,6 wı ; __ı I Dünya Hüâdiseteri Dullar Memleketi... Sıcak memleketlerin, bilhassa Hindistanın erkek ahalisi kadın- T lı:ıı_ niıllîetle has- talığa karşı son 90N | derece az muk Dul Var | yemetlidir. ü barla erkekler genç yaşta ölür- ler ve kadınlar, sürü sürü dul kalırlar. Denitebilirki İngiliz Hin- distanı, — adeta, — bir — dullar memleketidir, Çünkü, bugün için bu memlekette mevcut dul ka- dın adedi yirmi milyondan fazla- dır. Bunların 400 bini ise henüz yirmi beş yaşma bile ayak bas- mamışlardır. Bu ölümler, bilhassa kıtlık senelerinde ve istilâi has- talıklar vukuunda kaydolunuyor. Hintlinin şeamete kat'i surette iti- kat etmesi ve kaza ve kadere şaş- maz bir emniyetle inanması onun mukavemetini kıran başlıca ami- dir. Hasta bir Hintli, meselâ. bir Avrupalı gibi hastalığa karşı koy- mak cesaretini nefsinde bulma- maktadır. Ölümü âdeta bekle- mekte, eğer gelecek - olursa bi- raz da memnuniyet duymaktadır. * ırtasiyecilik bir yerin değil, K bu :.u.rd.ı hemen her ye- ne gelmiştir. Za- m man ile değişmesi icap eden ihtiyaçlar, tıpkı eski şekil ve surette telakki edildiği içindir ki garip vaziyetler busule geliyor. Meselâ — Fransanın bir Drom vilâyeti vardır. Bu vilâyet 'anda ,için eski ve büyük bir şato ha- pisbane olarak kullanılıyor. Fa- » kat zaman ile bu vilâyette vuku- at son derece azalmış ve koda şatonun kala kala ancak bir tek misafiri kalmıştır. Bu bir tek mah- pus için hapishanede bir başgar- diyan, daktilo — vazifesi gören başgardiyanın karısı, bir doktor, bir papas ve beş tane de gardi- yan vardır. Hapishanenin idare kadrosu tamam olduğu için elde- ki nizamnamenin idare kadrosu tamam olduğu için eldeki nizam- name mucibince müesseseye lâ- zım olan odun ve kömürü de tamam almak icap eylemiştir. O süretle ki bir tek mahpus, şimdi, Fransız hükümetine, sene- de binlerce Hiraya mal oluyor. Bu tasarruf asrında bu mirasye- diliğe ne buyrulur?. x* ir erkekle beraber İ Brçka bir Ka b a 'e | zaya — uğryacak olur. ve tehlike önünde erkek ka- baş göstermiş, genç kız yürüye- miyecek bir hale gelmiş, deli- kanlı canını alıp kurtarmış. Genç kız da olduğu yerde kalmış. Ertesi gün cesedini bulmuşlar. Mahkeme işte bu noktadan genç adamı mes'ul görmüş ve hapise mahküm etmiştir. Çünkü onu, genç - kızın E töba l»rblınılvı h"ımı Bu iti- | |Gecelerı Bir Soğuk Oluyor, Bir Soguk Oluyor Ki, Haftaya İstanbulg_inecegız.. SON- POSTA Sagf' iyelerden Göç ... - n çeram Mavnada Eşyalarla Göelen İhtiyar Bir Kadın Söylüyor: — Deniz Korkusundan Hadesim Koyuverildi Ayol!.. Sayfiyelerden göç başladı.. Sık sık rast geldiğim, eş dost boyunlarını bükerek şikâyet edi- yorlar: — Borca, barca girip, bu sene sayf.yeye gidelim dedik.. Za- ten yaz da geç geldi. Havalar geç ısındı.. biz yazın uzayacağını bek- lerken, daha eylül ayında, ortalık kânunusaniye döndü. Geceleri bir soğuk oluyor, bir soğuk oluyor ki, sorma... Handise, mangâl yaka- sımız geliyor.. çoluk çocuk rahat lımyor. etrafın kayıkçı ve hımıl güruhundar canlı kanlı bir alâka uyanıyordu.. Aradan şöyle, bir çeyrek saat kadar geçti.. kızlar kâh ellerini, kâh mendillerini sallıyarak, tepe- leme eşya yüklü, kayıktaki, siyah mantolu kadını selâmlıyor, bağı- rışıyorlarldı.. Nihayet mavna rıhlımın bir kenarına yanaştı. Kızlardan biri, eşya yığınları üstünde alı al, mo- yıhtıma — çıkarılması için — emir verir Wwermez, etrafı bir sürü hamal kapladı... Eşyalar kendi malları imiş gibi derhal yüklen- miye — çalıştılar. — hammefendi durur mu?.. — Çekin bakayım elinizi.. ne oluyor ayol?. Biz sayfiyeden geli- yoruz.. uşak — dururken, birde hamal parası mı verelim?, çekilin şurdan!. Aaa üstüme iylik nğlık._ bir yaşıma daha girdim.. — AÂnneanne, — ağabeymin Sayfiyelerimizin iki Aşinası : Şirketi Hagriye ve Akay vaparları durmuyorlar.. ille İstanbula inelim diye tutturdular.. he yapalım, bir aylık kirayı da feda ederek, bu hafta taşınmaya karar verdik diyorlar. Sayfiyeye gidenlere soruyorum: — Bari rahatınız nasıl? — Rahat ne gezer, diyorlar.. sayfiyenin tadını çıkaranlar, ço- luk çocuk, hısım akraba.. birkere geldiler mi sabahtan akşama ka- dar kâh uyuyor, kâh kıra, bağa, bahçelere çıkıyorlar.. sen sabahın saat 8 inde kalk, vapuru kaçır- mıyayım diye iki lokma birşey tıkınmadan, köşklü gibi iskeleye kadar koş, terle, yorul, eril, çiğnen.. daireye, şirkete kan ter içinde yetiş.. ekseriya geç kaldın mı, amirlerde surat bir karış.. akşama kadar çalıştıktan sonra, haydi yine vapura.. — çoluğun, karmın, kız. kardeşlerin sıkı sıkı tenbih ettiklerini al, yüklen.. gel yine erile sıkıla yola çık., Vallahi her akşam pestil gibi yatağa seriliyorum.. bazen kam- mın çıkıştığı da - oluyor.. halsizli- gime, bitikliğime bakıyor da: — Yemin ederim ki sen bana ihanet ediyorsun! diye ter ter tepiniyor.. doğrusu bu bizim çek- tiğimiz şey sayfiye derdi değil, cehennem azabı.. » Evvelki gün yolum düştü, Sirkeci rıhtımına - gitmiş - bulun: dum.. yanı başımda üç genç, gü- zel ve taze kadın da vardı.. ikide birde ellerini — sallyarak, denize bakıp bakıp gülüyorlardı.. dikkat ettim, ta uzaktan tepeleme - eşya yüklü, koca bir mavna geliyordu. Kızlardan biri fıkır fıkır kaynadı; — Bayılırım, dedi.. annean- nem koca deniz ortasında kim- bilir neler yapmıştır?.. Hele gel- sin de, biraz takılalım.. Sarışın kadin dayanamadı: — Allah aşkma ilişme, Kâ- miran, dedi.. ağzım açarsa, mut- laka rezil ohuruz.. beyaz ipek fis- ÖERE LA [Iıığııdı. DEğlü ru morlu bakışan, ihtiyar kadına — Anneanne, — nasıl rabat geldin mi? ğ Kadın bir türlü oynaşamıyor, soğuk su içine sokulmuş gibi kaskatı — duruyordu. Mavnacılar- dan biri hanımın elinden tuttu. Eşya denkleri üzerinden atlata at- lata rıhtıma kadar getirdi. İhtiyar kadın Soluğu taş rıhtımda almca birdenbire eteklerini toplayarak çömeldi: — Oh rabbimin cilvelerine kurban ölsunlar.. Gelene kadar adeta, hacı şerif yolunu tesbihle- dim. Kaç defa dedim: Beni de- nize bindirmeyin... Dinlemezsiniz- niz ki.. Bu ihtiyar halimde takat kalır mı?.. Ohhhh, ammaaan!... Ayol sevabınıza bir bardak su bulun.. Kızlar etrafta gerinen seyyar suculardan birini çağırdılar. İhti- yar hanım tepesini avucile ka- payarak | kanakana iki bardak su içti: — Hınaırlar sizi, bana ahret cezasını çektirdiniz... Üzerinize temizlik.. yestehledim de.. Hade- sim koyverildi ayol. İkindiyi de kaçırdım... Kııhr katıla katıla gülüyor, ikide Gi lamal! ti- '.ukı&ıâ:ı:mıcıyı fena halde kizmış: — Ayol, bu ne biçim kaptan böyle.. Kalamıştan kalk, karşıya geç.. ne imiş o yol?.. Birde bak- tım ki, herif bizi Üsküdara gö- türüyor. — Ayol, e dedim.. yolunu mu yçışı:'lel:ıî Dedim.. sen bilmezsin canım. Dedi. Akın- tıya karşı geleceğiz.. sen karışma, dedi. Tövbe yarabbi töybe.. bu yaştan sonra aklıma neler gel- medi.. bu çam devirmesi herif, eşyalarla birlikte beni de kaçın- yor, dedim.. — gülmeyin - kızlar, ehhh.. dünya hali bu.. olmaz, olmaz!.. : » tenis raketini unutmadınız. değil mi?.. — Baksana oğlum.. o kuş kafesini kucağına al., yavracuğun denizden gözü kararır, hastalanır. Önüne baksana ayol.. denize dü- şeceksin. Hadi sen boğuldun.. kanaryamı da boğarsan, ahrette beş parmağım ensende kalhır.. getir