Sait Paşa Sadaret Makamında Paşa, Etrafını Çevm.n Yaverlerin Arasından Geçerek Debdebe Ve Haşmetle Makamına Gidiyordu Müuharriri X4 Her Hakkı Mahfuzdur Diye cevap verdi. Abdülhamidin eli, öylece ka- mıştı. Sait Paşanın bu itizarı üzerine biraz bozulur gibi olan hünkâr, mühür kesesini, önündeki masanın Üüstüne — bırakıp - elini çekerek: — Camm, arada geçen şey- leri unutunuz. Bunlar olagan iş- | lerdir. Hiçbir zaman, et tırnak- tan ayrılmaz. Benim size muhab- betim vardır. Sadakatinizden de eminim. Bu gibi meseleler, haki- kati daha kuvvetli bir şekilde ortaya çıkarır. Hadi, bakalım.. Alım, emaneti.. Sait Paşa daha hâlâ önüne bakıyor, dudaklarının arasından anlaşılmaz sözler mırıldanıyordu. Abdülhamit, Sait —Paşanın meslek ve meşrebini ve bilhassa böyle şeylerde nazlanma tabiatini pek iyi biliyordu. Bizzat, fazla ısrar etmiş olmamak için derhal ayağa kalktı. Şeyhülislâm ile Mahmut Ne- dim Paşanın yüzüne manidar bir nazarla baktı. — Siz biraz söyleşiniz. Benim içerde yarım saat kadar işim var. Yine gelirim. Dedi ve yandaki salona geçti. Sait Paşa, Şeyhislâm ve Mah- mut Nedim Paşa ile başbaşa kalmıştı. Şeyhislâmdan kendisine bir ziyan gelmiyeceğini biliyordu. Fakat, Mahmut Nedim Paşadan çok çekiniyordu. Çünki bu iki adam biribirini hiç sevmiyordu. Hünkâr çıkıncaya kadar hep- si de ayakta durduktan sonra tekrar oturmuşlardı. Bir iki daki- ka süküt ile geçti. Hiç kimse lâkırdıya — başlamak — cesaretini gösteremiyordu. Nihayet, Mah- mut Nedim Paşa, derin derin içini çektikten sonra: — Çok şükür edelim ki, eski devirlerde dünyaya gelip, böyle makamlara geçmeden... hiçbir sorgu suale maruz kalmadan ka- faları kesiliveren - vezirleri hatır- ladıkça - bir yeyip, bin şükret- Mahmut Nedim Pş. - güya or- taya söylediği - bu riyakârane söz- lerle zimnen Sait Paşayı tehdit ederken Babıali binasının daimi bir kiracısı olan Sait Paşa yine önüne bakıyor, için için gülüyor- du. Çüönki o, velinimetini herkes- ten iyi tanıyor, neler yapabilece- ğini ve neler yapamıyacağını çok iyi biliyordu. Nitekim aradan birkaç saat geçtikten sonra, saray kapısının önüne Sait Paşanın hususl! arabasile sadaret yaverleri ve çavuşları gelmiş, bekliyordu. İkindi vaktine dohru Sait Pa- şa yine Mühbrü humayunu hami- len saraydan çıkıyor, gerdünci sadarete biniyor, etrafı yaverler k>> martinlerinin dipçikleri diz- Yıldızda “bdülh lerine dayalhı çavuslarla muhat olarak, şakırtılı bir. aebdebe ile Babıalide Tuakamı sadareti uz- masıina gidiyordu. * Şimdiye kadar yazdığımız ya- zılar, bir başlangıçtan ibaretti... Bu başlangıca, Sait Paşanım ka- rıştığı bir macera ile başladık. Bunun sebebi ise, İkinci Abdül- hamit — devrinde — rol oynıyan şahsiyetler arasında, Sait Pa- şanın en küdretli bir sima o- masıdır. Bu kudret, sadaret pa- yesini ihraz edenler arasında hiç- bir şahsiyetle ölçülemez. Çünki | bu mühim ve tarihi simanın ar- kasında koca bir hükümdar, mu- azzam bir (Babıali) ve nihayet otuz dört senelik idarenin esrar ve ihtirasatı saklıdır. Gerek makamı sadarette bulun- sun ve gerek mazul ve menküp olarak evinde otursun, Sait Paşa daima ( Sait Paşa ) olarak yaşa- mıştır. Çünki hiçbir (veziri âzam) onun kadar kendisini hükümda» rına — aratmamıştır.. — Yukarda hikâye ettiğimiz vak'a, Abdül- hamit ile Sait Paşanın — arasın- daki muamele — ve — münase- bete — bir misildir. Daha 1300 — tarihinde — iken cereyan eden bu hâdisede görülüyor ki, bir gece evvel Sait Paşanın bey- nine revolver dayıyan ve ondan mührünü alan Abdülhamit; ertesi günü yine onu davet ediyor, mührünü —tekrar veriyor, yine onu debdebe ve saltanatla maka- mı celili sadareti uzmasına gönde- riyor. İşte bu, yalnız Sait Paşaya mahsus bir imtiyazdır ki, Abdül- hamidia "bülün saltanatı müdde- tinde buna bu adamdan başka hiçbir kimse malik olamamıştır. Abdülhamit, çok evhamlı bir hükümdardı. En küçük bir sebep- le şüphesini celbeden bir adamı mubitirdan bir kere uzaklaştır- dıktan sonra artık ona kat'iyyen yüz vermez, ve mühim işlerin hiç birinde istihdam etmezdi. Halbuki Abdülhamidin meşhur olan bu prehsipinde, Sait Paşa bir istisna teşkil ediyordu. Acaba bunun sebebi nedir?. Sait Paşa- nn zekâsı mı?.. İlim ve irfanı mı?. Pek ziyade methü sena edi- len üslüp ve inşası mı?, Yoksa, hükümdarına karşı sadakat ve "din Mabeyni Humayun dalresi biri değildi. Çünki — bunların | hiçbiri, Abdülhamidi — tatmin etmezdi. E, şu halde?. isup Yegâne Gemi ve ( Otuz sene evyel | | bizi idare -edenler) in hakiki şah- siyetleri ile, hangi membadan kuvvet aldıklarımı gösterecektir. Bunu lâyıkile izah edebilmek için, bu iki tarihi simanın nasıl karşılaştıklarını, — biribirile nasıl SON POSTA vefası mı?.. Hayır, bunların hiç Bunu anlamak için evvelâ, bu iki mühim ve tarihi adamın ara- sındaki rabıtanın sırrınmı öğrenmek lâzımdır. Bizim, şu yazılarımızla tarihe tevdi edeceğimiz bu sır, | birçok hakikallerin ukdesini çö- zecek anlaştıklarını ve nihayet biribirin- den ebediyen niçin ayrılamadık- larını anlatmak icap eder. Arkası var Mürettebatı Hep Bir Aileye Men- Resmini dercettiğimiz bu yel- kenli İsveçli bir kadına aittir. İsmi de Abraham Ridbergtir. Kadının kocası ölürken kendi- sine mühim bir servetle beraber Haziran 4 İş Kanununun Son Hazırlıkları Yapılırken.. Elde Mevcut, Eski Ve Tecrübeye Müs- tenit Eserlerden De İstifade Etmeliyiz ö Gzn Yazanı Ahimet Eski 63 numaralı ucakta faaliyet manzarası İş Kanunu hazırlanmakta ve tet- kikler yapılmaktadır. Bu tetkikloro faydalı olabilir ümidile Zonguldak müababirimiz Ahmet Boy, epey eski zamanlarda havzada tatbik - edilen ve eyl neticeler veren birgok esas- ları toplamıştır. « /SCN POSTA » , bu vadide de naçiz bir hizmet ya- pabilirse müftehir olacağı duygu sile bu toplanmış esasları derce- diyor: Zonguldak, (Hususi) — Zon- guldak Amele Kanununun dör- düncü maddesine istinaden yapı- lan ve Vekiller Heyetinin tasdi kine iktiran eden “Amcle Bi İhtiyat ve Taavün Sandığı Tali- matnamesi, nin beşinci maddesi, yardım — sandıklarının — varidatı meyanında — “inzibatı — teminen amele üÜcuratından icra olunacak kıstelyevm,, leri de sayar. Bu — talimatnamenin, ancak inzibatı temin yolunda ve ke- silen paranın amele yardım san- dığına yatırılması şartile cevaz verdiği bu keyfiyet, yukarda söylediğim gibi suitelâkkiye uğ- ratılmaktadır. Havzada en çok amele istihdam eden bir ecnebi müessesesinin amele gündeliklerin- den senelerdenberi yaptıği “kıstel- yevm,, lerden bir kuruş bile, - bu husustaki talimatnamenin sara- hatine rağmen-amele yardım san- dıkları hesabına yatırılmış değildir. Bu acıklı bahsi de birçok vesika ve delâile istinaden başka bir yazımda uzun, uzadıya anlataca- ğım için bu kadarcıkla iktifa ediyorum. Dilâver Pş. kitabının “ 29 , uncu maddesi amelenin mesai saatini alelitlak on saat kabul ediyor ve mesai tarzını aşağıya izah aynen naklettiğim — gibi, maada ancak on saat ı;lıycceguı- den bu müddet dahi birinci mad- çe........ bu yelkenliyi bırakmıştır. O da, nekadar fakir akrabası varsa nezdine çağırarak bu geminin mü- rettebatını onlardan intihap et- miştir. Şimdi dünyada ayni aileye mensup kimselerden mürekkep denizci — tayfasına malik gemi olarap ancak 'bu yelkenli vardır. Bu yelkenli Avustralyadan İngil- tereye buğday taşımaktadır. Fa- kat kadın, çok muhafazakâr — ol- duğu için gemiye motör koydur- mamıştır. Bundan dolayı da Avus- tralyadan Londraya senede ancak üç sefer yapabilmektedir, ve her seferi takriben 121 gün tutmak- tadır. dede zikrolunduğu üzere iki nöbet- te tekmil olunmağın, bunun birinci- si yaz ve kış alessabah saat “on birde,, beddolunarak dört saat çalışmakla kazmacıyanın akşam- dan bazır etmiş oldukları kömü- rü ve tozu dışarı çıkaracakları misüllü kazmacıyan için çalıştık- ları mahalli h>>r olduğunu ocak çavuşuna hal veri- iki saat istirahat ve taam, at dahi ocağın dışarıya olan .şecrini çavu- şun irae edeceği veçhüzere ifa ederek bunu takiben ikinci nöbet işe mübaşeret edeceklerdir. Şöy- le ki: Berveçhi meşruh kazmacıya nın - kendilerine mahsus — olan ikinci nöbet işi kâmilen eda et- tikten sonra amele, hazır olan kö mürü ve tozu yine dört saat ça- hşarak dışarı çıkarıp olgünlük - işi tekmil — etmiş olacakından şu müddeti muharrereden fazla is- tihdam' ve iz'aç olunmıyacaklardır İstiklâl mücadelesinia en müşe kül ve karanlık bir devresinde, maden kuyularında çalışan ame- lenin haklarını herşeye tercihan korumak - istiyen Büyük Millet Meclisinin neşrettiği amele ka- nununun sekizinci maddesi gün- delik çalışma müddetini kat'l bir şekilde ifade etmektedir: “— Mesaii yevmiye alelıtlak sekiz — saatti.. Bu müddetten fazla çalışmıya hiçbir işçi icbar edilemez, — saati mesai hari- cinde tarafeynin tıza —- mu- vafakatile iki kat ücrete ibidir. Tahtezzemin mesafede nüzul ve suut için geçen müddet sekiz sante dahildir... Fakat, bu k :unun neşrinden sonra amele çine on iki saat çalışmıştır. Kanunun, sekiz saat- tan fazla mesaiyi iki kat ücrete tâbi tutmasına rağmen kazandık- ları para eskisini bir kuruş bile tecavüz etmemiş, bilâkis eksilmiş- tır. Kanunun çok açık maddesi karşısında alınan bu gayrikanuni cepheyi başka bir yazımda taf- si âtile anlatacağım. Mıiısırda Kaçakçılık Kahire ( Hususi ) — Mısır gümrükler idaresi kaçakçılığın ve bilhassa esrar, kokain gibi zehirleyiçi maddelerin Mısıra so- kulmasının men'i için Maliye Vekâletine mitralyöz ve küçük toplarla mücehhez yeni gambot- lar alınmasını teklif etmiştir. Ve- kâlet bu teklifi kabul etmiştir.