N | | 80 ÜÇ KADIN SALTANATI || .. .. inlerce Devam Eden Düğünlerde Altın Sarfolunmuştu İkkalarla yörip kafilenin geçtiği h nazır. pencerelere kadınlar bu dehşet Manzaraları gördükçe, Ye Mmerhamet göster- kendilerini alamıyor- Sanda İise bir derviş, dolu bir — “fıçı,mın » bir diğeri göğ- _lı sekiz kişinin kal- “Ceği ağırlıkta bir taş , bunu göğsü Üze- Birçe parçe ettiriyordu. k İçüncüsü yere saplanmış k gibi, kılıçların füstün- Yatını tehlikeye koya- Tladı. Bir Rum papazının Ütiği orman ve selvi © Manzarasını gösteren " nariye) havai fişek- d, Çyedi haziranda ibrişim bükenler, kaytan ya- “acip ve garip şeki- fakkeler — ve külâhlar t meydanına geldiler. n arkasından börek- Ve şerbetçiler — sökün Bunların — sıfatlarına her türlü aletler de takip ediyordu. 1â: börekçiler vesm> Snasında mütemadiyen açarak, börek yaparak ( tlardı. *tçiler de İstanbul halkına Tenkte şerbetler dağıtı- Wıı) lar, Padişaha en TBensucatlerini, ( Tabak ) alı meşinden mamul Örtüleri ve meşinden olarak — yapılmış su takdim ettiler. k:kiı' haziranda düğün- olan- Rumeli Beyler- h tüyük bir ziyafete davet ykçiler, iplikçiler, peşte- 4 ve bunları müteakip tbiseli üçyüz genç ile kuyumcular (Huzuru “hld' (alay) gösterdiler. R—:ııiıındı kaptan paşa Sanma kaptanları şere- .:r-f-ı verildi. günde çömlekçiler ile h resmigeçidi oldu. müteakip — sırasıra Karı, mavi, beyaz renk- köşeli eşkâli ba- ı ile Beyoğlu ve T ehi Nc.a;.f BAA 5 Bu Rumlar, ayaklarında çın- giraklarla tamamen bir mas- kara alayı şeklini gösteriyor- lardı. —Arkalarından da - bir Rum düğünü ayrı bir alay teşkil ediyordu. Otuz — Rum sırmalı ve incili delikanlısı , taşlarla mü- | zeyyen kadife esvaplar giymiş, diğer otuzu da kadın kıya- Türkiye B. M. Meclisi Riyasetine Fetine girmiş idiler. Altında gelin ve güveyi olan büyük bir şemsiyenin, daha doğrusu müteharrik bir ça- dirin - etrafında — gidiyorlardı. Bunların arkasından yüz Rum kızı ( Mars ) papaslarının Ap" #detlerini temsil eden İsken- deriyenin - eski — ve şehvetli rakslarımı icra ediyorlardı. Arkası var Muhterem Efendim, İstanbula su veren Terkos Şirketi, elli senedenberi mukavelesi ahkâmının birçoğunu —ifa etmemiştir. Şehri- mizde ne içileçek, ne de yangınlarımızı söndürmiye kâfi gelecek suyumuz yoktur. Biz, İstanbul halkı, eu meselesi- nin kat'i surette halli için, Terkos Şirketi mukavelesinin feshini ve Nafıa Vekâleti eden müzakerata bir nihayet ile Şirket arasında cereyan verilmesini rica ediyoruz. Bu ricamızın isafı, İstanbulu en büyük bir dert ve belâ- dan kurtaracağı için, verilecek fesih kararı memlekete büyük bir bizmet olacaktır. Halledilen Bilmecemiz | 12345678 91011 -| ©MAOA UN — M > z | > ll & M — >< C Soldan sağa, gukardan aşağız | — Salgım ölüm hastahığı T; seda 3 2 — Sual 2, demir 4, işaret2 KUCAKTAN KUCAĞA l""-lıı gözleri saf bir ? büyndlL Sonra önüne S N demek bu?.. Diye kd" Hanımın ayak ses- Oyarak — birbirlerinden SERVER:BEDİ I şamadılar. Hüsniye Hanım yatıncıya kadar havai şeylerden