İN N 5 TEMMUZ 1935 anlatacağım hikâyeyi, | ari bir fıkradan alıyorum. Fık- aktile tarihçi Abdürrah- efe dinlemiştim. Bir ihçiden dinlemiş olduğum i- “çin bu fıkrayı e dei bir vak'a İ “diye yazmak isti; ig | | | bul sel ei Veli fendi) adında meşhur bir miras- “yedi idi. Eski zaman mirasyedi- lerinin belli başlı vasıflarından biri demi birçok dalkavuk taşımak. B dalkavukların ki- > kimi şarkı söyler, “kimi türlü türlü ile mirasyediyi Mi de eğlendirirlerdi. e la birlikte zevkederek yer- li, Bir yaz mevsimi idi. Temmuz nın en sıcak lerinden bi- ükemmel bir buzlu ho- mi var!,, Dedi. “end temmuz gününde yemek su içmemek hoşa gider Eşapida ildir Fakat vekili s0” “su içmemeğe tahammül edilebi- di, Dalkavukların hepsi böyle ündü e sonra sofra etrafındakilerin İçleri yanmağa başlamıştı. Lâ- “kin ister istemez dayanılacaktı. “Çünkü bizzat Veli Efendi kendi- i de yemek arasında sü içmiyor- “du. Baharatlı etlerden ve türlü meklerden sonra gene baharat- gi gelmişti. Bundan sonra- ki buzlu hoşafa kavuşmak gay- retile herkes buna da im yri içinde kaşık atmr di artık bütün dalkavuk- lar içlerindeki susuzluk yangı- nı söndürmek için buzlu hoşa- fı bekliyordu. Nihayet kocaman bir kâse içinde gerçekten nefis bir hoşaf getirildi. O zamanın â- yük kâse içinden kaşıkla içe- cekti, şaf ortaya konduğu vakit Veli Efendi adamlarına bir işa - ret elti: Sofra üstünde ne kadar kaşık varsa hepsi toplandı. Bun- ların yerine misafirlere deni dur- N larına götürüyorlar, fakat bu su- dillerini ve dudak- larını ıslatabiliyorlardı. Mirasyedi Veli Efendiye ei ce, o kendisi için ük bir şık almıştı. Dalkavuklar e ma kaşıkların hoşafa daldıra- Tul o defasında dolduruyor, göğe doğru dikerek buzlu hoşa- fı İrkır lıkır içiyor, her içişinden sonra da: — Ah, öldüm!.,,, Diyerek geniş birer nefes alı- ordu. Nihayet huz karşısmda muhallebi” kaşığı ile şıpır, > dilini ve dudaklarını ısla usanan dalkavuklardan biri Veli Efendinin etindeki büyük kaşığı kaptı ve susuzluğun ateşi içinde bağırarak” adam: şu kaşığı ver, bi- raz da biz ölelim!,, Dedi ve simdi heri halar ile İN o buzlu ri fı içiyor Hayli tatili n 20 sinde hakyerleri omar 5 eylüle kadar sü- recek olan yaz tatiline girecek- lerdir. £ A mA . Yazan: Kadircan Kajlı Kara Veli Reis, iki senedir işitilmiyen gür sesi ile: “Haydi BUYUK DENİ ROMAN 7 aslanlarım, göreyim sizi; tekne benim, mal sizin,, Dedi. Şimdiye kadar çıkan (o kısımların 478 yılnda Kara Veli Reis İtalya kıyılarma yaptığı akımdan dönüyor - hi. dan erken dagin Se le- eli g korsanm Kardeşi Jak Armenyoyu na- denizi ii düşmanı yakmak için bir ie - tam barutla kendişini denize atmış, Venedik gemisinin zincirine tırman - muş, Bir ikliğil - 1 tı, Güvertede: — Bir Mİ Bir düşman!,. Tu- tun!.. Vur le oldu. Fakat n birkaç iye ei ki dan emsnin ri bir dur | a bir alev el li kıç Mesarllan baş tarafa koştu: — Gemi yanıyor. Hee..y! Rikardi, Malini, bu tarafa.. Ateşi söndürün.. Ateşi söndürün!.. Ateşe!.. Diye bağırmağa başlamıştı. Fakat ateş len büyüyordu. nedik korsanları Şaşırdılar, 'ürkler yüz misli atılganlıkla ile - riye saldırdılar, Karı im Reis kıç kasaradan & şağı ati adi - Kmmeaları 1 çek... Alarga!.. Düşman ni indenki ateş bastı - rılır gibi olm! Arkada; ilemi bir kısmı ateşi söndürmeğe koştuklarından Venedik kosranları yılmışlardı. Hele şimdi Türk gemisi, kendisini düşmana bağ- iliki caları kırmağa baş - layınca korkul ki rT zaman olduğu gi bi ufukta kaybolacaktı. Venedik korsanları. arasında bir