Salıdan Salıya Ambalajlar fi :'“'H'İıuın ambalâjını Türko- he :lünı.ııı; meyvanın ambalâ- & meyva enstitüsü! Ben sa- .:::t:';::ın ambalâjııdan bah- ..mr;' ©, niye garib geliyor? In- Eh!a ambalâjı olmaz mıymiş? Bhi Üşüncüğünüz şekilde olmaz. ıe" yaldızı kâğıda sarıb ka- Utuya yerleştirmezler. Fakat " da Lir ambalâjı vardır. Hem Ambalâj okadar fazla cinetir Stymakla bitmez! m'fî_eı.ıı bay okürüm. Siz am- lhk'“ değil misiniz? Şu sırtınız- "llıı kostüm denilen nesne bir alâf sayılmaz mı? » "ldB.y'n karınızın ambalâjı ya- B da sizinki hiç kalır. Öyle İ ipekli rob, yünlü caketten Üa at güzeldir. Hele sokağa ldı'h zaman giydiği mantoyu Ünüzün önüne getirirseniz, bu eabalAjın güzelliğini siz de takdir TSoniz, b x Yolumun üzerinde ellilik bir dm rastladım. Sırtına kalın bir Palta giymiş, gözünü başını bir | Btkı ile sarmıştı. Kendi kendine : K — Tamam, dedim, gribten runmak — için mükemmel bir Ambalâj modeli! Sergiye konul- Muiya değer! » Şık giyinmiş yaşlı bir kadını :.y. benzetirim bilir misiniz? Gü- 'lül:l. kutuya — konulmuş bayat ..":'llı şekerine! — Kutusunu Vi tmek güzel olur, amma ye- Yememeli ! * tok 'lıiııı ambalâja benzetmekte Sinbal kliyam, Fena bir mal iyi ı.l içinde nasıl müşteri bu- Yinmi, Fitkin bir kadın da İyi gi- hmek W'Thılıdı kendini beğen- * “.B'"'l ambalâjı şapka, vücu- Ambalar Pji elbise, —ayakların N ayakkabıdır. alniz birşeyin ambalajı yok, © ağızlarının ! Onlara da ambalaj bulunsaydı. — Bu İ çeneleri biraz du- Pazarola cuzlar dedil, lürsa lerde yine bi PAZAROLA — - MHASAN BEY Hasan B. — Şu hırkanı büsbütün elinden almadan sana rahat ver ON POSTA rmiyeceklerini hâlâ anlayamadın mı? YttrsssesassesesALAALAAAAAELAA: âm karışmasam ben etliye, sütlüye, kuç, Yermesem hem bin bir Uzum bilmem ki bu mezbaha derdleri, dolaşdı. her tarafı, her yeri, ler, pahalanır dediler, Söyledi kim varsa birer birer; hılıy...., kiloyla az olurmuş; 'de de birer hisse bulurmuş! Oyla İyimiş sayıyla halk zararda; a da kimse kalmazmış darda; cuzlamaz iyidir hayır değil; İZ zarardayız hııııkıın bil! > ; " etin artık ne var Yar bize? Kâr ııdıııı*r'ı yahut ki bir zarar! Hasan B. — Demindenberi söyle- diklerimi, anlamadın ha; olacak şey değil, yoksa benim sözlerim de Ana- dolu Ajansının telgraflarına mı - ben- siyor? Yekenerer sereemRAesenesesAsAsLene DeneRr e SesnanaEEmESEESA e Ne Yapalım Hasan B. Taksimde bir apart- man yaptırmıştı. Birinci kat bir odalı idi; ikincl kat iki odalı, üçüncü kat dört odalı, dördüncü kat sekiz odalı. — Bu ne biçim apartman! Dediler. Hasan B. cevab verdi: — Ne yapalım arsalar çok pahalı! Neye Yarar Yaşını saklıyan bir kadından bahsediyorlardı. Hasan B.: — Yaşını saklaması neye ya- rar, dedi, yüzünü saklıyamiyor ki! öğüdlüye. P. O, H.B. Haber Ver Hasan B. hastalarını uzun za- man bekleten doktorun muayene- hanesinde hastabakıcıya söyledi: — Doktora haber ver, eğer beş dakikaya kadar beni odasına e etmezse, iyi olub buradan gideceğim! Ola Bilir Hasan B. e söylediler: — Karın