”* Lutfullah Beyi Ta İTTİHAT v TERAKKİ — Her hakkı mahfuzdur. — Tefrika No. 44 Nasıl doğda?.. SON POSTA Nasıl Yaşadı ?.. Nasıl Öldü?., rassut Etmek Üzere Köstence'ye Bir Adam Gönderildi Lutfullah Bey, bu senedi yaz- dıktan sonra, defaatle okudu. Ve sonra tekrar kalemi eline ala- rak dördüncü satırdaki ( hidi- vi ekremiden iki bin beş yüz frank ) Ookelimelerinin (arasına bir de ( karzen ) kelimesini ilâve etti. Bu kelimeyi ilâve et- mekle, günün birinde kendi hay- siyet ve şerefini kurtarabileceğini zannediyordu. ( Prnes Lütfullah Beyin kendi el yazısı olan bu senedin kılişesi, vesaik meyanında dercedilmiştir. Dikkat buyrulursa, ( karzen ) kelimesinin sonradan ilâve edildiği vazıhan görülür. ) Prens Lütfullah Bey bu senedi verdi. Hıdivden de (iki bin beş yüz frank) ı aldı, Fakat sözünde durmadı. Hatta bir müddet, mey- dana bile çıkmadı. Aradan bir hayli zaman geçtikten sonra, artık sefalete dayanamadı. O tarihte ( Paris'te, OFurKrua sokağında 19 numarada sakin M. Andre dö Lüsak) isminde bir adamın tevassut ve kefaletile (M. Omber Natal ) dan (dört bin iki yüz frank ) aldı, Paris'ten İstanbul'a kaçtı, ( Kaçtı. ) diyoruz. o Çünki Latfullah Bey, bu parayı başka bir maksada sarfolunmak üzere almıştı. Halbuki asıl maksadının (İstanbul seyahati ) olduğu biraz sonra anlaşıldı. Fakat çok ga- riptir ki bu seyahat te, tabil bir “ yolculuk © olmamıştı. Çünki bu yolculuktan birkaç gön evvel, Paris'ten Abdülhamide bir mek- tup gönderilmiş: JElyevm, Pariste mukim mer- bum damat Mabmut Paşa zade Prens Lütfullah Bey birkaç güne | kadar buradan gizlice hareket edecek ve Köstence tarikile gir- lice İstanbula girecektir. Bu es- | nada Lütfullah Bey kendisini ta- nıtmamak için bir takma sakal kullanacağı gibi Köstencede de (Grand otel) de misafir kalacak- tır. Maksadı her nekadar meçhul ise de, buradaki komiteden İstan | buldaki komiteye baz: şifahi ta- limat getireceği ve bazı zevat ile de gizlice görüşeceği zannolun- | maktadır...) Diye bir jurnal verilmişti. Hal- | buki bu jurnalı gönderen, bizzat Lütfullah Bey, bu jurnalı ya up İstanbula gönderdikten son ra, bir kaç günü daha Pariste geçirdi. Ve sonra Köstenceye azimet etti... Abdülhamit, jurnalı alir almaz, Lütfullğk Beyi taras- sut etmek Üzere oKöstenceye adam göndermiş; ve İstanbulda da tertibat aldırmıştı... Lütfullah B. Köstenceya tâbil bir surette geldi. Gönderdiği jurnal üzerine bu- radan itibaren takip edileceğine #mindi. Netekim otele girer girmez, salonda iki adamın kendisini tanı- dıklarını hissetti. Fakat, bunlara karşı lâkayt davrandı. Otel di- ” rektörü vastasile İstanbula vapur bileti aldırdı. Ertesi gün (Romanya) vapu- | İ İ runa atladı. Kendisini takip edenleri hiç görmemiş gibi ha- b lâkayt görünmiye çalışı- | sına karıştı. | i yordu. Vapur Boğazdan girer girmez, güya tanınmamak için | tımına yamaşılınca da, çenesine kamarasına kapandı, Galata rıh- | bir sakal taktı. Yolcuların