STT T * î | g t “Yaptığımız bu sefer esna- sında Fon Hentik başka bir kusür yapmamış olsaydı bile bu paraları çölün içine göm- mesi kendisinin şiddetle mua- haze edilmesine kâfi idi. Artık sıkıntı verecek hâdi- seler yekdiğerini takibe başladı. Bir sabah öğrendik ki ( Ni- dor Mayer) is kafilesinden - bir İranlı beş yüz altın çalarak kaçmış. Arkasından üç beş Almanı saldırdılar. Hırsız tu- tuldu, paralar alındı. Eğer iş bu noktada kalsaydı iyidi. Fa- kat İranlı kurşuna dizildi ve bu da kafilede bulunan diğer İranlılar arasında fena bir te- sir yaptı. Firar vak'aları gün- dengüne çoğalmıya — başladı. Bu arada yarım itaatsizlik vak'- ları da eksik değildi. İranlılar arasıra bana müracaat ediyor- lar, dert yamıyorlar: — Eğer aralarında sen ol- masan biz bu heriflerin başına bir çorap öreriz, diyorlardı. Maamafih ben Almanların hareketlerine müdahale - etmi- — yorüm, çönkü bundan hiçbir netice çıkmıyacaktı. 23 temmuz (Dehne)yi (Deh Muhammet ) i ç Ispakiyi birer birer geçtik. Bu — aon noktada Fon Henüik yeni bir düşüncesizlik daha yaptı: — Haber aldiğıma göre Rus kuvvetleri bizi yakından takip etmektedirler, dedi. Bi- maenaleyh — icabında — süratle hareket edebilmekliğimiz için kafileyi hafifletmek lâzım! Rus kuvvetlerinin bizi takip etlikleri doğru idi. Fakat bunun için kafilenin ağırlıklarını hü- cuma uğramadan - terketmenin manasım — anlıyamadım. Çaresiz ağırlıklarımızın mü- bim bir kısmını burada ter- ketlik, fazla olarak Fon Hen- tiğin kat'i şekilde ısrarı üze- rine Dr. Bekkeri de iki mu- /— hafızla birlikte burada bırak- b lik Doktor ( Bekker ) kafilenin yegâne doktoridi, ilerde bir — musademeye girişsek, yaralan- sak kendisinin yardımına ınnb- — dan mahrum etmiş oluyorduk. Fakat maalesef Fon Hen- .İlzı meram anlatmak müm- kün değildi. Çaresiz ağırlıklarla birlikte YAZAN: İnanır Mısınız: İran Ç Sandık, Sandık Sarı Altın Gömüyorduk...| HSA Mi T L ee S SĞ doktorıı da bırakarak Beşruye dohor Bekker yalnız kaldık- tan bir müddet sonra bu köyü terketmiye — mecbur - kalmış, evvelâ şimale doğru yürümüş, sonra geri dönmüş, daha sonra (Rubati Şur) a varmış. Orada Rus kuvvetlerinin hücumuna maruz kalmış, bir kurşun ciğe- rini delip geçmiş, buna rağmen sürüne sürüne bir Seyidin evi- ne iltica etmiş... * Ayın yirmi altıncı ginü (Beşruye) ye vardık. Burası 400, 500 evlek küçük bir kasabaydı, memurları da vardı. Biz buraya vardığımız da- kikada daha evvı.l pışut ola- (Baş tarafı 1 İnci sayfada ) atlıyarak Sertabip Beyin yamı- na koştum. Muhterem doktor bebvi çok büyük bir nezaketle karşıladı. Sürü halinde bekle- şen hastalarım büyük bir ihti- mamla muayenesi yapılıyordu. Ta Hisardan gelmiş ihtiyar bir kadıncağız kır - çiçeklerinden, sarı, mor, kırmızı renklerin güzelleştirdiği küçük bir bu- keti sertabip Beye uzatarak dedi ki: — Allah senden razı olgun Paşaml.. Sayende kızım günden güne iyileşiyor, bu çiçekleri beraber — topladık. — Elimiz- den başka — birşey gelmez ki.. Fakir adamlarız. Size lâyık değil amma kabul ederseniz minnet hatıramız olur. Dikkat ettim, alicenap dok- torun — gözünde parlıyan — iri yaş damlaları yüzüne serpil- meden gizli gizli kalbine indi. Masanın Üstünde duran bir zarfın beni moraklandırdığını anlamış — olacak ki buyurun okuyun