YAZAN: M. — 133 — Erzurumda bizi Karsa götü- recek olan arabaları tuttuğu- muz zaman şiddetli bir kar — tipisi vardı. Bu havada yola çıkmak mümkün değildi. Bi- paenaleyh iki gün daha bek- — lemek zaruretinde kaldık. — de sahibi Nihayet tipi hafifledi. Biraz sonra da durdu ve biz de yo- Ta çıktık. Yabancı yolcularla birlikte küçük bir kafile ol- muştuk. Konuşa konuşa gidi- yorduk. Fakat Hasankaleden sonra (Sarıkamış ) a yaklaşır- ken tipi yine başladı. Bir dağın — eteğindeydik. Atlarmızın inadı tuttu. Bir türlü yürümek istemiyorlardı. Dört araba vardı. Dördünün Karslı — Ruslardı. — İndik, yaya yürüyelim. Fakat hayvanların inadı devam edi- — yordu. Arabacılar kendi aralarında | küçük bir müzakere yaptıktan Bonra içlerinden birini bana — gönderdiler, bu gelen adam: — Efendim, dedi. Bugün canınızı kurtarmak için yalnız — bir çare vardır. O da eşya- — burlar nızdan vazgeçmektir. Biz arabaların hayvanla- gını çözeceğiz. Yarısını en küçük arabaya koşacağız, Siz ailenizi bu arabaya bindirecek kendiniz de yedek hayvanları çekerek atla en önde gide- geksiniz! Tam bu muhavere- min cereyan ettiği sırada ete- ğinde bulunduğumuz — dağın tepesinden iri boynuzları ile bir sürü öküz başı göründü. Âdetâ karın içinde yüzüyor- muş gibi yukardan aşağıya kayarak - geliyorlardı. Meğer kızaklara — koşulmuş üâmiş. Bizim için güzel bir fırsat çıkmıştı. Vakit geçir- meksizin kızakların açtıkları kze dalarak tepeye tırman- — mıiya başladık. Tipi devam ediyor ve karanlık gittikçe artıyordu. Birkaç gün evvel bir gece bu yoldan geçen bir kızağa kurt sürüsünün hücum ettiğini ve içinde bulunan dört — yolcuyu parçaladığını işitmiş- © tik. Hatırıma geldi. - düşündüm. Cebimde Silâhımı küçük bir revolverden başka bir şey — yoktu. Arabacılar ise büsbü- E. B otan “taraftan da yedekte hayvan tön silâhsızdı. Çaresiz kazaya b sun eğecektik. Aksi gibi p:: fena bir vazietteydim. Boudiğim hayvan beni müte- M iyen üzüyordu. Bir taraf- onuzla — uğraşmak, bir çekmek cidden güç bir şeydir. Hayatımdan bıkmış usan- mıştım. Bu sebeple sıkıntıya — gağmen tabiatin acı cilvelerin- den zevk alarak yürüyüp — gidiyordum. Güç hal ile tepeyi bulduk. Artık dağın öbür sathı mai- Tade idik. Öndeki arabanın hayvanları yokuş aşağı koş- G HIND!JTAM,—W_: L Yarı Yolda Atların İnadı Tuttu, Bir Türlü Yürüyemiyorlardı.. DA KAZIM muya başladılar. Ben de onları takip ettim. Fakat yedekteki hayvanlardan biri çukura yu- varlandı. Arabacıya seslenerek durdurdum. Birlikte hayvanı kurtardık. Her taraf kara bürünmüştü ve beyaz kar siyah gecenin içinde çarip vir manzara teşkil ediyordu Bu sırada hatırıma bir çare geldi: Kurt sürüsüne rasgel- diğimiz takdirde hayvanları birer birer terkederek kurt- lara vakit kaybettirip bu fırsattan istifade ederek eyle- mek mümkündü. Fakat be- reket versin kurt sürüsüne rasgelmeden ( Sarıkamış ) ın ışıkları — göründü. — Çarşının orta yerinde bir han vardı. Kapıyı açtırarak içeri girdik. Hancı çok insaflı bir adamdı. Sobayı yaktı. Çayı kaynattı ve keçenin üzerine bir de ya- tak sererek çekilip gitti. Bu müthiş gecede bu mer- hametli hancıya tesadüf etmek- Hğimiz