Kari Gözile Gördüklerimiz Kadıköyde Hayat Sıcaklar arttıkça İstanbul halkı sayfiyelere akın ediyor. “Bu me- yanda bu sene Kadıköyüne de rağbet farla... Mühürdar, Moda, Kalamış, Kuşdili — semtlerindeki — kiralık apatımanlar yazı geçirmiye gelen ailelerle dolu... Kdıköy - iskelesini sabah ve akşam üzeri seyretmek bir Ömür! On beş dakikada bir gelen temiz vapurların her seferinde getirdiği yüzlerce yolcu, Belediye meyda- mının iki tarafında alıştıkları ge- kilde dıra mra mevki alan oto- büsler, otomobiller, yayli fay- tonlar, tek atlı taligalara taksim olarak derhal geniş sokaklardan köyün içerilerine doğru yayılıp gidiyorlar. Kadıköyün en faal eğlence yerleri Moda ve Kalamış banyo- larıdır. Modadaki banyoların hu- suziyeti, İki nevi olmasındadır. Yat klübüne yakın kısımdaki banyolar muhtelittir. Erkek kadın bir arada denize girip eğlenirler. Küçük Moda tarafındaki ise iki cinsi biribirinden ayırmıştır. Kadınlar; etrafı tahtalarla ka- palı hamamda denize girebilirler. Burada iki xzihniyet çarpışıyor gibldir. Beri tarafta muhtelit ve şen bir hayat.. Ötede sakin ve çekingen bir manzara... Kalamış banyoları daha mo- derndir. Geniş sahillere yayılan giftler serbestçe eğlenirler. Cuma günleri bu deniz eğlen- celeri — Suadiye plâjına kadar uzanır ve orada bütün konforu cami bir deniz Alemi başlar Kadıköyün gece hayatı da çok canlıdır. Süreyyapaşa — ve Yoğurtçu park sinemaları mev- simin en gürel filimlerini göste- rirken (Mühürdar ve Mısırlıoğlu bahçeleri de nefis sar ve tem- sillerile on İkiye kadar halkı eğlendirir. Kadıköy gençlerinde ekseriya ju Mmanzara göze çarpar: Erkek- F Şapkasa, bazlair'da ” şodüpalil gezerler. Bu da, bu yazın modası olsa gerekl. Tasarrufa -uygun bir. moda... Akşam Üzerl güneş ufukta, büyük camilerin mehabetle «e- maya yükselen kubbeleri ara: dan - kizil bir tablo — resme- derek kaybolurken boğaza hâkim bütün sahil balkla dolar. Fakat bu kadar müsait, güzel yerler ve geniş meydanlarda ne bir çocuk bahçesi, ne de bir park timdiye kadar vapılmamıştır. Belediye; — bunu düşündüğü gün Kadıköyün çok mübrem ha- yati, ihtiyacımı temin etmiş ola- caktır, Kadıkây bulakli oğlu: R. Öz —— TAKVİM — Gün s1 31-Temmuz-931 Hasır 87 Ruml 1-8 Haziran - 1887 vakıt-ezani-yasatl Akşaml12.— 19.27 Yatu (21. 19 İmsak İ7 ol 50 Arabi 15 Rebülevvel-350 #akit-ezant-vasati Güneşl09, 28| 4.5$ Öğle | «s3 1220 İktadi| 8A9 1616 Tefrikamı No. 96 ——MLL—RLLELE—L— 'GarpMedeniyetiMüthişBir Uçurum SON PÖSTA lı Kadın Ve Kalp İşleri 'Tanımadığınız Bir İnsa- — Süyfa 5. | nünde; Kaybedecek Zaman Yok | H! Sevebilir Misiniz? (Baş tarafı 1inci sayfada ) Hooverin teklifi bu kış sa- lâha doğru yürümek için bir fırsat vermektedir. Dünyanın gidişi böyle bir ilâca muhtaçtı. Çünkü bir felâketle yüzyüze gelmiş. bulunuyorduk. BOLŞEVİZM GELECEKTİ Eğer hiç birşey yapılma- saydı ve eğer bu kışı da bu buhran içinde geçirmiye mec- bur kalsaydık, ortalığı bolşe- vizm kaplıyacaktı ve bu cere- yanın nerede duracağı biline- mezdi. Bütün medeni dünya bundan — müteessir — olacak, Amerika da bu tehlikeden masun kalmıyacaktı. Bugün, yalnız sınaf mem- leketlerde — (20) — milyon işsiz var. Memleketler vardır ki, uçurumun kenarındadırlar. le bir uçurum ki, herhangi bir dakikada, bütün meden! dünyayı derinliklerine çekebilir. İktısadi hareketsizlik iki se- nedir