Giye zarfı uzattı : Mektup Heybeliada sana- toryomunda tedavide bulunan genç bir kız tarafından yazılı- yordu. Kara bahtlı, günahsız kızcağız hastalığa — yakalanır yakalanmaz her gelen gibi o da bu dispansere koşmuş, doktor kızın annesiz, babasız, istinatsız bir zavallı olduğusu anladıktan sonra onu Heybeli- adada (İsanatoryoma yerleştir- miş. Baştan aşağı kadar tatlı bir lisanla yazılar bu mek- !NGILIZLERIN YAKIN ŞARKTA CASUS TEŞKİLÂTI - Yazan: Makenzie - Skoulidisin baş vekil oldu- gu günden itibaren Atinalıla- rın bir çoklarının tavra hare- — ketleri değişti. Sanki onlar İtlâaf — devletlerinin bu bunak — herifin meki iktidara gelmesi- — mi nasıl karşılayacaklarını bek- liyorlarmış. Onun baş vekâle- #izce kabul etmeleri, üzerine birçok kimseler bunu İtilâf dev- letlerinin korktuklarına hamlet- tiler. İtilâf devletlerinin böyle bir No. 70 tini müteliflerin bu kadar ses- zamanda — Venizelos fırkasinı tutmamaları, bittabi şimalden ölünün rak Üü gönderdüğümiz —Hi (Alman) ın civarımızda dola- şan Rus kuvvetleri tarafından pusuya — düşürüldüklerini — öğ- rendik. Fakat arkadaşlar yan- larında bulunan bin beş yüz lira ile ağırlıklarını terkederek kurtulmıya muvaffak olmuşlardı. Artık bu bizim için malüm bir mesele halini aldu Memle- İst Rop Tulleamn Tünbiyl, olmasına rağ- dolaşıyordu. Her dakika teh- Hke vardı. “ Beşruye , nin mütasarrıfı, valisi veya hâkimi, Naibülhüküme Ali Kuli Han isminde bir zattir. Bereketullah Efendi ile beni evine dayvet etti. Güzel bir bağçenin ortasında büyükçe hu Iıımzı kırı. Sultanabattan Bir Köşesine beri ilk defa olarak sandal- yaya —oturduk. Ve burada Müyyedülvüzera isminde- Arap- çaya vakıf bir de maliye me- muürü ile btanışlık. Müslüman | | barrirler vardırı Nâzum Hikmet, ve Türk olduğumuz - için hör- met ve hüsnü kabul gördük. | | Mahmut Yesari, Ahmet Haşim Fakat — bilâhara — öğrendik ki | | *ttt bir Müddet — sonra şehre | ! Şimdi size soruyoruz: istiyorsanız acele ediniz. 1 — Bu muharrirleri " hayali- * vÜRTER R" h'::u:' nizde masıl tasavvur — ediyors Gönderilecek cevapların “ede- ve şehir içinde ğt sunuz? biyat anket , — memurinğuna baskına uğramamak için bir (Genç mi, ihtiyar mı, güzel | kaydile gönderilmesini bilhassa an evvel yola koyulmayı mü- | | mi, çirkin mi, züpbe mi, ağır- | rica ederiz. nasip gördük. Fakat ya bu haber yalandı, yabutta gelen kuvvetler bizimle müsademe- den 'çekindi, ki kiç kimse “ile karşılaşmadık. Seyahat munta- zam bir şekilde devam edi- yordu. (Mabadı yarın) En Buyuk Dert: VEREM tupta beni en nyıde ıııhteeuır eden şu satırlar oldu: “ Zavallı, kimsesiz bir kızı aç, sefil, hasta bir halde so- kak ortalarında sürünmekten kurtardınız, bana yeniden ha- yat verdiniz babacığım! Öm- rümün her dakikasında size dua edeceğim. Burada çok rahbatım. Yalnız bir derdim var, ziyaret günleri sızılarım avdet ediyor, adeta ilk güm- lerdeki gibi nöbetler geliyor! Her hasta kapıda, aynesini, babasını, dostlarını bekleşirkaen — ben — kimsesiz hasta bir kız. olduğumu anlı- yorum. Herkesten kaçarak bir köşeye siniyorum...,, Baştan sonuna kadar böyle acı hakikatlerle uzanıp giden mektup gayri ihtiyari beni de ağlattı. Sertabip Beyden a: tan sonra tekrar hastaların yanın- dan — geçiyordum. — Kapının