12 Ağustos Kari Gözile Gördüklerimiz Bir Mütalesa Muhterem efendim; Yeni Matbuat Kanununun tan- ziminde zabıta vak'alarının mu- alan yazılmasının neden do- layı menedildiği anlaşılıyor. Bir tsızın veya bir. yankesicinin İşlediği suçu, onun bir kahra- Manlığı gibi göstermek ne derece abes ise kabadayılık sevdamı İle malül — Olanların rasgeldiklerine sille tokata girişmelerini hariku- lâde bir şocaat nümunesi bilmek Ve bildirmek te o derece gariptir. Buna rağmen son günlerde bir Zazete başmuharririne Babıalide Yapılan tecavüzü diğer bir gaze- tenin, sayfalarında sütunlar do- İusu yazılarla methü senn etmesi Ve alelâde bir zabıta vak'asından ka bir kıymeti olmiyan çu hâdlseye fevkalâde bir şekil ve filmesindeki mana medir? Halka ders vermek İstiyenler Öğrenmeliler ki her genç hamiyet zahibi ve hak Aşıkıdır. Fakat hamiyetlerini başkı arıık T veçhile sarfetmezler ve her- kesten ziyade hakkı tefrik ederler. Ben bu kanantteyim. Siz ne dersiniz? T. Mazhar Bir Tenezzühe Dair Darüşşafaka her sene bir deniz fenezzühü yapar. İlk seneler bu tenezzüh çok kibar oluyordu. Fakat son İki sene biletler raz- Bele satıldığı için İzdiham fazla- laşt. Herkes sazın bulunduğu Orta salonda oturmak İstiyor ve bu yüzden birtakım münakaşalar tluyor. Vapur bir yerde durup ta dışarı çıkıldıktan sonra geri dönüldüğü Zaman eski yerinin başkası tara- fından işgal edildiğini görenlerin münakaşaları da garip oluyor. Bunların önüne geçmek *Yçin bi- letlere Onumara — konulmalıdır. Tertip heyeti bu ciheti göz önün- de hulundurmalıdır. Karlilerinizden Cemil — Cevaplarımız Şeyda Sami Beye: Efendim, buyurduğunuz — vazl- yette size hak vermemek müm- kün değildir. Salâhiyetin istimali meselesine çok İiyi temas ediyor- sunuz, yalnız ortada bir de hu- kuki vaziyet vardır. Mektubunuz- da ismi geçen mücasese her de- fasında — mukavelenamesindeki kayitlerden bahsetmektedir. Bu mukavelename meselesi balledil- slı bir nihayet leğildir. l şehrin kendi ahip olmaktır. —— TAKVİM — Gla n -)2AğZustos-93l — Himr 99 Arabi Ruml 7 Rebülevvek-350 | 30- Haziran - 1347 — D Şakit-ezanteyasat? | vakıt-ezani-rasnti Güneşrös. s2) o"'lw 1219 | Yata | 12 SS İkindil 8.57 İh6t0 | lmsak İ7 sca n Ö gd T!fril;ı;ızı No. 108 — Akşam 12.—| 1413 karan vi Jilar Üstüne Tahdidi Teslihat Meselesi Ne Vaziyette Bu ay nmihayetinde Fransiz Başvekili Laval ve Hariciye Nazırı Briyan Berlini ziyaret edeceklerdi. Tahdidi — teslihat meselesi mevzu bahsolurken bu ziyareti İngilizler manidar buluyorlar. — Diğer taraftan Fransızlarlar İtalyanlar gemi si- lâhları hakkında müzakereleri- ne devam ıtnıktedırle!: Eski gemilerin yenilerile değiştiril- mesi meselesi de Fransız _l(_ıl- 'an noktai nazarları biribirine yaklaşmıştır. Fakat — Fransa Alman gemi inşaatını, İtalya —— ) da Fransız inşaatını yakından takip ettikleri için esas mesele Almanyanın deniz ında ittihar edeceği karara bağlı görünüyor. Çıkan bir ıîv:ge_üı Iıgıaı hafazakâr partisi reisi M. ;:ldviniıı gizli bir _vuıfı. ile Amerikaya gideceğini bildi- riyor. KUGAKTAN KUCAĞA SERVE — Ben hissetmiyor muyum? Sen benden nefret etmiye başladın. Feritle baş başa h.l- iğin günlerden beri senin iklın bulutlarda... — Hayır abla... — Biliyorum ben.... Hatta Senin benden gizlediğin bir tıra defterin elime geçti. lermin kızardı. Nadirenin töylediği doğru İdi. Bu dar- n istifade etmek İstiyen din devam etti: e BEDİ ksun, çocuk... — Atıf Bey I :::ıu bir türlü aldattı, Ferit te I başka türlü ıldıdıtıyor. in bağırdı: İİ_G 'l::ıı. Ferit beni ıldfl- mıyor. Hem daha dün Feritle evlenmemi — tavsiye eden sen i din? d.