırıyordu.. —Sözgelimi bir çeri, boş bulunup başbuğ sözünü din- lemiyor, gönderilen yere gitmiyor. Bu suçu işleyen çeri, yine — o başbuğun adını yükseltecek yararlık bağışa hak kazanır. mi, kazanmaz mı? —Kazanır. Onun öyle bir gavaşta al- dığı yara, Önce 1ş- lediği suçu unut. turur. — Ya © çeri, bir yol bulup başına &ç beş yüz yeğlt oplarsa, kendi hesa« bına bir beylik kur miya çalıpıraa ? — O, ©, o, işi büyüttün Kayğguar. Bu suçluktan çıkı- yor, hünkâra karşı kafa tutmak — gibi birşey oluyor. " Sözümü bitireyim. Yine © KA uçlu dedi, kellesini koltuğa alıp, can pazarına atılıp düşman ka- faları koparırsa? — Eh, ilk yaptığını unutturur. — Ya o çeri, hünkâr tarafından Önce ölüme malıküm edildiği için amır dığına kaçmış ve sonra kılığını değiş- tirip hünkâr ordusuna karışarak bu yararlıkları göstermiş olursa? Bunun karzşılığını hünkâür vermeli evlât. Çünkü çeriyi ölüme mahküm | eden odur. Yapılan yararlıkların de- gerini öÖlçmek ona düyer, — Sen de hünkür vekilisin. Suçu dinlemek, suçlünün yaptığı İşleri Slçe mek elindedir. — Haydi öyle olsun diyelim. Fakat suçlu kim, suçu ne, yüz tutamağı ya pilan yararlık nice iştir, bunları bil. miyorum ki. Safer Rels, Hadım eline sarıldı, öptü. — Suçlu, dedi, benim. Suçüm büyüktür. Yüz tutamağım İşte şu kanayan yedi yaradır. Düşman elinin açtığı gu yaralardan sızan kan, sen istersen suçumu ailer, kirimi temizler! Hadim vezir, şefkatli bir. bakışla yiğit adamı elzdü, gu cevabı verdi. — Ben bir vezir olm sen de tanıdığım çelik bilekli, aslan yürekli kaygusuz olmasan şaka yapmak late- diğine inanırdım. Fakat ne bana gaka yapılır, ne sen öyle bir. saygısızlik gösterirsin. Onun için şaşırdım, kal- dim. Senin n& suçün — olabilir. kay- gusuzx ? — Banâ kaygusuz demeyip te Sa- fer derseniz, Sı Rels derseniz su- çumun ne olduğunu anlamış olursu- nuz Paşam, Süleyman P: man — olduğu gündenberi yapamadığı İşlerden birini az kaldı yapacaktı, yardımcısız yerin- den fırlayacaktı. İçinde ihi parça — kıs vilerm yanıp düran © küçük gözlerini aça aça haykırıyordu. iki vezirla — Sen osun, Safer Relasin, öyle mi 7 Vallahi İnanmam, billâhi inan- mam. Eski aslpahi, sski denizci, eski Zübeyd Sultanı, eskl Gücerat Başve- kili oturduğu yerden kalktı, kollarımı kavuşturdu, boyun kırdıt — Evet devletli vezir. Safar Rele benim. Güceratı Türk bayrağı altına koyup suçumu bağışlatmak — istedim. İstanbula elçi yolladım. Fakat evdeki Portekizli dı. Bahâdir döküldü. düştü. — Lâkin Şah öldürüldü, karaya mal Bana da — savuşm. fikrlmden dönmedim, Misıra — gidip sana kapılandım, ne - yapıp yapıp gözöne girdim, buraya kâdar geldim. Yolunda ean vermeyi göze aldım, sana ikl kal azandırdım. Yarın öbür gün Diu adasına varacağır, yenl N avfi, Hadım vezirin eline sarıldı ve öp! r yapacağız. Gönlüm, oralarda da — bir Kaygusuz Yaşar kalmayı istemedi. — Çünkü — Diu'da benim kendime Uyili & hesaplar var. Kendi ortaya atılmak |1 yüzümdeki Brtüyü attım, sanâ kendimi tanıtlım, Eğer Zübaydde - işlediğim suçü — bağışlatacak — kadar çetin sava çekileyim. Yak; bir şey vereceksin, emir «önindir. Hadım vezir, madı. İlkina sikine kalktı, merkez! bir. cazibeye kapılıp da © suğ, bi işte boymum, Cellâda mı zit ml — saracakan, etrafında fınl fıril dönm Hem dönüyor, hem homurdanıyordu. Cani çok sikilmişli, bir — çıkmaza girdiğini anlıyarak oflayıp pufluyordu. Neden sonra dönmekten oturdü, t de e koyuldu. vaz geçti, Başını — göğeüne öyle düştündü rinl açığa vurdu.. — Vallahi Sater, dedi, benl büyük sıkıntıya koydüm, — büraya — gelişim Portekizlileri exmek, Kızıl denizden onların ayağımı kermük İçindir amma seni yakalamak da #x birinci eme- lmdi. Çünkü Hünkür böyle istiyor. — İşte ban kendimi yakalattım devletli. Elimi kolumu bağla, İstan- bula yolla, ve nihayet düşü — Yapamamı hi Safer, yapamam çünkü Bstünde — bir dö k var. Saferl ezer- . Halbuki ben Sa- fert lazgınım, Kayyusuzx Yayşara can- dan bağlıyım, Biri Zübayit de bise kargı koydu, sultenlik yapmayı kurdu. Öbürü bizlm uğrunmuzda k ki, bunları biribirinden ayırmalı, ya Saferi Kaygusuzan İçinde Ve birden batırlıyarak emir verdi. — BSen gu İstanbula — gönderdiğin elçiyi buldurup — buraya tirteene, Ben — Misirden çiktık çıkalı — herifi unultum. — Kilm bilir. bangi gemide pinekleyip duruyor. Hadım veririn aylardan bi dini anmadığı elçiyi letamaktan İki mak- sadı vardı. Biri, Hünkâr ile Sadrazam Ayas Paşanın Safer R verdiklöri önemi ona söyledip Safere dinlet- mekti. Öbürü da sişi buldurulup geti- yalkır kalıp derin şünmekti. Bana, böyle bir düşünüşe Ihtiyacı da v Bankamızın kurulm, 26 Ağustos 1935 Pazertesi gila kez ve şubelerimizin kapalı bul vulucağını Bayıa alükalılarmıza bill. diririn, sevgini | artık yerinde dura- | bulunduğu | sisin | SON POSTA | Faciaların Önüne Geçmek İçin... Ankara, 23 (Özel) — Otomo- bil ve otobüs saferlerinin çoklaş- tığı gu günlerde cıvar şehirlerden facia haberleri geliyor Ankara san'atlar mektebinden bir genç buradan otobüsle Konyaya gider- ken otoblsün Üstünden düşerek kafatası parçalanmış — ölmüştür. Bu ölümün sebebi, otobüsün pek fazla yolcu alması ve bu gibi hâdiselerde ilk tedaviyi yapacak vasıtalardan mahrum bulunmasıdır. Bu sebeple Ankara belediyesi otobüslerde sıhhat levazım bulun- durulmasına karar vermişti. Bu karar önemle tatbik edilecektir. Karasaz Bataklığı Kurutuldu Aksaray, 22 (A.A.) — Niğde llbayı ile Saylav Ali Riza Esen | ve Ubaylık genel kurulu Üyelerin- den katışık olan bir heyet, sıtma mücadelesi — tarafından kurutuk makta olan Karasaz bataklığını | gezmişlerdir. Kuruyan topraklar — üzerinde ekim yapıldığı takdirde bir mil- | yondan fazla değerde tütün alı- nacağı umulmaktadır. Kurutulan kisim altmış - bin dönüm tahmin edilmektedir. Bu toprakların topraksız köylüye da- gatılması kararlaştırılmıştır. Bükreş'te Uçak Hangarı Çöktü Kırk İşçi Yıkımtı Altında Kalmıştır Bükreş, 22 (A.A) — Bir uçak Imalâthanesinin hangarı çökmüş ve kırk kadar işçi yıkıntı altında kalmıştır. Şimdiye kadar enkaz | altından altı ölü ve 16 yaralı çı« karılmıştır. Alman Donanması Lehis- tan Limanlarında Varşova, 22 (ALA.) — Koe- | nigsberg kravetörü ile bugün Gdinyaya gelen Alman harp donanması mümessiilerinin gelişini gözeteler hararetle şelâmlamak- * Son Posta Tstanbul — gelir ve para BORSASI 22 - 8 - 1935 Türk Devlet Borçları Lira Ura 476 T.B. DATIT — || N0 Hazina B. 57,28 474 T.B. M 26,10 İ Dakblit tatlkras 9425 ! 26,50 Devlet Demiryolları Borçları Lira Lira Erganl 95,00 || Amadalu Mü, 45,95 SıvaeErrurum 06,40 Anadelülveli 43/50 | ,, B Bosyeteler Eshamı Lir ı İş. B. NU 9o Let. Tramıvay ı&:s; .. Hu 0,50 || Bomontl 7,R0 « w Name — 9,80 || Terhos 18,40 MerkesB. D S&çms || 1050 | VTLL çi İsterlim P. Frangi 0,70T3 Krp t Marle — 42 20 Drahmi — 2400 20 Leva u 2 Ley 14,00 Borsa Dışında L.K. Krk ıwnıl 125,00 ' | 04 || L.K. Kredi Fonsiye Mübadil Bon. 72 1888 seneal — 12400 Güyri, , 1075 Altın 9,29 Mecldiye — 8300 Paris Borsası F. Fr. *7,5T. bereu 313 Ös, Bankası — 281,4 K Ve 14408 7812 İ| Delar İsterlim | fazla para kaybetmiştim. | yokuşun HİKÂYE Ağustos 23 L Keb Yazan ! Hatice E. B. E S ERE A Salp Erol iki defa miras ye- miş, ikisini de eritmişti. Milyon- lar, bu adamın parmakları ara- sında, güneşe maruz kalmış kar kadar bile dayanmıyordu. Bir akşamdı. Lokantada ye- mek yiyorduk. Saip Erol, elini kolumun üÜzerine yaslayarakı — Aziziml dedi. Deli olmak işten bile değil. Dün gece ba- şıma neler geldiğini anlatayım da, bir bak. Sen da benim gibi hay- ret edersin. Bu, bir İşttir amma, hikâyemin içinde zerre kadar ne yalan, ne de mü- mübalağa — bulunmadığını namu- sumla temin ederim. Son bir haftadanbaridir, ge- eeli gündüzlü devam ettiğim yık dız gazinosunda, on bin liradan Ben ömrümde böyle kötü bir şans görmedim!. Dün sabah, anamdan yadigâr kalan tek taş bir pırlan | ta yüzüğü çarşı içindeki kuyum- culara götürüp, okuttum. Bun- dan elime geçen bin İlrayı ceb- me koyduğum gibi tekrar Yıldızı | boyladım. Ikindiye kadar, ne kay- bım vardı, nede kazancım, Lâkin akşam Üstü dehşetli bir şans ge- di. İki saatin içinde bin beşyüz küsur lira kazanmıştım. Bu esna- da, beni — telefondan — istediler, Kalktım: Karım benl eve çağırı- yor, İsrar - ediyordu. Biliyordu ki, ben, kazandığım vakitler, blr tür- ü kazandığımla iktifa etmem; yeniden kayba girinceye kadar oynarım. Benim de zevkim, ibtilâm budur: Kumarı, kumar olduğu için severim. İşte bunu bilen ka- rım, telefonda boyuna ant veri- yordu. Dinledim ve eve gitmek Üzere yola çıktım. Dışarıda, soğuk, çipil bir hava vardı. Yıldızdan bir otomobi'e binerek evime geldim. Yemek yedik, biraz oturduk, yattık.. Lâkin içimi kurt yiyordu. Karım uykuya dalınca, usulcacık kalk- tım. Yastığının altına ikl yöz lira sokuşturdum ve alelâcele geynip sokağa — fırladım; yine Yıldıza döndüm. Bu sefer bindiğim otomobil, eski püskü — bir şeymiş. Beni yukarıya kadar — çıkaramadı; alt başında — bıraktı. Tenha yolda, yayan olarak yüriü- yord Kumarhanenin kapısına yaklaştığım sırada, bir köşenin başında, çömelmiş, ak sakallı bir fakir oturuyordu. Ihtiyar mecalsiz bir adamdı. Fesini önüne koy- muş, dileniyordu. Cebimde bozuk para uradım. Beşer İiralıklardan başka — bulamadım, — bunlardan birini, kirli fesin içerisine ate verdim. Gazinoda, önüme gelan ilk masanın |başına geçtim, oturdum. Gündüzkü şanstan, benden eser kalmamıştı. Bir Saatin içinde, Üzerimde ne var, ne yok, heplsi temizlendi. İçtiğim viskiyi öde- yecek kadar bile param kalma- mıştı. Hiddet ve