anik başlamıştı. Kara Kartal kendisini düşmana lıyan bağları kırdığı zaman güver- tesinde hiç bir Venedikli kalmamış - Kara Veli Reis kurtulduğuna sevi- niyordu. peni ea Hasan ya m ki düşman gemisindeki li ne Niçin onu bıraktık? Gü- ertesine atlamalı ve ele geçirmeli İ- na rdu, Fakat henüz air bitirmişti ki Venedik kalyonun! tarafından korkunç bir alev Tikardı Büyük bir patlayış du ya Kol, bacak, gövde, baş ve geminin ötesinden b nisi ile kopan parçalar e uçuyordu. a Kartal, sarsıldı. Burak, al Ta DE a İz gi içinde ml denizinin derin sularında kayboldu. İşte Alban Armenyo, bunun öcünü almak için Kara Ve li Reisi kovalı - nine kara bir haç (çizmişti. Haçtan yardım umuyordu. Fakat gene yaka” Uyamıyordu. Çünkü (Kara ei iki köcamân yelizenini iki karta! nadı gibi açtı ğı zaman imis N kayıp gidiyor, az zamanda gözden kaybolu- rdu. Kara Veli Reis bunları hatırlıyor” du. Halbuki İstelya'yı tanımadan ön - ce o ne sn bir geyii idi. Her erde ve her eventlerinin kre ve Başla çet urdu. En sık man saflarının aöbüüü bile gözüni ri karpmadan Ml VR * da yalnız bir düşün urdu: Düşmanı ezmek, e ie ve öldür- mek... da yapardı. Tattâ ba dededen pe ol - madığı halde Se mici nilik yapmıştı. Me ia ufak Perkende ile pa: a baş kaldıran utlara ilah Işi dai lonya kıyıların- da yararlıklar lebizinre, Mesih paşa ona şimdiki kadırgayı hediye etmiş" ti. Bu kadırga Arnavutlara ha İ çin gelen Venedik korsan don: z sı arasın eni Türk fil losu Garlidan esir edilmi n daha hi "i in konulan : yelkeni az bul - muştu. Bu yelkenin (o serenini biraz daha sola eğmiş, sonra ona çapraz © ve yelk ŞİL gârm altında, iki yelkeni - ni de açtığı zaman, rüzgâr kadar hız- lı gidiyordu. Sanki kocaman ka” natlarını açi olan kara bir kartal dalgalara e Bu, için onun kemisine. “Kara Kartal, denileni Kara Veli Reis de o zamanlar bu gemiye ae bir kaptandı. Fakat şimdi yağlana! Dir. i var — Hece..y Reis! rr bir zi Diye bağırdığı zaman başta Kar asan le Burak iie halde bütün Hasa, leventler yayından kurtulan sb m gibi ayağa Torlaniıyİsi, herkes ade relse değil, güze! Eskiden hep teş- Ta nerd Hiç iile yükü- müzü a olaydık... Ne gezer. Val" Tahi eği bali olmasaydı bu adamı denize indr Kara Velinin kalbine bir hançer Gali gibiydi. Yerinden fırladı. Elini kılıcına at * niş nefes Ona bakan yoktu. Herkes Kara Hasanm etrafında toplanmış görünen gemiye bakıyor - lardı. Kartal provasını dosdoğru oraya çevi ti. Bunun böyle yapıl- ması ee atsin Lai beklemeğe lü“ yoktu. ere v bırakılacaksa o Geli reis bildi Kara Veli ini bütün leventlerinin sevgilerini kazandığı nların tat- Xi peel larını, kaynamış bir kurşun guler damlarken buluyor * m gTE Bir 'um güzeli için mi bütün bun- EE sep olmuştu?.. in diradik oldu. Kilrcmı çek“ ti ve e geminin provasına doğ“ ru uzatarak haykırdı: Arkast var) Kadıköyü'nün www inne Roma “g I “ölem numarası: 46 Bedriye helecan içinde etrafına bakındı. Her taraf serin bir Toşluk İ- çinde lam şil parlıyordu. Görü - i vok. Fakat e ar - da, terlik ni ayakların korka - dö: hr ei m ne hi 72 Elem Mi imi; - 'divenler, kor asındaki kapalı kapıyı ee V sig Haris dedi, vurunuz. Bu esnada kapı açıldı, eşikte Bur” rdi. Misafirler, haberli böyl 4 fsrenel olrak ir belli e - Bir konak içinde bi partıman, alkali Yazan: Safiye Erol bir o. e tamamile zıt diğer bir eskir kütaplkeds deri kol - tuklara ri Yere m r küp kriza; do - luydu. e ilk ekl iy bozmak ii I çiçekler! dedi Balballğe nl Bizim “bilenin size topla yım. eri kahve