22 Kâmunuevvel ç— —. İlkan paLcasıllİi; SON. POSTÂA © Hayalin Mühim Ve Gizli Maksat- lan Şimdi Meydana Çıkıyordu Hakkı Mahfuzdur O, bu saray bayatına büyük uf türetle atılmış ve bu cür- *ün bütün kudretini de kalbini P kavuran muazzez aşkın- llmışiı Babası, Rus ihtilâl h'lııh:ı:ileri arasında temayüz #miş bir şahsiyetti. ( Tatul ) iye olunan bu adamın asıl (Hristofor Mikailyan ) dı. ütul, daha genç yaşında ko- Riteye dahil olmuş ve büyük aksriıklır göstererek bu Uğurda ayağından bile sakat Nlmşfı Bu cüretkâr adam, fir müddet Kafkas ihtilâl ko- | *uınde (Çar k)la mücadele *ttikten sonra, Rus siyasetinin Bvirdiğzi mahirane —manevra ine ( Ermenistan istiklâli ) u"&m takibe başlamıştı. Bütün —komite içtimaları, ı*'lluh:ıı'u'ı evinde — olurdu. İştima eden komitecilerin ara- Tada, ateşli bir delikanlı bu- ı—ııym—f!ıı. Kirkor Varşamyan.. | Ba genç ve yakışıklı komite- Ü Tatulun çok nazarı dikka- ü celbediyor ve ona büyük ehemmiyet veriyordu. Kir- kor, evin teklifsiz. bir adamı tibi daima girip çıkıyorlar. Bu Gimi —temaslar, yavaş ya- Faş iki gencin kalbinde evvelâ h" ilıklık, sonra bir sıcaklık 'e daha sonra bir galeyan le getirmişti. Tatulun kızı l in) o zaman henüz on *özt yaşında idi. Fakat buna Tiğmen aşkı bütün kudretile imıştı. Kütör, bkr gün, tam bir k"lllılerıyı: yakışır bir cüret ve ı Peryasızlıkla Tatula dedi ©— Usta. Ben (Sabin)i se- 'İYorum ve onu almak - istiyo- '“'1- Tatul da buna cevaben dedi ki: — Verdiğin bu havadise ç-=k memnun — oldum. Fakat dÜşününüz ki, vatanıma, milleti- he karşı borcunu — ödiyemi- î:iîrin izdivacı aleyhindeyim. ç ev, bark sahibi olduk- sonra korkaklaşır. Komi- scilik yapamaz. Evvelâ komite- Ye borcunuzu — verin, sonra irbirinizi alın.. Kirkorla Sabin, baş başa ferdiler. Ne yapabileceklerini Üşündüler A cmıdı Sultan | Ndı Çünkü Sultan Hamit, Guk) Ermeni meselesi) ni cid- bır tehlike olarak görmiye Ve Ona göre tedbirler almıya . Saraydan aldığı şif- ve emuler üzerine ( dör- %:::ü orduyü bümayun) müşürü paşa, Şark vilâyetlerin- Üeki Ermenilere göz açtırmı- ,"' Her vasıtaya tevessül %k © havalideki Ermenile- , k'!n (efkârı — mel'anetkârane) i B € mani oluyor.. Aayni * Manda da Kürt aşiretlerin- ğh(Hımıcıye süvari alay) ları) olunuyordu. Bu alayların ;îl"-l'. ayni zamanda Çarlığın Yor hazarı dikkatini — celbedi- B:." Tıpkı, Rus kazak alay- dak andıran bu kuvvet, ol- *a mühim bir yeküna baliğ *&h"“' ve Rusyaya karşı teh- İıu şekil alıyordu. bı işlerin iç yüzünü K Yazan: Ziya Şakir öğrenmek, ancak saraya ve I göremiyerek, kızını yukardan bilhassa Sultan Hamidin hari- ! mine hulül etmekle mümkün elacaktı. aşağıya kadar dikkatle süzdü. Ve neşeli bir kahkaha atarak: — Ben bunu hiç dişüne- memiştim Sabin... Hakikaten, Osmanlı padişahına kıymetli bir gözde olursun. Dedi. Tahkikat icra edildi. Padişahın sarayına esir takdim eden kimselerin isimlerile bun- ların Kafkasyadaki