6 Sayfa l Dünya Hâdiseleri î_; Sırbistan'da Bir Hortlak Hikâyesi Bir bortlnk- ve cin perl efsa nesi, Sırbıstanda bütün bir ailenin felâkete — uğra- masına ve ieci bir surette mahb- volmasına sebep olmuştur. Vak'a şarki Sırbistanda, — Metroviçede tereyan etmiştir. Bu kasabada sürradan Stanoviç — iaminde bir adam, bu adamın bir karısı ile Üç çocuğu vardı. Bundan üç sene evvel, bu çocuklar, — evde bir hortlağın gözüktüğünü Iddia- ya başlamışlardır. Bu hortlağın güya başı kesik — ve kesik başı koltuğunda — bulunuyordu. BHer görünüşte çocuklar Fferyat edi- yor ve bu bal babalarını müte- essir ediyordu. Birgün, aymı be- yal bizzat çiftçinin kendisine de görünüyor ve bu hal bütün bu Bileyi derin bir dehşete sokuyor. Vaziyet köylüleri de — tahatsız ettiği İçin bir müddet — ba aile köylüler tarafından tecrit olunu- yorlar, fakat kesik — başlı hayal görünmekte devam ediyor. Sta- boviç papası — çağırıyor, — para etmiyor. — jandarma — çağırıyor, hortlak onfın da — korkutuyor. Artık çocuklar dehşete düşmüş- lerdir. Birer, birer — ölüyorlar. Anaları — çıldımyor ve © da avrularının yanına gidiyor, aile Lbııı İso işi ayyaşlığa vuruyor ve bir gün bayalet tekrar görü- Bünce onu yakmıya karar veri- '©or, evini ateşliyor, Fakat alev- lerin içinden kaçamıyor, (feryat içinde kebap oluyor. Dnnym-n en meşhur carbant şeflerinden Cak Hilton, trupile — beraber son zamanda Peşteye itmi: Çıkarmak | a beş '“_' b Yasak dar kalmış — ve büyük bir alâka görmliştür. Öyle bir alâka ki bu on beş günlük müddet zarfmda büyük bir para kazaamıştır. Bunun Bzerine Macar Maliye —idaresi kendisine bir mektup göndererek bu kadar mühim Macar parasının harice çıkarılmastna müsaade edilemiye- ceğini bildirmiştir. Maamafih aynı idare, elindeki para ile cazbant şefinin Macaristandan mücevher ve yahut daha başka kıymetli aşyalar alıp götürebileceği- wi de ilâve etmiştir. Filhakika — Macar hükümeti, Macaristandan harice muayyen miktar haricinde para götürü- mesini menetmiş bulunmaktadır. * ev York'un maruf kulüple- rinden birisi abiren silâhlı Ati haydutların teca- vüzüne uğramiş- tır. Bunlar, dört & m derece şık bir kadır- dan mürekkep bir guruptu. Hay- dutlar kulüpten içeri girer çir- mer hazır. bulunanlara - ellerini yakarı kaldırmalarını daha evvel portföylerile kaymetli — eşyalarını Balerine —atmalarını emretmiş- lerdir. Kulüp azası kendilerine verilen emri yerine getirmekte iken haydutlardan birinin aklına bir cemilekârlık yapmak gelmiş ve bağırmış: — Neraketsizlik evvolâ kadınlar.... Bunun üzerine baydutlar ik alarak kadınları soymıya başla- mişlar ve erkekleri geri bırakmış- lardır. Bu sırada kulüp azalarından doktor. Murray — pencerelerden birine yaklaşarak dışarı atlam:ş ve vaz'iyetten zabıtayı haberdar etmiştir. Gelen memurlar, hay- dutların dördünü de yakalamışlar- dır. Bunlar işsiz. kalmış ve hay- dutluğa başlamış taksi şoförleri idL Yanlarındaki şık kadın, ya- yam hayret bir cüretle tabanca- sm: çekmiş, etrafımı tehdit ede ede kuçmya muvallak olmuştur. Macaristan- dan Para yapıyoruz, ÖLMEK ÜZERE BULUNAN BİR ZA On Yedi Senelik Mahyacı Ali Efendi H BÖN POSTA — NAAT... Şayanı Dikkat Şeyler Anlatıyor Asri Reklâmcılıkta Mahyacılıktan Istifade Edilemez Mi ? Mabhyacı Ali Efendiyi, Sultan ahmet camiinin bir — köşesinde, © akşam kuraca- ği mahyayı ba- zırlarken — bül: dum, Ai Efendiş mahyacılığa nasıl başladığını bana şöyle anlattı : — Daha ça- cuktum. At ker tanelerini toplar, eve götürür, onları iki ağaç Aras na gerdiğim bir tel Üzerine dizerek kendime göre mahya kurardım, lik Mahya... Git gide bende de bir. mah- yacı olmak hevesi uyandı. Fatih camlinin —mahyacılarından Şerif Efendiye bir ramazan günü, elin- de kandillerle rastladım. San'atine hayran olduğum bu eskl mahyacıya: — Uğurlar olsun, Şerif Ef... dedim. — Eyvallah.. Evlât... Minzreye çıkacağım... Cevabını alınca ben de peşine takıldım, Yolda mahyacılığa dair konu- şuyorduk. Mahya kurmıya olan merakımı gören Şerif Ef., bana bir teklif yaptı: — Bu akşam minareye bera» ber çıkalım.. Bana yardım eder sin olmaz mı? Büyük bir sevinçle teklifini kabu| ettim. Minarede dikkat ettim, Şerif Efendi kandillerini tıpkı. benim atkestanesi tertibinde iplere dizip aşağı sallandırıyordu. Bu iş bana okadar kolay geldi ki hemen ertesi akşam kol- larımı sıvayarak Fatih camünin minareleri arasına ilk mahyamı kurdum. Şerif Efendi; bunu pek be- ğendi, O günden sonra bütün ramazan, mahyayı tek başıma kurdum, Şerif Efendi artık mina- reye uğramıyordu. İmtihanı Kazanınca... Ertesi senenin ramazanı daba bir ay Şerif Efendinin nezareti altında çıraklıkla çalıştıktan sonra Evkafın açtığı imtihana girerek Sultanahmet mahyacılığına tayin edildim. 17 senedenberi mahya- cılık ederim. İstanbul'da ilk mahyayı Birinel Sultan Ahmet devrinde Fatih camil müczzinlerinden battat Ke- fevi Efendi kurmuş. Bu zat sayılı hattatlardanınış. Yazdığı levhala. rından birini ikl minarı kandille de yazabileceği şaha — arzetmiş. İradesini alınca mahyasını kurmuş. Bu ilk mahya, her tarafta beğenildiği için ra- mazan geceleri mahya kurmak Adeta teanmül hükmüne girmiş. Mabyacılığın asıl inkisahı Sad- razam Damat İbrahim Paşa za- manındadır. Lâle devrinin bu şuh veziri mahyacıları himaye ede ede mahyacılığı ince, bedil bir san'at haline getirmiye muvalfak olmuş. Mahya Nasıl Kurulur? — Mabya kurmazdan evvel Mahyalara dizllen kandiller murabba çizgili kâğıtlar üzerine arzu edilen yazı veya şekil nok- talarla gösterilir. Sonra bu kâgıtta nokta —ile — gösterilen — içaret, yazı veya şekiller, minarenin yüksekliğine göre büyültülerek bir ip Üzerine dizilir.. Kandil takılacak yerler, ip üzerinde bir takım meşin parçalarile gösterilir. Bu iş bitince ipler minarede birer birer açılır. Meşinlerin ye- rine kandil takılarak minareden aşağı sarkıtılır. Mahya kuruldu gitti, demektir. Fakat mahyacılı- ğın bir takım İncelikleri vardır. Yazının hususiyetini ve güzelliğini kaybetmeden karulan bir mahya, uzaktan nasıl gözleri okşarsa, çare pık ve gösterişsiz. bir yamı da okadar keyfe keder verir. Mahyacılık, bir sürü kandili gelişi güzel ikl minare arasından sarkıtmaktan İbaret değildir. Mahyanın Meraklıları Vardı — Eakiden mahyanın çok me- raklıları vardı. Kelli Ffelli birçok kimseler, minareye kadar çıkmayı göze alır, mahya kurulurken gelip seyrine bakarlardı. Hele isimini hatırlyamadığım bir şebzade, üdeta mabya delisi idi. İşini gücünü birakır - bilmem işi gücü varmı idi? - mahya ku- rarken bana yardım - etmiya gelirdi. Ban ihtiyarlar da bir. güan evvelinden kurulacak — mahyanın mevzuunu kulağıma fısıldarlardı. Şayet başka mahya kuracak olsam âdeta gücenirlerdi. Eski mahyacılar Eski mahyacılardan — sultan Aziz devrinde bir Lâtif usta varmış. Biz kendisine yatişmedik. T Bugünün — mahr yacıları, hemen hemen hep bu Lâtif — ustanınm çıraklarıdır. Lâtif Ağanın oğlu Abmet Efendi, Dolma bahçeli — Nazmi Efendi, — ustam Şerif Efendi, Os- man — Efendi... Mahyacılar ara- sında şöbret ka- zanmış — olanları dandı. Mabyacı, rüz- gürl — havadan hoşlanmaz. Rür- gürda — kandiller biribirine çarparak kırılabilir, ya- zlar okuumaz olur, Karlı havaları durgunluğundan dolayı, açık, fakat rüzgürlı bavalara tercih ederiz. En Güç Mahyayı Nerede Kurdum ? — En güçlükle mabya şudur t Bir gece Sultanahmet cami- inde ( Nurun alâ nur) yazmıya çabalıyordum. —Fakat saat.arca uğraşlığım hbalde, bir türlü kan- düleri ileriye süremedim. Mahya, dabha o zamanlar bilek kalınlığında — balatlar — üzerinde kurulurdu. Halatın üstüne şimşir- den simit şeklinde boncuklar ge- çirilirdi. Bu şimşirler, iple biri- birine bağlı idi, Mahya için hazırladığımız ipla kurduğum Pucu bu gimşirlerin uclarındaki | kancalara takılarak aşağı sarkıtı- hrd., Mabyanın ipi ucunda duran halkaya, aşağıdaki yedek ipin ucu bağlanır, ip çekildikçe şim- şirler ileriye doğru sürülürdü. O gece ilk defa, halatla bu işin sökmiyeceğini — anlamıştım, Çektiğim müşkülât bana başka bir çare Ööğrettit: Halat yerine tol, şimşir boncuk yerine tunç- tan ufak makaralar kullanımıya başladım. Mahya bu vasıta İle daha kolay kuruluyor. Zahmetine, Masrafına Değmiyor... — Mahyacılar evvelce Evkaf idaresinden muayyen bir maaş alırlardı. Bu ııu1 ayda (400) kuruştan ibaret olmakla beraber yine bir derdimizi görüyordu. Şimdi bütün ramazan için bir mahyacıya 20- 30 lira veriyorlar, Aldığımız para, yaptığımız - işin masrafına ve zahmetine yetişmiyor.. Fakat biz mabyacılıktan ese- sen kazanç beklemiyoruz. Bu işin ağrlığına baba yadigârı caki bir zanaatı öÖldürmemek uğruna kat- İamyoruz. Asri Mahyacılık Olamazmı? — Mahyacılıktan asrl ihtiyaç> lara göre istifade etmek imkâm yarmıdır? Bunu kendi kendime düşündüğüm zamanlar oluyor. Meselâ diyorum, reklâm için, ziya tertibatı yerine mahya kuru- lamazımı? — Mahyacılar, ax çok sanatkâr adamlardır. Alolâde bir elektrikçinin yapacağı işle usta bir mabyacının işi arasında clbette fark olur. Vaktile Ayasofya camiinde elektrikle bir “YA muln,, yazm $- lardı. Bu levha, bir kaç gün durduktan sonra — giddetli — bir rüzgârla darma dağın — oldu. O kadar masraf ta heba olup gitti. Halbuki mahyacı, mahyasını her akşam — değiştirebilir. Bir reklâmın her akşam başka başka çeşit arzetmesi şgüpbhe yok ki daba KAnunusam a _ı,. ' ! Sanayiciler ı l Hariçten Kredi İl Makine Almak Mümkündür ( Buştanrığ 1 inel sayfada) dir. İkinci fikri ileri sürenler F henüz teşekkül devresinde biff nan fabrika sahipleridir. d Biz bu münasebetle Fabrlf sabiplerinin mütalealarını top” dık. Fabrikacılardan Kâzım 47 Bey diyor ki: $ *—Türkiye'de sanayün in! için bundan beş sene evvel, 197 senesine kadar muteber #zsre kabul olunan Teşviki nayi Kanunu, son çıkan am kanunile tadil edilral Banka kanununa göre gümrüksüz — makine — çelirmt| imkânı kalmadığı gibi fabril rın kazenç verçisinden muafiyt” leri bakkındaki madde de kısıtf kalkmıştır. Teşviki Sanayi Katf munua 1942 senesine kadar Bt teber olacağını düşünen - saBfi ciler sarmayelerini demirt tesisata kalbetmişlerdir. Bin! naleyh bugün sanayiin himsl ve inkişafı için Teşviki Santfi Kanununun bütün muafiyetler?) daba on sene müteber — olmi temenni etmek İâzımgelir,,, Madeni eşya ve karyola rikası sahibi Halit Sezai Bey şunları söylemektedir: *— Teşviki Sanayi Kanunut daha ©on sene tatbik sahasıli' kalması sanayiciler Için ba bir meseledir. Mevcut sanaylin ayakta © rabilmesi ve inkişaf edebilme! makine, iptidai madde, kazl vergisi ve saire gibi muafiyel rin ipkasile mümkündür. ,, Birçok — fabrikalar — ramiff hükümetle temasa memur bu nan Modhi Bey ise şu fikirde “ — Büyük fabrikalar sanı kredi bankası kanununun - tat kini istiyorlar. Çünkü bu fai kalar — artık makine gıkirm'ı ihtiyacında değildirler, ToşeM devresinde bulunan sanayi * gümrüksüz — makine — gelirmt| İmkânlarını — bulduğu tevcssu ve tecssi i nayi kredi bankası kanu bik edilir edilmez küçük cenafi her halde müteessir olacakt! Banka — kanununa — göre b rikacılar hariçten makine tirmek İstedikleri takdirde —F makinelerin terhini mukabilin€” bankadan para alabileceklerd Halbuki iktısad! buhran dolayıi bilhassa Alman fabrikaları ay vade ile makine vermi) talip olmaktadırlar. Son vazi; öre Almanlar Almauyadan vi me alındığı takdirde döviz didatı hakkında müsait bir şekli bulabileceklerini do söylü mektedirler. Bankan n yapacif krediyi beynelmilel makine pi D sasında bulmak daima mümküt dür. Küçük ve yeni sansy”? teessülsüi namıma banka kanüf| tatbik edilmemeli ve teşviki santf kanunu aynen ipka edilmelidir! Şunu da — söylemek — lAzımi0 | ki Ankarada İçtimhlarına b mış olan Yüksek İkusat M memlokette sanayiin ınki'ıfı“'ı bir proje hazırlıyacak, hınxl_ ' sanaylin inkişafı lâzımgeldiği projede tesbit edilecektir. Dğ doğru bir ifade - ile, Türle'_ sanayi hayatı bir plâna rapt* lecektir. Bu — vaziyet kıı'll’:, ylerken inkişaf plânı f selesini de gör önünde bü durmak icap ediyor r'e'nekık'/ hoşa gider ve nazarı dîkk) daba iyi celbeder.., öi Mahyacı Ali Efendi, ııı:/ baktı. Kuracağı mahyayı * j namazından — evvel ye:ıılı.k | için benimle konuşacak P vakti kalmıştı. ** çi # Ha n b M SEESSESER a —rrrr- |