ara- Sureti mahsusada talimat almış olan pasaport ve polis memurlarının önünden bilâ mania geçerek rıhtımda bir araba aramıya başladı, O esnada da yakalandı. Prens Lütfullah Beyin plânı, buraya kadar tamamen düşündü- gü gibi zühur etmişti oFakat bundan sonrası, tasavvurlarına uymadı. O, yakalanır yakalanmaz, Yıldıza götürüleceğini orada sor- guya çekileceğini kuvvetle ümit ediyor ve işte bu esnadadAbdül hamilten birçok şeyler koparabi- leceğini tahmin eyliyordu. Çün- kü, böyle (o düşünmeseydi, bu şekilde İstanbula gireceğini bizzat İstanbul Befediyesi Bu akşam saat 21,30da | Herkes ( Sarı Zeybek ) operetini mutaka görmelidir. ISTANBUL RADYOSLU HANIMLAR HEYETİ İNCİ Hanımlar vw ARKADAŞLARI 3 İkinei Kânun 933 Çarşamba akşamı MAJIK SiNEMASINDA Yer erin x' evvelden tedarik ediniz. reket ediyor, mümkün olduğu net cemi salaş 1 Şülat | tarihinlen iti n suretle, gelmi- yenierin kayı necek ve yof- lerine o yen müracaat edenler | hametsiz ve yırtıcı hayvanların hü- kümran olduğu vah'i bir memleket. Bu Çarşamla akş: © 'an itibaren OPERA'da irsesine başlanacak müh ç Fransızca sörlü bir film. sinemaları; KARIM Rejisör: Ertuğrul Muhsin Musiki: Muhlis Sabahattin | kisminin devan eneressasnananansa ser esrusasasrı re erusunasaramasanssamesaraseyansumerssnsnsi esemenemenaman 25 Kânunusani bu Çarşamba akşamı MELEKve ELRAMRA İpekfilm studyolarında ve Moda, Suadiye plâjlarında Büyükada'da çevrilmiş ikinci Türkçe sözlü ve şarkılı BENİ ALDATIRSA Büyük operetini takdim edeceklerdir. Lütfen yerlerin evvelden temin edilmesi rica olunur. Abdülhamide haber © vermezdi. Fakat, bütün bu ümit ve tahmin- leri boşa gitti Kendisini tevkif | edenler evvelâ közrü başındaki (Aziziye) karakoluna götürdüler. Orada bir müddet beklettiler. Ve sonra rhtımda (o bekliyen bir istimbota bindirdiler. doğruca valdesinin (köşküne sevkettiler... Seniha sultan, oğ- lunu bekliyordu. Ana ile oğlun karşılaşması, bir hayli firaklı oldu. (Arkası var ) Muhabere: Üsküdarda (Mehmet Enver ) im- zalı mektup & ns * muhterem beyefendi! Mektubunuzda izah buyur- duğunuz noktaya tamamen riayet etmek hususunda biz de sizin kadar mhteasnbiz. Fakat işaret buyurulan noktayı tevlit eden hâdise © kadar feci olmuştur ki, o kelimeler bile çok hafiftir. Alâkanıza teşekkör ler ederiz. » Müharrir - TAKVİM Güt PAZARTESİ — Asabi Rumt 25 « Ramatan 1351 (0 * 2nci Künun “1345 Vakit | Ezani'vasatı | Vakit (Ezani İvasatt Güneş! 2 OTİZ. 2) YAkşam|12—( 1713 Male el Yatar |1 36) 1848 Hatmdi 19 45 (16 S8) İmsak ! 12 23) 536 “> RAD) 23 Kânunusani Pazartesi İstanbul — 1200 metre ) İB Ve- din Rıza Hanım; 18,45 Orkestra, 19,35 Fransızca ders ( müptedilere mahsus ), 20 Yasari Asım Boy, 2050 Safiye Ha- nım ve arkadaşları, 2i,d) Orkestra, ajans ve borsa haberi, saat ayarı, 32,30 Darüttalim. —— — Himaysi Etfaj Kongresi Himayei Etfal Kadıköy Şubes'ndan: Şubemizin. senelik kongresi 25/1/933 akşamı saat sekizde 'C. H.F, kaza merkezinde icra kılın. 