önünde duran yeşil gözlü kız yavaş yavaş merdivenleri ini- yordu. Ayaklarımın sesini du- yunca bana döndü, gülümsedi. Bundan cesaret alarak sordum: — İşim bitti mi?.. Gidiyor musun ? — Evet gidiyorum... Dok- tora bakınmak için gelmiştim. Hasta olduğumu anlarlarsa bir hastaneye filân yatırılacağımı zannet z mıîîâ"âyı. değilmiş. Bur rada meccanen muayene eder ve bir de ilâç verirlermiş. Has- talığımın ne olduğunu zaten biliyorum, Annemin hastalığın- gelecek düşmanlara karşı ken- üedıl müdafan edebilmekten ümitlerini kestikleri hissini ve- riyor ve her an denize dökül- mekten korktukları zehabını uyandırıyordu. Bu değişmiş hava içinde, hiç te hoşa gitmiyen havadisler alıyorduk. Bir Yunan maya gemisinden altı mayn çalım- diği ve fakat nereye götürül- düğünün malüm olmadığı, e rarengiz bir geminin gecevakti Salamis körfezine p bazı iki Ak o muhafaza ederek kat'iyen mu- dan, veremim. Sade ilâçtan ne çıkar ki?.. — İlâç alır, yer, içer, iyi olursun. — Ne yiyip içeceğim ki?.. Çalışan kimsemiz yok. Babam sağ olsaydı biz bu hallere düşmezdik. Onun ölümünden sonra iki kardeşim de muhare- beden dönmedi. Nemiz var.. Nemiz yoksa hepsini sattık. Girdiğim —mektepten çıktım Çok arzum olduğu halde oku- yamadım. Annemle beraber tütüne gidiyorduk. O da yata- ğa girince kazanç azaldı. Şim- de ben de çalışamıyorum. Yu- murta, süt, yoğurt nerden bu- lur? Nasıl alırız ki... Bir kuru ekmekle katık bulursak ne âlâ. Askere Davet Süleymaniye Askerlik Reisliğinden: 322 ilâ mşîlı: gumlu ve ellerinde askeri ehli- yetname bulunan ihtiyat zabit şeraitini haiz kısa hizmetlilerle şimdiye kadar askerlik yapma- mış ve Bu doğumlularla mua- mele gören ayni vesaik ve şe- raiti haiz 316 ilâ 321 (Dıhil) doguııılıılınn 30-6-931 tarihine uheyı müracaatları ve e kadar müracaat et- ıııyenlcr bakkında ahkâmı ka- nuniyenin tatbik olunacağı. İzmir Rıhtımı İzmir, 25 (H. M.) — Rıhtım irketinin Umum müdürü Jor- şehrimize geldi. Belediye Reisi ile konuştu. Jordan Kor- donda elektrikli tramvay ye- rine otobüs işletilmesi fikrin- dedir. Ankaraya giderek Nafa ile konuşacaktır. İmzalarından Tanıdığımz Edipler Nasıl Adamlardır? küzalarinden Tanıdığınaz h- eh Ülmreler İcarilur İA, gükelik başlı me falan.) 2 -- Ne kazandıklarımı tah- rını tanımazsınız. Fakat onlar | min edersiniz ? hakkında hayalinizde teressüm 3 -- Nasıl yaşadıklarıni zan- etmiş bir Üp vardır. Bu muhay- | nedersiniz? yel tipin hakikate ne derece te- vafuk ettiğini merak edersiniz. İşte anketimiz sizin bu me- rak ve tacessüsünüzü de izale edecektir. Anketimiz şudur: Matbuatta imzaları çok gö- rülen, birçok — eserlerile — size kendilerini tanıtıp sevdiren mu- Bu üç sualin cevabını yazıp bize gönderiniz. Arzu ederseniz bir de resminizi ilâve ediniz. Gelen cevaplar - sıra ile neşre- dilecek ve anketin — sonunda bu muharrirlerin her biri hak- kında bu üç sualin gazetemiz tarafından — hakiki — cevapları verilecektir. Hakikate en ziyade yaklaşan karilere 6 muharririn imzalı bir Fotoğrafisi Mle, İmzah eserleri hediye edilecektir. Cevabınızın çabuk çıkmasını Vülâ Nurettin, Peyami Safa, Resminizi Bize Gönderiniz, * * * Size Tabiatinizi Söyliyelim... ” Resminizi bize gönderirseniz size | tablatinizi — söyliyebiliriz. Fukat bunun | içim gönderilecek resimler iyi ve tabil pozda çıkmış olması İâzimdir. Taki selitehasasımız — mütalcssında — hataya Sevim Hanım: Alıngandır. Ve gururu yoktur. Uysak lığa mütema- yildir. Süsü şık- vesim gönderen karilerlmlz mütehassısımızın — mütalcasımı — aşağıkl rkarda — okuyabilirsinliz: * Hatice H.: ı reyan eden hâ- Samimi ve diselera lâkayıt sadıktır. Süsü kalmaz. Teces- —âten hazeder. sever. Temizli- ğe ve intizama riayet edor. Ba- zan hırçın olur. İğbirarını unut- maz. * Resim — gönderen bazi karilerimiz, mütehaasısımızın cevabi.. geciktiği için sabırstslarıyor. ve mektup çöndererek fotoğrafilerinin akibellii öğrenmek le- tiyorlar. Bu fotoğrafiler latişar cdecek dir. Bu hususta müsterih olmalarını rlaa ederiz. Farmakoloğların Tenezzühü Türk Farmakoloğlar Birliği, kendi azasına mahsus olmak » Ibrahim Efendi : bistir. Müteşeb- Müşkü- lâtla mücadele ©. eder. Menfe- | Üzere, 2 temmuz perşembe gü- atlerine uygun | Hü için bir deniz tenezzühü gelen tekli tertip etmiştir. Vapur köprü- de uysaldır. | den üç buçukta kalkacak Kızdığı zaman | Altınkuma gidilecek, gece ya- sözünü esirge- | rısından soara köprüye dönü- mez, alayı ve | lecektir. şakayı — sever. Sözden ve hal- Immpıy“ M den anlar. yenkit olarak çıkan bu « ıpu mecmuasının Duncü sayısı Balatta M. « bu sabalr çıkmıştır. Cuma günkü Tevfik Ef. tec- £ bütün memleket «por faaliyetleri, rübeli, mihnet resim ve yazı ile gösterilmiştir. ve meşakkate Bilhassa — Fenerbahçe — klübünün nüle li nasıl teşekckül ettiğlal, İtalya mu »i b habiri (Mavro) nun fenni bir ma- yEE, aileperver- “N) kalesi, dünya yüzme şampiyonu dir. — Mutavazı (Vays — Müller)in — nasihatleri, ve kanaatkâr- dünya tenla şamkiyonu ( Tilden)in dır, Ataklık, ge- P dersleri, İstanbul - İzmir - Anka- Şimaldük . yay M İ ra şampiyonları arasında yapıla- İi Ai xak maçların tarzı tertibi ve sair maz.. İtizam hu- | ePor havadisleri mevcuttur. Tay- susunda Gitizlik göstermerz. siye ederiz. Selânik Hmanı methalindeki müdafaa tertibatımızın göste- rildiği söyleniyordu. Gerçi bu hikâyelerin, bir de öte tarafı vardı amma, pek mevsuk bir yerden çıkan ma- yn kaçırma havadisi oldukça mühimdi. Bu arada yine ta- nıdıklarımdan biri saray po- lisinin bir vak'a ihdas etmiye çalışacaklarını — haber — verdi ve ihtiyatlı bulunmamı tavsiye etti. Bunun Üüzerine — bütün adamlarımı topladım ve böyle zorla bir vıkı ihdas edilmek zaman sükünetlerini kabele — etmelerini ve aksi takdirde kendilerine yol vere- ceğimi tebliğ ettim. Hemen ferdası akşam Panhellenion kahvesinde — saray polisinin hafiyelerinden biri — benimle bir kavaga çıkarmak istedi. Kendisine cevap — vermedi- ğime son derece hiddetlenerek oturduğu sandalyayi kaldırıp başıma hfırlattı. Bereket ver- sin sandalya bana kadar gel- medi, ancak önümdeki kahve fincanlarını parçalamakla kaldı. Ben hiçbir lıuıkı!lı bulun- ııh= dıııdıhılq etmelerine mani olduğum için kahvenin müdürü nihayet po- lisi çağırıp bu adamı kahveden dışarı attırdı. Fakat, bu anlattığım vak'a saray polisinin ihdasına çalış- tığı binlerce vak'alardan ancak 4 teşrinisanide müthiş bir siyatiğe yakalandım. O hafta ta Kahireden bir tegraf aldım. Buna John Antonizdis isminde birinin — Elkantre istihkâma- tinin çalınmış bir plânını hâ- milen Atinayı |