onu bana.. hah... — Anneanne!.. Benim komo- dine bir şey oldu mu?.. — Aaa, ne olacakmış kızım.. ben üstüne oturmuştum., sıcaktan bile çatlamamıştır... — Valde hanum, ha sen aya- ğgınla basmişsun bu sepetin ba- şuna.. varsa bizde kabahat, o vakat ha bana didündü, dime- dündü, deme.. — A ayol kim basmiş sırça takımının sepetine.. Eyvahlar ol- sun, canım Kütahya vazoları da mi gitti, kırıldı?.. * Eşyalar yüvaş yavaş rıhtıma dökülmüştü, Genç irisi bir uşakla hademe kılıklı bir adam, cadde- deki arabaya eşya taşıdıkça rıhtım hamalları sinirleniyor, kötü kötü homurdanıyorlardı. İhtiyar hammendi, — etrafını sraran genç kadınlara dert yandı; — Tövbeler olsun bir daha, dedi, Sayfiye mi ?.. Allah düş- manıma vermesin.. — Sen de hep böyle söyler- sin anneannc.. Yaz gelince yine sayfiyedesin amma.. —A ayok. Tu tu tu tul.. Kim söylermiş öyle ?.. Gelecek sene Karşıyakaya bir adım atar- sam, adım yalancı çıksın !.. Ayol Musa peygamber böyle göç görmemiştir. Rabbim hava- ları da bir tuhaf eyledi.. Çoluk, çocuğa söz dinletmek kabil mi ?. İle de ille gazinoya gidelim, diye tutturayorlar.. Masraf bir taraftan, soğuk alma, hastalanma bir ta- raftan.. Paşalar da bu sene İs- TEhetle , Adapazarında Karanlık ; Bir Mahalle Adapazarı belediyesi, nedense Hasırcılar mahallesi sokakların- daki tenvirata hiç ehemmiyet vermiyor.. Bütün — sokaklarımız geceleyin zifiri karanlık — içinde — kalıyor. Çoluk çocuk korkudan — dışarı çıkamıyor.. Biz, bütün Ha- ! sırcılar mahallesi halkı, gaz lâm- bası yakılmasına bile razıyız. Acaba belediye bizi bu dertten ne zaman kurtaracak, soruyoruz. — | Adapazar: Humlır mab vi | arşı tütün Layri Patlak Bir Lılım Kapatıla- maz Mı? | Karilerilerimizden biri, Orta- köyde Yenimahallede Üçyıldız — sokağında lâğamı patlamış bir — evden — şikâyet etmektedir. O ğ civarda gön geçtikçe artan ti'o bu lâğam vasitasile bir kat daha salgınlaşabilir. Belediyenin ve di- ğer makamların şiddetle nazarı dikkatini celbederiz. Cevaplarımız Davutpaşa iskelesinde Çiltehamam- larda Reşadiyeli Behzat oğlu Mehmet Çavuşa: Her halde yanlış bir mahke- meye müracaat ettiniz. Hemen yeni bir dava ikame ediniz. Yal- nız cürmün müruüru zamana uğra- maması için biraz istical ediniz. Fih * | Bakırköyünde merhum Niyazi Be- yin kardeşi Remeli Osman Fehmi — Mevzubahsettiğiniz yangın meselesile sizin hiçbir alâkanız yoktur. Kuzguncukta Resneli Os- man Bey başka bir zattir efendim. Ka ae İ RAR İ zahir.. O fettan oğlu nam alıp, nam saldı.. Elâlemin kümesıme horozluk etmek ister.. t — Anmne anne sus, duyacaklar. $ — Ayol, ta Kalamıştan bura- İ ya kadar sustum.. hadesim ko- ) yüverildi., sesim çıkmadı., bir — | de buradamı susayım?.. a, hiç KI dayanamam.. iki ortamdan çal- vi larım.. ';J — Eşyaların hepsini topladı. — | mız değil mi anneanne?... - Elbette ya, elbette... Dizlerime ağrı indi. Mutlaka yatağa düş- K rim konağı gördünüzmü?, Temiz- — — lemişler mi?. 4" — Temizlemişler anne anne?. —— | — Rabbimin her mevsimi yür — — zeldir amma, kışına dayanamam.. — — pek - severim.. ille karlı, — buzlu — Mı&ı başında kestane iR “bayılırım.. ; Bu' sırada çam devirmesi — <i uşak yaklaştı: — Eşyaları arabalara duk, hanımefendi.. biz gi — Oldu mu?. birşey bınkll' ” dınız ya?.. Hadi gidin.. amma; Osman.. dikkat et, mukkayyet 0: eşyanm bir parçası kaybolursa, aylığından keserim.. ona göre gözünü dört aç.. haydi. İhtiyar Hanım efendi gururla öne doğru yürüdü: z H'r:ydym kızlari. Yürüyün-. ne derlerse desinler.. canım Ka mofile binmek istedi.. bur_ıül Si Fatihe, e hatar üZD <e ppit b el t el Di