izatan tülbentli ka - dına eni etti: — Bir krizantem kes. Sarı lerden e uzun olsun Gev- r, gümü; iie gümüş e ri iriliği riye, bu evin itinalı ve vakur yeli ein dikkat ediyordu. Az za man uzatılan nar şerbetleri de bel- wi ki ayni titiz ve itibarma meraklı el- çıkmıştı. Yüksek a altın yal dızlı bardaklar içinde buzlu şerbet nmış mercan iydi. — Bi müddet Nesrinin ölümü siratinda ko” sadi e gi di deli nuştular. Orhan, bu meselede Nec - dete a a yükü yakıştırır gibi crübe etti. Fakat Burhan brad 'k istiyorsunuz ki Nec- det, Nesrlal sirin halde, sırf o - ui incitmemek in Pena evlenme - tiydi, Bunu mu demek İstiyorsunuz? Ve Orhanın tasdik yollu sükütu üzerine ani arttırarak; — Yook.. ei ipe gibi bir kr- za sadaka vt vade Bedriyenin' mendile yüzünü ka pattığını görünce u değiştirdi” E Mevsimden nel Tabiatin gözliyerek safran ve Gg gi büründüğü, e tında ali imeükl miş eee Kadıköyün ind ve amatör ba lıkçıları tam tertip faaliyete geçmiş” lerdi. Amatörlerin gerginliği hepsin - len basi ikındı. Bunlarm içinde ken * “dinden geçer derece: balık avına düş künleri vardı ki varlarını o yoklarımi bu uğurda sarfediyorlardı. O olta ta kımları, ağlar, hususi kayıklar, yar * dakçı adamlar, balıkçı miki 17 masrafla mı meydana ir? Bu me raklılar keselerini silkelemekle kalmı yor. Raha UZür likte #üni f deriyor. Kendilerine adeta uyku ha ramdır, Müsait deniz bi rüzgâr gö * rünce, kanlarına tılsımlı bir eksir şi rm, iki imiş gibi bel davra Kalamıştan, ata &ıydarından cık, sandallar yola çıkıyor; çizi Salacıl Kizkülesi akları kimi Fenebahı re Adala; çeki debgiç atı - yor, abi Tuzlaya kadar gidiyor, dır kuruyor, mahrumiyetli, lezzetli bir kamp hayatı içinde orada haftal Bin idi duk. Meğer Tuzla gölü balıkçılığa mü» saitmi iye , gülümsüyor. ordu: her za * yola döküle - ceğe ünik ME ayaktan mak: Bedriye ile Burhanı hir müddet yalnız Taraklı ti, lek Bedriye Or hi öyle bir tenbihte bulunmamıştı. Fakat arife tarif ne let) Orhan i- ei diyordu ki: aydi bakalım, ne olacaksa bu- m akil u fırsat. ali saçılsınlar. Fakat nasıl tüyse! lık bahsinin o pla ni Ba dan yam ayağa — Müsaade eder Mei “oltanız bir we im? Burhan, buyurun, dedi. Kendisi de sa gibi bir küçük hareket yaptı. Fakat Bedriye eğilmiş, çiçekleri kok” luyordu, olta vizitesii iştirak için alâka göstermiyordu. Bunun Üz kal ga nıyorlar. Geceleri, Şifadan, Modadan, erine Burhan da yerinde kaldı. ni ye sıkı sr daki odaya geçti. Ara ka kıya kapadı. , Bedriye derhal konuşmağa başla * dı. Bir mukaddeme yapmağa lüzum görmemiş Onun böyle, dirseği dize dayalı al 2 parmakları biribi- rine geçmi iki kat otur- ma yalla ei kararını tatbike sim bek li idi ki sözleri önceden r tı rar düşünülerek Mn Di * yordu pi — Sizi bir daha görmiyeceğim. Fe- ner Ak ol tanıştığımız gündenberi sizin için büyük bir sempati duydum. Size yakın olmak istedim. Çok şımar- tılmış bir Hide ilk ifa müstağni bir erkek karşısında kalması ne de * mektir. Bilir eri enimle çi tunuz, gezdiniz. Fakat iyi anlıyordum ki sizin için herkes gibi bir Direne Ben di karşı ayni usulü bike uğraştım, olmadı. Siz insanlara arşı müsbet veya (menfi bir cephe almıyorsunuz; ne sevmek, ne sevme © mek... Bu suretle insanlar sizin di “ iin MmIzı ve gönlünüzü Oyoramıyor. Zindeliğinizin kaynağı, mânasız arı “ zalara rastlamadan Di le ei ii Dilerdim sizin yim, sizin m yaşayım. Fakat wi. . Sizi karşı iü ikayt kalama: da b | ricik bir a ve Seg yö e gör” düm. (Arkası var) Fakat birdenbire durdu. Geniş ge