8. —— Lisan Dersleri Istanbul Halkevi Reisiğinden: Li- san kurslarımıza o Yazlanlardan bi etmedikleri tetki A'ınacaktır. ALMANAĞI çıktı. Her kitapçıda bulunur. Fiat 1 Hirmlir Mümessilleri: Behzat - Bedia - Feriha Tevfik - Halide - Vasfı Rıza - Hazım - Gelip-E, Behzat - R. Kemal Vesaire,. Kasım | | sı 23-İkinci KANUN933 77 İ dikleri sözleri aşağıxi sa Istanbul'u Rus'lara Kim Vadetmişti? Büyük Harbin Esrar Ve İntrika Dolu Bir Safhası ( Baştarafı 1 inci sayfada ) kararını koparmak istemek mak» sadım takip ediyordu. Kendisine şu cevabı verdim Çok müteessifim ki, hüküme- tiniz, görünüşe göre bir azda fazla acele ederek böyle bir vaitte bulunmuştur, Fakat bugün, Rus Ordusunun cepbe boyunda bir ric'at hare- keti yapması, Rus milliyetperver- lik ceryanını fazla kuvvetlendir- miştir. Bütün Rusyanın gözü İs- tanbuldadır. Sözümüzden dönmek için böyle bir zaman çok fena intihap edilmiş olur. * 6 Teşrinievvel... Rus hükümeti Türkiye ve şark memleketlerile iltisk peyda etmek için ilerliyen Almanlara karşı tek bir Rus neferi bile göndermek istememektedir. Fransız kabinesi içtima halinde- dir ve Rusyanın bu tarzı bareke- tinden son derece müteessir ok muştur. Nazırlar heyecan içinde- dirler. Bu münasebetle Rusyaya müracaat ederek kendisini vazi- feya davet etmesi teklif olunan Hariciye Nazırı Delkasse her ne- dense bunu yapmak istememiş, kabinenin ittifakı ile bu iş, M. Puvankare'ye havale olunmuştur. M. Puvankare, mektubunu, Fransa'nın (Rusya Sefiri M. Paleoloğa (o gönderecek, o da bunu, Rus hükümetine verecektir. Bu mektupta şu satırlar vardı: “Rusyanın Trakyaya (asker çıkararak (Balkanların Özerine yürüyen Almanlara karşı hareke- te geçmek istememesi tahakkuk ederse, bu, Rusyanın ihdas ettiği fena bir vaziyet olur. Rusyanın İstanbul hakkında elde ettiği valt birkaç aydanberi, Balkanlar me- selesi Gzerinde çok ağır bir tesir yapıyor. Bunun neticesi şudur ki Romanya (tereddüt / içindedir, Bulgar Kıralı Ferdinand itilâf devletlerine karşı hasmâne bir vaziyet almıştır; Almanlar ise, Yunan Kıralı Kostantini hergün bir parça daha fazla tesirleri altına alıyorlar. İngiltere tarafından Çanakka- leye bir sefer tertip edildiği za- man, Fransa bükümeti, müttefiki Rusya hesabına İstanbulu fethet- mek için bu sefere iştirak etmiş, Rusyanın da, Karadeniz yolile asker göndereceği va'dına inan- mış bulunuyordu. Halbuki Rus yanm Bulgaristana verdiği Olti- matomun ferdasında, sırbistana yapılacak yardımın bütün yükü İngiltere ile Fransanın Üzerine kalıyor. , * Bu mektubu, Fransız Hariciye Nazırı Delkasse'nin yazması İd- zımgelirken, Rus Çarma bir nevi ültimatom (edası taşıyan bu mes'uliyeti ağır mektubun tanzi- mini niçin Reisicümhur M. Pww- vankare'ye bırakmıştı? ve mubtevasının şeklini ağır bulmuş ve Rusya'ya karşı, mütemadiyen Binabal va'dinden babsedilmesini samim! duyguları- na muhalif telâkki etmiştir. * Şimdi teşrinisaninin altısında- yız. Günlerden