28 Temmuz 1930 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

28 Temmuz 1930 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

*“SON POSTA Sayıfa 5 28 Temmuı 7ttihaiçılar Di'ı_ı;nı Âlide Hesap Veriyorlar. İthamnamesi Hangi Maddelerde Duruyordu? Harp, Difaye_tşizlikh_i/lî _İdare Edilmişti ? — Fuat MECLİSİ * MEB'USAN RİYASETİNE Sait Halim ve Talât şalar — kabinelerinin — aşa; yazılı —sebepler — dolayısı ( Divanı Âliye sevkedilmelerini | teklif ederim : 1 — Muharebeye sebepsiz ve vakitsiz girdiler, 2 — Muharebe ilânının ha- kiki sebep — ve amilleri ve mubharebenin — nasıl — cereyan | etmekte - olduğu — hakkında meclise yalan malümat ver- diler, 3 — Seferberlikten ve muharcbe ilânından itilâf hükümetleri tarafından yapılan şerefli ve faydalı tek- lifleri reddettiler, ve Alman- yadan hiç bir taahhüt alma- dan ve bir gaye temin et- meden harbe sürüklendiler. 4 — Harbi dirayetsiz. ve istikametsiz ellere tevdi ede- rek her cephede mecnunane eketlerin — yapılmasına fır- sat verdiler, 5 — Hukuk kaidelerine mu- | halif, muvakkat kanunlar — çı- kararak — memleketi - facialar sahnesi haline getirdiler, 6 — Münhasıran mevkilerini muhafaza etmek düşüncesi ile saklanması lâmm — gelmiyen vak'aları da milletten gizledi- ler; her gün, düşmana çiğ- hettikleri — vatan parçalarının akbetinden milleti zamanında haberdar etmediler, 7 — Harp içinde ve;bilhasın Rusyanın inhizamından sonra İtlâf — devlelleri — tarafından defalarca yapılan sulh - teklif- lerini reddederek binnetice bu- günkü elim vaziyeti hazırla- dılar, 8 — Harbin çıkardığı müş- külât karşısında, halkın düş- tüğü — ihtiyacı — hafifletecek yerde bir takım kimselerin Para — kazanmalarını — temin ettiler. Bundan başka da ih- tikâr yollarına saparak milletin iktısadiyatını batırdılar, 9 — Hiç bir sebebe müs- tenit olmadan, siyasi ve askeri sansürler çıkararak — matbuat ve muhabere hürriyetlerini ihlâl ettiler; Avrupa gazete- lerini memlekete sokmadılar, 10 — Memleket Beyin Pa- gada" sonra | evel dabilinde | STA,, NIN Tefrikası 2 "HAK TANMI- ŞYAN KANUN- LAR MI.. EMNİYET VERMİYEN. ,ŞEYLERMİ YAPILMIŞ? Â a Ger e g Talâr P. idari bir kargaşalık vücuda getirdiler. Can ve mal emni- yetine ve ırza taarruz ettiler, çetelere müzahir oldular. HARBE NİÇİN GİRMİŞİZ ? Reis, iki elini uzatarak ma- sanın Üzerinde tuttuğu kâğıt- ları önüne bıraktı. Takrir oku- nurken, Sait Halim paşa, göz- lerini bir noktaya dikmiş, dal- gın ve sakin dinliyordu. Tak- ririn okunması bitince başını kaldırdı. Reis soruyordu : | — Bu takririn ilk maddesi | «“Muharebeye — sebepsiz ve vakilsiz girildiğini — ifade ediyor., Bu hususta zatı dev- | letleri ne buyurursunuz ? Sait Halim paşa hiç tered. SERVER BEDİ —İNGİLİZ CASUSLARI İLE KARŞI KARŞIYA DUNKÜ TEFRİKAMIZIN HULÂSASI | İruyor, Beyoğlunda, Venedik sokağın- l O seyrediyor. Orada, genç bir adam bazı mektuplar yazdıktan sonra tabancasını çıkararak intihar etmek