TETMEME ELTE NNT ST 2_ Sayfa İngiltere Hükümeti tarafından Gazi #r. ne bediyo edilen eserin tercümesl ÇANAKKALE —H43-— Yazan: Ceneral Oglander Canterburg Taburu Za- yiat Vererek rİletliyordu Hücumdan evvel elde — bulu- nan bütün — toplar tarafından yine — ihzart bir bombardıman yapılacaktı. Yarım saat sonra Jeueral Hunter- Weston ve Jeneral Paris, maiyetlerindeki kuvvetlere lâzım- gelen emirleri verdiler. Fransız kumandanina gelince, yukarıdaki omri alınca “ İmkânsız ,, kelime- sini unuttu ve derhal cevap vere- rek, emri teblelluğ ettiğini, tam saat 5,30 da süngü ile ileri hare- kete geçilmesi emrini verdiğini bildirdi. Bu hareket esnasında, 78 im- ci liva, evvelki mağlübiyetlere rağmen Y sahilinin üstündeki Türk — mitralyözlerine hücum edecek ve ondan sonra Kirtenin garbindeki mevzilere doğru iler- liyeceklerdi. Yeni Zelandalılar, 88 inci livanın da yardımile çam- ağacı mahmuzu boyunca hücum- larına devam edip Kirte köyünü zaptedeceklerdi. — Avustralyalılar ise şimdiye kadar hiç teşebbüs edilmiyen bir* şey yapacaklar: Yeni Zelanda livasının sağında ve çırçıplak olan Kirte mahmuzu üzerinden — ilerliyeceklerdi. Jene- ral D' Amade, askerini teşvik için bizzat ileri hatta gitti ve elinde ancak küçük bir ihtiyat küvvetini —alıkoyarak — mütebaki kuvvetlerin müştereken ve bütün cephe üzerinde hücum etmelerini emretti. Avustralya kıtaaatına verilen talimat bu İlivanın kumandanı Kolonel W' Cay'ya öğleden son- ra saat beşte vasıl oldu. Kuman- dan böyle bir emri hiç te bek- lemediği için oldukça şaşırdı. Livası o aralık Kirte mahmuzu üzerinde bulunan o muhtelit bah- riye livası tarafından işgal edile mekte olan İngiliz mevzilerinin ancak bin yarda gerisinde ve ihtiyatta bulunmakta idi. Saat 5,20 te Kolonel W' Cay 6 ıncı ve T inci Avustralya taburlarını alıp alelâcele ileriye hareket etti. Bir- kaç dakika sonra da 5 8 inci taburlar bunları takip etti. Bu son gayret esnasında top- inci ve şular da cepbhaneyi esirgemiyecek- | lerdi ve buna binaen hücumdan | B bombardıman o kadar — yapılanların en mütbhişi oldu. Fakat Türklerin mevzileri hakkında okadar az malümat vardı. ki sarfedilen bu cephanenin kısmı — azamı bi ça gitti. Türkler sarsılmadı ve ileri evvel — yapılan zamana —— ——— ——— Resim — Tahlili Tabiafiniz! Kuponu öğrenimek — stiyorsvarı 5 adat hikte günderiniz. TesMİNİLİ kupoa — ilş bir Resihiniz sıcaya tâbidir. ve İade edilmez. İN geeit ll ee İslen, moslec Reshain klişesi BO —kuruşluk Pamurkabilladı gönderilevili>. | R | dere mahmuzu | tehirle hareketi başlar başlamaz Mütte- fikin askerleri yarım adanın bir sahilinden öbür sahiline kadar her noktasından müthiş bir kur- şun sağnağına maruz kaldılar. Sol cenahın en ucunda Zığın- üzerinde South Wales kıtaatı siperlerinden kak- kar kalkmaz Türklerin atoşi ile saf saf yere serildiler ve bu mım- takada bir adım yer bile kaza- nılamadı. vîımığıu mahmuzu üzerinde Wollington — taburunun sol cenahi yerinden kıpırdıya- madı. Sağ cenahı ise görünmiyen düşman karşısında 400 yarda kadar ilerledi. Fakat müthiş za- yiat verdikten sonra ayakta ka- labilen efrat tekrar hareket et- tikleri mevzie dönmiye mecbur oldular. Canterbury 300 yarda kadar ilerledi. Fakat hiçbir yerde düşmanı gözile gör- | mek veya ona yaklaşmak kabil olamadı. Çıplak Kirte mabmuzu üzerit- de, Türk bataryalarının — gözü önünde mevzilerine yaklaşmakta olan Avusturalyalılar, henüz İn- giliz ileri hattına vasıl olmadan topçu ateşi altında kaldılar. zamana kadar yeni Zelandalıla- rın hücumu tevkif edilmişti ve binaenaleyh — kolonel — m'Cay'ın efradı: “Haydi bakalım Avustur- yalılar ! ,, nidasile muhtelit livanın siperlerinden — ileriye atılır. atı- maz gayet müthiş bir fırtınasına — tutuldular. azim ve cesare hareketlerine devam ederek 500 yarda kadar ilerliyebildiler; fakat her iki ce- nahtan da makaslama ateşine, önlerindeki fundalıktan — ve beş yüz yarda kadar ileride bulunup henüz görülen Türk siperlerinden de cephe ateşine maruz kalarak nihayet yere serildiler. Boşlukları doldurmak üzere derhal 5 inci ve 8Sinci laburlar ileriye atıldısa da artık ileriye gitmek imkânsız bir hale gelmişti. 2000 kişi ile yapılan ve yarım — saat devam eden bu hücum liva kumandanı ve her iki erkân harp zabiti de yaralanmak Üüzere binden fazla telefata mal olmuştu. Sağ cenahta — Fransızlar da harekete geçtiler, fakat akşam saat 6 da davullar ve tırampetelerini çalarak Fransızlar bütün cepheleri üzerinden şevk ile bücuma kalktılar. taburu da | ağır zayiat vererek sağ cenahile | SON POSTA Kanuncuların Unuttukları . ** Cürümler Hayatta öyle fFaclalar oluyor ki adaletin bunlardan hiçbir. har beri yoktur. Olsa bile, kanunu yapanlar, bu nevi cörümleri ner zarı dikkate almadıkları — için, mücrimler cezalandırılamıyor. Ge- çenlerde Pariste geçen aşağıki vak'a bunun bir delilidir ve ka- bul edilmek lâzımdır ki en şeni, kanlı cinayetlerden daha müthiştir. Bir müddettenberi, mühim sanayi orbabından bir zat, iflâsı- na sebep olmakla bir ittiham , ediyordu. Her nedense, her ikisinin arasında yatıştırılma- # mümkün olmıyan bir kin vardı. Bu sırada yeni bir hâdisa oldu: Fabrika sahibinin güzel bir met- resi vardı. Banker, ne yapıp yaptı, bu kadımı düşmanının elin- den aldı. Hüdise, müflis fabrika- cıda yenilmez bir kin uyandır- mıştı. Düşündü, taşındı, düşmanin- dan dehşetli bir intikam almıya karar verdi Bu adamın yakın akrabasından fena yola sürliklen- miş gayet güzel -bir kadın vardı. Kadının — geçirdiği — rezilâne hayattan — dolayı — münasebetleri k işti. Gitti, kadmı buldu, krabalık münasebetlerini | iade etmek üzere ona maksadını anlattı ve bankere musallat etti. Banker, bu kadınla düşmanının Bu | | az sonra banker kurşun | Büyük bir ! akrabalığını biliyordu. Ona, yeni bir leke daha sürmüş olmak için kadınla anlaştı, müşterek — bir hayat yaşamıya başladılar. Fakat bir — rahatsızlıktan kısa sonra | ölüm döşeğine yattı. O, işte bu hal içinde iken eski düşmanı karşısına geldi ve elinde bir alet olarak kullandığı kadın vasıtasile öldürdüğünü söy- ledi. Bu sahne çok müthiş ol- muştu, düşmanının tuzağını görüp anlayan bankerin mecali yoktu. Hiddetinden yerinden doğrulmak istedi. Fakat kuvvati müsaade etmedi, arka arkaya iki deriz | nefes aldı ve öldü. - Bu cinayet, diğer herbangi bir faciadan daha müthiş deği midir? İki Cinayet Oldu Sıvas (Hususi) — Burada iki zabıta vak'ası olmustur: Re- cep oğlu Ziya henüz anlaşılamıyan bir sebeple karısı Fatmayı büyük bir. bıçakla altı yerinden ağır surette yaralamıştır. Abunya ma- hallesinden Şamil oğlu Mahmut ta Nuri oğlu Ferhadı ağır surette yaralamıştır. Gerek Zi gerek | Mahmut yakalanmışla | yeye verilmişlerdir. EMLÂK ve EY'AM BANKASI İLÂNAT ! “Kat'i ihale İhale günü Cihangir'de apartman Teşvikiye'de Kâtane, cad- desinde oda ve dükkâmı müştemil bahçe, 17 117932 perşembe 31100932 pazar İcra dairesi 4 üncü 9321138 4 üncü lera 9311131 İşbu binalar hakkında tafsilât arzu edenler Bankamıza ve gerekse hizalarında numaralar'a Dördüncü icra Dairesine müracaat edebilirler. İhale uhtesinde kalanlar şeraiti mevzua dairesinde Ban- kadan istikraz yapabilirler. * Kati İhale Beyoğlunda ( Caddeikebir ) İstiklâl caddesinde 243245247 ve 247 mükerrer cedit 25 çiyala İtalyananın mağazasını müştemil 259 numaralar tahtında Banka Komer- müsteciri bulunduğu Banka Şubesile Bonmarşa İstanbul palas namı diğer Klariç oteli ismile yadedilen kârgir bina İstanbul İ_cr.ı Dairesince 10/11/732 perşembe günü kat'i ihalesi yapılacaktır. İzahat ve tafsilât istiyenler Bankamıza ve İcra Da- iseşine 931860 numara ile müracaat edebilirler. bankeri | tekrar | hastalandı - ve | ! Gtekinin şapkasına Teşrinievvel 30 —— —— ÂYE Bu Sütunda Hergün Macar hikâyesi. Yazanı Hegedüş Şandou. Terceme eden: R, H. AŞK NAMINA oi M Kadının her şikâyetinden son- ra içimde bir şey kımıldıyordu, öyle bir şey ki bana şu sözleri fısıldıyordu: “Bu kadını hakika- ten seviyorsan o halde intikamını | al Bu adami öldür, yahut orta- | dan kaldır, bu adamı ki senin sevgiline karşı, kabalığından tak- dirsizlik gösteriyor, onun benliği- ni harap ediyor, onu ölgünleşti- riyor ve gözlerinden acı göz yaş- ları döktürüyor., İşte bunlar, nasıl | diyeyim, ondan sonra netice ola- rak zuhur eden vak'anın mukad- dematı değli, hazırlayıcı hissiyatı idi. Onun için şimdi artık mese- İenin esas mevzuuna geçiyorum. Hâkim: — Sükünetle — devam ediniz. Yasso: En son günü birlikte kır gezintisine çiktık. Ben şaka olarak — “tüfeğimi de alıyorum, belki de şapkalarımızı havalan- dirıp nişan — atarız. Dışarıda, dağın tepesinde bununla eğlen- olalım,, dedim. Bu fikir Ade- linin hoşuna gitti ve ertesi gün | brovning tabancamı cebime koy- | dum. Ondan evvel hiçbir zaman | bunu yanımda taşımamıştım, fa- kat, Hâkim Beyelendi, nasıl ar- zedeyim, ben öyle zannediyorum | ki o gün bunu yanıma almamı | kader emretmişti. Ben de yanıma aldım. Bütün gün çok mükemmel eğlendik, ve akşama doğru, eve dönmezden evvel, yukarıda da- | ğın tepesinde, benim tavsiyem üzerine, Şşapka — havalandırmıya k. Girardi marka hasır larımız vardı, bunlar - elde çevrilip fırlatılınca havada çok güzel uçar. Öyle — kararlaştır- dık ki havada — uçarken kim vurabilirse şapkası vurulan Adeline yeni bir şapka alacaktı. Adelin bu karar zerine sevincinden el çıptı ve şap- | ka fırlatma rolünü o üzerine aldı. ikimiz de birkaç defa çalıştık, hiçbirimiz vuramadık. Fakat böy- lece hayli müddet çok iyi eğlen- dik. Nihayet ben Kleberin şap- kasını vurabildim. Adelin ellerini çırparak, yüksek sesle bağırdı ve koşarak — şapkayı — getirdi. “Yasso kazandı, yeni bir şapka sahibi olacağım,, dedi. Kleber delinmiş şapkasına kızgın bir nazar attı ve kadıncağızın söz- lerine cevap bile vermedi. Fakat Adelin sevinç içinde ona telâşlı | telaşlı söylüyordu : *“ Zaten Vaci sokağında bir tane seçmiş idim, onu alırız, değil mi?,, Kleber kadını yanın- dan iterek öfkeli öfkeli “ Haydi sen de oradan,, dedi. Bu hareket, bu sevimsiz ses, bütün ©o neşe havasını borzdu. Artık eğlencemiz nihayete ermiş idi. Şapkamla bastonumu birden aldım, fakat talihsizlik eseri ola- rtak, tabaacanıı daha koymamıştım ki Adelin bana döndü ve “Görüyorsunuz ya; işte böyledir,, dedi. Derhal cevap vermedim, 0- muzlarımı silktim. derdini dökmekte devam etti — Ben biraz sevindim ya, | bu ona acı geldi.. Bu küçlük | neşemi burnumdan getirmek is- | tiyor! Bunun üzerine: — Öyle mi, fakat nasıl olur, merak etme, © her halde sana bu şapkayı alacaktır! dedim. Kleber — Evet, onu düşünü- yorum, diye mırıldandı. Adelin ağlar bir sesle: — Vadetti idin! dedi. Cevap olarak Kleber: — Böyle şakaları ciddi telakki cebime | Fakat Adelin | | etmiye kendimi mecbur görmü- yorum! dedi, | Bunun üzerine ben de: — Öyle ise, peki sen almaz- san, ben alırım, cevabını verdim. O çiddetle; — Senin karıma şapka almamı menederim, diye mukabele etti. Ben — Asıl beni, kibar bir adamın sözünü tutmayışıni mene- derim, dedim. Bunun Üzerine Adelin daya- namıyarak açtı ağzını yamda musun? Şu sefil para içim, ğin yüzündem İnsana hayar tını zehir ediyorsun, öste de daha şirretliğe kalkıyorsun. — Onu sen affetmişsin, ben şirret değilim. — Fakat başkasının gönlünü öldüren şirrettir, başka bir şey değil. Söz sözü takip etti, git tikçe hararetli münakaşalara gir- | dik. Adelin onun yüzüne karşı haykırdı: biraz utan! Buna karşı Klaber bağırdı: — Ağrzını tut şamarlarım! Bunun üzerine ben debagırdım. — Bunu! yapmıya kalkarsan, | seni köpek gibi, gebertirim! Bundan ötesi Aartık birkaç dakikalık — iştii. ©o — kakadının üzerine — saldırdı, onu — dör- miye başladı, ben Adeline yar- dıma koştum, derken - parma- ğım - yahut başka bir şey, tetiği | çekti. Kleber oracıkta ayakları- mızin ucuna uzanıverdi. Ben ken- dim zabıtaya gelip teslim oldum, | kalnını biliyorsunuz! Hâkim kalktı, çan sedasını andıran ağır bir sesle: ğ * Jüri azası efendiler meseleyi istişare edip hüküm — vermek üzere müzakere odasına çekile- ceklerdir, o zamana kadar müza- kereyi tatil ediyorum! ,, dedi. Biz. büyük salonun küçük kapısından — müzakere — odasına geçtik —ve orada saatlarca bu adamın mahküm edilip edilemi- yeceğini müzakere ettik. Çünkü mücrim olduğuna hükmettiğimiz | takdirde uzun seneler hapise mah- | küm edilecekti. Bir kadımı sev- | miş ve onun dayak yediğini görünnce kendisini müdafaa et- miş olmak bir cürüm müdür?Va- kia döven adam kadının zevci idi, âşıkımın bunu muvaharze et- miye hakkı yoktu, fakat o za- man kadının maruz kaldığı haka- ret biribirine kaynamış iki ruh için. müşterek - bir 'aer idi. Bi hükmü hazırlayıp ilâmı kaleme alıncaya kadar gece yarısı çok- tan geçmişti ve sekizden fazla “hayır,, reyi verilmişti. Demek ki sekizden Fazla jüri azası hafi rey ile Yassonun “suçlu, — olmadığını söyliyordu. Jüri kararını muhakeme sale- nunda — okumak, — talilme, bana düştü. İlâmı okumak Üzere aya- ga kalktığım zaman içimde deh- şetli bir heylecan vardı. O merasim Zzamanına mahsus derin suskunluk içinde adeta kendi — sesimden korkarak şu sözleri söyledim: — Dinim ve vicdanım üzerine yemin ederim ki jori heyetinin hükmü - ve içimden bir ses ta şunu - fısıldadı - “ve aşk namına beyan ederim ,, ki jüri heyetinin hükmü beraettir ! SON - “xteadillü dr