bahset- Hiler. Baş başa kalınca, Atf Bey: — Haydi, bu gece de sen benim odama misafir gel, dedi, İstanbul 23 Mayıs — 1931 e ci 2öğüm | Amerikan ank Fransız 30 Lirat 20 Prank Belçika 20 Drahmi Yunan 20 Prank - İaviçre 20 leva — Bulgar 1 Florin Felemenk 20 Koron Çekoslovak 1 Şilin Avusturya 1 Rayhşmark Almanya 1 Zeloti Lehlatan 20 Ley Romanya 20 Dinar Yugoslavya 1 Çerveneç Sovyet KAMBİYO Lendra 1 İsterlin kuruş | 1 Türk İirası dolar 1 Türk Viraaı Prank Liret Dolar 20 Frı Belga Prank Leva Florta Pozta 65,07 70 11756 407,— 1,97,50,— 424 79,56 S1 Seryesesiş banş V et 3 — Barut fabrikas 8 4 — Rumeli şivesi 3, uzak- hk nidası 2 5 — Saray Arabı 10 6 — Goğikâ. kırmızı 2, cam4, 7 — Kabul değil 3, hayvan i4 7 — Birartistö,bir muharrir3 ©9 — Tenbih 7 10 —Doğurtan 3, ziya 4,nota2 1t — Gıda 2, toprak 5 N3 'POSTA lKuruçeşmeyi Te- dit Eden Afet UBaş tarafı 1 inel sayfada | Bu zat, sabık Düyunu Umu- miye idaresinin mubakim me- mürlarından Salih Münir Bey: dir. İstanbul mahkemei asliyesi dördüncü hukuk dairesine yap- tığı müracaatta, kömür tozla- rından kendisine ait olan ev- lerde oturmak mümkün olma- dığı gibi karısının da hastala- np verem hastalığına tutuldu- E:.“ iddia etmiş, hem depo- ın tahliyesini, hem de şim- diye kadar uğradığı zararın dınmzıini istemiştir. Bunun üzerine mahkeme tarafından vaziyetin tespiti için mahallen tetkikat yapmak üzere İki heyet gönderilmiştir. Ehlivukuf — sıfatile — giden heyet Evkaf mühendisi Fa- ruki, Mühendis Surı, Emanet Fen Heyeti müdürü Ziya Bey- lerden mürekkeptir. Bu heye- tin vardığı neticeyi bilmiyoruz. Fen heyetine dabil olarak gideıı zevat ise verem müte- assısı doktor. Reşat Rıza, kimyager İbrahim Etem, Ma- liye müfettişi Cemal Beylerdir. İlmf ve fenni kıymeti iti- barile gerek doktor Reşat ve gerek kimyager İbrahim Etem Beylerin — mahbkemeye verdikleri şayanı dikkat rapor- ları aynen neşrediyoruz : raporlar, göz önünde insanla- rım nasıl ölüme mahküm edil- iklerini gösteren müthiş ve- sikalardır. Aynen neşrediyoruz: Reşat Rıza Beyin Raporu “Sabık düyunu umumiye memuru Salih Münir Beyin Kuruçeşme'de sakin bulundu- ğu hanesinin sıhhi teftişi için mahkeme tarafından ebli vu- kuf olarak tayin olunduğum- dap , heyeti hâkime Beylerle mazüür haneye gittim. Hane- nin içerisi, dolapi laki ça- nüğlınnııı içlerine kadar her noktası kömür tozlarile mülev- ves idi. Tramvay — caddesinde bir boş: haneye de girdik. Bunun da içersi ve her tarafı kömür tozlarile. mestur idi. Esasen Kurüçeşmenin — her ının kötnür tozlarile örtülmüş oldu- gu'yöknazarda herkesin gözüne çanşmaktadır. Bu —müşahe- delerim Kuruçeşmenin havası- nn “daima — kömür — tozlarile meşbu olduğuna beni ikna etti. Havada bukadar çok toz ve bilhassa yakıcı ve muharriş olan maden kömürü tozu bu- kinur ise — ciğerleri şiddetle tahriş ederek her türlü turuku teneffüsiye hastalıklarına isti- dat verir. Ve doğrudan doğru- ya sebep te olur, ve başlıca (Verem, müzmin bronşit, azm hastalıkları yapar). Bu hastalıklara — tutulanların bu muhitte şifayap — olabilmeleri kat'iyen mümkün değildir. Yalniz Salih Münir Beyin hanesi halkı il, bütün Ku- rüçeşme ahalisinin bu kömür tozlarından sıhhat ve hayatları tehlikededir. Bu köydeki me- sakinde zihayat iskânma fen- nen ve tıbben müsaade olu- namaz. Baladaki müşahedat ve mü- talcatımı mübeyyin bu raporu- mu İmza ile magkemd aidesi- Bu | pkındı, çok çapkın. Ce- u, çok cesur. burı 'akışıklıydı, çok yakışıklı. Güzel değildi, hiç güzel de- ğil. (Yalmız biçimli bir vücut, uzun bir boy, omuzlar... Fakat boş ve iz gözler, (Yalnız konuşkandı, çok - tatlı #cal ve İnce bir şivesi vardı; fakat bafıza sıfır. Yakın tamı- dıklarından başka her tanıdığı- nın yüzünü ve ismini unutu- yordu.) Zengin değildi, hiç zengin değil. (Fakat benzin parasını güç belâ tedarik edebildiği bir spor otomobili vardı, elden düşürerek almıştı.) 'esaret, uzun boy ve çene, bir otomobilin içinde, en bü- | yük —meziyetlerdir. Kadınlara muvaffak olmak için, paranın, | zekânın ve güzelliğin yerini tutan — meziyetler. * Tecrübesiz, korkak, zengin ve güzel kadınların çoğuna muvaffak oluyordu. Belki bu kadınlar, kendilerinde olmuyan hassalara karşı bir nevi teces- süsle ona bağlanıyorlardı. Bir gün, kendisine çok ben- ziyen bir dul kadına tesadüf etti. Bu da çapkın, cesur ve zarif bir kadındı. Biribirlerini derhal anladılar, yani sevişme- diler ve yalmız arkadaş oldu- lar. Okadar ki en açık şeyle- rini biribirlerine anlatıyorlardı. Hatta, garip bir tesadüfle an- ladılar ki birisiniu metresi olan kadınla kocası, ötekinin de Aşıkı olmuştu. Erkek - teklif etti: — Gel evlenelim eski ha- yatımız hiç değişmesin, fakat böyle arkadaş kalalım ve iribirimize gücenmiyelim, — Bu da bir fikir. Ve evlendiler. * Biribirlerine hiç kıskançlık sahnesi yapmıyacaklarını — va- detmişlerdi. Her çapkınlıklarını da açıkça anlatacaklardı. ne ıı:ıederim.,, Ş ibrahim Etem Beyin Raporu “Boğaziçinde, Kuruçeşmede (4) numaralı hanede sakin Sa- lüh Munir Beyin oturmakta olduğu bane ile diğer boş hanenin karşısında — bulunan kömür deposundan görmekte olduğu mazarratın derecesini takdir. etmek İçin mahkeme tarafından ehli vukuf olarak tayin edilip heyeti hâkime ile birlikte gidildi. Mezkür hane- ler birer birer tetkik edildi. — Her — birerlerinin — bütüa noktalarına ve kapalı sandık ve dolaplarının içine Bi kömür zerratının nüfuz etmiş olduğu görüldü. Bundan gayri kükürtü fazla olan Rus ve diğer ecnebi kömürleri kuv- vetli - rutubeti küçük burun ve büyük ağız.) Zeki değildi. hiç zeki değil. | müteakip şid- Sayfa 7_ HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Muharriri: BİR NEVİ İZİDVAÇ Server bedi Fakat evlendikten sonra ikisi- ne de bir miskinlik çöktü Evvelâ cesaretlerini, sonra za- rafetlerini kaybettiler. Biribirlerine soruyorlardı : — Yeni birşey yok mu? Ve kadın: — Bir piliç? Diye ilâvb kaz? — Diye ilâve İçlerini - çekiyorlardı, “hayır,, diyorlardı ve daha sonraları: — Benden geçti artık, di- yordu bir tanesi. Öteki de tekrar