yüzümüze bakıyordu. Bu beynelmilel uygunsuzluğun mâ- nidar ve bariz alâmeti, daha bir ay evvel, büyük Amerikan mali müesseselerinin ve Alman Bankalarının iflâsıdır. Bu iflâs, bir bankanın ka- panması değil, bir milletin bütün iktısadi ve malt kuvvet- lerinin çözülmesidir. Bu mües- seselerin — iflâsı, — Avusturyayı mali bir felâkete sürükledi. Halbuki bu mali üfet, Ce- nevre konferansında iktısadi hastalıklara karşı çare arıyan murahhasların henüz avdetleri- ne tesadüf ediyordu. Bu zat- ların projeleri biribirini 1fna itti ve ortada elle tutulabile- cek birşey kalmadı. Avrupa iktısadiyatının çöküşü, beynel- milel konferansların ne kadar manasız — olduğunu gösterdi. Konferansın tavsiye ettiği ted- birler, Hooverin teklif ettiği ameli çare ile tezat teşkil edi- yordu. MÜŞKÜL - KARŞISINDA İtalyayı idare eden bir adam sıfatile kendi meselelerimizi ve onlara bir hal çaresi bul- mak mes'uliyetini hiçbir vakit üzerimden atmadım. Beynelmi- lel işlerde ise biraz da fazla cesarete ihtiyaç vardır. Müş- küllere karşı arka çevirmek, vazifemizi ihmal etmek, tered- düt ve şüphe içinde vakit ge- çirmek, bu meseleyi hallet- mekten ziyade iğlâk eder. KUCARTAN KUCAĞA SERVER - BEDİ Nadire ile Atıf Bey Nermi- nin üstüne düştükçe düştüler ve onu Feritle evlenmeğe teş- vik ettiler. Nermin Atıf Beyin bu işteki Menfaatini anlamıyor değildi; fakat Nadireye ne oluyor? Da- ha düne kadar serbest hayatın &n hararetli taraftarı olan bu kadın ne çabuk fikrini değiş- lirdi ? Nermin bunu Nadireye sor- muştu. Genç kadın, gülerek: — Adam sen de, dedi, be- nim için hayatta herşey eğ- lencedir. Bu cevap, Nermine “ yeni bir Nadire ,, tanıtmıştı. Anla- mıştı ki bu kadın hiçbir hare- ketinde samimi değildi ve her işin alayında idi. Birdenbire, karşısındaki anlara — karşı yeniden nefret hissetti; yeni- den bu dünyada çok yalnız l Avusturyda Credit Ansa.. Bankasının — iflâsını, — fenalığın Avusturyanın — taazuunda bu- lunduğunu, ve kökünün daha derin olduğunu göstermiştir. Avusturya, 50 milyön nufu- su olan bir imperatorluktu. Bugün 2 milyonu Viyanada yaşıyan 6 milyon nufuslu kü çük bir cümhuriyettir. Eskideâ kuvvetli ve muazzam iktısadi ve mali teşkilâtı vardı. Sınal ve zirai sahada kendi kendini geçindirebilecek halde olma- sı da onu kuvvetlendiriyordu! Bügünkü — küçük —Avusturya, muvazenesini — kaybetmiş - bir, memlekettir. Beynelmilel yar dımla yaşıyan bu küçük cüm-< huriyet, derhal etrafa imdat' işareti — verdi. — İlk — tahlisiye simidini — beynelmilel banka attı.. Arkasından İtalya ve İngiltere — yardımına — koştu. Fakat Berlin, sadece seyirci kaldı. ALMANYANIN VAZİYETİ Çünkü Almanya, Avustur- yadan daha fena bir vaziyette idi. Almanya 66 milyon nufusu olan bir memlekettir. Böyle bir, memleketin mukadderatı diğer memleketleri lâkayıt bı- rakamaz. Almatyanin iktısadi sukutu — karşısında — Amerika bile gözlerini kapamıya mu- vaffak olamadı. — Almanyada buhran günden güne şiddet kespediyordu. te tam bü sırada Amerika Reisicümbu- olduğunu hissetti; yeniden ana ve baba kadar yakın, şefkatli bir insan tarafından sevilmek ihtiyacını hissetti. Bu. zaaf, onün hayalinde, “Yuva,, yı bir liman ve serbest hayatı ku- durmuş bir deniz haline geti- riyordu. Fakat, evlenmiye karar ver- seydi, Feritten daha iyisini bulamaz mıydı? Vakıa, hissedi- yordu ki, Ferit gibi insanların arkadaşlığı daha sıcak ve sa- mimi olur; mütemadiyen kü- çüklüklerini hissetmeleri merbu- tiyetlerini arttırır. ve esasen kibirli, hotgâm olan erkeklerin bir de içtimat mevkileri yüksek olursa, tahakkümleri çekilmez M. Musolini ' Yazan: M. Musolini runun teklifi, gönüllere biraz ümit ve teselli verdi. Şimdi mühim bir mesele karşısındayız. Bu meselenin halüşekli bütün Avrupanın ve bütün dünyanın mukadderatını tayin edecektir. Vaziyeti karanlık göstermi- ye çalışmıyorum. Fakat bütün dünyaya haber vermiye mec- burum ki, çetin bir kış daha bütün , Avrupayı Bolşeviklerin eline geçirmiye kâfidir. Du- varda, kat'i ve sarih işaretler vardır. Bunun önüne geçmenin zamanı bugündür. Kendimizi, medeniyetin eze- H bir mevhibe olduğuna ve terakkinin otomatik bir surette ileri doğru yürüdüğü hulyasına kapılmıyalım. Birçok medeni- yetler doğmuş ve ölmüştür. Garp medeniyetinin inhidamı- na şahit olmak istemiyorsak, bize intikal eden medeniyeti muhafazaya mecburuz. Bugün bu medeniyette çat- laklar görünüyor. ta sınıf mukavemet göstermeksizin bol- şevizmi kabul edebilir. Alman çiftçi teşkilâtından birinin da- ha geçende komünizmi kabul ederek komünist partisine ilti- hak ettiğini görmedik mi ? Zaten nerede kalabalık halk arasında sefalet ve huzursuz- luk varsa onları tazyik eden fenalıktan kurtulmak için bir çare aramak ihtiyacı ruhları derhal istilâ eder. Sefalet ve huzursuzluk — ise, — komünizm basilini çoğaltan en iyi jelâ- tindir. Bu mikrop bir defa Ren vadisine vardı mı, ondan sonra bütün Avrupaya yayıla- cak ve sari hastalığını her tarafa yayacaktır. Amerika, geniş Okyanusun onu koru- yacağı hulyasına — düşmemeli- dir. . Beşeriyet, bugün, mesa- fenin mevcudiyetine rağmen, biribirlerile temas halindedir. Siyasi hastalıkların esrarengiz ir sirayet kuvveti vardır. Mikroplar, daha başlangıçta im- ha edilmezse, uzun mesafelere sirayet — edebilir.. Muhteşem tecerrüt devresi geçmiştir. Hiçbir memleket siyaseten ve iktisaden bir Adada yaşı- yormuş gibi mütecerrit kala- maz, Garp medeniyetleri ara- sında bir tesanüt vücuda ge- tirmiye mecburuz. Kaybedecek"zamanımız yok- tur. . Beynelmilel siyas! cerrah şimdiye kadar hastanın başın- da bekliyerek ne yapmak lâ- zımgeldiğini düşünmekle vakit göçirdi. Bugün artık hastalık bir hale girer. — Okadar uzun boylu dü- şünme, dediler. Nermin mırıldandı : — Aklım yatıyor. Nadire sevindi : — Elbette... Sen zeki kız- sın... Hem Ferldin bugünkü haline bakma... Her insanın gülünç tarafları vardır. Meselâ o Fahirin evde bir boyunbağı Ütüsü için me deli divane ol- duğumu, nekadar sinirlendiğini görsen kabkahadan bayılırsın. Ferit, mahalleden bahsederken gülünçtür; Tahir de züppeleş- tiği vakit gülünçtür. Atıf Bey sordu: — Bon ne vakit gülüncüm? Bir genç, barlarda tesadüf ettiği bir kızı sevdiğini zanne- diyor. Kehdisi iyi bir ailenin çocuğudur. Mahcuptur. Bara bir defa "arkadaşlarının teşvi- kile gitmiş ve orada gördüğü artistlerden — birini sevmiştir. Fakat artisti tanımıyor. Bara gidip kızla görüşmiye cesaret edemiyor. Eski zaman kızları gibi, uzaktan uzağa yanıp tu- tutuşuyor. — Şimdi de — yaz münasebetile kız başka bir yere gitmiş bulunyor. Fa- kat bizim genç onu unuta- madığını söylüyor. Bu gençler, bir hayalin kurbanıdırlar. Hakikt aşkla, muhayyel aşkı biribirinden ayırt edemezler. Bir insan tanıma- dığı, tanışmadığı, yalnız bir defa uzaktan gördüğü bir kızı sevebilir mi? Buna imkân var mı? Bu aşk, senelerce şuurun altına gömülmüş hislerin bir- denbire bürkâni bir indifa halinde kendisini dışarıya ve- rişinden başka bir şey değil- dir. İçeride — birikmiş hisler döklünce, huzur ve sükün avdet eder ve ©o - vakit bir seraba tutulduğunu anlar. Saniyen bir bar artisti in- sana bir aşk arkadaşı olamaz. İnsan temiz bir aşk için bir çok fedakârlıklara katlanabilir. Fakat — bir artistin aşkına itimat edilemez ki.. Şüphesiz o da sever. Ve sevince çok şiddetli sever. Fakat kimi sever, ne vakit sever biline- mez. Bilinse bile onların aşk- teşhis edilmiştir. İlâç vermek zamanı gelmiştir. Hasta son nefesini çekerken müdahale çok geç kalmış olacaktır. Amerika — reisicumhurunun teklifi hastayı tedavi yolunu açımıştır. Bu tedbir alındıktan sonra yapılacak ikinci - şey, dünyaya on senelik bir sulh devresi temin etmektir. Rus- ya, beş senelik iktısadi pilânla ortaya çıktı. Şimdi bütün dün- yada —on senelik bir sulh ilânile meydana çıkmalıdır. gu mesele 2 şubat 932 tari- hinde Cenevrede toplanacak olan Terki Teslihat Konferansı fevkalâde mühindir. Bu kon- feransta yalnız Cemiyeti Akva- mın bayatı değil, bütün diüinya- nın mukadderatı mevzubahistir, 1932 senesi ya felâket, ya terakki sensi olacaktır. Büyük bir muamma önündeyiz: Ya yeni bir hayat, yahut medeni- yetin çöküşü. Nadire cevabı yapıştırdı: — Sen de kızları ancak beş lira mükabilinde öpebile- cek yaşa geldiğin için... Atıf Bey Nadirenin üstüne RUS D iKİŞ MAKA er Ev Kadın eler Bilmelidir Denizden — çıkınca — mutlak | vücudunuza tatlı su ile duş yas | pınız. Bunu yapmak mümkün degilse, hiç olmazsa başınızı ve yüzünüzü souk su ile yıka- yınız. Tuzlu su saçları ve teni bozar. * Saçlarınızın yıkandıktan sone ra yumuşak kalmasını istiyors sanız, suyun içine bir az sirke ve yahut limon suyu atınız. * Fırça ve tarakları sık sık yıkayınız. Süpürgeleri de amon- yaklı suda yarım saat kadar tuttuktan sonra yıkarsanız te- miz olur ve daha çok dayanır. ları o kadar tehlikelidir. ki, içtimat mevkiü olan bir gencin bu tehlikeleri göze almasına ne lüzum, ne de imkân vardır. Onun için sen bu sevdadan vazgeç yavrum. Dünyada se- vecek kız mı kalmadı ki? Erenköyünden Z. C. — rumu- zile bir gençkiz. soruyor: “Nişanlım beni bulunduğu köye misafir davet ediyor ve yazı yanında geçirmemi istiyor Fakat babam razı olmuyor. Hangimiz haklıyız. ? ,, Şüphesiz ki babanız. * T. E. rumuzile kadın yazıyor: “Yeni evliyim. Arkadaşlarım diyorlar ki, kocalar, daima karısı ne isterse onu yapar. Sen de kocanı buna alıştır. Bir defasında muvaffak - ola- mazsan ikincisinde tehrar et. Siz ne dersiniz ? , Birinci defa sen de tecrübe eder, ikinci defasında ağlar, üçüncü defasında vezgeçersiniz, bir. genç » C. R. rümüzile mektup - ya- zan karie: Sizin fikrinizde değilim. Oğ- lunuz tüccar olmak istemiyorsa ötedenberi ticaretle iştigal eden bir ailenin oğlu olduğu için onu buna icbar etmek mana- sızdır. Çocuğunuzun istikbali, sizin — an'anavi hissinizden kuvvetli olmahdır. Unutmayınız ki hepi- miz ayni kalıptan çıkmiş insan- lar değiliz. Hanımteyze — Fakat ben senin gibilere para sarfetmem, dedi, — onu kucakladı. ( Arkası var) RALARI | UMUM DEPOSU KÜTÜPAN SOKAĞI 6s NUMARA Köpek MARKALARA DiKKAT