özeredir. Şor, gencin çıkıyor, ona ©n bin İirabi çek - vererek ni intihardan vazgeçiriyor, anına bir saat nazırın koridorları kalabalıktı. Enver paşanın yanına girmek istiyen birçok insanlar, çağırı- lacakları dakikayı bekliyerek sabırsızlanıyurlar, bazıları ümit- lerini keserek - çekilip gidi- yorlardı. Enver, — edasında — yalnızdı; masasının başında ayakta du- Amerikalı hemen otele koşu- elleri arkasında, başı önüne eğilmiş, kaşları hafif çatık, hiç kımıldamadan bir şey düşünüyordu. Birdenbire doğruldu ve zile bastı; içeri giren yaverine emir verdi : — Emniyeti umumiye mü- dürü bekliyor, değil mi? Evet, paşam. — Gelsin. Biraz sonra, İsmail Canbolat içeri girdi ve arkadaşça : — Merhaba. dedi. — Merhaba.. Otur. Çok işin var mı? Canbolat oturdu. Enver, Canbolata — doğru bir adım uatarak, gayet ciddi, sordu: f — Bu serseri ortada yok. | Bana öyle bir külhanbey tav- | sive etmişsin ki kerifi koydunsa j | | bazı limanları topa tutmuş.. Ben, bu vak'adan haberdar oldu; zaman hayret ettim. | Hatta bir aralık mani de ol- | bul. -Hu suretle bir taraftan kendi- | başına bir şey geldi; kaçmış düt etmeden cevap verdi-. harbe gi başladığı zaman - biz bir bitaraflık tesis etmiştik. mizi muhafaza ediyor, “bir taraftan da Balkanlara tesir aparak onları da bitaraf * bu- lundurmağa mecbur ediyordak, Ayni zamanda, hasım devletleri hudutlarımızda — asker — birak- mağa icbar ettiğimiz için mütte- fiklerimize de hizmet —&tmiş oluyordük. —O zaman | için | bundan iyi bir vaziyet ola- mazdı. | Bu suretle ahvale tabi olarak | hareket edebilecek bir vazi- | yette bulunuyorduk, Ben, hattı hareketi ellm- den geldiği kadar muhâfaza ettim. Fakat müttefiklerimiz harp ilân ettikleri gün. bizi de - arkalarından — sürüklemek istediler. Ben, — aldırmâdım. Bir arahk - tehditlerde — bile bulundular. Ben, gene kulak asmadım. Bu vaziyet karşısında Bir el çabukluğu — ile — maksatlarına varmak - istediler. Bu emrivakilerden — birin- cisi Göben ile Breslâvm Ça- nakkale ğazinden — içeri girmeleridir. Biz, bu hadise- den haberdar değildik. Fa- kat bir defa emri vaki kar- şısında kalınca İtilâf devletle- * rinin — selirlerine — mürkcaat ederek: - — Biz, bu gemileri satın | aldık, dedim. r | İtlâf ,devletlerinin - sefirleri meselenin aslını pek iyi bili- | yorlardı. Buna rağmen ses çıkarmamak — süreti ile bita- raflığı muhafaza etmekliğimize yardımda bulundular. Vaziyet güç olmakla beraber bir-müd- det daha devam - etti KARADENİZ FAÂ| Derken — Almanlar - benin hiç haberim olmadan ikinci bir emrivaki yaptılar; - vak'ayı bilirsiniz: Bir gün bizim filomuz Ka- radenizde Rus filosuna tesa- düf ederek ateş açmış. Son- ra da Rus sahillerine giderek Çünkü gemilerimizin Karade- nize çıkmalarını istemiyordum, — Bana öyle geliyor ki, olamaz. Ben bu adamı bir se- vedlir V' iakyoruz £& Emdeyeli umumiye de onu iki senedir kullanıyor. — Pekâlâ, ne yapalın? Kollarımızı kavuşturup bekli- yelim 