NJ ÜÇ KADIN SALTANATI. Esma Sultan__Kocası Sokullu Meh- net Paşayı Öldürtmek İstiyordu.. hln bu israfata — karşı m Sokullu Mehmet Pş. İtirazları saray erkânının Savuklarınin — canını — sikti. Sokullunun karısı Esma fanın artık kocasından bik- (Bedon) şehrinde beyler- olan Kalaylı Koz Aliı') lünü — vermişti. ’—ııa:vlli ve çoluk çocuk idi. Fakat Esma Sultan bunun ehemmiyeti yoktu. kere kocasımdan kurtula- C olursa Ali Paşaya da zor- sını boşatmak — kabil Esma Sultan dalkavuklarla, Ja bir oldu ve ko- izalei vücudü için ça- başladı. (, Haamafih Ç tt idaresini clinde tutan O damı öyle kuru bahane- (* idam ettirmek kolay bir Üdeğildi. Bilhassa Sadrazamın A çok candan ahbapları “Buştı. Bunlar her türlü fe- Politikasını daha evvelden , & alıyorlar, hissediyorlar Ç derhal — mükabil - tedbirler Torlardı. Ünrenaleyh evvelâ bu “ya- fın izalesi ve hiç değilse laştırılması lâzımdı. Sokullunun candan — arka- arasında ve ön safta (Menşet) sahibi Nişancı "dun B. geliyordu Paşanın m esrarı olan bu Feri- Beyi Belgrat — sancağı beyliğine tayin etmek tile uzaklaştırdılar, İstan- 8 adeta sürdüler. kullunun sadakat ve ce- R İ ile maruf kethudasını Rün yolda ve ansızın arka- n hücum ederek öldürdü- hluamın bir amcası Mus- Paşa vardı. (Bodin ) bey- ü idi. Bunun da, Sokul- akrabası olmak itibarile Mdünün izalesi zaruri gö- » Esasen (Bodin) gibi Git bir yeri soymak için K Oymuş biri vardı: Üveys senclerdenberi t'klıllunmı amcasının vücu- Ortadan kaldırmak sure- 'mVeyı) Paşanın arzusu da gelmiş olacak ve bir iki kuş birden vurula- BĞ Mustifa Paşa 'çok t bir adam olduğu için Sa bir bahane bulama- k.ıd.ı (Bodin) cepane- S Hayır hayır.. Yalmız bu değil... Evet, tahmin “üm ki siz bir tüccarsı- bir zenginsiniz... "' biraz tereddüt etti, 'q:.dlnuıl ilâve etti: h.a ” doğrusu, nenin nesi — u iyice bilmiyordum. —H gin çıktı. Fesatçılar uzun samandan- beri aradıkları bahaneyi, fırsati nihayet bulduklarını görerek memnun oldular. Evet.. Mus- tafa Paşayı idam — için bir bahane bulunmuştu. Ne mi diyeceksiniz? Cepa- neliğe yıldırım düşmesi.. Söz- de Mustafa Paşa yüzünden cepaneliğe yıldırım düşmüş. Hemen (Üveys) Paşa, elinde Padişahın fermanı ile (Bodin)e hareket etti ve burada Mus- tafa Paşanın boynunu vurdu- rarak yerine kendi geçti. Diğer taraftan Sokullunun arkadaşları Şeyhulislân Hâmit Ef. ile Kaptanı derya Piyale Paşa İstanbulda salgın halinde devam eden vebadan ölmüş- ler ve Sakulluyu büsbütün yalnız bırakmışlardı. Sadraza- mın himayesi altında bir (Zen- Ucuz cı Ahmet Paşa) vardı. Sokullu kendi cariyelerinden birini bu Paşaya nikâhlamıştı. Ahmet Paşanın vücudünün izalesi de ( icap etti) ve za- vallı adamı bir bahane ile askerlere