İ-Iİ F:)l'(ı! bu kadar amballe olacağını bilmiyordum. Adeta kendini kaybettin. : — Kendimi kaybetmedim ben çet evet, kaybettin. SON POSTA Dünyada Neler Olup Bitiyor ? Milletlerin Harp Borçları - Deniz Silâhları İşi Günün Meselesidir af Jeplin bas noktalarına bu resimler, Fran> Huker / denilen ların Maligin buz purunu ve balon sepetinin buz- masıl konduğunu gösteriyor, Buhranın Sebebi Bir İngiliz gazetesi, bugün- kü iktısadi buhbranın sebep- lerini araştırmış, şu haberi veriyor: ) Bugün İngiliz bınkılırınd,l.u mevduat (860) milyon İngiliz lirasıdır. On bir sene evvel ise (494) milyon idi. Buhranın para biriktirilmesinden ve hal- kın parasını işlc!ııeıneıınd:n ileri geldiğini yazıyor. Harp Borçları İniyor R İngilizce People S“F.keî' İskoçyada İngiliz Başvekili ile Amerika — Hariciye Nazırının harp borçlarını indirme mese- lesini görüştüklerini haber ve- riyor. Devletlerin bu yüke t!_- hammül edemiyecekleri neti- cesine varmış ve yari yı.rıyı indirilmesini düşünmüşlerdir. — Hayır, kat'iyen... — Sen çok safsın, çok. Fakat ben seni mazur görü- yorum. Tecrübesizsin... A'!lfl ne kadar kolay aldandığını unutuyor musun? Nermin bağırdı: — O vakit ben öksüz bir çocuktum, muhtaçtım. — Evet, öyle, ben onu söylemek istemiyorum, Atıf B. seni başka türlü aldattı. — Anlamıyorum? — Sen onu bilmezsin. — Neyi bilmem 7 Nadire sustu. Dilinin altın- da birşey var gibiydi. Nermin ayağa kalktı ve Nadireye doğru iki adim attı: — Neyi bilmem abla? Nadire mırıldandı; «Suriyede İlk |Alfabe ulundu ,(Paristen bildirildiğine göre Şimalt Suriyede mühim eski eserler meydana çıkarılmıştır. Bu heyetin elde ettiği eserler- den biri milâttan on dört asır evvele ait bir kütüpaneyi meydana çıkarması ve bu kü- tüpanede ilk alfabeyi bulması- dır. Bu defa da kütüpanenin diğer kısımları meydana çıka- rılmıştır. Bu kısım da Fenike tarihme ait yazılar, lügat ki- tapları ve silâberler, zarif altın gümüş tuvaletler, yüzlerce va- zolar, pişmiş !oiııklın. su mermerlerinden — kutular bu- lunmuştur. Bunların arasında ilâh —Astarteyo ait kıymetli ziynet eşyası vardır. Fransada Fırtına Cenubt Fransada — şiddetli bir fırtına çıkmış ve büyük sertlik göstermiştir. Tulon şehrinin bir kısım 1 sokakları irmak hâline gelmiş- — Hiç. Yüzünde hüzün ve istihra vardı. Nermin Nadireye biraz da- ha yaklaştı: —Atf B. beni aldattı, fakat benimle daima açık konuştu. Beni iyi şeylere teş- vik etti. Evlenmemi istiyen odur. Şişlideki evde okadar güzel sözlerini duydum ki... Nadire mânalı bir hareketle başını salladı: Yavrucuğum, dedi, aldanma, aldanma... Hiç kim- seye inanma... Sen Atıf Beyi iyice tanımadın. — Ben onu senden evvel tanıdım. — Fakat benim kadar ta- | mimladın:. ——— -— l Halit Ziya Bey Söylüyor... “Hiçbir Lisanın tarihinde Onun Muhtelif İstihale- lerine Encümenler, Heyetler Hâkim Olamamıştır.,, (Baş tarafı 1 inel sayfada ) Bizde kaide, fiillerin cevhe- ri bütün tasrif esnasında de- gişmemek ve lâhikaların bu cevherin tasavvutuna tabi tu- tulmasıdır. Yeni imlâda, fille- rin müsbet halinde bu kak- deye riayet ediliyor. Dil En- ecümeni nasıl karar verdi, onu bilmiyorum. Fakat görüyorum ki fiillerin menfi halinde bu kaldeye dikkat edilmiyor. Biri hafif, diğeri sakil iki masdar alalım: Gelmek - kalmak. Bun- ların menfileri gelmemek, kal- mamaktır. Kaldece nefi edatı filin cevherinden addedilerek tasrif esnasında değişmemek lâzımgelir. Halbuki — tasrif — esnasında değişen istikbal ve hal siga- larında gelmiyeceğim, kalmı- yacağım, gelmiyor, kalmıyor yazılmak — icabeder. Telâffuz edenler me ve ma Üzerinde tevakkuf — etmiyerek — hafifçe kayabilirler. Fakat bu, tevak- kuf etmek istiyenleri kaideye tebaiyet etmekten menedemez, Hele İmlâ bu iki sınıf telâffuz erbabının ihtilâfına feda edil- miyerek esasa riayet edilmek mecburiyetindedir. İkinci sualinize geliyorum: Hiçbir lisanın tarihi mevcu- diyetinde onun muhtelif isti- halelerine encümenler, heyet- ler hâkim olamamıştır. Lisanlara gelen kelimeler, rüzgârların kanatlarından ya- hut kuşların gagalarında te- sadüfen gelip şuraya buraya dağılan tohumlar kabilindendir. Kimisi çürüyüp gider, kimisi müsait bir toprak — bulursa, tenebbüt eder. Tabii tedris âleminde resmen tesbit edile- cek istılahat: bu kabilden ad- detmiyorum. Eğer bu nazariye doğru ise, istimzaç edilecek netice şu olacaktır ki, ne Ça- gataycadan,| ne Uygurcadan, ne Çince veya Afnocadan alı- nacak kelimelerin lisanda ta- ammüm — edebileceğine — kail değilim, Lisan erbabı muhtaç olduğu kelimeleri kendiliğin- den bulur. Fazla bir yük teş- kil eden kelimeleri de ken- diliğinden atar. Daha eski tarihlere — çıkmıyarak — Şina- tir. Birçok yat ve balıkçı gı.-— milerinin akibetinden endişe ediliyor. — Bilmem artık. Nadire hararetleniyordu: — Atıf B. seni öyle bir güzel aldattı, öyle bir güzel aldattı ki... *Onu yalnız ben bilirim. Umum Deposu Aşir Ef. Kütüphane sokağı 65 numara İSTANBUL siden — Falih Rıfkının lisa- nına kadar geçirilmiş olan istihaleleri tetkik edersek gö- rürüz ki bu cereyan hiç te bir mühendisin tersim ettiği yolu takip etmiş değildir. Lisan- larda vukua gelen cereyan- larda tepelerden inen suların kendi — kendilerine — açtıkları ı’ tabit izler gibi yine tabiatin sevkile vukua gelir. Ezcümle Fransa Akademisi... — Müsaade — buyurulursa Beyfendi, —sırası — gelmişken encümen hakkındaki — sualimi sorayım. Biraz da Encümen meselesini konuşalım, — Zülfi yare dokunacak amma, hakikati söylemelidir. Herşeyden — evvel — yapılacak olan şey bir sarf kitabıdır. Tabiatile imlâ —meselesi de sarf kavaidi tesbit edilince halledilmiş olur. Bu maksadın temini için amell! çarelerin hatırıma geleni şudur: Kendilerine bu vazife veri- lecek zevat filân veya falan resmi makamın namzetleri ol mamalıdır. Ben öyle düşünü- yorum ki bu işi yapmıya en salâhiyettar olanlar orta mek- teplerle liselerde lisan tedris eden muallimlerdir. Fenni ve ilmi ıstılahat meselesini halle- decek olanlar da Darülfünun müderrisleridir. İttihat ve Tarakki hükümeti zamanında bir İstılahat Encü- meni teşkil müddet riyasetinde bulundum. Her içtimada yüzlerce altın verildiği balde belki yüz tane ıstılah tesbit edilemedi. İstı- lah meselesine gelince; öyle zannediyorum ki, mümkün ol duğu kadar Arapçadan kaç- mak ve bütün dünyaca kabul | edilen ıstılahları kabul etmek faydalı olacaktır. Fakat öte- denberi teessüs etmiş ıstılla- hatı kaldırmağa teşebbüs et- mek hem rzait hem de muzur olabilir.,, Halit Ziya Beyefendi ile da- ha bir hayli konuştuk, —Ayrı- hrken öyle döşünüyordum ki eski lisanın usul ve kaidelerini — külliyen atmağı ve ebediyen — unutmağa mahküm bırakmağı — aslâ arzu eimiyorlar. Ve bu gayet tabil. Ölke ile ilâve etti: j — Atıf B.seninle evlenmek — istemiyordu. İ — Evlenemezdiki, — Neden? — Zaten evliydi. (Arkanı var) RUS DiKİŞ MAKARALARI — Şubesi L L. Abravanel Marpuççular Yarım Şişeci Han No. 2 — İSTANBUL