; 14 İkinci kânun — Komşucuğum, çocuklarınızı | swrecessAsAKAAA AAA AAA AA LA L LA KAMA omaA Çocukları — Öy :mlıycı dünyâya getirmek için | hergün mt u a l.ı ji S iği -| K AR veç Jimnastiği K I ................ ea İ M ı[Çoı:uk Aklı inik Ali çok yaramazdı. Bir | aralık —mektebde yaptığı ıyırıî | mazlıklar bini aştı, Birgün müdür minik A'iyi odasına çağırdı, ona Uzun bğylu nasihatler etti: — Evlâdı İ, klkak am, dedi, yaramazlık, İnsanlar içm en kötü teydir. Bazılarını serseri, —bazıla- Tini hırsiz, bazılarını katil yapar, daha küçüksün, büyüyecek- h- Eğer büyüdükten sonra da Yaramazlıklara devam edecek " m?_hi' yerde dikiş —tultura- Meselâ, bir z gün bir şirkete olacaksın. Hastalık gibi .: saplanan bu haylazlığın Mey, işine geç kalacak, git- cakun, Vazifelerine bakmıya- tattukları Tâman seni kolundan I'.!ıylıı gibi alacaklar. Yine 0|lcıh|“ Meselâ bir mühendis n. Sana zengin işler vere- mu?, S.:'İi”'i'"bî:îl:ııq Bu olur ı abanı Sün, daima derslerine “::::î:- D, sınıfı birincili lözmgeliri ıf birincilikle geçmen Minik #ösuyordu. Aü_ önüne bakıyor, idür devametti: #ana söyleyeyim Ali, !ErlıdMl susuyordu, #özünü 'öyledı;en kalkarak son —— Ârtık — seninle - bir daha M"'"'“âtı değil mi?, inik A birdenbi dirı L'Mlldl. hayretl baktı: Bren. * O efendim, latif, Siyorsunuz?. Dedi san eee n ) - Seni haylâz se-i, dolabdan Peçelleri aşırırsın ha ?.. — Değil anneciğim, boyum mü diya bakıyordum l.. * — Haydi, a'yahlar, beyazlar oyununu oynıyalım?. fakat beyaz kim o'acakı?, — Dördümüz yüzümüzü yıkarırz, olur biter.. Peşin Afacanın ba- bası güzel gürek çekerdi. bB.rgün Modaya bir misa frliğe — gittiler, Afacan, annesi, babası bir san- dala binmek is'e- diler, Sandalcite Eıznvlık ederler- en Afacan, san- dalın içini mua- yene etliriyordu. Saatini S0 kuruşa uyştuklarını gö- rünce * Afacan seslendi: — Heyy, baba 50 kuruş peşin vermek — lâzim, sandal su eliyor! Nereden?. Bir çocuk Cin- Mecburiyet Sokatan - bir avaz koptu. Afa- çanla bir çocuk gırtlak - gırtlağa, çamurlar, içinde kavga ediyorlardı. Cingöz başını sak ladı: — Eyvah, an- nenden — kâteği yediğin gündür. Eak pantolonla- rına, — tutulacek yeri kalmamış.. — Şimdi ba- ban sana yenibir pantolon almak mecburiyetinde kalacakl, Afacan, le- tünü temizlerken göze sordu: — Karakola nerden gidilir ? Afacan — elini salladı: — Karşı ye- mişçiye git, bir kaç elmayı cebi- ne indir, oradan.! Ihtiyar kaplan — Ben orman bok'çilerlnl hiç sevmemi!.. - Üzerle- rindeki bekçi elbiseleri hep midemde kalıyor !.. güldü: —Hib,dedi, ya © benimle kavga eden çocuğu gör- sen, muhakkak babası yeni bir çocuk almak mec buriyetinde kala- cakl. NİNNİLER —Ü Yuvarlandım yumak oldum Yumağı dadıma verdim, Dadım bana darı verdi. Ben darıyı kuşa verdim. Kuşlar bana| kanad verdi. Ben kanadı göğe verdim. Gökler bana yağmur verdi. Ben yağmuru yere verdim, Sapiyeie D — — eee Ata Sözleri Ata Sözleri Her- ağacın * meyvası olmaz. Her çok ar- H dan olur. Çok - yaşıyan » değil, çok gezen Mal ile insan bilir. lasan olmaz. * * Her işin başı Kestirme gi- sağlıktır. — * den çok dolaşır. ğ Kendin dd endinden bü- | bir y::uı v::dır. yüğlııııı el kak 'mal.. * ; — Ah hemşire, zamane çocukları çok değişti. Bak b Z Yetim — malı £ Şi a enim — şu b Tek, * Baylaza.. Biz eskiden tren yolunu - gözleyib, bir tren beklerks Olcumadan bil- Ka gaa l di hep havada tayyare anyorlar . erken ONİaT / giz, — gezmeden — Hey bakın çoçuklar: Bir denizaltı gemisi |.. NİNNİLER -—-2- Ş Yerler bana çimen verdi, Ben çimeni köça verdim. Koçlar bana kuzu verdi. Ben kutuyu Beye verdim, Bey de buün katır verdi. Bindim katır beline, Gittim Ürumeline, Urumeli taşlıca..: — Ne o, boastandaki salataları yemedin mi ? — Yemedim.. Muntazam eki- memiş, İştiham kesildi.. Uğursuzluk Gökler, bulutlar, dağlar, ova- lardan çok daha uzak, eski yıllar içinde çoook eski çağlarda ba- harlar, güzler görmüş bir ülke vardı. Bu ülkede insanlar, hep gülerler, 'şarkılar söylerler, ge- celeri çıra ışıkları altına toplana- rak oyunlar oynarlardı. O çağlardı ne fenalık, ne kıskançlık, ne ök dürmek, ne de çalmak vardı. Bir gün sırtında ipek elbiseleri, boynunda inciler, pırlantalar, ba- şında altın bir taçla, güzel blr kadın göründü ve meydanlığın ortasında durdu. Elindeki büyük #ltın deyneği Üç defa yere vurdu: — Heyyy, bu ülkede kimse- ler yok mu? Diye bağırdı. Sonra sırtındaki torbayı ya- vaşca yere indirerek devam etti: — Heyy, güzel kızlar, güzel kadınlar, güzel erkekler!.. Size altınlar, gümüşler, pırlantalar, in- ciler getirdim. Küpeler, bilezikler gerdanlıklar — getirdim. Paralar, altın kemerler getirdim. Haydi, gelin, bunları size vereceğim. Ve bütün — torbadakileri îe: serpti. Ülke kızları ülke erke lerip:u yurıl pnrııl y;lllllıl( I.!:r."' örünce ular. Herkes e Şindın ıığ:,d'ı' Büyükler bağıı- sorlardı: "Gitmeyin, gitmeyinl.., akat kimse dinlemiyordu. Böy- lece- hepsi, bu parlak şeyleri kapışıyordu. Fakat o ipek elbk seli kadın, hpııllâl:n b'?" yar omurdanıyordu: hhgrY':ln: dur, butynn bunlara karşılık bana kalbini, vicadanı vereceksin? Ve hepsi de veriyorlardı. Böylece o ülkede kıskançlık, hırsızlık, öldürmek ve uğursuzluk hüküm #ürmeye başladı. | Suna Yeşim. . çok akıllı imiş !. gezgin olmaz, — Eyvah desene ki, sen de büyüyürce abdallaşacaksın | —