2 — KURUN Tiyatro Şehir tiyatrosunda iki piyes Yazan : Refik Ahmet Sevengil stanbul Şehir Tiyatrosu, Tepe başındaki ve Semi, cat sindeki binalardan inde komedi e er Tepebaşındaki sahnede “Vindsorun Şen Kadınları,, ei beş perdelik eseri vape e sah. nede de Leopold Marşan'ın “Dama e bir iğ e çevrilen ko . Şekspirin eseri tercüme, öte, le va Şekspir külliyatının birbir dilimize K 3 a bir ük sanıp onlara raşk pa çekinmez; fakat Vindsor geh- rinin neşeli, (fakat ei kadm. ve her neşeli kadırm OEM madığını göstermeğe karar verirler; kadının fendi erkeği yener ve şöval ye hem gülünç, hem acıklı âkibetlere Şekapir, bu mevzuu kendisi de pek ciddiye almamış olacak rin perdenin pm almasma mâni olmamış” arrir, eserin sında neşe. ii emmiş birini ki öteki perdeler eğ ldürücü unsurları bol bol e diyael Muharrir, “Şekspir rn meşhur olan ve edebiyat sani en güzel örne, ğini teşkil a ver 2 e b iğ tezatli sözlerini de erinden beye ep e kal kya gerçi bu da ayrı yoludur. Eseri lan bu mülâha- zaların yanında dilimize (tercümesi hakkındaki düşüncelerimizi de ilâve elim, Bizd pi. rin eserlerini tercüme edenlerin ifa- de tarzları anlaşılmamakla itham e. dilir: Mefharet Ersin imzasını taşr yan bu tercümedeki ifadenin leşi berraklığı, kolaylığı (o zannederiz ki bu kabil iddialara yer vermiyecek . tir. Eserin sahneye konuluş şekli, de- — Sem —2? incan, le si) köylülerin #i, vagonlara boydan boya asılmış, büyük Atamızın demir ii ri daki vecizelerine dalıyor. Etzincan yı un açılma e trenin era yerde bea leri gittikçe hız alarak artıyor. Atatür! talığının en ağır devre- sindeyken bile Erzincan yolunun ik- mal edildiği haberi ile neşe'lenmiş, mes Bu tren, bugün Ebedi Şefin ebediyete kadar Türk yurdunun boşluğunu dol duran ruhunun kudreti ile hareket edi- yor gibidir. Yaşlı bir saylav: diyor ve onun türlü densizlikleri yü” ( 10 ncu sayfada) .. . Bir rüzgâr gibi gözümün önünden si , Ali allel Erzincanda nutkuna Zi el emel Erzincana doğru Avrupadan Asyaya giden en kestirme yol Snsyal masela'er ; e eli kardeşleri bilir, Bazan İl n den birinin tahta dükki bir inilti işitilir: Anasız benizli bir evinin camsız pence! kısarak hıçkırır; Sen orada yerleş, ben b Yahut sadece inler: leri dağlardadır. hayal onun kei üne ar: gibi gerbeti de en iyi bilen bizleriz. ui aSI içimizde taşıyo: nesilden ei ör eden tek denebilecek milli tuiraş gur! unu. da; Ni ga S balk bek ee halk babil halk a; istanbulun veya büyük şehirl ân kepenkleri arkasından “Kırıldı kanadım kaldım mekke Bu mmtaka babasız Ya ben ağlamayım da — <a li Bazan gözleri yaşlı bir köylü kadın istemi resine başını dayar v “Odasma baktım odası 1ss1z Şamdanıns baktım şamdanı m urada yarsızı, “Su değilim akam gidem yanma Kıyamam ki bir of çekem canina,, Bazan hasretin sireni insanların mitsizce yalvarır; ve bir dari gurbetin son 60 sene İçinde en çok ke et peyda ettiği Kastamonuya ya Gurbet ve İnönü nı e hada pa almış olan e ie zan: Sadri Ertem vim ime erki şartlarına göre kendilerine a yat imkânı bulmuş insanları, a neticesinde köylerine yeni yurtlar Kaka bar edilmiş olmaları “gurbet,, erimiz- çük menfaatlerle macılıkla! İm, Bu 66s çok defa yaşı on beşi aşmamış soluk zimatın iktisat si çırağı hatırlatır. açtığı gibi, tezgâhın yerine için ber açılan ithalâtçı manifatn, mukabil eril köy halkı yerini terketmiye bur olmuştur. tek ümit- halkı eskidenberi birtakım geçinmekteydi. politikasının İstanbula sevkettiği rikulâde denecek derec: n ekönomik in ilk ve son şar, kü- Bilhassa doku. açık kapı politikası yani Tan- gümrükleri ardına kadar fabrikayı kuramadığı fatura 0 bin nüfus arttığını söy. Anadolu “garip, Dee iğ :edeki iş bölü imkân yok “EĞİL dağlar eğil ağamı görem ve akıp gelen eme büyük veni von iie 4 Pimi a elanibin çiğkeğii ie esir semi adar çoktur. Jümdur. hirlerden, k vi elecek yar ve emi Ve in berlerini hâlâ bekliye bekliyo — sik Ke Edehiyatile, hayatile bazı kala ir âma Sayi anane halini almış olan ray) Fakat istihsal mı let bilmezdi; tanımazdı. Tara yer vermi yaptığı seyahatte unu! dan başka bir şey eğ Hâlâ dn mevcudiye- İnönünün köylü tie temaslarının hedefi mi İstihsal üne geçmek ği için mümkün değildir. er kafilesinin tazyi- kaynaklarını bizzat yerinde tet. şehir ve köy teza enbalaı köy ve şehir diye kategorilere ayırmayan, arala ind iktisadi tezat- eği düşünmeyen bir rejim için “gur. en bir lügati di e e selâmlıyor; ve çan mesafeler içimi ürpertiyor.. Yal- ka; , bulutların arasında kayb- alara doya do” badan kasa. erle ayrılan tini haykırıyorlar. O vakit yolsuzluğun Sisi vak : ig binlerce köylü trenimizi vi ya gelmişti... Orada bir ke- narda oyan ğine yaslanmış, gözlerini yn 'n ayırmıyan bir ihtiyarla konuş- öl a bir kumaş fabrika- sında eğin Kendisini köyde br. rakmamış, almış.. — Sen ne il musun? dedi. Bir im — Erzincanı akan. is Kim- bilir MR ne kadar değişmiştir. incanlı mısın? , De dn yım ya... On senedir görmedim.. Görmeden gözlerimi dağ yacaktım.. Şimdi tümide düştüm. Allah ilki ederse İn; gelecek sene gideceğim., — Tren yapılmasaydı gitmiyecek miydin? Vücudu üstünde bir ağırlık verir gi- bi duran saniye içinde dimdik esilmişti.. Buruşuk ün sarkan çizgileri bir anda sertleşti vi — Sen bizim yolları imdi, az Ömür tüketir o yollar.. Sabır bıra! insanı — Bien hiç gurbete çıkmış mıy- dn > idin e çıktım.. Bir de- EN Erzincandan Adanaya gitmiş- im. Ama otuz beş sene evveldi.. — Kaç günde varmıştın! Gözleri o günlerin biüirümiiz dalmış gibi idi: — Bizim rahmetli bilirdi, dedi.. Ben unuttum e Mr mi kalır? Ma a le, en — vesajt- siz mesafele, korkuyor, mesafe. lerde Ve beğ zamanın m içini sarmıştır, Hiç şüphe yok, Türk köylüsünün yalnız yalnız yoldur Bu ti her vesileyle tekrar etmişti. * Geçen sene Büyük Millet e beşinci intihap dervesinin 3 üncü lantısmı açarken Ulu Önder: leme e arka doğru uzanıp ma o la menzili Divriğe varmış- $ 4 olduğunu duyarak gözlerini a tte m Ulu Atanın ruhu, elbet a aray ald be bi arzunun pa tahakkuku ile ya 'Trenimiz Kayseriye yaklaşıyor. Ar. tık karlı dağlar ikin eri başladı.. Bi- raz evvel sabah vanda yili iş Vekilimiz bu ik işaret ede- — Vaktiyle de bu dağlar aşılırdı ama, biz bir kaç saat sonra © ufukları /Devams 10 uncu sayfada, ale bu sirada bayram yapan LOT Kl a ha Yıkan eller dert görmesin Bugüne kadar “yapan eller def görmesin,, der dururduk, Nasıl olu! sa olsun, sonunda ne gibi ini 1 bir manzÂlece ra etsli eğ ehemmiyet e - meden mütemadiyen yapmağı; birhr ; biri e rig al Si evler, eler lar kurmağı bir iş sayardık. YÂktir pış bolluğu, İsmi m b bir Ti mi © ame e yüksekterek bize şu İçtİnbu : la elimat sai Mi Yenicami gibi enfes bir Türk miDe, mari eserinin etrafına, onu en dinelen yapılar, kaplar ihti manzarasından kurtul $, evci İr si Fakat şimdi o çirkinlik kümbeti N - bir istimlâkten lif pipe le 'p iy geli ibi yf bol İmei ortaya koym: min yıkan eller, derki je “Yapan ellerin., her türlü keder k N her ti den muhafazası hakkı baki kalmalıır, ZErO.. Yaş ve baş Si Müellif İzzet Melih bana elli ni raber 8 Üniversitesinde doktul rasmı geçit henüsak OF. irm Fakat bu gecikmek midir? Dün tee görüşürken Sem Melih noktayı güzel bir misal Neye wzih ş tb; evvel Pariste ağ nu: elk DEBİYATI nda yazacağım bir kitaptan, banyo Bu kitap benim Sor.,. a doktora tezi olarak vere eceğinim. eser olduğu 2 si dedim ki: N — Sorbonda doktoram geçirme! 2 18) için Mi yaşımı Gey gar” hdi görünür. Fakat tesadüfler ve yi ler zi icap ettirdi. n Mari Kara tereddüt etmeden kN verdi: ia ml. Hayır BUAKİ-cik da yağılıp müda larak kabul edilse... Nel “Frans edebiyatında Türkiye,, mevzuu yirmi, rem genç nasıl lâyikile ihata edebilir yazabilir?... Hem öyle bir tez de mek, 4 j edebi bir eser demektir ki ay yazlar. Ml du e iekebemmine lil, dile; “fel HİKMET MÜNİR —