parçalattılar. Bütün bunlara karşı Sokullu cesaret edip te ağzını açamıyordu. Çünkü artık hiç nüfuzu kal- mamıştı. İşi tamamen talie, tesadüfe ve Allahına bırak- mıştı. Günün birinde Divanda 0- turuyor ve her vakitki gibi devlet işleri İle meşgül olu- yordu. ş Bir dervişin geldiğini haber verdiler, Sadrazam çok cömert- ti. Bunu bilen herkes kapısını çalar ve sadaka isterdi. Bun- ların arasında da birçok der- vişler vardı. Arkası var İLÂNLAR Bahar geldi. Şehirlerden — köylere, sayfiyelere gılılacaktır. Kiraya verllecek eviniz, dairealı, odalarınız ve varaa ve yahut kiralanacak ev, dalre ve oda lstiyorsanızı Aramak ve sormakla vakit geçirmeyiniz. ( 25) Küçük kuruş size bu iş! yapabiliriz. (16) kelimelik bir Uâa küfidir. Her kellime fazları için bir kuruş ilüve ediniz. Satılık evler : Küçükpazarda sinan mahallesi leblebici sokağı 29 No. ev satılıktır. Defterdarlik — müessesatı — iktı- sadiyesinde Beyden sorunuz. — Yavuz- Hasan SATILIK — Bir tarafı İrat kârgir hane: Gedikpaşada, Ha- mam caddesinde, köşe başında, ikiye tamamile kabili taksim, on bir büyük, iki küçük oda, küçük bahçe, terkos, elektrik, havagazı, kuyu, sarnıcı mevcut, kârgir hane satılıktır.. İçindeki- lere müracaat. - YERLİ GALVANİZLİ SAÇ — Topar nede Kilınç Alipaşa camilnin Mesçit sokağında M No de oluklu ve düz muhtelif ebat ve mumarada galvanlali #aç imal ve ehven fiatle satılır. — 1 ŞIŞLİ HALKINA — Alleler için en halis ve nefis malzeme ile bademez mesi, şekorli halka, pekslmel va. yap- maktayım. Tecrübe eden devacılı müş- terim olur. Bomonti İstasyonunda İmmet Paşa sokağı No, 1-5 Mühlis Hasan — yiniz. Divanyolu Firüzağa ci Kız-Erkek gündür. ve gece SATILIK — Fatih Çarşamba Koca- dede mahallesi medresa sokağı 12 Nesla KOCANTAN - KUCAĞA SERVER BEDİ Atıf B. güldü: — Nenin nesi okluğınıııı- ben de pek iyi bilmem, herre vekilin birisi. — Estağfurullah. — Şakayı bırakalım. Ben tamamile evli sayılmam. Çünkü bizim Hanımla dargınım. Ya- kın vakitte ayrılacağım. Bixz Apergi Pansiyonu: Moda — Kiralık evler: Modada — Temiz ve ucuz alle pansiyonu. — Yazın temiz ve ucuz — bir. sayfiye hayatı geçirmek — istiyenlere — tavsiye ederir. KİRALIK DÜKKÂN — Sarraf Borsa Hamı yanında Tramvay cadde- #lode kirahık ucuz dükkân. Bahçakapı Hamidiye caddesi No. $0 de Gözlükçü Dr. Fuat Aziz Beye müracant —— 2 çe S valoma dakiniskeraharenl ae KİRALIK DAİRELER — Heebeliadada — Rovayyal — oteli yanındaki 8 adalı sabık Biga- diller oteli binası daire daire veya tamamı kiralıktır. Arzu edenlere mebelle de temin e- dilir. Anadolu —Ajansı — İlâ- nat şubesinde Bürhan Be TL 22735 -— Mütenevvi : Mevsimi geliyor : ELİ ÇABUK SÜNNETÇİ — Köprülü vade ımmln:.'T RİFAT. Suadi sokak No. 8 