dentze düşdü, bir saattir denizin dibinden çıkamiyor! Hasan B. merak etmedi: — Olabilir, dedi, orada da gevezelik edecek birini bulmuştur. Eskimez Hasan B.e derdi yandı: — Ayakkablarım çok çabuk eskidiler, ne yapayım bilmiyorum Hasan B.? — Bilmiyecek ne var dostum, bir otomobil alırsın, ayakkabların eskimez ! Değişmemiş Birinden bahsediyorlardı: — Karısı ölelidenberi aklıba- gında değil! Dediler Hasan B. güldü: . — Desenize, dedi, hiç değiş- memiş. YeseraAeR A ea ya aA eee aa dS AAA gAAA AAA A RA AT e beses A Saatler Kontrol Edilirken iki damla yağmur yağdı. ah yine —Avrupa trenleri Edirneden bu yana geçemiyecekler. aeterseneekseesensesaseneresesA arramı Onun İçin Hasan B. söylüyordu: - Jimnastik vücud için elzem- dir, jimnastik yapmıyanlar çabuk yıpranırlar, — Ecdadımız İlmnastiğin ne olduğunu bilmezlerdi. — Onun için ya hepsi öldüler. Nasihat (Gene görünmek arzusund. kadın Hasan B.e tesadüf olü.ğd — HaıındK. dedi, dün ço- cuğunuzu gördüm çok be ne k.dg narik.. SO — Öyledir. Bayan, ben ona; yaşlı kadınlara karşı daima nazik davranmasını nasihat ederim. Suyu çok sütü Güğümlerin Belediye SÜD içleri Kırkçeşmeyle doluydu; Halis std bulunmazmış hepsi de Bunları dinlemekten dinleyenler de bıkmış. Süd içer bu ülkede çocuklar hem büyükler; İçerler amma vardır hepsinde de bir keder. Derler ki içtiniz. mi öyle şey ki belirsiz, Ne satanlar bilirler nme de içenler ki biz; uğraşır bu İşi düzeltmiye.. Uğraştığı yaramaz bilmem ki neden, yine? Aynı derd. günden güne hep çoğalır aza'maz, Halledilmer bu iş de nedense bir gün biraz Dileğimiz şudur ki - tadalım süd tadını! Unutalım karışık süd satanın ;dı:’ı-l Kendi Kalbimle Hasan B. tramvay kondoktö- rüne söyledi : — Kurşun kalemin varsa ve: rir misin ? — Vereyim ? Kondoktör kalemi verdi * — Şimdi de numaranı söyle bir kâğıda yazağım ! — Numaramı ne yapacaksınız? — Liranın üstünü on para eksik verdi diye şikâyet edece. ğim ! Bugünlerde Hasan B.ye, dertli derdini anlattı ; — Bu onbeş gün içinde üç amcazademi birden kaybettim. Hasan B. yeisle içini çekti ; — Bugünlerde böyle şeyler herkesin başına geliyor, dedi, ben de üç çşemsiyemi kaybettim ! Sor Şık kadın bir kumaşa baktı; — Bu iyi amma dedi, daha bahalısı yok mu ? Hasan B. tezgâhdarın kulağı- na : — Patronuna sor. Belki hatır için bu kumaşın fiatini de birkaç kuruş artırır. Hayır Hasan B.la karısı bir yün hırka — örüyordu; Hasan B. sordu: — Neresini örüyorsun? — İkinci kolunu! — Birinci kol bitti demek. — Hayır. En evvel — ikinel kolu örmeden başladım! Korktum Hasan B. İn karısı ağladı : — Her gün ağlıyorum da, de« di, bir kere sebebini sormadın * — Korktum ? — Neden ? — Bahalıya malolur diye ! Şurası Hasan B. Bir gencin yazdığı romanı okumuştu: — Romanınız güzel dedi, hakikt hayattan değil! — Meselâ neresi Hasan B.: — İşte, meselâ şurası “ bir dostuna bir mektub yazmış pos taya vermişti. Dostu mektubu ertesi günü aldı,, İŞİ azdı; ııııu;dıı. yok, suluydu, amma, alınmış sassasasasca | karışıkmış, HB