vasıtaları öğrenildi. Nihayet Sabinin bir esir sıfatile Sultan Hamidin sarayına gönderilmesine kaârar verildi. Sabin, bu iş için Samsuna gönderilirken, Kirkor da daba mübhim bir iş için Amerikaya hareket ediyordu. İki birbirinden — çok — hazin bir sürette ayrılırken, birbirlerine karşı; aşk, vefa ve sadakat yemini etmeyi de unutmamış> Abdülhamidin sarıklı alay- — lardı. larına mahsus bir borizen | Verilen karar üzerine Sabin, Ermeni komitesi, bu işi de- İ garaya girmiye muvaffak olduk- ruhte ettiği takdirde iki tarafın | tan asonra, ne yapıp yıp-nıı | da işine yarıyacaktı. Bu meseleye vâkıf olan Sa- binle Kirkor, aralarında .süza- kere ettiler. Karar verdiler, Sabin, babasına: — Bu işi ben deruhte etmek istiyorum. Dedi. Gözleri, komiteciliğin buharile dumanlanan — Tatul, bu işin tehlike ve azametini Çok Çocuklular Yardım Gormek İçin Nereye Müraccat Etmelidirler? Hıfnıssıhha kanunu mücibince çok çocuklulara yapılması kabul edilen yardımdan İstifade etmek istiyen aileler, bu haklarını ala- bilmek için Sıhhiye müdürlüğü yvasıtasile hıfzıssıhha — encümenine müracaat — etmelidirler. — İşlerinin çokluğu hasebile bu işi bize bıra- kan ailelerden bugün de bir gru- pun resmini dercediyorur: 1 — İnegöl: Yenice mahal- cırlarından Hacı Hasan oğlu Tabir Efendi ve çocukları: Mus- tafa, Ziynet, Hayriye, Hasan, bünkârın nazarı dikkatini cel- bedecek, — kendisini hünkâra sevdirecek ve bu vaziyette ka- larak komiteden alacağı emre intizar edecekti. Sabinle arada- ki irtibatın tesisi icap ettiği zaman düşünülerek temin edi- lecekti. t ( Arkam var | karyesinden Hacı Mustafa oğ- lu Hüseyin ağa ve ailesi. 3 — Harbiye mektebi arka- sında bahçıvan Medii Ef. ve ailesi Mahmudi H. la çocuk- |ları: Rüşen, Buhüre, İbrahim Feride, Cevahire, Fettah, Fehmi' Ayşe Hanım. Çocukları: Nes- | H. ve ER. ler. 4 — Beşiktaş, Ortabahçe, ı Mısırlıoğlu çıkmaz sokak, nu- lesi 9 numarada Balkan muha- ! mara 4 te Tayfur çavuş ve refikası Endüs Hanım, çocuk ları: Mahmut, Süleyman, Mel- met, Hanmım, Eshat, Gülizar Bahriye, Kemal, Rasim Hanım | Hanım ve Efendiler. ve Efendiler. 2 — Bursa vilâyeti, İnegöl | hallesinde, kazasına tabi Domaniç, Hisar 5 — Trabzon, Faras ma- Karaoğlan — oğlu şoför Süleyman Ef, sevgili, | Bâfra Yolunda Osman Beye Gelen Kurşunun Hedefi Bir Başkası Mı İdi? Samsun (Hususi)— Bir hafta | evvel Bafra yolunda Kibar Ali kardeşler mahtumlarından Os- man ve arkadaşları oto- mbil.lB:ygel.irkm önlerine çıkan altı kişinin tecavüzüne uğra- mış, kurşunla yaralanmıştı. Yapılan tahkikat neticesinde bu hadisenin içyüzü bir miktar tenevvür etmiştir. Osman Bey ve arkadaşları Kâtipzade Mehmet B.in Bafra civarında — bulunan — çifliğine gezmiye gitmişler. Mehmet B. de dahil olduğu halde dönen kafilenin önüne altı kişi çıkmış, Osman Bey vurulmuş. Alınan haberlere göre bu kurşun, arada bir arazi ihtilâfı olmasından dolan — Mehmet