bizim için unutulacak nimetlerden değildi. Her ne ise ertesi sabah erkenden arabacılarımız Sarı- kamıştan ayrılarak Kars civa- rında bulunan köylerine gitti- ler ve oradan kızaklarımı ala- rak geri geldiler, Yolda bırak- Yımız eşyayı topladılar. —Bir sandığı müstesna olarak bulup getirdiler. Bu ameliye bittik- ten sonra kızaklara bindik ve bir gece Kars civarında Rus arabacıların köyünde mi- safir kaldıktan sonra Karsa vardık. Karsta ilk işim cephe karargühına gitmek oldu. Ge- ri çağırılmaklığımın -sebebini biran evvel anlamak - istiyor- dum. Cephe Erküân:harbiye reisi, (şimdi Jandarma Ku- mandanı olan) Kâzım Beydi, beni görünce kendilerine mah- sus mültefit ve kibar tavrile! — Kâzım Bey, geçmiş ol- sun dedi, bir suitefehhüme oğradınız. ve bunu da çabuk atlattınız, şimdi İkinci şube müdürünü görünüz! Dışarıda karşımda(Taşkent)te iken — tanıştığım Erkânıharp Reisi Yüzbaşı, şimdi Miralay Rifat Beyi gördüm ve bu te- sadüfe pek memnun oldum. Hemen: İkinci şube reisinin kim olduğunu ve odasının nerede bulunduğunu sordum, Rifat Bey gülerek: — İşte ben, dedi ve beni odasına götürerek suitefehhü- mün izalesi için Paşaya lâzım gelen izahatı verdiğini söyli- yerek tatyip etti. Karsta dört ay açıkta kal- dıktan sonra beni tekrar or- duya aldılar, Erzurum mevki kumandanlığının emrine ver- diler, sonra'da'Fırkam ile Garp cephesine gönderdiler . rılı bu Fırka iledir ki sene- lerce ayrıldıktan sonra İstan- bula dönmek nasip oldu. SON Li Muharriri: EİKAYE Bu Sütunda Hergü Necati Yum/ J SABAHA KARŞI bir adam oturuyordu. Onun homurdiyan — sesini işitiyor, fakat, muhatabını göremiyor- dum. Bir bahane ile eğilerek baktım. Karşısında minimini, enfes bir kadıncağız — vardı, Fakat biribirlerine iltifat ct- medikleri muhakkaktı. Kadın, ellerini masaya vurarak bir- şeyler söylüyor; arkasından, devasa komşumun sert ve ithamkâr homurtusu duyulu- yerdu. Bir ara önümdeki iri gölye harekete geldi. Ayağa kalk- mıştı. — Masaların — arasında kalabalıktan gittikçe daralan yola endişe ile baktı. Sonra, mümkün olduğu kadar küçük- miye ve bir şeyler devirmemiye çalışarak İiç tarafa doğru uzaklaştı. Artık, gözel kadın ! karşımda idi. Onun rahat- ça görebiliyordum. Kıvırcık sarı saçlarının gölgesi — için- de heyecan ve ıstıraptan pembeleşen yüzünü küçük bir mendille sildi. Sonra başını önüne eğerek masa örtüsünün kıvrımlarile meşgul görünmi- ye çalıştı. Halinde bir karar- sızlık bir telâş vardı. Etrafına | bakmaktan çekiniyor — gibidi. Fakat, bu inat çok sürmedi. İri ve boyalı kirpikler ih- Hiyatla — açıldı: Göz göze geldik. Bana, tanıyacakmış gibi dikkatle bakıyordu. Ben de onu bir yerde gördüğümü zannediyordum. — Böyle bir müddet — bakıştık. — Aşinalık göstermek için gülümsüyor- dum kiş; — birden — ayağa kalktı. İki masa arasından süratle — kıvrılarak — yanıma sokuldu. — Şaşırmıştım. — O, asabiyet ve heyecandan tit- riyen ellerile elimi — tuttu. Böüyük — bir korku içinde gibiydi. — Yalvarıyorum size gidi- niz. Şimdi, hemen şimdi g- diniz çok rica ederim. Dedi. Gözlerinde sanki bir alev yanıyordu. Gitmemiye ve 1s- tırap çeken bu güzel kadına yardım