Havacılık Bahsi Son Söz Yine İ Bize Düştü Türk genci hayatını servet ve para için feda etmez, biz şanlı bir tarihe malik şerefli bir milletin evlâdıyız. Namık Kemalin dediği gibi bir aşi- retten doğan cihangir bir devletin yavrularıyız. Buradan Amerikaya para kazanmak İçin değil ecdadımızın muvaffak olamadığı bir gayeye irişmek, Bahrı muhitin hırçın semaların- da şanlı bayrağımızı yükseltmek, yeni dünyada da Türk san- cağını selâmlatmak, milleti- mize şeref kazandırmak eme- lile hayatımızı fedaye Amadeyiz. Bir insan tab'an cılız, kol- ları kuvvetsiz, rohu korkak, vücudü mukavemetsiz kambur, topal olabiliyor. Fakat kendisi Aciz ve zavallı diye mensup ol- duğu bir milleti de zavallılıkla İtham etmesi doğru değildir. Dünya yüzünde en ziyade meşekkate, açlığa tahammül eden bir millet varsa o da biziz. Amerikadan kalkıp buraya elenlerin, — Paristen kalkıp merikaya gidenlerin tayya- resinde havyarlı sandüviç, gi- da ve kuvvet verici bin türlü hesne vardır. Biz yarım okka ekmek, bir avuç zeytin ile bu seyahati yaparız. Yine kollarımızdaki — kuvvet eksil- mez. Kışın en soğuk günlerin- de, gazete kâğıtlarından kom- binezonlarla saatlerce hava- da dolaşan çelik vücutlü Türk tayyarecileri vardır. Türkün bu fedakârlıklarını, Türkteki mukavemet ve ka- biliyet, azim, sebatı bilmek için onunla siperlerde beraber bulunmak, onun akan sıcak kanının dumanlarını görmek, ecelle karşı karşıya yaşamak lâzımdır. Muhteşem salonlar- da — şöminelerin karşısında bezik oynıyarak kahramanlık efsaneleri yaratanların hakiki Türk kahramanlığını takdir edememesi, basit telakki et- mesi tabildir. K Bu memleket ve millet, kahve dedikodusundan, ma- halle dedikodusundan, yazı de- dikodusundan usanmıştır. Gözle gürülür, elle tutulur, eserler istemekte ve beklemektedir. Ecdadı karalarda ölen, de- nizlerde ölen, yalmız yuvasın- da ölmek nasip olmıyan bu gençlik maddeten, manen yük- selmiye hazırdır. Hep beraber bu itilâyı temine çalışalım. Tayyareci: Hayrünnas —— TAKVİM — Gön S1 -23Ağustos-93! Hasir 110 | Rumt Arabi € “Rebllahar- 350 Hati sakitsezanİ-ya ünyada D Neler” Olup Bitiyor ? ngiliz Kabinesi Buhran İçindedir - Hindistanda Kaynaşma Berdevam (s İngilterede Vaziyet Ciddidir İngiliz bütçesinde yapılması zaruri — görülen ti an dolayı ve bu tasarrufun esas- ları hakkında gerek kabine azası ve gerek kabine ile muhalefet fırkaları arasında hâlâ bir anlaşma temin edi- lememiştir. Bu anlaşma temin edilemedikten başka müzake- relerin şekli vahim bir buhra- na doğru gidildiği hissini ver- mektedir. Muhafazakâr fırka reisi M. Baldvin, istirahat ettiği Eks- lebenden alelâcele Londraya lizleri Daily Herald gazetesi harp hoıç)l'ınııın ve muahedelerin yeniden tetkiki mücadelesine tekrar başlamıştır. Meselenin — müşkül — tarafı Tredünyon denilen ımekd i::- dikalarının hükümetçe nülen tasarruf esaslarına mu- halefet ettiğinin anlaşılmasıdır. Hükümetin, bu hususta fazla ricakâr davranmıyarak kete geçeceği vaziyetin Zü- . ripliğini arttırıyor. P:ı'ı'.mmı bu hal amele fırkasının mukadderatını de- iştirebilecek — mahiyettedir. u tarzı hareket, başvekilce bir kabine buhranına meydan Hint hududunda, yüksek noktalardan kabile hareketlerini tarassut ederek İngi- haberdar tarassut noktaları eden yerli polisi ve halin çok fena olacağı kana- atinden doğmuşa benzemek- tedir. Liberal ve muhafazakâr fırkalar vaziyeti ciddiyetle ta- kip — etmektedirler. Kabine buhranına ait şayialar devam ediyor. Fırka reisleri başvekil ile görüşmektedirler. Hindistanda Da İşler Fena Gidiyor İngiltere ile Hindistan ara- sındaki münasebat gerginleş- mekte devam ediyor. Gandi- nin evvelce, Hint kongresini mantığa davet hususunda irat ettiği nutku müteakıp Londra- (Devamı 7 inci sayfada ) Kadın Ve Kalp İşleri Erkeğe Hâkim Olma- nın Sırrı Nedir? I Sıcakta Bir Artistin Tecrübeleri Elbise, kadının hayatında mü- bim rol oynar. Kadın vardır ki bayatı elbiselerinden ibarettir. Kadın vardır ki, camakân- da gördüğü bir elbiseye sa- hip olabilmek için namusunu tehlikeye koyar. Kadın vardır ki, elbisesi sa- yesinde erkekleri cezbetmiye ve onlar üzerinde hâkim ol- mıva muvaffak olur. İşte Pola N bu artistler- den biridir. güzel artist uzun — tecrübelerden — sonra edindiği kanaatleri şu suretle hulâsa ediyor: “ Kadının hayatta geçirdiği buhranlar esnasında elbise daima mühim bir rol oynar. Onun içindir ki ben elbise meselesini herşeyden — daha ziyade tetkik etmişimdir. Ve yine bunun içindir ki kısa eteği ve kesilmiş saçı hiçbir zaman sevmemişimdir . İlk kocam kont Domska isminde bir Leh zengini idi. O vakit daha taze bir kız ve tecrübesiz bir artisttim. Berlinde çalışıyordum. Bir ce evimizde otururken Berlin- deki tiyatro müdiriyetinden bir telgraf aldık. Beni müs- tacelen yeni bir iş için davet ediyordu. Kocam kızdı, kö- pürdü, gitmiyeceğime — dair benden söz aldı. Gece yarısı gizlice yatağımı terkettim ve Berline kaçtım. Kocam o ge- ce neden bu sahneyi yapmıştı? Çinki o gece Üüzerimde bir tafıa e bise vardı. Bana sakin bir »v kadını hâli veriyordu. Kocam bu manzaraya aldanmıştı. Bir müddet #sonra Çarli Ça-lin'in yannda çalışmağa baş'adım. Mesleğime aşk ile sa- nl iştın. O.u n':nıı:ıın etmi- e çalı; dm. Fakat yine DAĞT Fdi Röyafe time bakarak beni bir kadın- dan ziyade bir artist gibi gör- miye başladı. Çünkü işime ehemmiyet veriyor, elbiseme ve giyinişime aldırmıyordum. Her genç kiz evvelâ moda- nın esiridir. Moda mukallitliği çok defa yanlış neticeler verir, Sonra arkadaşlarının ve baş- Umum Deposu Aşir Eflzıîtîp_hıne sokağı 65 numara İSTANBUL Dünya Markalara RUS DiKİŞ MAKARALARI S SADAĞ . dikkat etmeniz Çocu- ğunuza Nasıl Bakmalşsımz 2 Sıcak havalarda bebe- cikler hararetten yandık- ları için serin birşey iç- mek isterler. Fakat dert- lerini söyliyemedikleri için ağlar ve rahatsız ederler. Anneler, çocuklarının su- sama ihtiyacını bilselerdi, kendilerini ve yavrularını birçok sıkıntılardan kur- tarmış olurlardı. Yavrunuzu, daha kü- çükten, sütten —maada şeyler İçmiye alıştırınız. Çocuğa ilk on ayında sütten başka birşey ve- rilemaz kanaati çoktan ölmüştür. Çocuk susadığı zaman kendisine su verebilirsiniz. Her susadıkça — ağzına memeyi dayamayınız. Be- beğe sudan maada, limo- nata, portakal suyu, bir iki ay sonra da et suyu, meyva suyu filân verebi- hirsiniz. Fakat bundada ifrata varmayınız. Mümkün ob- düğu kadar az miktarda ve uzun fasılalarla veriniz. Çocuğa en ziyade ve- receğiniz şey, süzülmüş portakal suyu olmalıdır. kalarının kıyafetlerini taklit eder Bu tecrübe'erden geçtikten sonra kendini bulur. Genç kızlara nasihatim şu- dur: Hayatınız. elbisenize tâ- bidir. Elbisenizi ve tuvaleti- nizi kat'iyyen ihmal etmeyiniz, Körü körüne mukallitlik yap- mayınız. Size ve vaziyetinize * en iyi giden kıyafeti bulunuz. Erkek daima elbiseye baka- rak hüküm verir, derbeder, dağınık, itinasız giyinen ka- dından hoşlanmaz. * Hanımteyze — Şubesi l L L. Abravanel Marpuççular Yarım Şişeci Han Wo. 2 İSTANBUL Nalça 4 lçi rica edilir. 0.18) $07 | Akşamız.— 1R,58 İ a o;;:l"uı ızı? v-:: 139)2038 | davet edilmiş ve gelmiştir. vermemek ve meydan verilir- İicindi 9404 (1605 | Tannak İ L7i 326 Amele fırkasının naşiri efkânl se - İngiliz. kredisi — için ğ ğ t Sonra Atıf Beye döndü: : No, 7120 'nra ye döndü: İ lünesne Z — Feridin adresini biliyor- ORUCAKTAN KUCAĞA SERVER BEDİ — Vah Nerminciğim, defü- Ne yufka yürekli — imişsin. Yoksa, bu gençten başka teni gevecek insan yok mu Sanıyorsun ? Nermin, isyankâr bir sesle bağırdı: — Hayır... - Bukadar adi değilim — ben... Kim isterse Sevsin, kim İstemezse Sev- Mesin. Başını çevirdi Ka . ve sustu. aeti Ka I yeniden canlandi: — Gideceğim, dedi, hiç önüme — durmayın. Kararım kat'idir. Okadar şiddetli bir hamle ile harekete gelmişti ki Atıf Bey de, Nadire de kımılda- madılar ve onu serbest bi- raktılar. Nermin baktı: — Vapura giyindi. Saatine yirmi dakika YAT san, söyle de yazıhaneye ka- dar yorulmayayım. Atf B. cavap verdi: — Lâleli'de bir bakkal İb- rahim Ef. varmış, o biliyor- muş. Nermin başka birşey — S01- madı ve çabucak ,pansiyondan çıktı. * Lâlelideki bakkalı kalıy.cı buldu, ona Feridin evini sordu. Bakkal, parmağile, sokağın içinde bir cumbalı ev göste- rerek dedi ki: — Ev şu amma Ferit Bey ortalarda yok. — Hizmetçi de yok mu? — Hizmetçi üç gün bekledi, nihayet karakola — müracaat etti, evin eşyasını bir dermir- baş defterine yazdılar, anah- tarı hizmetçiden aldılar. Ka- rakolda tahkikat yapıyorlar. — Ne tahkikatı ? — Öyle ya... Ferit Bey or- talarda yok. Ne oldu? Başına bir kaza mı geldi? Ben bile meraktayım doğrusu. Pırlanta kalpli bir çocuktu. Nerminin yüzünde — soğuk bir ter ürpermesi — dolaştı. Gözlerini yere dikmiş, düşü- nüyordu, — Karakola gitsem mi? Diye mırıldandı. — Bir yol oğrayın bakalım, belki bir malümat gelmiştir. Nermin hemen karakola koştu. Muavinin odasına girdi: — Ferit Bey hakkında ma- lâmat almıya geldim, dedi. Muavin, Nermini iyice süz- dükten sonra, sualine doğru- dan doğruya cevap vermiye- rek bir iskemle göstermiş: — Buyurun, biraz oturun! dedi. Dirseklerini masaya dayadı, başını önüne eğdi, biraz dü- şündükten sonra, sabırsız ha- reketler yapan Nermine sordu: — Siz... Ferit... Beyin ak- rabası mısınız ? Nermin kısa bir tereddüt- ten sonra: — Evet, dedi. Sonra ilâve etti: — Gibi, Ş — İsminizi söyler misiniz? — Nermin. Muavin başımı tekrar önline eğdi, biraz daha — düşündü sonra hiçbir şey söylemiyerek odadan çıktı. n Nermin yalnız kalmıştı. Tit- riyordu. Gayet belirsir. ve meş'um bir duygu, yengeç gibi kalbinin Üstüne yapış- mışti. Alnının üstünde soğuk terler dolaşıyordu, Mendilile yüzünü yelpazelemiye başladı. (Arkası var ) ——