Beye tevciye edilmiş, fakat Osman Bey kurban gitmiştir. Ülk zamanlar vaziyeti iyi giden Osman Bey son günlerde fenalaşmış, ( peritonit ) olmuş, ve vefat etmiştir. Osman Bey arkadaşları arasında temayüz etmiş bir gençti. Ziyar umumi bir teessür doğarmuştur. Hamit Spor Davası Vehbi Beyin Ölümü Hadisesi Kapandı İzmir, ( Hususi ) — Bundan on ay kadar evvel İzmirin Al- sancak sahasında Altay ile Altınay kulüpleri maç yapar- ken oyunculırdın Vehbi bey bir kazaya uğrıyarak vefat et- mişti. Bü hadiseye ait dava neticelenmiş ve vak'anın maz- nunu Âmeril kolleji son &- nıf — talebesinden İhsan beraet ötmiştir. bey Çocukları: Mehmet, Etem, Ayşe, Şükrü, Zekiye, Necmi, Pakize H. ve Efendiler. 6 — Bursa; İnegöl, Domaniç, | Sarut köyünden 7 No. da Halil p oğlu Hasan ağa ve refikası lihan, Ahmet, Fatma, Keziban, | Hatice, Tayyibe Hanım ve | Efendiler. 7T — Bürsa, İnegöl Saadet köyünden 22 No. da Ahmat oğlu İmam Süleyman Ef. refi- kası Havva hanım ve çocukları: Nesime, Ahmet Nuri, Mehmet Yekta, Mehmet Şevket, Zü- beyde, Mustafa Hilmi Hanun İve EZ ker. Â YE Bu Sütunda Hergün Muharriri: Necati Yasuf Yapayalnız... Çocukluğumuz beraber geç- mişti. Hatta ilk gençliğimiz de bile —onunla — samimiyetimize mani olamamışlardı. Esasen o, doğduğu günden beri benim nişanlımdı. Sonra, bu lâtife sık sık tekrar edilerek yarı cid- di bir mabiyet almıştı. Fakat ilk tahsil senelerinde aile yuvamızdan birkaç felâket kasırgası geçti ve bizi çok fakir düşürdü. Bu arada büyüklerin lâtife- leri, silik bir iz bile bırakma- dan unutuldu, gitti. Ben tek | başıma hayata atıldığım zaman ©, günden güne ufuklarını genişleten yabancı bir âleme karışıyordu. Onlar çok zen- gindiler. Bu eski aile dostlarını se- ( mede bir iki defa, ancak res- |ııl günlerde ziyaret edebili- yordum. — Vakıa, — nezaketen kıbul edildiğim bu evde sa- mimiyetin kapısı çoktan yü- züme kapanmıştı. Fakat,ona kendimi unutturmamak — için geçmiş günlerin hatırasını ir tismardan çekinmiyordum. Ha- yattaki — muvaffakiyetsizliğim beni günden güne daha çe- kingen bir adam yapmıştı. Kendi kıymetlerime itima- dim azaldıkça muhitimin de itimadını kaybediyordum. Bedbahtlığıma — inandıktan sonra, artık onu unutmıya çalış- tım. Ve bir daha onlara git- medim. Ümitlerimle hatırala- rım hafızamda birbirine karış- tmış, pek iyi hatırlanarmıyan bir rüyanın izlerine benzemişti. Yalnız, arasıra, içimde va- zh, fakat, boynu bükük bir emel kırıntısı Ürperip geçi- yordu. * O, evlendi. Bana da bir da- vetiye yollamışlardı. Hatta bu yaldızlı kâğdın bir kenarında onun da imzası vardı. Düğüne gitmedim. Nasıl gidebilirdim? Muntazam bir elbisem bile yoktu. Hoş, olsa da.... Birgün onu kocasile birlik- te yolda gördüm. Oturduğum kahveden sokağı seyrediyor- dum. Birden önümdeki gazete ile yüzümü kapattım ve bir müddet kaldıramadım. Beni gördüklerini istemiyor» dum, Gülüşerek geçtiler. İçime tuhaf