etmiye karar vermiş- tim, Fakat, dolgun ve kızıl dudakları titriyerek çenesine doğru kıvrıldı. Okadar çaresiz ve yalvaran bir hali vardı ki: Ağlıyacak sandım. Süratle ye- rimden kalkarak uzaklaştım. * Aradan aylar geçti. Onu unutamıyordum. Birçok defa- lar tekrar — tesadüf “ etmek ümidile ayni gazinoya girdim, çıktım. Fakat, bana yalvaran © güzel kadın bir daha ora- ya ayak basmadı. * Geç vakit bazı arkadaşlar- la senelik balolardan birisine gittik. Önümüzde, kesif kütle halinde dans edenler arasın- da bir'on ©o gözüme ilişti. Vak'ayı arkadaşlarım da bili- yorlardı. Onlara “işte bu ka- dıni,, dedim. Nihayet bu ak- şam onun kim olduğunu ve niçin beni gazinodan uzaklaş- tırdığını anlayacaktım. Cazbant durdu. Çiftler tek- Önümdeki masada iri yarı l rar ııtıyorlırdı Arkadaşlarım hep birden, nazarı dikkati celbedecek tarzda alkışlamıya başladılar. Bu gayret beyhude olmadı. O, bizi gördü. Bir müddet dalgın ve mütehayyir bana baktı. Tedricen yüzün- deki — tebessüm — siliniyor, gazinoda ilk gördüğüm kor- kak ve yalvaran kadın ohr yordu. Fazla tereddüt — et- medi. Yanındaki delikanlıya bir iki kelime söyledikten sonra — kalabalık — arasından sıyrılarak yanıma geldi. Onu, heyecan ve samimiyetle istik- bal ettim. Yine elimi tattu. Yine o alevli gözlerile gözle- rimin içine bakarak korku- dan titriyen sesile: — Burayada mı — geldiniz? Allah aşkına gidiniz, şimdi, şimdi; dedi. Bu sefer zayıf değildim. — Hayır, dedim. Sebebini öğrenmedikçe bir adım bile kıpırdamam. Dolgun ve kızıl dudaları yine büküldü. Kıvırcık sarı saçları yüzüme eğiyordu. Daha yavaş ve okşayıcı bir sesle tekrar etti. — Buradan gidiniz, yalva- rıyorum, sonra herşeyi öğre- nirsiniz. O kadar çok sokuluyordu 'ki vücudunun tazyıkile sende- ledim, Titriyordu. Ağlıyacak gibidi. Bir faciaya sebep olb- maktan korktum. * İki — saattenberi — rıhtımda bir otomobilin içinde balo- dan çıkmalarını bekliyorum. Nihayet, dağılmıya başladılar. O da yanında gördüğüm de- likanlı ile birlikte — çıktı, Otomobillerine bindiler. Şo- förüm dersini almıştı. Kısa ve heyecanlı bir seyahatten sonra artık yayayız. Delikanlı onu evinin yakininde yalnız bıraktı. — Az- ilerde, büyük bir —apartıman — kapısında onu kolundan — yakaladım. Küçük — bir — çığlıkla — geri döndü. Bir harekete meydan bırakmadan : — Artık herşeyi söyleme- lisin, dedim, İri ve boyalı kirpikleri bu sefer birer ok gibi açıldı. Alevli gözleri dehşet saçı- yordu. Dolgun ve kızıl dudak- ları karanlıkta parıdıyan diş- lerine doğru yayıldı. Ta, ku- lağımın — dibine — sokularak, içinden gelen, kindar bir sesle: — Hâlâ mı peşimdesin? Dedi. Hâlâ mı — anlamadın. Sinirime dokunuyorsun, yü- zünü görmeğe tahammül ede- miyorum. Başıma bir yumruk yemiş gibi sendeledim. O, koşarak apartımanın — merdivelerinde kayboldu. Galiba sabah ya- kındı. Selim Sırrı Beyin Konferansı Yarın akşam saat sekiz buçukta Selim Sırrı B. Rad- yoda (Andr& Maurolis)in Ame- rika tahassüsleri mevzulu bir konferans verecektir. SİNEMALAR YALAN YERE YEMİN Muztarip bir validedin kızcağızını vicdansız. bir pederin elinden kurtarmak emelile yalan yere yemin etmekte olduğunu tasvir eden bir hayatı hakikiye sahnesidir. LA JANA ve ALİCE ROBERTE| tarafından fevkalâde bir surette temsil edilen bu muazzam B eser yarın akşam büyük gala olarak SİNEMADA gösterilecektir. i Tiyatro Ve Sinemala! A SR PRENSES, ENRİNİZ Vln.LY FWTC&I KATE VÖN NAGY tarafından ŞIK SİNEMA'dı Bu hafta CENNET YOLU filminin Almanca kopyesi Mümessilleri : iliy Friteh ve Lilian Harve PRENSES EMRİNİZ ( Princesse a vos örderes ) HENRY GARAT LİLİAN HARVEY tarafından Meşhur — beynelmilel muııııl ve Parls'liler İle Atina'lıların mahbubu ATTİK pek yakında sön — şarkılarını sahnesinde taganni edecektir. Aile Kavgası Bir Damat Kaynatasını Tabanca İle Öldürdü İzmir, 21 (Hususi) — Salih- lide kanlı bir cinayet oldu. Orada M 'that Paşa caddesinde oturan Ali usta isminde birisi, kızı ile damadının geçineme- diğini görünce kızına boşan- ma davası açtırmış ve mah- keme de talak kararı ver- miştir. Damat karardan sonra kay- natasına tesadüf etmiş, ara- larinda kavga çıkmış ve bir aralık —a >ata bastonile da- madına varmuştur. Buna ca- ni sıkılan damat ta tabanca ile Ali ustayı öldürmüştür. Mecidiye Köyü Hâdisesi Evvelsi gün Mecidiye Kö- yünde Petro Efendinin bos- tanındaki barakada ölü ola- rak bulunan altmışlık Madam Patronun cesedi şüpheli gö- rüldüğü için 'morga nakledil- miştir. Madamın mide kar- hasından öldüğü tesbit edil- miştir. Tevkif edilen Toma da serbest bırakılmıştır. —, r'k; | | | | | | ALKAZAR — Manurlâ ALEMDAR — Yanık kalpler ARTİSTİK — Sevil Dansözü ASRİ — — Fakır milyonet EKLER — Milton ELHAMRA — Şen insanlar ETUVAL — Caz kıralı FERAH — — Konser, varyete GLORYA — Atlantik — Al Jelson — Tabu — Busenin kıymeti OPERA — — Palermu'cinayett şıK — Cennet yolu Üsküdar Hâle — Aşk resmi — geçidi / 21 Teşrinievel Çarşamba İstanbul — | 1200 m: 5 kilovat | 18 gramofon 19,3) alaturke saz, 20,30 gramofoti 21 alaturka könser, 22 örkestrâ Heilsberg — (276 metr& 75 kilovat) 19: Sechulzın bif musahabesi 20,15 dans geceslr 22,30 berlinden nakil. Mühlaker — (360 metrt| 75 kilovat | 19,45 Frankforttal naklen oprrat parçaları, 2t Alman mut! j opervazları. 223? günün haberleri. Bükreş — (394 metre, ' kilovat ) 20: Radyo darülfünüt nu gramofon, 21 keman solik 21,30 musahabe. 21,45 hore solo. 15,22 keman solu, Roma — | 41 metre kilovat | 11,33. gün haberlet 1950 gramkfon. 20,33 - Aile| doktoru söyliyor. 21: koönser. Viyana — (515 metre, kilovat ) 19,45 kitar konserli 20,30 gramofon, 21,30 ıenÜ na 21,45 dans havaları, Peşte — (550 metre kilovat | 19,50 gün haberleri| 20 salon orkestrası, 22,15 m3nca konferans. Bir Cinayet Dikili'de Azılı Şerirlef Bir Taciri Öldürdü Dikili, 21 (Hususi) — Kasabt” mızda ticaret yapan Baki Bef isminde birisi esrarengiz şekilde öldürüldü. Katiller geceleyin evine gif” mişler, muhtelif yerlerinde" vurmuşlardır. Cesedi- ortadan kıldırm*, için de bedbaht adamın evif' yıkmışlardır. Katiller kaymi” kam Haşim Beyin sıkı " batı ile bir saat zarfında eld” edildiler. Can Beylerbeyi Rıhtımı Beylerbeyi caminin ribtiii (4) bin Jlira keşif üzerinde? münakasaya konmuştur. Bü hafta ihalesi yapılacak * derhal inşasına başlanacakti” I