KIZL Eski ve temiz aileye mensup mükemmelen üç İisana — vakıf, Avrupada tahsil etmiş, her erkeği mes'ut edecek meziyet ve iktidara malik genç bir hamım izdivaç #etmek istiyor. Talip olanların şu adrese, mektupla müracaatları: Kadıköy - ant X E. ME Bu hareketim, — belki biraz züppelikti. Hatta - Evvelki gün gönderdikleri habere karşı, sureti kat'iyede menfi cevap verdiğimiz- Prens Ali Beyle allesi duysalar, benim şu hareketime katıla katıla gülerler — ve pek — haklı olarak benimle alay ederlerdi. Fakat — na yapayımki, — bize mektepte öğretilen şeyler —ara- tgında bu vasıtaya — müracaat edilerek zevç aranması da caiz olabileceği ve bazan bu sayede Mühim tesadüflerle büyük fayda- lar elde edilebileceği- öğretilmişti. *T Ağustas- Dündenberi nezleden muzta- Tip olduğum için bugün sokağa çıkmak istemedim. Gülteri, bir köşeye çektim. Eline elli kuruş #raba parasi'e üzerinde |(Kadıköy Postrestant. X. E. ME,) yazılı bir kâğıt verdim. — Kuzum Gülter. Şuradan bir arabaya bin. Doğruca Kadıköy postahanesine git. Bu kâğdı ora- daki posta memurlarına göster, Eğer sana mektup filân verirler- »e ah Doğruca bana getir. Sas kın halâmâ gösterme. Dedim. Gülter, benden akıllı çıktı: — Giderken — hanımefendiye ne diyeyim. Benim de derhal aklıma şu yalan geldi; — Ben halama gider, nezle için Almanyada bir ilâç vardı, onu aratmak için Kadıköye gön- derdim ; derim. Bu yalan, ikimize de uygun geldi. Gülter, derhal Kadıköyüne gitti. * Halam, sokak — kapısının iki tarafındaki gülleri saran sümük- lüböcekleri tenbel Tdris ağaya tayıklatmak için bahçeye ismişti. İnerken de: — Sen de bir az balkona çık. Hem güceş alırsın.. Hem - kon- turuz. Demişti. Ben balkona çıktığım zaman, halam ldrls ağa ile beraber, ka- Piniın önünde sümüklüböbek mü- tadelesine girişm'şt . Aradan çok geçmedi. Kap.nın önünde duran arabadan Gül er indi. koltdğunun altıada çazeteye sarılmış, keca bir paket güze Şarpmakta idi. Gülter kapıdan içeri girerken halam birdenbire irkildi, gözlerini, hamam bohçası büyüklüğündeki Pakete dikerek: — Kır, o ne?. Dedi, Gülter, birdenbire cevap vere- Miyerek kekeledi: — Şey, han:mefendi. Dedikten sonra, gözlerini ba. Da doğru dikti, Ve s bire aklına gelmiş gibi ilâve etti: U4ç efendim. Ha'am, hayret etmişti ve bu yretini de: — Ayol bu ne kadar ilâç. aa ERN / iÇİN ! Benim bildiğim, ilâç dediğin dir- hemle, mıskalla satılır. Senin kol- tuğunun altında en aşağı beş ok- kalık bir paket var. İhlamur olsa, bu kadar çok vermezler. Dedi, Bereket versin ki, o ara- hık Idris ağa bir şey söyledi. Ha- lam ona cevap verirken, Gülter do içeriye sıvışıverdi. Ben, halamdan :iyade hayret- te kalmıştım. Bu kocaman pake- tin ne olduğunu anlamak için, merdivenleri dörder dörder atla- mıştım. Gülter, gülmeden katılıyor: — Kâhi küçük hanım, sen çok yaşa; emi?. Beni postacılara rezilettin. Adamcağızlar, hem t#nüme bu mektupları yığdılar, hem de gülmeden bayı'dılar. Diyordu. Kendimi tutamadım: — Ay, bunların hepsi mek- tup mu?.. Diye bağırdım. Gülter cevap verdi: — Mektup, yaana. — Hepsi bana mı?. — Ne bileyim ben, i&ük hanım? Sizin verdiğiniz kâğıdı postacılara gösterdim. Benim önü- moe bunları yığdılar. O, koca bir hamam bohçası büyüklüğündeki paketi hemen kav- radım. Süratle odama giderek, kapandım. Bu mektupların hepsi- nin bana ait olduğuna bir türlü inanamadığım için evvelâ zarf- ların Üstünü muayeneye başladım; Ve sonra, hepsinin listünde be- nim verdiğim adresin olduğunu görünce : 3 : — şey. Memlekette, koca yok diyorlasdı. E bunlar ne?.. Meğer, kocadan çok, birşey yokmuş. Diye mırıldandım. Birer birer zarfları başladım. Birinci mektup : Imza — Beyeğlu tahsil şubesi memurlarından, B. A, S. Hulâsası — Hararetle izdivaca talip. Aradaki çartları karerlaş- tırmak için Petroğrat pastanesin- de bekliyer. İkinci mektup: imza — Avukat H, Z. Beyin kâtibi Faruk. Hulâsası: — ( Eilâkaydüşart ) izdiveca hazır. Nerede- (arzu bu- yurursam), görüşmeye (hazır ve nazır)?l.. Üçüncü mektup : Imza: — Sirkecide (perükâr salonu) vasıtas'le (Bahtiyar Şaczn). Hulârası: — Gerek sokak'ar- da gezerken, ve gerek (perükâr salonunun pFenceresi önünde ika- met?! ederken) gelip geçen ka- dınlara baş'arını çevirtecek kadar güzel, İzdivaca hazır ve müheyya, Azcak, ayda ne kadar servetim?! var. Tam, 438 adet olan bu mek- tupların hepsini birer birer bu- raya kaydedersem, bu defterimi gdoldurduktan sonra, beş defter daha ilâve etmek lâzim. Onur için bun'ardan çıkardığım neli- ceyi yazıyorum: Talip adedi: 438 ( Arkası var) açmıya gevererceseeLErLEENSeeLeneAsEseRi Hastalıkları roütohasmsı D. ÇİPRUT Beyoğlu, Avmalımesçit Bursa pazarı ittisalinde Atlaa Haa Tel 43353 _Cm_lyo ve Zühreviye SON FPOUJLA Hava Tehlikesi Ve Türk _;[r(;dmı Dün Yapılan Coşkun Merasim Bize,Bir Defa Daha Ödev Yolunu Gösterdi ( Baştarafı 1 inci yüzde ) seriyet teşkil ediyordu. Nutuk — kürslisünün — önünde merasimin başlıyacağı saati bek- liyen kadın hatipler aralarında konuşuyarlar, ve erkek dinleyici- lerin kadınlardan çok — oluşunu, toplanlının lâyıkile reklâm edi- meyişinde buluyorlardı. Merasime saat tam 17de istik- 1âl marşının çalınmasile başlandı. Marştan sonra — abideye açık pembe ve kırmızı gülerden ya- pılmiş müazzam bir çelenk konul- du. Çelengin ortasına — pembe güllerden beyaz bir tayyare ke- patları yapılmıştı. Hava Kurumunun Kadınlar Kolu Başkanı Hakkiye —Emin çıktı. Ve sayın yurtdaşlarım; hita- bile başlayan açış — nutkunda, evvelâ, Türk kadınlarının inkilâp- tan evvel geçirdikleri çok kara günlerden bahsetti. Kavuşulmuş mazhariyetlerin — hudutsuzluğunu anlattı ve : Fakat, dedi, bugün, çok büyük tehlikeler karşısındayız. Yurdmuzu: saf semalarını kara — bulutlar gibi kaplayacak düşman uçakları başlarımıza — boğucu, — öldürücü gazlar, binbir hastalık yapan mikroplar, — bombalar — yağdıra- caktır. Bu itibarla, yurdun her tara- fında hava tehlikesine karşı dür- maya çalışan ulusumuzun bu coş- kunluğu karşısında, biz Istanbul kadınları, — hisselerimize — düşen kutsal ödevi yapmakta ön dizlden geri kalmayalım! Va kalamayızda, kalmayacağırda! Safiye Eminden sanra söz, genç ve ateşli hatip Meliha Avni Sözene yerilmişti. Meliha Avni Sözen, her satırı uzun ve candan alkışlarla kesilen nutkunda, evvelâ, hava tehlikesini, yüreklere örperti verecek bir kudretle, bir heyecanla anlattı, Onun sürükleyici ve pürüzsüz sesine kapılmaktan kurtulamıyan- lar içinde hıçkırıklarımı tutamıyan bir çok kadınlar görülüyordu. Türk'ün barışseverliğini belâ- ğatle ifade etti, Fakat su'hsever- liğin kulakları tıkamak, yürekleri sağırlaştırmak ve gözleri yummak olmadığını anlattı. Bütün barış- severliğimize rağmen günün bi- rinde, kudurmuş bi: saldırışına maruz ka'abi'eceğ'mizi söyledi ve: — Biz, dedi, Işık yakmadan, su içmeden, mide'erimize lokma indirmeden — yaşamasını — bilen.., fakat açken de, susuzken de, çıp- lakken de bayrağını saygi — ile se âmlatabilez bir milletin çocuk- larıyız. Senra uzun alkışlırlr kesi'en nutkuna devamla, bir hava âfe- tin'n sonunda dökülecek göz yaş. larının beyhüdeliğini — hatırlattı, Ve beyhude göz yaşı dökmemek isteyen'erin hava ssferberli; davranmalarını diledi. Ve bu di'leyişten sonra, göy. levinin en fazla &a an şu parçayı söyledi: — Bu cömertliği göstermek, bütün Türk toprağında yaşayan- lerın borcudur. Çerçiyad'si Ah- metten, Bodosyanı Mişonaçiden ayıramayız. Çünkü yarın başları- mızın üstünde patlıyacak bomba- lar, rumu ermeniden, ve Türkü müseviden ayıracak değildir. Ben bu uğurda vermekten, birleşmek- ten kaçınacak tek Türk ve tek Türk yurttaşı — düşünemiyorum. Eğer içimizde — böyle'eri varsa, eğer birikt'rdiklerini kasılarındı inkârla, israrla saklıyâcak'lar varsa onların bu yurdun öz çocukları olmadıklarına İnan gerektir. On: ların içimizde yaşayan asıl düş- man'arın olduklarına inan gerektir. Meliha Avni Sözen, heyecanı gitlikçe dirlten ve coşturan nut- kuna son verirken: — Ey acunun en temiz duy- gülü İnsanı! Sıfatile bitap ettiği Türk kadınına dedi ki; — Sözlerimi sezin yüreğin, senin dilinle konuşarak - bitirece- ğim. Bayrağımızın şerefi ve yur- dumuzun selâmeti uğrunda sade pırlantalarımızı, sade incilerimizi, sade paralarımızı değil - lâzım gelince - canlarımızı da bağışla- yacağız. Kara gün görmeyeceğiz, her ışığı yakarak, her zafere ula- şarak, doğduğumuz gibi şerefle yaşayacağır.., Meliha sözünden sonra nutuk sırası Cemile Süreyya — Aytaca gelmişti. Oda epeyce alkışlanan nutkunda hava tehlikesinin deh- şetini anlattı. Ve dediki: — Yaşamak için — yaşamayı istemek, bu isteği göstermek için tehlike ve ölüm getiren ihtimal- lerle çarpışmak Vâzımdır. Tali'e karşı yarın alacaklı ola- bi'mek için bugürkü borcumuzu ödememiz gerektir. Hava tehl.kesi konuşulurken, bizim sesimiz, bizim gayretimiz de gecikmemelidir. Bütün varlığımızı borçlu olduğumuz yurtta varımı- zın bir kısınını vermek için acele etmeliyiz. Türk havasına hediye edece- gimiz bir uçak, Türk hava cep- hesinin altın kanadı o'ecak'ır. Yazık o u'usarıı bahtlarına ki, barış gün'erinde savaşlara harzırlanmaz'ar. Türk'ün zafer çe'ençize alışık başı, o gün yiza klerde gö- rünecek ve bugünkü hazırlığının kıvancırı taşıyacaktır. Bu toplantıdan soura, kurumu memurları, aza olmiya koşacak kacınları yazmağa yeti- şememelidir. Türk kadını... Hayatı yaratan sens'n.. Bütün tehlike'eri yenerek onu koruyacak olan da sensin! son söylevin de alkışlar arasırda sona erişinden sonra başkan Hakkiye Emin'in yaptığı teklif alkışlırla kabul olundu ve Atatürk'e tazim te'grafi çekik mesi karar'aştırı dı. Eütün dinle;iclerin de iştira- kile Onuncu yıl marşını1 okunu- şunu müteakip otomobi lerle Fa- tihe gidildi ve tayyare şehitleri âbidesine bir çılenk konuldu. Ve onların ruhlarına karşı du- yulan tazim duygus le, en be'âgatli Hsanla, yâni sükütla ifade olun. du ve bu heyecanlı meras'me ni« hayet verildi. muh emel hava Hava Kurumu ehlikeyi Bilenlerden Olmak İçin Halk Can Atıyor Ve Aza Yazılıyor Hava kurumuna müracaat ede- rek hava tehlikesini bilen üye yazılanların sayısı çok yükselmiş- tir. Dün de 36 kişi 60 liradan 20 liraya kadar muhtelif taahhüt- lerde bulunarak hava tehlikesini bilen Üye kaydedilmişlerdir. Istan- bul kültür müdürlüğü ilk tedrisat müfettişleri ile Istanbul ve Beyoğlu semtindeki bütün ilkmektep'erin direktör, Ööğretmen, memur ve müstahdemleri, Istanbul Belediyesi ve şabeleri, İstanbu', Üsküdar ve Beyoğlu tebhirhaneleri, Haseki, Cerrahraşa, Zührevi hastalıklar ve Beyoğlu hastaneleri, seyrüsefer idaresi, merkez zabıtai Belediye memurları, verem, Kemerburgaz ve Eyüp dpanserleri, Çubuldlu gaz deposu memurları, vlâyet damızlık bayvanlar deposu me- murları, ziraat fen memurları, nafia başmühendisliği mühendisi, kondoktör, kâtip, memur ve res- sımları, Albey, Ramiköy okulları öğretmenleri ile Dumlupınar ve Hakimiyeti Mi'liye şehir ;atı mek- tebi dörektör ve öğretmen'eri, Istanbul posta, telgraf ve te'e'on memurları da maaşlarının yüzde ikisiri kuruma terkederek hava tehlikesiri bilen Üye ve yardımdı Üye yazılmışlardır. Mudurnuda İki Toplantı Yapıldı Mucurnu, 13 (A. A.) — Fugün Helkevinde ve tayyare — binası önünde iki büyük top'antı yapıldı. N Pearti Başkanı tarafından hava tehlikesini bilen üye yazılması için verilen söylevden sanra kasabaa; 700 liralık yüken yazıldı. Ve köy- ler adına toplanan müme:s iler bütün Mudurnu köylerinin toprak ürününden yüzde bir vermek su- retile Üye ve yardımcı Üye yazır lacaklarını bildirmiş'erdir. Mersinlilerin Hava Kurumuna Yardımları Mersin, 13 (A. A.) — Burhan komlüzsüne — bağlı köyler halkı Ürünlerinin yüzde dördünü hava kurumuna vermeyi kararlaştırmış- lardır. SEKSÜLİN Bu kelimeyi iyi belleyiniz! onu” kullanMak, Sayesinde yetinizde «*M DKÜ değişmeler - baş göşteretek'til. Ki LAG SUO $ L istekle- çarpan: bir- kâlp Bu gün sizde bulunmayan her şeyi, SEKSÜLİN de bulacaksınız! KUTUSU 200 Krş. BEŞİR KEMAL — MAHMUT CEVAT EOCZANESİ SİRKECİ Vakıt Matbaası Sahibi: R. Kökçü Neşriyat Müdürü: Tahir