bir cumadır. Frao- sânın Londra Sefiri Pol Kambon, alelâcele İngiltereden Parise ger miş ve Puvankare'yi (bularak kendisine şu sözleri söylemiştir * “Vallahi İstanbulun Rusya'ya nasıl vadedildiğini bir türlü anlı- yamadım. Filvaki bir gün, İngiliz Kıralı Beşinci de sara- yında davetlisi ai Rus Sefiri Kont Benkendrofa : — İstanbul mu? Er geç Rur ya'nın eline gi olan bir şehir! Dediğini kat'i surette öğ- rendim. Fakat bol bir öğle yemeğin- den sonra bir kıral ağzımdan çıkan böyle bir sözün bir taab- hüt manası olamıyacaği gibi İn- giliz kıralının, şahsen, böyle bir valtte bulunmıya salahiyeti de yoktu. Bunun üzerine M. Puvankare İngiliz hariciye nazırı Sir Edvar Greye müracaat etti ve şu ceva- bı “İstanbul hakkında, biz, siz- den sonra taahhüt altına girdik. Siz 5 martta, biz de ayın oniki- sinde bağlandık. ,, Bunun © üzerine (o Puvankare Şaşırıyor. ve şu sözleri söylüyor: “Bu ne esrarengiz il Kai buki ne ben, nede kabine reisi Vivyani böyle bir anlaşma yapmadık. Bu takdirde, ne bana, me de hükümete haber vermeden bu işi Delkassenin yapmış olması lâzımgeliyor. Ortada bir vait bulunmasına rağmen İstanbulun Ruslara kimin tarafından peşkeş çekildiğini ne Fransa, ne e» bilmiyorlar. Halbuki gerek muharebenin hedefleri ve gerek sulh Tm ransının mesaisi üzerinde bu taşınması müşkül bir ağırlık göl mütemadiyen (o çökmekten kalmamıştır. (Aran var) mama ME Ecza Fiatlarındaki Pahalılığın Sebebi Medir ? ( Baştaratı 1 inci sayfada ) tırlarda toplu bir şekilde okumak müm- köndür. Eczacılar diyorlar ki: “— Ecza er İK MR olduğu şeklindeki iddiğlara lış denilemez. Fakat pahalılığı bütün eczalara teşmil etmek doğru değildir. Çünkü ecza denildiği zaman iki şey düşünmek lâzımdır. Biri Avrupadan gelen tıbbi müs- tahzerat, yani hazır ilâçlar, diğeri de alelâde ilâçlardır. Hariçten gelen hazır ilâçlar için yözde 25 den yüzde 40 a kadar gümrük resmi verilmekte- dir. Ayrıca bazı ecnebi firmaları esasen pahalıdır. Fakat eczaha- | nelerde reçete Üzerine yapılan ilâçların fiatlerinde pahalılık yok- tur. Yalnız bu gibi ilâçların flatl Üzerine semtin uzaklık veya ya" kınlığına göre ufak bir masraf ilâve, edilmektedir. Şunu da söy- | lemek “lâzımdır ki Avrupadan gelen hazır ilâçlar: ucuzlatmak mümkün ve çok kolaydır. Bu da ancak yerli müstahzarat kullan- mak suretile olur. Çünkü doktorlar reçetelere hazır ilâç yazacakları yerde bunla- rın terkiplerini yazacak olurlarsa ecza fiatleri hayret edilecek de- recede ucurliyacaktır. Demek ki bu hususta en mühim vazife dok- torlara yüklenmektedir. e Etibba Odası ciddi surette harekete geç- meli, reçetelere yerli müstahra- rat yazılmasını temin etmelidir. Bu suretle hem halk reçetesini ucuz yaptırır, hemde her sene bu yüzden harice giden para memlekette kalır.,, Diğer taraftan verilen malö- mata göre eczacılar yerli müstah- zarat kullanılması için esaslı su- rette teşebbüs ve faaliyete ge çeceklerdir. j Si özek