bir ürkeklik gelmişti. Artık sokağa bak- mıyordum. Yanımdaki masada heye- canlı bir tavla partisi vardı. Oyun bitmiş olacak kâ bir Lara kulağımın alıştığı sesler kesildi Kahvede bu tavla şakırtısını dinlemek için oturuyormuaşum ve artık yapılacak işim kalma- mış gibi ayağa kalktım, Yollar ıslak, hava bulutlu idi. Akşamım kül rengi içinde mesafeleri noktalıyan lâmbalar henüz yanmıştı. Bir müddet maksatsız yürüdüm. Yanımdan yıldırım gibi bir otomobil geçti. Üstüm başım çamur içinde kalmıştı. Buna okadar kızdım ki, hırsımdan ağlamamak için kendimi zor tuttum. Halbuki ben böyle şeylere ehemmiyet vermez ıhı adam olmuştum. $ Bir müddet şaşkım bir. halk- de olduğum yerde kaldım. Bu santte annem beni evde bek- lerdi. Fakat, geriye dönemi- yordum. Biraz evvel onlar da bu istikamete gitmişlerdi. A- dımlarımı sıklaştırırsam tekrar tesadüf etmek bile mümkündü. Fakat, ben onları qu e mek istememiştim; ve kadar hiçbir şey dM " gelmiştim. Başımda müthiş bir ağrı vardı. Saatlerce yol yürümüş gibi dizlerimde bir dermansız- bk hissediyordum. Eve gitmiye cesaretim yoktu. Birden aklı- ma geldi: İçersem biraz kem- dime gelirim diye düsündüm ve hiç tanımadığım bir mey- haneye girdim. Rakı başımın ağrısını arttır. — maktan başka birşeye yara- madı. Fakat, ben buncan şi- kâ eçi değildim. Bu ağrı beri kendi - kendimle — kalmaktan kurtarıyordu. * Yolda kalabalık yoktu. Yağ- mur tekrar başlamıştı. Fatib. tramvayına bindim. Buğulanan camların arasından tektük ge- çen yolcuları teşhise çalışıyor- dum. Bu sırada ayni şemsiye altına sığınmış bir çift te geçti. Okadar birbirine sokulmuş- lar ki.. Daha Fazla duramadım. Eve kadar uzunca bir yolum vardı. yağmur . giltikçe — şiddetini arttırıyordu. Tramvaydan atladım. Büsbütün kararan yollarda benden başka kimse yoktu. Gecenin serinliğini ta içimde duyarak yürüyordum. Başımı açtım. Yağmur beni kamçılıya- rak ıslatıyordu, — ayaklarımın altında küçük dereciklar... * O gündenberi her gördüğüm çift bana yalnızlığımı batırlatı- yor. En kalabalık meclislerde bile kendimi yapayalnız bu- luyorum, kimsenin sesini duy- muyorum, etrafımdaki — hare- ketlere dikkat etmiyorum ve kendi kendime gömülerek hep sasuyorum. Ermeni Talebe Yurdu PARİS DARÜFÜNUNUNDA BOĞOS NOBAR BİR YURT AÇTI Paris — Ermeni komite baş- larından Boğos Nobar tarafın- dan Pariste, Darülfünun site- sinde bir Ermeni talebe yurdu tesis ediliniştir. Bir müdcet evvel Boğos Nobar, bu yurt için lâzımgelen parayı vermişti. Yordun. * küşadı. — birkaç gün —evvel yapılmış, küşat resminde Boğos Nobar oğuk- larile sabık Ankara katolik ermenileri başpapası Yahayan, | Paris ortodeks ermenileri baş- papası Kibaryan ve bir za- manlar eline hariciyemiz veril- miş olan Noradonkiyan, Da- rülfünun sitesi müdürü Hotora Paris darülfünunu emini Şarlet | ve ermeni hayır cemiyetleri mümessilleri Maleryan ve Se- betayyan hazır bulunmuşlardır.