Şehit, ııhıdı’,.nül:u;..:ıllın Talin Ş MUHTEREM TÜCCARLAR — Güm- rük İşlerinizde İetifade sÜrat — teshilât ve teminat İsterseniz bahçekapı Agöp yan hanında İlhami Ahmet fırmasın Yariniz. ZAYİ — Mulge — Ösi mektebi birleci sınıftan alı mameyi zay) ettim. Yenisini alacağım- dan hükml yoktur, Sabık mektep talebesinden 212 Ne, Sadi mahkemelik olduk, anladın mı? Yalnız.. Eğer sabırlı davranır- san, bana yardım edersen, bu iş daha kısa zamanda olur, biter. Yo..k, eğer sen de hem kendini, hem de beni Üzer, aklımı - şaşırtırsın... — Bu iş olmaz mı? — Değil, fakat uzar, anla- din mi ? Uzar, Nermin asabileşti : — Bana anlat bunları, anlat.. dedi, ondan niçin ayrılıyorsun? Kaç senelik evlisiniz? Adı nedir onun? Güzel mi? Kaç yaşında? Nasıl bir kadın? Anlat.. Merak ediyorum. "SON-POSTA — BORSA İstanbul 27 Mıxılı 1931 — Kapanan fiatlar — NUK U j Ptosi,— | >nazs | 1662 | m- Haa 84,50 tkç— İletertin Dolar Amerikan 20 Frank Framsız 20 Liret — İtalyan 20 Frank Belçika 20 Drahmi Yunan 1 Rayhşmark Almanya 1 Zeleti Lehistan 20 Ley Romanya 20 Dinar Yugoslavya 1 Çerveneç Sovyet KAMBİYO Londra 1 İsterlin 1 Türk lvası dolar | 1 Türk lirası Frank Soldan sağa, yukardan aşağı: 1 — İstanbulun baş belân0, sağ değil 3 2 — Bir Ot4, bir vilâyet 5 8 — Erkek 2, alçaklık 6 4 — Kepazelik 7, bir şive ö 5 — Ecnebi kadın ismi 5, isim 3 6 — Bolşevik reisi 5, şu 2 7 — İstibdat 8, beygir 2 8 — Dahi 2, doğurtan 3 9 — Bir kumaş 5, ısırmak- tan emir 4 10 — Sayı 2, Konya gaze- tesi 7 Vi — Ölmez 7. — Allah Allah.. Nene gerek be rubum, basbayağı kadın işte ! — Hayır hayır, anlat. — Peki, sen sor, ben de €evap vereyim. — Genç mi? — Genç amma ihtiyardan beter. — Gençliğine genç, fakat mızmız, tembel, uyuşuk... Her- gün öğleye kadar yatakta uya- nık — yatar, kahvaltısını yata- Bu Sütunda Hergün Yazan: Raif F. YERLİ MALLAR -— İ v “Zamane,, mektebinin iktı- sadiyat hocası cidden muktesit bir genç görünürdü; her hare- ketini mesleki İdeallerine uy- durmıya çalışır, sade yerli malı kullanmakla iktifa edilmiyerek, dişten, işten vi Herşeyden iktısat edilmesi sonra bu arttırılmış, biriktirilmiş şeylerin en bereketli yerlerde istimdat olunması taraftarı idi. Natuk idi, dehşetli bir ikna ve ilzam kuvvetine sahipti. Derslerinden birinde şöylece haykırmıştı: “Bilhassa, sizler talebe ha- mımlar; yarının birer ev hanımı olacaksınız, her hareketinizde aramazsanız hülyalarınız ankazı altında muhakkak surette ezi- taptıklarını yapma!,, nazariye- â.yhi.liıiı ki.’ ıl:hk masala ğı— rışmıştır! Muallim — olursanız, kendi yaşayışınızı, verdiğiniz derslerin icabatına uydurma- dıkça talebenize nazari şeyler- den bahsetmiyeceksiniz. Eğer hayatınızı bu icaba uydurma- mışsanız pozitivist bir hoca olmamışsınız demektir!.,, Genç muallim gün geçtikçe ektiğini biçiyor, filiz salan bir prensibin icazkâr tezahürleri önünde adeta gayşyoluyordu.. Hanımlar hergün yeni bir ör- nekle bu genç mürşidin irşa- datına peyrev olduklarını gös- teriyorlardı, hem de yarış ae müllerani eyer el am ti » bu asri “Adam Sıiü,.’nlın derslerindeki — cezri — kabata riayet edip etmediği şayamı tetkik görülüyordu.. çeti ö Hasnâ son gınıfın en- şirin, en hoppa talebesi ve çok zen- gin bir ailenin, bir Hacı bil- mem ne ailesinin, kızı idi, İk- tısat hocasının teshirkâr ders- leri herkesten fazla Hasnâya tesir etmişti. —Mektebin en basit giyinişli, en iktısatperver ferdi © olmuştu. Derslerinin feyizli tesirleri- nin gören Münür B. “Ev ida- resi,, faslında okadar ileri git- ti ki.. En coşkun Hasnâ - bile bunları yadırgamaktan kendini ılı'ıjnı&.. Ve birîln ders çıkı- şında, peşinden koştu; mu- allimine — koridorun İl:ııı bir köşesinde, garip bir çekingen- le sokularak: — Muallim Beyefendi. dedi, bugünkü derste ki “Yemekle- rin tabaklara boşallılma usul- leri,, bana tatbiki imkânsız bir şekilde göründü. Af buyuru- nuz, acaba zatığlileri devlet- hanelerinde bu usulü tecrübe buyurdular mı? Üstat tereddütsüz bir kat'i- yetle cevap verdi: — Elbette, dedi, elbette.. Bu çok tabil değil mi?. — Fakat, siz, şey.. Yani, şey.. Bekârsınız değil mi mu- allim Bey? Kimseniz yok, ya- ayalnız oturduğunuz bir evde Ev kaideleri nasıl tatbik bu- yurabiliyorsunuz? Altlarını aşın- dırmadan kunduraları silmek ğin icat ettiğiniz yerli paspasa a bundan az hayret etmiyor değilim! Bunları görüp not almak mümkün değil mi? Sizi rahatsız etmiş olmaz mıyım muallim Beyefendi? Önyedilik çömezle, yirmise- kizlik mürgit sözleştiler... mnu var) EHLİ ZEVK HAKEM OLUNUZ! lâtif rayihası, süt gibi içimi ile en mükemmel bir neşe kaynağı olan fakat, susatmayan, ağrısı baş vermeyen , humaz olmayan KRİSTAL RAKISINDAN Başka bir rakı var mıdır? gn içinde yapar. Güzelliğine güzel, fakat cansız, anladın mı? Cansız, cansız... Nasıl an- latayım? Duvar gibi. — Kaç senelik evlisiniz? — Üç. — Niçin ayrılmak istiyorsun? — Hoşuma gitmiyor da ondan. — İyi amma şimdi ayrılmak güçmüş. — Fazla geçimsizlik olursa hâkim ayırıyor. — Sizin aranızda Fazla ge- çimsizlik var mı? — Sorar mısın? — Ne oluyor? Kavga mı ediyorsunuz? — Her Allahın günü. Atıf B. biraz düşündü, kaş- larını kaldırdı, indirdi : — Onun ne istediği belli olmaz ki... Bugün böyle der, yarın öyle... — Ya hâkim sizi ayırmazsa? — Öyle şey mi olur hiç? Onu sen geç... Mutlaka ayrıla- cağız... Fakat zaman için söz veremem... Zaten beni de hep düşündüren o ya... Hep buna Üzülüyorum... Gecikmesinden rkuyorum... (Arkası var)