SA YENERUE FUNT G KÖreMRE No 189 Yosmalar Birer Birer Salone Giriyordu Veyahudı — Yozunu sevdiğim paşam oana — dinle. « Vehbinin — ku- lağına:» Yaliniz Bolfes Tasin Beyi barabar alsak, bu şeş beş suratlı sülu gürsuzü arabada — biraksak | | | | | ! olmaz mif... — Musurman — oğlu musurman — durmadan — arkama çimcik Aatıyor. Kizleri yorünce yiyecek bel. Kılavuzların — önden — koşub aralattığı kapıdan içeri girilince, Vehbi, adete uyarak, kudumiyel.k çil kuruşa veya - ikiliği, tavana asılı lâmbaya atıyor, fes sol kaşın Üstüme yılık, ceketi sırtında kar- tal kanad, kollarını sallıya sallıya salona girib baş koltuğa geçiyor, Tahsinle Sezaiyi de yanma çeki- yordu. Elr, bir salona giren, — Kalisperal.. Sefa gelmişsi- nizl., Bonsuvar! diyerek el sıkan yosmalar, ayrı aynm gözden geçi- rilmeğe başlıyordu. Tombul, 32 dişi meydanda, kolu Bolsesin boynuna dolanik, kulağına : — Ağabeyciğim, şu köşedeki mavişin kâfir Allıya biraz andırışı yok mu? diye sorması Üzerine, — Bir araba beygiri olursa bu kadar olur; bem de on kat daha güzeli Vehbiciğim! cevabını alır alınaz, kılavuza Mecidiye toka edilerek — kandili — temennahlar çakdırıla — çakdırıla — savuluyor, muhabbet tutturulub bira kasaları gelib gitmeğe başlıyordu. Haydi —yerli yerine, köyüne... - Yazım saat sonra, kapandığı odadan çatık kaş ve ekşi suratla çıkan Tombul, ötekilerin kapısinı vuruyordu : — Kalkın, giyinin bel.. Gi- diyoraz. Kapıdan çıkar çıkmaz, Tah- sinle Sezaiye diyordu ki : — Vay ölüsü kınalı kahba vay!.. Vay gözbebeğinin kör kan- dili sönesl kaltak vayl. Ulan ya- kından dikkatli baktım. Karının gözleri mavi değil, halis kedi gözü... Öyle kaşar'ânmış düzem- baz ki az kaldı suratı budur diye yumruğu inip ağz.nı burnuna ka- tacaktım.. Yalancıktan göz süzüşü, numara yapışı çakmıyacak enayl miyim? Iki adım gitmeden, hâydi bi- tişiğindeki ev. Orada da ayni hal, hareket.. Yarım saat &onra yine haydi karşısındaki kapı.. Akla eserse, yina konkord- yanın Tokatliyanın, Lüksembur- gün Önü; tekrar Haçiğe, yota, Rafaile müracaat. Vehbi öyle —kelebekleşmişti ki o çiçek senin, bu çiçek benim, Ekseriya, yaklaşırken havalanıyor, bir uğradığı yere bir daha uğra- mıyordu, Tam manasile hercal mi hercai... O günlerde, bir Beyoğlu dö- nüşü, — gece yarısından — sonra Asmalımesçit sokağının nihayetin- de ve Parapalasın karşı — cihetin- de, — köşedeki meşhur — sütçü Tomaya girmiş'erdi. Karınları acıktığı için safra bastıracaklar, Avrupa mataların- dan olup memlekellerinde ıskar- taya çıkmış, İstanbula düşmüş nazen'nlerden belki bir iki ayna- hsına da ras.lamış olacaklardı. Yanlarındaki masada, iki kişiye tesadüf ettiler. İkisi de pişkin hcş, Vübali — kimselerdi. Önlerinde, köylü Pana- Resimll TOMBUL | i I Büyük Milli Roman Sermed Muhtar Alus Yuzan: tereyağa karılmış — yumurta sa- banı, ay firancelâyı bana bana alıştırıyorlar, arada da ceblerin- deki yayvan şişelerden rakı çeki> yorlar, alaylı alaylı konuşuyorlardı. Bu iki ahbab çavuş Vehbinin pek koşuna gitti. Derhal sohbete girişti. Bir masa etrafına toplar- dılar; çabucak — anlaştılar, öpüş tüler. Bunlardan — birinin ise- mi Mabmudaki, ötekinin- ki Hokkabaz Hüsali idi, Adına bakıp ta Mah- mudakiyi Giritli sanma- yaın. Doğma büyüme, soy sopça İstanbullu. Rumcayı çok iyi bildiği, pürüzsüz konuştuğu —için tanmıdık- ları, İsminin sonuna bir (ki) ilâve etmişlerdi. SS lik, geriye doğru yassı kafalı, çiçek bozuğu yüzlü, leylek boylu bir adamdı. Rumcayı bukadar iyi bilmesi- nin de sebebi, ömrünün gününün Beyoğlu çapkınlık — alemlerinde geçmesi, yan sokaklardaki evler- de senelerce pala çalması (di. Vücudca yıprayıp çöktüğü, saçı bıyığı bembeyaz olduğu halde gönlü — kocamıyanlardan, ununu çoktan elediği halde eleği hâlâ asmıyanlardandı. Mahmudakiyi Beyoğlunda ta- nımıyan yoktu. Kim olduğunu, netin mesi olduğunu da — bilen yoktu. Geçmişinden hiç bahsetmez, (bir varmış, bir yokmuş; çevirin o yaprakları!) deyib lifi kapatır, (güa bugün, saat bu saat, dem bu dem!) diye alaya Leğardı. Her halde &dam evlâdı olduğu, elindekini, avcundakini harvurub harman savurduğu, işi içkiye ve derbederliğe vurduğu belli idi. Günahı söyleyenin boynuna, güya delikan'ılığında, ©o zamanki Beyoğlunun en elde bir, deste gül yosmalarından birine tutulmuş, Ana, baba, kardeş, kimse gözüne görünmemiş. Hiç birini dinleme- miş, bhepsini tepmiş; yani tam tabirile, baştan çıkmış. Soy soptan kiml varsa, derdli, acılı, arka arkaya gürlemişler ; Eyüpsultanı boylamışlar. Delikanlı, başıboş kalızca bir kat daha işi azıtmış. Merhumlar- dan kalan malın, mülkün, paranın altından girmiş, Üstünden çıkmış. Eline geçeni © yosmaya deve yaptırmış. Uzatmıyalım, o günden bugüne 20 bu kadar sene geçmiş. Sene bu ; gözünü açıb kapamadan ge- çiyor; — yaş ilerliyor, ömür gi- diyor. Yosma anaçlaşmış, kartlaşmış, nihayet kocamış, kırk beş, ellisine kadar, iskele sancak yalpaladık- tan sonra Yeniçarşıda bir ev açmış ; kadife kaplı kürkül sırta geçirip küşeye oturmuş. Muhabbetin ölmezi, sadakatin eksi'mezi olursa bu kadar olur. Mabmudaki — hâlâ — dildadesinin aşkından — püryan ; yüzünü görmese âdeta karı yaşıyorlar. Biri evin kadın patro- öbürü erkek patronu. Karı koca dedik a, kâfi. Yı- dızlar ne kadar barışık alsa, ara- larından ne derece su sızmasa insan hali bu, birinin Ömrünün yazı varken ötekinin kışı tuta- cağı olur. Elinin körü, körünün M|RASYEI2|va ztf < eli ! ŞehirTiyatfroso Nâbi, aralıktan uzun burnunu — ve Köse Çenesini uzattı tepesi derken, eli kulağında olan hır çıkıverir; maraza patlar, Mahmudaki, böyle — anlarda evden uğratılınca; Beyoğlu sokak« larında seril sefil dolaşıyor; mey- bane, kahve, sütcü köşelerinde, içip duruyor. Nihayet yine barışı» yorlar; biribirlerine kavuşuyorlar. Vehbi, Tomada tesadüf ettiği zamanlar, Mahmudakinin — yine _h:iyla kapı dışarı edilmiş zamanı i Hokkabaz Hüsüye gelince: Buna hokkabaz denilmesinin sebebi, dudağında boru, elinda şakşak, yanında bardak, hokka- bazlık edenlerden olduğu — için değildi. Bu isim tuhaflığına, nek- reliğine binaen de konmamıştı. Kumarın her neviinde, barbut ve kılıçtan tut, poker ve baka- rasına kadar, üstüne yoktu. Kâ- ğid oyununda, istediği kâğdı çek- mede ve karşısındakine vermede, zar — atmada — ise dilediği zarı — şıppadadak — kondürma- da, bokkabaz kâüdar mahir ve ve yankesici kadar eli çabuktu. | Bu lâkabı bu yüzden a!mıştı. | Pazarola -Hasan Bey — kafalı fakat kaşık kadar suratlı, armud sapı gibi boynunun ortasında yumruük — gırtlaklı, — ciliz, üflesen yıkılacak bir adamdı. (Arkası var ) Künbul Gelediyesi — Te vabaşı Şehir Tiyatrosunda Bu akşam saat 20 de İNSANLIK KOMEDİSİ 4 perde Yazan - Balzak K l EBeki Fronsız Üyatrosunda Bu akşam saat 20 de DELİ DOLU Öperet 3 perda Yazanı Ekrem Reşid Boateliyon : Cemal Reşid 22/1/35 Salı akşamı Bir Kavuk Devrlildi, Bir defa için . Hinci nn Bir Gün Kaldı! ——— Bu büyük eser bu sene bir daha İstânbal tarafında gösterilmiyescektir. BiTMEMİŞ SENFONİ Dâhi bestekâr (CHUBERT) in en nefte eserleri - En güzel ve sesi en tatlı san'atkâr MARTHA EGGERTH - dokor - doyulmaz mavza - misilsiz film İki sinema birden oynuyor! — Ayasofya'da F rSr Alemdar SİNEMASI Matineler: 2 1/2 - 5 - Gece 8 1/2 Dansar Kıraı GEORGES RAFT Güzellik ve şıklık kıraliçesi KAROL LOMBARD BOLERO filminde unutulmaz bir eser yaratmışlardır.- N a İ ZUZU; JOSEPHİNE BAKER u. | JOSEPHİNE BAKER: ZUZU tuır. | |. İstanbut Evkaf müdüriyeti Hânları I | Doğeri Pey Akçesi Lira K. Lira K. 107 40 8 06 Bahçekapısında Hobyar mahellesinde Yıldız hamamı sokağında 6/3 sayılı Zahire Borsası Üzer'ndeki külüphana altındaki depo yerinin 29/540 hissesi, Mahmudpaşada Çuhacı hanı Üst katta 24 sayılı odanın 1/4 hissesi. Çengelköyünde ve caddesinde yeni 51, 53, 55 sa- yılı enkaz halinde bulunan hamamın yarı hiascsl Üsküdarda Selmanağa mahallesinde Bülbülde- resi sokağında yeni 120 sayılı dükkânın 3/48 hissesi, Büyük Çarşıda Yorgancılarda Camilihat içeri- sinde 5, 6 sayılı ütücü gediği ile bir odanın 4/24 hissesi, Kumkapıda Muhsine hatun mahallesinde Çifte- gelinler caddesinde eski 37 yeni 47 sayılı tama- mı 33 metro olan arsamın 34/48 hissesl Balıkpazarında Şeyh Mehmed Geylâni mahalle- sinde Arpacılar caddesinde 34, 36 sayılı havasız dükkânın 1/4 h'ssesi, Eskialipaşada Hocaüveys mahallesinde Kireç- hane sokağında eski 36, 38 yeni 38, 40 sayılı tamamı 870, 87 metre terblinde bulunan eskiden bostan şimdi arsanın 2/6 hissesi, Ahiçelebi maballesinde Limoncular caddesinde eski 36 yeni 67 sayılı Üstünde odası bulunan kâgir dükkâünin 3200/3840 hissesi, Yukarida yazılı olan bisseli mallar satılmak Üzere dört hafta müddetle arttırmıya çıkarılmışlır. Ihalesi Şubatın 18 ci Pazartlesi günü saat 15 de yapılacaktır. İstiyenlerin pey akçelerile beraber Mahlülât kalemine gelmeleri. — “247, 292 00 21 90 Üniversite Arttırma ve Eksiltme ve Pazarlık Komisyonundan: 1 — Ünliversite Tıb Fakliltesi teşrih binası elektrik tesisatı 2/2/935 cumartesi günü saat 15 te ihale edilmek Üzere kapalı zarf usulile eksiltmeye konulmuştur. Ihale Üniversite Merkez bina- sında toplanan komisyon tarafından yapılacaktır. 2 — Eksiltmeye girebi'mek için taliplerin Ticaret Odasında mü- seccel, elektrik tesisatile müştag! bir mücssese sahibi ve elektrik mühendisi olması ve iyi netice vermiş bu gibl büyük elektrik tesisatı yapmış olduğuna dair vesika ibraz etmesi lâzımdır. 3 — Yukarıda ismi geçen tesisatın keşif badeli 8950 lira 62 ku- ruşun 96 7,5 muvakkat teminatı olan 671 lira 25 kuruşu ihale günü öğleye kadar Üniversite Muhasebe veznesina yatınb makbuzlarını teklif zarflarına koymaları lâzımdır. Teklif mek- tubları saat 14 € kadar Umumi Kâtibe verilmiş olacaktır. 4 — 1İatekliler bu işe aid dosyaları almak için Muhasebe veznesine 45 kuruş yatırıb makbuzlarını komisyon kâtibine vermeleri lâzımdır. "di, —— istanbul Liman işleri Umum Müdürlüğünden : Mefsuh Liman Şirketinin muamelât ve kabataj kısmı 19 İkinel Kânun 935 tarihinden itibaren Haydar Hanından Galata'da mefsub Rıhtım Şirketi müdüriyet binasına nakledilmiştir. Yeni idarenin bu gübesi ile alâkadar olanların bu tarihten itibaren mezkür mahalle müracaat öylemeleri lâzımdır. Telefan: No. 4.4656 dır. Umum Müdürlük (7093) |