ediyordu: — Benden de geçti artık. Fakat ikisinde de şüphe uyanıyordu: “Yalan mi — söylü- yor acaba? Benden gizliyor mu acaba?, İkisinde de budala yerine konmak şüphbesi, gizli bir kıs- kançlık uyandırmıya başladı. Ohale geldiler ki, biribirle- rine ihanetlerini soramaz oldu- lar. İkisinde de müsbet cevap almak — cesareti ve — kuvveti yoktu. Yani.. sevişmiye başla- dılar. * İhtiyarlayincıya kadar seviş- tiler ve biribirlerine — ihanet etmediler. Bir gün, yatakta hiçbir şeye muktedir olmadık- larını anlayınca göz göze gel- diler ve yorgon, ihtiyar bir tebesslmle gülümsediler. Kadın mırıldandı: — Bitmişiz. Erkek cevap verdi: — Hadi hayırlısı. Ve ancak ruhi lezzetlerin peşine düşerek hemen kucak- laştılar. Kollarında bile kuvvet kalmamıştı. Biri sormıya cesaret etti: — Otuz senedir. kendimizi biribirimize hasrettiğimize fena- mi ettik acaba? Daha güzel yaşıyabilir. midik? Ötekinin gözleri daldı ve ağzından yorgun bir kelime çıktı: — Hayat. detli tebehhurata marur kah dıkları zaman havi oldukları kükürdün fevkalâde şiddetli | tahammuz etmesile ateş alma- larını mucip olmaktadir. Bina- birin mezkür kömür depo- ları Kurüçeşme mıintakasında baki kaldıkça ( Her dekika yanma tehlikesi) mevcut ol- duğundan — işbu — kömürlerin bulunmakta — olduğu mezkür haneler ve hatta bütün Kuru- çeşme mıntakasının (Fennen gayri kabili iskân bir halde | bulunduğunu) mübeyyin işbu raporum mahkemci ü ileyhaya ukdiı: kılındı., Bu iki rapordan sonra söy- lenecek ne kalmıştır? Bunu insaf ehline ve ait olduğu mer- | cie bıralayoruz. Atıf odasında, ikisi de yatağa girerek ve deşim, karım, canım, herşeyim- sin! Dedi. Fakat bütün bu sözler, Nerminin kendi kendine sor- duğu: “Ben Atıf Beyin nesi- i?,, Sualine tam bir cevap leğildi. Fakat Nermin bunu Şinı önüne öğdi ve bir müddet sustu. Sonra başımı kaldırarak bir tek mana ile dolduğu İçin kuvvetli bakan, içi yanık göz- lerile Atıf Beye baktı: — Ama.. Dedi ve yine sus- tu; devam edemedi. Atıf Bey Nermini kucakla- di ve güğsünde sıktıe — Ah benim camm, canım.. Diye tekrarladı ve |başka bir- şey söylemedi. O gece fazla birşey konuşamadılar. Saatler- ce, kendilerini vücut ihtiras- zevk arıyarak teselli buldular. Gece yarısından sonra, Atıf Bey, Nermini kollarının üstün- de taşıyarak odasına götürdü, yatağına yatırdı. Hüsnüye Hanım, birkaç gün- , n gayet iyi hareket ediyordu. İlk ge- vezeliklerini, can sıkıcı İmala- tım birakmıştı. Sessiz bir şefkatle onun etrafında dola- » yüzünde ciddi ve tatlı EĞ- tebessümle —ona hizmet ediyordu. Adeta, emektar bir kadınm taze banımına karşı —a Ertesi gün, öğleyin, Hüsniye Hanım Nermine yemeğini rirken biraz dıı'd:: Di — Gücenme ama birşey söyliyeceğim, dedi Nermin, kendisine bukadar hizmet eden ve alâka gösteren kadının çekingenliğinden biraz utanmıştı: — A, dedi, söyle Hüsniye Hanımcığım.. Kadın, bir sandalya çekerek kenarına ilişti: — Seni böyle neş'eli, keyif- li gördükçe içim açılıyor evlâ- dım.. Birkaç gün evvel neydi o örükim Ka ea K OĞ S