nefretle, kendimi kazinodan dışariya attım. Sokağın serin havası, cayır cayır yanan alnımı okşuyordu. Talih canlanıp, bir şekil alıp da karşıma çıkaa boğacakmışım gibi, parmaklarım kendi kendine tekallüs ediyordu. Ertesi günü, nereden ne bulup da o talihten öc alacağım diye dü- şünerek bir sigara yaktım ve yokuş aşağı İnmeye başladım. Birdenbire — gözlerim, — ayai imanılmayacak | yerde, kımıldamadan duran ihtiyar dilenciye ilişti. Zavallı adam, uyumuş, kalmıştı. Yanına yaklaş tım.. Baktım: Biraz evvel fesinin içine atmış olduğum beş liralık durup duruüyordu. Nasıl — söyleyeyim, — dostum? Beni tel'in edeceksin.. O andâ içimde kopan fırtınayı sana tarlf edemem. Vicdanımla, emin ol ki çok mücadele ettim. Lâkin, niha- yet kumar hırsı Üstün geldi. Ken di kendime: — Hayır! dedim. Bu hırsızlık değildir. P: la — parandır.. Onu pekâlâ geriye alabilirsin! Ve ben, ben ki mamusunu, şerefini her şeyden Üstün tutan bir ada- miım, bilirsin.. Ben, usulcacık, bir cani gibi, ihtiyarın yanına sokul dum. Elimi uzattım. Ve dilencinld kirli fesinin içinden, beş liralığı çektim, aldım, Etrafıma bakınıp da, bu ha« | reketimin hiç kimse tarafından | #ezilmiş olmadığına kanaat getir* dikten sonra, kazinoya döndüm. Rület masasının etrafı kala: balıktı. Güç hal ile bir gedik bulup ben de yanaştım. Beç Tiralığı rasgele ortaya fırlattımı 17 No nin Üzerine düştü. Kımıl- damıyor, — krupiyenin yüzüne bakıyordum. Birkaç saniye sonra, herifia sesi, rüyada gibi, kulağımda çınladı: 17. Yüz yetmiş beş lire topladım. Yine ayni numarayi oynadım; dir daha kazandım. Bu müstesna şans, oradakilerin şaş- kın nazarları önlünde, tam dört defa tekerrür etti. Ceplerime iki bin liradan fazla girmişti. Derhal masa başından uzaklaştım. İçimi, ablatılmaz, garip bir hle dolduru: yordu. O anda, oyun salonunu kaplayan — dumanın — arasından, Ihtiyar dilencinin başını görüyor gibi — oluyordum. — Lâkin onun bakışlarında hiçbir sitem yoktu. Dostum! Tarif edemem, sanal! O geceki hal, tabiinin fevkında birgeydi. Bakara ması otur« dum; orada da kazandım. Hangi ele girsem, kazanıyordum. Sanki şeytanla ortak olmuştum. Hulâsa, iki gözüm, bir santten daha ax bir zaman İçerisinde, yedi blia liraya yakın bir kâra girmiştim. Deli gibi, kazinodan çıktım. Ihtiyara yetişeyim de, bunları ona vereyim diye, avucumda bin lira- lhık bir para buruşturarak, koşâ koşa gidiyordum. Onu her tarafta aradım.. Baktım.. — Bulamadım. kalkmış, gitmişti. Kalbim birden: bire durür gibi oldu. Bütün vü- cudum donmuştu. Oralarda bek- çiye rastgeldim, sordum: görme- mişti.. Bilmiyordu, Soluk soluğa, evime gittim. Sabaha kadar gör yummadım. Karım uyanınca, maceramı ona hikâye ettim. — Birlikte — polise gittik.. Dilencilerin — defterlerini, fotoğraflarını gösterdiler, baktım.. Yan sokakları, caml kapıların! bir, bir dolaştım.. Yok oğlu yok! Şimdi de, dostum, Darülâce- zeden geliyorum. Bana uğur ge tiren ihtiyar dileneinin hissesine düşen parayı, onun namına, ora* daki fakirlere verdim. Bana ge' Hnce, ben de bir daha kumar oynamamıya tövbe ettim. Bu ikl hayırın evabı, o ak sakallı, ve tok gözlü adama alttirl — ——

Bu sayıdan diğer sayfalar: