İ 4 İ Ş F | | B D O SÖON rosn - TEMMUZ 1914 Umumi Harp Nasıl Patladı Nakleden: H. R. —Kınm Doktor: Semi Ekremea — v ğğ Yazan Emi Lıdv[' Sosyalistler: “Ey Diplomat Efendiler Sulhü Biz Aktedecegız,, Dıyorlar.. Rusyada — bir içtima ma- halli — vardır ki, kapanmamış- tır; Kazaklar bulunur, Fakat girmek — istiyen ameleyi —kır- baçlamak — için değil, onlara selâm durmak için bulunur. Burası yoniyen tarzında sütünlarla müceb- hez dumadır.Anpir şeklindeki lo- caları saray asılzadeleri, parlak üni-| formalı zümrelerle doludur. İmpa- ratora sadakat yemininden ve har- bi meserretle telâkkilerden sonra çelik nazarlı genç bir adamın kürsüye çıkarılmasına — müsaade edilir : — Efendiler 1. — İstediğimiz gibi söyliyemiyorur. Başka mem- keketlerde olduğu gibi biz iste- diğimizi söyliyemiyoruz. Hükümet halka afhıumum! verecek yer- de azim vergiler yükliyor. Ey amele ve ey köylüler K inize selâbet — veriniz! — toplanınız! memleketinizi müdafaa ettikten sonra da onu kurtarınız|... Bu sözler — Kerenski'nindir O da harp — tahsisatma - | veriyor. o da Rusya kendi müdafaa — iztirarındadır, diyor ve belki de kendini buna knandırmaya — çalışıyor. Fakat hakikf —mazarı ihtilâldedir! üç sene sonra iktidar mevkil onun- dur. Şimdi iyoniyen sütunlari #rasından ona yiyecekmiş gibi bakanlar — çörümüş, — kokmuş olacaklar, yahut ecnebi toprak- larına — iltica ederek canlarını kurtarabildiklerine teşekkür ede- eeklerdir. Ondan sonra kürsüye çıkan Şustov'dur. O sosyalistler na- muna ve beş bolşevik namına #öyler, fakat harp tahsisatını da reddeder; — Kalplerimiz Avrupalı kar- deşlerimizin kalplerile beraberdir. Bu emperyalistlerin harbini men- edemiyoruz; fakat ona nihayet vereceğiz ! Bu vahşetin son eseri- dir. Sulhü biz, akdedeceğiz, siz değil, ey diplomat, efendiler !.. Rusyadayız. Bu gamalüt ve heyecandan titreyen adam kür- süden inince, salondan çıkınca O ganı cisminden alınıverilebileceği ni düşünmiyor mu? Onu şurada, kapı önünde paralayıvermekten Grandökleri kim menedebilir? Hür memleketlerin kürsülerinde bile böyle bir söz işitildiği var mıdır? Bununla beraber birkaç gün sonra Duma reisi Fransa sefirine yalan söyler ; — Sırp dahili nifak ve şikak- lara nagihani bir hatime çekmiş- tir. Dumanm her — fırkasında Almanyaya karşı harp arzusun- Si SOt v <T K Gaz harbinin bedbaht kurbanları dan başka bir arzu yoktur. Rus kavmi 1812 denberi böyle bir vatanperverlik — hamlesi göster- | | lerdir. Velhasıl memişti. * İngilterede Liberallar hükü- | meti — harbe zi- yade —yavaş — yavaş kaymak- ta olduğundan Sosyalist- lerin işi daha kolaydı, bu- rada, az zamanda beş zümre harbe muhalefet edecekti. Avru- panın en nefis beyannamesini yazmış olmak şerefi amole par- yürümekten Sahte İngiliz Liraları Borsa ve Osmanlı Komiserliğinden: İngilterede bir kalpazan kum- panyası tarafından birer ve ya- rımşar isterlinklik sahte bank- notlar imal edilerek külliyetli miktarda bilhassa (Reading) şeh- rile civarında piyasaya çıkarılmış ve bunların hakiki banknotlardan tefriki — pek — müşkül olup sahteliklerinden şüphe ettirecek yegâne nokta — filigranları- nın — hakikilerine — nazaran — ha- fifçe daha koyu olmasından iba- ret bulunduğu ve yapılan kalpa- zanlığın ancak bu banknotların İngiltere Bankasına — vürudunda meydana çıkmış buluduğu İngiliz gazetelerinden birinin bu husus- taki meşriyatı Üüzerine Londra Büyük Elçiliğimizin iş'arına atfen Hariciye Vekâletinden — Maliye Vekâletine vukubulan ve Komi- serliğe teblig olunan iş'ardan anlaşılmıştır. Şayanı dikkat bir teklif Yalnız 75 kuruş gönderiniz. Mukabilinde Reisicümhur Hz. nin tabit büyüklükte, san'at- kârane bir büst portrelerini elde edeceksiniz. Türkiyenin bilâmum Ricali Âliye portre- lerinin fiatleri dahi aynidir. Posta mesarifi yukariki bedele dahildir.. FOTO — FRANS İlkiklcaddesi No — 128 Beyoğla Bankası i tisine teveccüh eder. Bunda davula değil, hakikate; lâfa değil akıl ve basirete müracaat etmiş- bir şaheserdir, okuyunuz: — “Kahrolsun harp! Ey büyük Britanya işçileri sizin Avrupa işçilerile bir nizar- niz yoktur; onların da sizinle bir ihtüâfları yoktur. Hâkim sıfatlar çekişiyor. Onların davasını üzer- lerinize almayınız. Almanya da bir milyon sindikalist ve sosya- list protesto etti. ( Ar!ı.ııı var ) Kömür. Kaşıfımn Torunu Türkiyede ilk madenkömürü- nün nasıl keşfedildiğini bir seri halinde neşretmiştik. Bu yazıları takip eden karilerimiz, Türkiyede madenkömü - rünün — Uzun Mehmet — is- minde bir köy- lü — tarafından tesadüfen bu- lunduğunu, fa- kat bu hizme- tine mukabil zavallı Uzun Mehmedin E- reğli mütesel” Himi tarafından katledildiğini ha- tırlıyacaklardır. Uzun Mehmedin torununun çocuğu Halit Hüseyin Efendi gazetemize bir mektup öndererek, Türkiyeye büyük hizmette bulunan leh- met ailesinin elyevm yardıma muhtaç bir vaziyette olduğunu bildirmekte ve neşriyatımıza te- şekkür etmektedir. Bu münase- betle Halit Hüseyin Efendinin resmini dercediyoruz . Memuriyet İstiyenler İstanbul Müddeumumiliğinden: Adli ihtisas mahkemelerinin Başkâtipliklerile — kâtipliklerine, hukuk ve meslek mektebi mezun- ları Adliye memuriyetinde bulu- nanlardan talip olanlar arasında 25 Şubat 932 Perşenbe günü imtihan icra edileceğinden talip- lerin yevmü merzkürda saat on da memuriyetimize müracaatları ilân olunur. Bu Sütunda | Hergün Muharriri: Grace Stone Coates — Tercüme eden: Behire Sedat Yabanı Daha hiç tatmadan evvel ya- bani eriklerin mevcut olduğunu | iki defa duymuştum. Birinci defası pazar günü ki- liseden çıkan kadınlar erik topla- mıya gittikleri zamandı; babam omuzlarını kaldırıp sessizce gül- müştü. Babam yabani eriklerin nfak ve adi olduklarını ve İta- yada yediği yemişleri anlatmıştı. Annem ve babam Mro Gü- are ve mektep hocası Mrs. Slumpla erik toplamıya gitmele- rine — şaşarlardı. — Erik — topla- mıya gitmenin fena olduğunu biliyor, fakat sebebini anlıyamı- yordum. Neden fena olduğunu anlamak için bir kere ben de onlarla gitmek İstiyordum. Ka- dınlar bizim eve uğrayıp annemi davet ederlerdi. Annem yabani erikleri sevmediğimizi söylerdi. Fakat babam eriklerin çekirdeğini tadınca artık aşağı, adi şeylere alışmıya mecbur olacağımızı söy- lerdi. Mrs, Slump: Siz çekirdekleri yutmarz, tükürürsünüz, değil mi T derdi, ve babam omuzlarını kak- dırıp annemi sinirlendire: sessiz gülüşile gülerdi. Babam hoşlanmadığı insanlarla konuşurken kelimelerini ayırarak en kolay ve en iyilerini kulla- nırd.. Annem buünün babamın küçükken yalnız Almanca konuş- masından ileri geldiğini anlatırdı. Kadıinlar gittikten sonra am nem ve babam kavga ederler, bana işittirmemek için yavaş ko- nuşurlardı. Beni oynamıya yolla- mazdan evvel annem yabani erik- lerin — bile bazan hayatın kuru ekmek yeknasaklığına tat verdik- lerini söylerdi. Erikler hakkındaki ikinci ma- lâmatını (Mrs Slump ) un evinde edindim. Erik reçeli yapıyordu. Reçel karıştırmaktan yer kirlendi- | ği için bizi eve kabul edemiye- ceğini söylemişti. Slumplar iskem- le kullanmazlardı. Kendileri tahta | sandıklarda — otururlar, çocuklar da köpekle beraber yerde olu- rurlardı. Tanıdıklarımızın içinde alnız onların av köpeği vardı. i girmek istiyordum. Daha onlara hiç misafir gitmemiştik. Şimdi onların evinde bulunmamı- zın sebebi babamın bizden ödünç aldıkları sapana ihtiyacı olmasın- dandı. Babam alâtının dışarlara atıldığını sevmezdi. Sapanlarını, kullanmadiğı zamanlar bir bara- kada muhafaza ederdi, fakat Slumplar kendininkileri çözdükleri yerde bırakırlardı. Arabamız onların evinin önün- de durunca Mrs. Slump arkası bize dönük, kapida duruyordu. O, şişmandı ve atkıya sarınmıştı. Atkısı arkadan yırtıktı. Mr. Slump çıkarak babamla konuştu. O, zayıf, uzun boylu bir adamdı. Mrs. Slump ta gele- rek Aarabanm yanında durdu. Annem ve babam arabanın ön Erikler sırasında ları daha uzundu. Sıraya değebiliyor fakat ben de- ğemiyordum. Teresa annemin is- nerek hir daha tekrar etmemesini söyledi. Benim ayaklarım baba- mın iskemlesine deymediği için ben bir şey yapmıyordum, ondan bana darılan olmadı. Teresa beni çimdikledi. Ben, izinsiz arabadan iİn- dim. —Teresa anneme şikâyet etmek istedi, fakat ne yapacağını merak ettiği için bekledi. Mrs. Slumpun arkasına doğru yürüye- cektim. O çorapsırdı, ve pazar günü kiliseye devam eden kadın- lar iç çamaşırı da giymediğini söylerlerdi. Ben bunun doğru olup olmadığını öğrenmek isti- yordum. Annem beni yanına çağırdı. O, bazan bana sormadan ne dü- şündüğümü bilirdi. Arabaya çı- karken sıkı sıkı elimden tutarak yavaşça: Ayıp değil mi, utanmaz mısın? Dedi. Yözü buruşmuştu çünki kolumu — sarsarken Mrs. Slumpa gülmemeğe çalışıyordu. Ben anlatmıya gayret ettim fakat o müsaade etmedi. Beni sustur- duğu için onun söyliyeceğini düşündüğü şeyi söylemek iste- dim, fakat cesaret edemedim. Mrs. Slump sapanı erte- si sabah getireceğini söyledi. Babam sapanı © zaman ken- di götürmek — istiyordu; fakat Mr. Alump sapanı ödünç alırken şartın bu olmadığım söyliyerek itirax etti. Ertesi gün onu odun arabasının arkasına bağlayıp bizim evin önündeki sokağa bırakacak- tı. Zaten biraz daha erik topla- mıya gideceklerinden —ne olsa evin önünden geçeceklerdi. “( Arkanı var ) Vehabın Kazandığı Muvaffakıyet Oto ismindeki Fransız spor gazetesinin — verdiği — malümata göre Paris muhteliti ile lıpııyı takımı arasında yapılan İzmirli meşhur — Vehap u,ıı. muvaffakıyetler göstermiştir, bu maçta Vehap yalnız başına 3 gol yapmıştır. Maç 1-4 olarak | Fransızlar lehine neticelenmiştir. Ayni takım birinci Fransız muh- telitini geçen sene 5- 2 olarak yenmişti. Fransızların bu muvaf- fakiyetinde Vehabın güzel oyunu- | nun büyük bir hissesi vardır. Bizi Affediniz! Meşhur iki ahbap komikler Hardi, Lorel yeni bir filim çevir- miye başlamışlar. Her filimlerin- de birçok alkış toplıyan bu iki arkadaşın yeni çevirdikleri eserin ismi şudur: Bizi affediniz! sırasında, Teresayla ben de arka — oturuyorduk. — Teresa | benden daha büyüktü ve bacak- | O bacaklarını — uzatımcca ayak parmaklarile ön kemlesine çarptı ve annem dö- |