'mi? Alman' Erkâöğbar. biyesi malümat istiyor. $ Evrakın nihayet ayın yirmi- sine kadar Romada bulunması lâzım. Başka bir adam bul. Bu serseriye verilen para da yandı, demektir. Canbolat düşündü: — Başka bir adam bulmak kolay... dedi; fakat, bu çok ince iş. Bir sürü İngiliz tasusu bu evrakın peşinde. bir =ı bıîlımuıık. gi- tüy: ' etsek ? — Zaten bir tane terfik edecektik: Ş İkisi de düşünürlerken oda kapısı açıldı. ve bir yaver, Ali tanı leğildim. ;Wm B Otelde Müşteri — Süarhideki su çok bulanık! Garson — Hayır beyim... Yanlışınız var! Su gayet te- mizdir. Emin olarak içebilir- siniz. Pis olan sürahidir!. Lokantada — Garson, ,bir kap imlâ hatası getir ama acele olsun Garson şaşkınlıkla: — Beyim bizde yoktur. — Yök mu. ©o halde neden listede mevcut ? — Sililim beyim: Dondurmacıda — Bizim dondurma nerede? — Ateş üstünde — beyim, şimdi geliyor beyim. Büyükadada — Bu ne rezalet. Çorbanı- zın ne tadı var, ne de tuzü. Kebap dediğiniz şey de öylel — Beyefendi, az sabrediniz. Şimdi hesap gelince işin tadı meydana çıkar, Sakar hizmetçi — Eyvah, ne yaptın? Piya- nonün üstündeki eski heykeli kırdın? — Zararı yok, hanımefendi. Yeni olmadıktan sonra!.. Bir yabancı ağzından — İstanbulu nasıl buldu- nuz ? — Çok gzüel ama biraz sıkı tutmak lâzım ? — Neyi ? — Ruzgârda şapkayı; tram- vaylarda cepleri, lokanta ve mağazalarda da keseyi. muştum. Fakat bir gün doe- nanma kumandanı gelerek: *— Manevre yapmak lâzım! demişti. Halbuki Marmara pek sakin olduğu için ateşli talim- lere müsait değil, binacnaleyh Karadenize — çık maklığımıza müsaade etmenizi rica ederim!,, Bu talep hoşuma gitmedi. Fakat doıı,ıınm:u kugııdını israr ediyordu. Arkadaşlarımla konuştum. Müsadeyi bir şart ile vermeyi kararlaştırdık: Yavuz ile Midilli filo halin- de Karadenize çıkamıyacaklar. Sadece, — bizim — gemilerimiz teker teker boğaz önünde manevre yapmak için gidip gelebilecekler! Birkaç defa gidip geldi- ler. Mürettebat ile kuman- danları bizden olduğu müddet- çe bunda hiç bir mahzur | yoktu. Fakat işte tam bu | sırada, vak'a hadis oldu. (Arkası var —— ——— — Şakir Bey isminde bir adamın nazır paşayı derhal görmek istediğini haber verdi. Iki Erkekten Hangisini Tercih Edersiniz? Mükemmel Aşıkı mı, Yoksa Mükemmel SİZE' SORUYORUZ Hanım - kızlarım, hangisini tercih iniz; — mükemmel Aş';ln mı, Mükemmel Erkeği mi Müsade ediniz de bu iki tabirden ne murat ettiğimi size anlatayım: Mükemmel âşık, her genç kızın rüyasına giren — Hptir. O, nazik, terbiyeli, ince bir adamdır. Kadını ihmal etmez; daimi surette onunla meşgul olur. Kızı memnun etmek - için | hiç bir fırsatı kaçırmaz. Ne zaman çiçek vermek, ne zaman mektup yazmak, buluşunca ne söylemek lâzım geldiğini çok iyi bilir. Hülâsa bu adam mese- lesinde bir san'atkârdır. Genç kızın gönlünü fetetmekte, ve | onu cazibesine — ka; üstattır. Fakat... Bu adam hafifmeş- | reptir. Aşkında sebatı yoktur. Daldan dala atlamayı sever. Not ve hatıra deflerine