kaş sna Elif Naci söyledi. kendisine sorunuz: 1 > Atölyeme gece hırsız gir- Yastığım bütün tabloları OYevelerinden çıkarmış... > Tabloları almış gitmiş mi?., Bia, eyi Çerçeveleri almış, | Sür'at İ haiz Kızmız, bahçenizin duvarını İ deni eden amele ile adeta iki hi gibi konuşuyorlar. (A, Evet eskidenberi biribir- ii“ i tanırlar da, o duvarı tamire a zaman kızım daha doğ- / Konserde | mad veriyordu. Mask l mea kararınca birşeyler Myorlardı. Herkes çalınan par- alkışladığı balde orta yaşlı N w ?at kat'iyyen oralı olmuyordu. > Beyefendi, siz meden hiç erd? Bu bareketi NA çek ” u eti- A >> Olabilir.. Fakat ne yapayım, Dale tekrar çalmıya baş- : Zamar günlerce ağlıyay. Ve“ Ay Yanlar aralarında O konuşu- Yaa san bir turna kuşunu tali tim, Nişan aldım, tetiği asil bir tavşan vurulmuştu. . Anlamadım!. Ye, Anlaşılmıyacak bir şey May”, Dişan alırken iyi dikkat İ Ke İm © tüfenğin © namlusu N Sağı kaymışl,, Yaş yiz karınızdan yirmi yaş daha on çgösteriyorsunuz... i Ka Doğ, fakat bunu sakın © söylemeyin! Karniz sizin yaşlı oldu- — pa Miyor mu da? dan Karer, fakat o kendisin N Yaş daha fazla göst e ka > la göster- ii Mağa, saran çok acıklı bir kitap veriniz. Oku. mta ietiyeceğim del. Sebep İki mektep talebesi coğ- rafiyaya çalışıyorlardı, biri sordu: — Mademki bütün ne hirlerin suları denize dö- külüyor, neden denizler gitgide daha fazla büyü- miyor. Öteki biraz düşündü: — Sebebini buldum, de- di, denizde birçok sünger var, onlar içiyordur. Beraet Maznun mahkemede be- raet elti. Tebrik eden dost- larına: — Burası hoşuma gitti, dedi, birkaç zaman sonra, yine gelirim. — M. Beyle kavga ef- meyiniz. Zavallı hastalıklı bir adamdır. Geçen sene bir ameliyat yapıp mide siri çıkarmışlardı. — Tevekkeli değil söy- lediğim tâfları kolay kolay hezmedemiyor. —a . . Acaip Sen gidince ben yalnız, Kala kala kalıyorum. Hayalinle güzel kız; Dala dala dalıyorum. Yar gitti, işte elden; Hayır yokmuş güzelden; Hasretimi her telden Çala çala çalıyorum. Girmişim ne biçime, Kız benzer bir içime; Bu derdimi içime, Ala ala alıyorum. Kuş gibi uçtu hele, Aradım gökte bile! Avucumu hasretle, Yala yala yalıyorum!. ım. Kocamdan Şarkı | Saire H., Sa- kine H. lara mi- safir gitmişti. Sa- kine H. lın çük kiz avazı çıktığı kadar ba- ğırarak şarkı söy- lüyordu; küçüğün sesi çok çirkindi: Saire H. yanı- na çağırdı. Çocuğum, şarkı söylemeyi sever misin?.. — Hayır ha nimefendi.. kü — Peki neye söylüyorsun?. — Annem ge- len misafirler çok oturarlarsa şarkı söyle diye tembih etti del, ” TELAŞ - dırırım 1. — ae m am Operet Mi, Trajedi Mi ?.. Bir an için ciddi olalım. İlmi bir mevzudan bahse- deceğim; Trajedi kelimesi nereden gelir bilir misiniz 2. Bilenler dilmiyenlere öğretmiye vakit bulmodan ben anlatayım. Trajedi, aslındu Yunanca iti ketimeden mürekkkeptir: Tragus ve Ode... “Tragus,, keçi demektir. “Ode,, da şarkı.. Bü iki kelime birleşmiş, kaynaşmış, müruruzamanla döne dolaşu trajedi şeklini almış. İmdi trajedi; tam değitse bile aşağı yukorı, keçinin şarkı söylemesi manasınu geliyor« Soruyorum : : — Darülbedayide oynonan şarkılı oyunlara; operet mi desek doğru olur, yoksa &ajedi mi ?.. — Size veraceiii elektrik süpürgas! çok sağlanıdır. Üç ay temizlenmemiş bir yeri süpürseniz bile yins bozulmaz. — İyi, takat biraz daha sağlamı olsa, — Ben boya Ile yapılmış tabloları seyratmek- ten çok zevk duyarım.. — Tevskkeli değil, demindenber! — Birdenbire ölecek o'sam.. — Tekrar evlenir misin 2., NEMİ — Daktilo hanım bura- ya baksonıza, bu makine ile yazamıyorum dediniz; yeni bir makine aldık. Yi- ne yazılarınızda yanlış var. Bahçe kelimesini o bağçe şeklinde yazmışsınız. Ka- bahatin makinede olmayıp sizde olduğunu yavaş yavas an İigorum. Kaz Irmak zade tavukç dük- kânında kaz seçiyordu.. bir- kaç tanesini eline aldı. evirdi, çevirdi. Yüzlerine baktı ayaklarına baktı... — Ben, dedi, bu kazlar- bir şey anlayamadım... Tavukçu kızdı. — Ne anlayacaksınız dikkat </endim, size baba diyecek değiliz yal... Ramazan Manileri Davul çaldım sokaklarda, Hiç korkmadan kışın karda. Gönlüme eş bulmak için, Geliyorum, kaydi vardal., Dolaşırım şa hale bak, Yalın ayak başı kabak. Esirinim, ben kız senin; Acıgorsan artık bırak! Davulumun ipi keten; Ne güzel yüz, ne beyaz ten.. Minareler kurmuş mahya, Keyfime yok şimdi kâhya; Benim oldun, sen güzel kız. Ok ya, ek yal Oh ya, oh yah. EM GE EN EE Sİ EEE ER ee amm mara Yavaş Yavaş Müdür daktilosunun yaz- dığı © kâğıtları o okurken kızdı. Söylesem yana, yana; Almaz misin yanına, Bani rak daküloi Bey eve girerken hizmetçiye tesadüf etti. — Nereden geliyorsun?. — Hanım bir lira verdi, yeni çikan bir modeli aldım getiriyo- rum,. Bey cüzdanından iki lira çıka rip hizmetçiye uzattı? — Al bunları senin olsun, Fakat aldığın modeli Hanim« göstermeden yırtıp atl. Beyazlaşmamış Yaşı altımışı geçkindi. Genç Nik günlerini hatırladı.. o zamana alt hatıralarını sakladığı dolabi açtı. Eline geçen bir zarftan pembe kordelaya bağ anmış bir tutam saç çıktı. Kendi kendine: — Tuhaf dedi, eğer yaşıyorsa o da alturş yapna gelmiştir. Fa kat saçları el'an beyazlaşmamış.. . Birinci Çocuk on yaşında büyük bar bası da yetmiş yaşında idi. — Böyük babu! Ben senin . söylüyorum. Sen benim söylemem dinlemek etmiyorsun ?2.. — Paketi siz eve günderirsiniz, onun İçin lUzumsuz yere olomobilde rahatsız olmıyayım Hakkı Var Dün akşamdı, birdenbire hava değişmiş kar yağ- mıga başlamıştı. Sırtina kürklü palto, ayaklarına tüylü şoson giy“ miş biri. Yenipas- #akane (o önünde durmuş, duvarda- ki lermemetreye bakıyordu... Arka sına incecik bir ceket, o soğuktan #irtir — titriyerek yürüyen < dilenci . —. Zenginlik ne fena şeymiş, dedi, o duvardaki derece olmasa ha- vanın soğuk mu, sıcak mi olduğumu anlıydmıyacak!.. 4 Tayyarede Erkekler biraraya toplanmış” lardı: — İşittin mi yaba bir kadın, erkeklerin yapamad ğı işi yapmış.. tayyare ile büyük bir rekor kır- miş... z — Olabilir azizim, tayyare işinde kadınlarla başa çıkılmaz.. erkeklerden daha bafiftirler de.. Ayda Küçük Haluk merak etmişti... — Baba, ayda insan varmı- dır?.. — Kim bilir, belki çocuğum. — Peki amma ay küçüldüğü zaman nasıl sığabiliyorlar?.. Wes'ut — Biz ne kadar mes'ut ola- caktık.. — Zengin olsaydık değil mi?. — Hayır birihirimze tesadüf etmemiş olsaydık, vardır ie zik het