ne kadar kız ismi ilâve edebilirse o kadar sevinir. Mükemmel erkek aşk mes- elesinde mükemmel âşık kadar üstat değildir. Kadıma karşı olan muamelesinde © kadar nezaket göstermiyebilir. Fakat mükemmel erkek; sözüne iti- mat edilebilecek, güvenilebi- lecek bir insandır. Aşk tarafı zayıftır, fakat — insan kuvvetlidir. Ayda, yılda bir defa aşktan bahseder, fakat sevdiğine inanabilirsiniz. Siz bunlardan hangisini be- genirsiniz? tarafı | Erkeği mi? Küçük kızlar için zarif bir elbise modeli, Bu elbise ku- şaklı veya — kuşaksız. olarak giyilebilir. Basmadan yapılabi- lir, ve her halde çok ucuza mabk olnr. Müessif Bir İrtihal | Bu Sene îşliyecek Yeni Milliyet — refikimizin tahrir müdürü Etem İzzet Beyin pederi mütekaidini bahriye- den kanün babası namile maruf Mehmet İzzet Bey dün sabah vefat etmiştir. Merhumun — cenazesi — dün Kasımpaşada — hastane yoku- şundaki — evinden - kaldırılmış | cenaze namazı Büyük camide kılındıktan — sonra — Ökmey- danındaki — aile kıhr'ııunı.ı;lı götürülmüş ve Allahın rah- metine M(udi edilmiştir. Kederli arkadaşımızın ve kar- deşlerinin tcessürlerine iştirak eder ve merbuma mağfiret dileriz. —L———İE—E————— —— Ben de buna karar verdim. Canbolat: — Hah. Geldi iştel.... Diye bağırdı ve Enverin em- rile, iki dakika sonra, odaya genç bir adam getirildi. Nazır ve Emniyeti umumiye müdürü, içeri giren adama dik- katle baktılar. Ali Şakir, dik ve serbest bir tavurla ılededı.-khîâı:;ıı masası karşısında a) u, hemen söylemeğe ğı.lulı. .— Paşa Hazretleri; Dün gece.:. Enver ve Canbolat, soğuk kanlılıkla, fakat büyük bir hayret içinde Ali Şakiri din- Yollarımız 1930 senesi zarfında yapı- ması bitecek ve işlemiye baş- hyacak olan hatlarımız. şun- lardır: Şarkışla-Sivas — |— < 92 kesir-Değşirmisaz 162 Irmak-Çankırı 104 Gülbaşı - Malatya 100 Ka — Kilometre 458 :— TAKVİM — Gön 31 28-Temmuz-1930 ilzır 84 — Arabi Rumi 2-Rebiulevel -1348 | 15 Temmuz - 1346 Vakıt-Ezant-Vasati | Vakı-Bzuni-Vasati Öğle | 445 1220 n23 İkindi | sAS l617 | lmsak (d | zas -. — almış, satın... Sefil! Sen bile- rek, bilmiyerek — kendini de, memleketini de satmışsın. Yaz- diğin — mektuplar ve kadar ehemmiyetsiz — olursa — olsun, lediler. «Genç- adam, bir ote- lin — tavanarasındaki — odada nasıl intihar etmek istediğini ve gökten düşer gibi bir Amerikalının nasıl çıkageldi- ğini anlattı. Ali Şakir, hikâyesinin bu noktasına gelince İsmail Can- bolat, öfke ile ayağa kalktı Ali Şakirin üstüne yürüdü: — Sefil! bağırdı, Gle t deylöllk buyalyatları byan düşman eline geçmemeli idi. Ali Şakir, Canbolatın bu hücumu karşısında hiç - şaşır- mamıştı; son derece - sakin, hatta biraz da gülümsiyerek dinliyordu. Nihayet, kendini müdafaa — sırası gelince, ağır ağır, teker teker şu cevapları verdi: Çocuk Elbisesi | itüdlkdk . ü icldi ei 1 itbek Ka A eli İeriei ee lierle. r e nn e v AĞN lll el d Kadın ve Kalp İşleri : " dnkük dt ödd öi 5. CAİ n

Bu sayıdan diğer sayfalar: