Tarihin büyük davalar #tısralarda Giyotinde Can BAŞLARKEN: Viyanada İmparitorlük sarss yında doğan, 340 arabalık muhte. sem bir gelin alayı ile Fraosaya &elen Marj Antuvanot Fransa Kı, raliçesi olduğu günden itibaren etratmı ithamlar ve müdafanisr Toplayan: Muzâatter Esen |, İki tarafın da münasip gördüğü bu evlenme 1768 da kararlaşmıştı, fakat resmiyete girmesi için Üç se. ne beklemek lâzmm geldi, Bu üç senelik bekleme henüz oy yaşında /olan müstakbel Kıraliçenin büyü, mesi için bırakılan bir mühletyle, ile sarılmış görmüştür, Ona Kıra, | ğildi, Bu evlenmeyi iki sene siya | Keeyken hücum edenler vardı, hiçbir kıraliçenin işitmediği baks tetleri iştti, davası görülürken hü. cum edenler oldu, ölemünden son» ta bücumlara uğradı, hatâ oğlu bile annesinin aleyhinde malike me İruzuranda şahitlik etti, Bugün bile, ölümünün üzerinden yüz yıl dan fazla zaman geçtiği halde hâ. Yâ aleyhinde; bulunanlar var, Buna mukabil onu müdafâa e. derler do aleşbınde bulunanlar kadar çoktur, Kıraliçe iken turaf. tarları vardı, ölüme zidlerken aci yanlar ve ağlıyanlar oldu, Burbon lar Fransız tahtına tekrar geçtike ten sonra herkes zavallı Kıraliçeye taraftar kesildi, onu melekleştiren yazlar yazıldı, Kıraliçenin dostlarının ve düs- manlarının bu münakaşası bugün de devam ediyor, Birbirinin ta, maniyle aksini söyliyen ve yazan bu Kütüphaneler dolusu vesikalar arasından hakikat; bulup çıkar. mak hayli güç bir iş, / TaHâ bu işin zorluğu Karşın. dn “tarihin büyük davaları" seri» sinden Marj Amfuvanet davası bile düşündüm, Fakat hakkım yoktu, Onun # sin mümkün olduğu kadar yalnız inantlır vesikalara baş vurarak, masal ve dedikodularm mahiyeti. ni açikça sösterere'i hu davayı da vorum, Her dava, ta yaptığım gibi bu sefer de asri iavaya başlamadan evvel vak'a, "in kahramanları hakkında ksa ir mukddeme burada da faydalı Jaraktar, DÜĞÜNDE HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLIYAN BİR GELİN: 1760... Bütün Fransa, Neş'e i- serisinde bir düğün harırlığiyle uğ rasıyor, Fransız veliahdı, Avastar ya İmparatoriçesi Mari Teres'in kızı Mari o Antüvanet ile evlenes cek; Bu evlenme bir âşk evlenmeji değildir. Zira birkaç yıl sonra Og Mite Lui unvaniyle Fransız tah ına oturacak olan veliaht hakiki manasiyle bir erkek olamıyan has ta bir Xenç, Mari Antuvanet ise »a üç yaşında ve bir çocuktur, Bu düğür. “siyasi maksatlarla görülerek yapılan bir ittifaktır. Avssturya İmparatorluğu, Pros yenm Cermen ırkının hegemonya- »mat elinden alacağına Korkmakta ve şark komsusu Rus Çarlığının örnup Avrapara bölün olmak e, inellerindlen endişe etmektedir, Fransa tahimda oturan Barbon hnüslanı ise İnzillerenin deniz a. »ırr ülkelerde kurduğu genis İm mratorluğu kıskanmakta ve hiç ulmazan Avrupa kıtasında Fransız hâkimiyeti tutabilmek için bir İâlin » Cermen anlaşmasını vüöcus de Yetirmek istemektedir , On sekizinci asırda ittifaklarla , muahedelerle değil, Kırsllık hane. İlanları arasında evlenmelerle ku. irulur, Mületlerin dostluğu evvelâ i hükümdarların akrabalığından do. xar, Fransa Avusturya ile anlaşmak arzusundadır, Avusturya İmparato riçesi Mari Terez dş bu ittifaka muhalif değildir. Fakat bu ittifa km resi muahedesi mahiyetin » ” de olan evlenme isi bir türlü hale ledilememiştir. Kimi evlendirmeli? İlk hatıra gelen Kıral On Besi; uğ oldu. Vifan Fransız Kıralicesinin ölü mündenberi yasir Fransız Kıralı bekârdı, Ona Avusturyalı bir Pren ses almak mimldindür, ket madam Pompadurdan sonra çilgin bir aşkla madam Dü Barriva tata, İüy, Kiral böyle bir evlenmeye sid, detle itiraz etmektedir. Avusturya veliahdı Ba bekârdır, fakat veliaht Jozef siyası menfaat İsri hislerinden üstün tutag'in sanlardan değildir. On Besinci Jawinin çirkin kızlakından birisiye le evlenmeğe razı olmamıştır. Ortada Kala kala Fransız Kira» si tesirler ve nüfurlar geç birak» mıştı, Fransa bu işe bir türlü Sa Tar veremiyordu, Avusturya sara- yı bu işe Prusya Kıralı Frederik”. in mani olduğu düşüncesindedir. Fvlenmiye kat'i karar verildik. ten Sonra bir Sene Hransız ve A- vusturya diplomatlar yanyana £e lerek teşrifat meselelerini görüş» tüler, Düğünün en ufak tefarru- alina kadar tesbit edildi. Eğer Fransız Kıralı düğünü, bir an ev. Yel yapılması için acele etmemiş olsaydı iş yaratmakta hakiki mu, cizeler gösteren komisyonlar kim bilir işi daha ne kadar sallıya * caklardı. Düğün asrın Ye Avrupanın eh büyük ve en muhteşem düğünü o Tuyordu. Viyanada bulunan Fran. İ sız sefaret binası için merasim için j küçük görüldü, on bin insan ala, bilecek bir saray yaptırıldı, Ver. say sârayma da yeni pavyonlar katıldı, Prensesi karşılayıp getir - mek için Or Besinci Lui kapıları mahon ağacmdan ikj araba yap i tardı. Merasim Viyanada başladı, On iç yaşındaki Küçük gelin süslü el "<1. sankasımda talalr dünya. nm en büyük elmasiyle altışar af Koşulu kırk sekiz arabadan birin, / cisinin içinde Viyana sakallarını dolaştı, Akşam yemeğine bin bes yüz misafir davet edildi, Gece bes | bin kişilik bir bale verildi. O gece / Fransa Kıralınm vekili ile müstak. bel Kıraliçe karşılaştı, ertesi gün İ kilisede nikâh kıyıldı, Ve bir gün sonra dn Pransıya doğm Yola cikti, On tekizinci asır merasim ve tesrifat asrıdır. Bu yüzden Frün. siz ve Avusturyalı diplomatlar müşkül bir iş karşısında kaldılar. Fransız veliahimin zerresi Frarr #z toprağında mi resmen kabul e dilecek, yoksa Almanyada mı? Ay. / area münakaşa mevzuu olan bu | büyük ihtilâf nihayet Su suretle halledildi: Kabul resmi Ren nehri özerindeki adalardan birisinde yapılacaktı, (Devamı var) Kalküta gene bombalandı Yen; Delhi, 23 (A A.) — Kaiküta şehrinde dün gece, öçüncü defa olmak üzere, Jsponlar bir hava akm: yap - muşlardir. : Birkaç bomba atılmışsa dar zarar ve hasar ehemmiyetsiz görülmekte , dir. -— Ne oldunuz S-yda henim? Dedim, Hafir, âdeta duyalım - Yan bir sesle: — Bilmem .dedi. bilmem., an nemin anlatuğı rüya, Deni korkut ta galiba. Güldüm: — Rüya Seyda hanım, rilya,, e. bemmiyet vermeğe gelmez, Terli, korkak bir gölüşle cevap verdi; — Evet amma, ne de olsa,, — Söyle oturunuz Seydn hi. nım, Bu his nereden geliyor bili. yor musunuz? Çocuklağumuzdanberi dinlediği miz masallardan, muhitimizdç ya, şıyan ve bizi de kendi tesirine cek, mek istiyen tetikkilerden.. hele, i. nanma kabiliyeti fazla olanlar i. fena,, meselâ bu masalların &nh. ramanlarınn bir Yer; gideken: — İste şunu bırakıyorum, Meni görmek istetliğiriz zaman © na bakm, Onun parçaları solduğunu veya düstüğünü Ki sonüz, biliniz ki artık ben ölmüşüm, dür, garip izler bırakmışlardır. Bunla. ra benxiyen her hâlise, o garip iz. leri harekete <etirir, bizi heye. canlandırır ve korkutur... mesele, Mundan ibaret, . o |Kumarave kumarbazlara dair Veren Kıraliçe JABER — Alarm Postası A —— — Ba yazılarımı sayı poli müdürümüze ithaf ediyorum — Görüuüror. Kİ, Büstaık tehlikeli ve airayet edc; bir mahiyet almıştir, Telkin hassssr, tesir sahası, maalenef, hergün biraz daha ge, nişleyip büyüyor, Yen! resll, önünde çök korkunç ve çök kuvveti! bir örnek buluyor. Onları, ialikbalin bu güzel ümitlerini, bu yapma heyecan kaynağın. İsanbulen kalabıhk içkili To kanlalarından biri. İçip söyleyen mfşterilerin o gürülülü sohbetleri #rasında dört kişinin oturduğu bir Gan çevirrcek, bu dejenere ve kolay zevkin elinden kurtaracak işler, masadan kopan sürekli kahkaha faaliyetler, 2avk ve beyecun kaynakları bulmak, yaratmak iâzrmadır. İl) lar, her sesi bastırıyor. Burada ''k tedbir olarak ceza kanununun kumar bakkndaki maddeleri Mersinli Ahmet Kara, İstanbullu hatıra gelehilir. Her geyden evvel, kanuni müeyyidelerle işe başlamayı muvafık görenler vardır, Fiibahikn ceza kanunumuzda, kumar oynıyanlar gakkınıda bazı maddeler yardır, Adliyeye intikal eden kumar davaları bu maddeler gözününde tutularak görülür, suçlular cezalandırılır, Kumar davaları, sı adliyeye, #bita sevkeder, Polis kendisine verilen kanuni salâhi, yetle, arada #rrada faaliyete g9çerek maruf birkaç kumarbazın işlet. tiği, tanınmış hir İl türişörün ve bundan başka geçim vasıtaları o, Buyan birksç İrimsenin oyun oynadıkları yerleri basar, birkaç kahve. yı kapatır. Burları yaparken, ya cürmümeşhut yapar, çok defa yapa, maz, İçlerinde tanıbmiş kumarbazlar olduğu ;çin, bir kanaat zaptile mahkemeye yollar, Suçlular, bir gelsede ya böraet ederler, yahut az miklarda para cezssilş Kürtülurimr?.. Bunurlu kumarı önüne geçilebilir mi? Fikrimizce kayır! Bu işi elüd etmiş, kumsarm fenalıkları, içtimat bünyemiz Üzerinde, ki zararları hakkında aylarca süren biz tefrika fle münferit makaleler yazmış, Avları teşhir etmiş, hile tarzlarını anlatınış bir adam arta tile söylüyorum, mem'eketimizde kumarın yayılmasında zabıtanın da kusuru vardır, Zabıta Boyoğlu semtinde bir İki kahvö bellemiştir. MU, temad yen orasmı kontrol eder, Tanınmış birkaç kumarbazı sıkıştırır. Halbuki, bunlardan başka oyun oynatan yerler ve oyaafan İnsanlar vardır, Buralarda boğuntu olur, tirigörlükle adamlar söyulur, day, maz, görmez, İşitmez, bildiği, — biras evvel dediğim gibi — Wir iki kenhve, birkaç kumarbazdır, Beyoğlun“e, Şişlide velhami İstanbulun her tarafında, öyle yerler evler vardir ki, buralarda her gece yüzlerce ve yüzlerce paralar kay, beliyor, Ganbot, mamı, almak, bu suretle kumar ticareti yapmak hir, 8t, müsrafsex para kazanmak hevesi hasta'ık halindedir. En yaman ©. yun hırsızlıklar» ise, sosyete denilen yerlerde oluyor. Zatrta eğer ku ronfla sikt “ir mücadete yapmak istiyorsa, faaliyetini artirmak mej. hur bir kaç Kumarbazla, birkaç kahveyi kontrolle uğraşmayın geniş Ölçilde harekete geçmeli, sosyeteymiş mile ağlencasiymiş, demey'p. tu gibi yerler; de basmalıdır ve tk yapılacak şey de şu “Imalıdır: Ta. Tebeleri ve genç çocukları kahvelere gitmekten meretmek. Bunun için, hergün, her saat kahveleri kontrole tabi tutmatıdır. Refik Temkine hayretle: — Nasıl, dedi. Siz Mersini bilmez misiniz? Refik cevap verdi: — Hayır... Manlesef bilmiyorum. — Doğru mu söylüyorsunuz. “Bı kabil mi? (Öteki arkadaşıma) Ne Mürsel? Beyefendi Mersini yormuş. Mürsel — İste bu gerip. Ahmet Kara — Bir kaç gün için Me.sine gelerek bizi (o şereflendires! ceğiniz' vadediyor musunuz? Mürsel — Hiç bir mazeret dinles; meyiz.. O dakikaya kadar susan Mersinli mergup — Mersini görmedinizse, mizi yaşıyor soyamazsınız, Dedi, Sonra, içkili lokantadaki seslerin Üzerinde çınlayan bir sesle: — Garson... Birnları değiştir. Diye haykırdı. Mersinli Ahmet Kara, İstanbul dersin bilmis; kendi» azizim. — Bizi, sizi bir kaç gün misafir etmek şerelinden mahrum eirmezsie niz sanırım. — Teşekkür ederim beyefendi. Teşekkür ederim. — Gerçe Mersin, bir İstanbullu yu ağırlamaya yeter bir yer değile| dir.. Bunu fliraf ederim. o Ancak| Mersin, bir İstanbulluyu eğlendire» cek vasıtalardan pek roshrüm sö»| Mer zaman dün verdinse bugün alırım dersin, Kendini bir mide salıverip gidersin, Zararın çıkarmak isterken kaybedersin, Aman sefil olursun sakın oynama kumür? (8 Burdan evveli; yazilar 18, 17. 22, birinelkânunda çıkmıştır. Sundan,Bundan LAEDRI yılamaz hani. Refik; kadehini, kaldırdı, Masa arkadaşlarının Okadehlerile tokuş Çturd. Dört ağızdan bir anda çıkan: — Sıhhatinizel., Den sonra, bir saniyede, kadehe lerin boşaldığı görüldü. Mersinli Ahmet Kara, ağzını men NA le ae ora ete ver e Bir facia Ecnebi gazeteleri, on beş gün kadar evvel, vakun £clsn aerkli bir bâdiseden bahsetmektedirler, Bu hâdise, Fransanın Dütkerk vilâ. yetine tabi bulunan Kasel kasa basında vukuz gelmiştir. Bir muallim, yirmi bes talebe silp, kırlarda geziniyormuş, Pir kaç gün evvel, İngiliz tayyarsle rinin attığı bir bombadan husule gelen bir çukurun oyanından ges çerken, orada, gümüşü renkte bir sizgi görmüş, Bunu, magnezyum zannsin$ş ve kimseye xarâr; do künür diye, imha etmeye kajkişs Seyda beni dikkatle dinliyor, ! sağı bir gençtir kt, düşünün bir memiş, keskin iki Muallim, talebelerine, uzaklağe malarmı söyledikten sonra, bir kibrit çakmış ve parlayan yere götürmüş, Oradan, birdenbire ges niş bir alev yükselmiş, hem mus allimi, hem de epsyce uzakta bus lunan yirmi bes talebeyi de sars mm ve hepsini de yakmış, Muslim, bir müddet baygın kaldıktan sonra, ayılmış, ama İki gün #onra ölmüş, Talebelerden on teri de aradan çok geçmeden, birbiri arkasından ölüp gitmiş ler. Bir ibtiyatetziık bu suretle, 16 kişinin ölümüne sebep olmuş, gözlerimin içine bakıyordu. Sans kere. dalyede fazla oturamadı, Divarı | boydan boya kaplıyan kütüplütne. ; handa daimi bir sükünn aben$i | haştanmadılar, Bu kadınlar, daima ye yaklaştı, Kitaplar tamamen cilt lenmis ve tasnif edilmişti, Daha doğrusu, Salim bana nisbetle derli toplu olduğu için bu iki o basar, çin, fal, rüya, büyü gibi seyler çok | harcaması da yine hundan ileri tehlikelidir, Sonra, rüyalarla islen | geliyordu. mis masallar yok mon, onlar deha | dü. Hafifçe: — Salim! yaklast. — Yağlı boya.. hem de sizin. az kalsın unutuyordum, Salim ba- Demeleri gibi seyler, kafamızda | olduğunuzu söylemişti. na, sizin çok kuvveti; bir ressam — Evet, alıyorür. iğ Ve birdenbire sözü çevirdi: —— Şey - deği - Saim bey.. bu Ne — İam etmiş, fakat onun porte Bana İzmiri tan'tacaksım, de | Hile hanmılarla çoktan mı tanışı. resindo muvaffak oldoğumu sa Zil mi Saim bey?” Yorsunur yorum, Biliyor musunuz Şeyla ha, | — Şüphesiz berüberce gezece- | -- EVEt, epeyce zamandanberi.. nım, Sali o kadar İyi, o kadar Dikkatls bana baktığınm farkın temiz kalpli, o kadar ipek yumu ! — Fakat sizi sıkmazsam, daye. (Devamı var) i Hayatı tamamiyle mazbot,, TU. vardır, Gürültüsüz, mütevazi, sü mimi, güneşli bir isan,, — Evet ben de öyle hissettim, Benim de kanaatim o,, portresine mi$ti, bile bunu sksettirm; me en dahm fi — Herhalde iyi bir ilk mi olacak. aksamdı, Garip bir heyecanla sar. Şeyda > vermedi. Daha gaeaitam. Tramvaya binmek is, ;, | ileritleki benim portreme Yaklaştı. | temedi: | İ EDE sea iie Onu da ben yapmıştım, İsim gibi | — Yaya silelim, olmaz mı? karısik ve karanlık bir Portre, Hafif içini çeker gibi oldu, son. Ta yiizüme baktı, Başımı cevirdim ve pencereye doğru gittim, — Salimden mektup alıyor mus sünüz Seyda hanım? — Ey... Mersine ne zaman gele ceksiniz? Mürsel — Evet... Evet.. Ne # man geleceğinizi haber veriniz. Refik — Şimdiden ne söyliyebis Trim ki, Ne zaman imkân bulure sak, Mürsel — Niçin yakında gelemis maz ?. Ahmet Kara — Şimdi tam 2 manıdır, Mersine bu mevsimde do yum olmaz. Refik — Bugünlerde İstanbuldan ayrılmam maalesef İmkânsız. Mürsel — O halde vandinizi zaman yerine getireceksiniz? Refik — Gelecek ilkbaharda... Mürsel (hayretle yerinden sıçrm ne Gayri ihtiyari ona doğru dön — Nicin böyle söylüyorsunuz? Gözlerini, ağır ağır portreme n ktem vekdiğerine çarpması bi ' bir sey oldu. Nedense, birbirinden sirlr ve daima kendilerine mahsus maklâklardır vetrelâm. Dedi. Çok yürüyordu. Etrafma bakiyor, nerede bulundu. Zamazu sorüyor. çocuk gibi sevin” Sokaklar Halabalık ve ışıklar aş re Nakleden Burkan Burçak yarak) — Altı ay sonra mı?” Bu dar da geriye bırakılır mı? Ahmet Kora — Demek kati geleceksiniz? Mürsel — Sör veriyorsunuz ğil mi? Refik — Temin ederi Mürsel — Teşekkür ederiz. sin eşi bulunmayan bir yerdir. Ahmet Kara — Sizi, Mersir lam manasile yaşatmayı vadedi ram,. Mersinin görmediğiniz * kalmıyatak, Mergup — Size bir balik yed ceğim ki, bakın bakalım. O ba İstanbulda yediniz mi! Hele Me' nin rakısı.. (Arkadaşına) söyle ne Mürsel., Rakımız nasıldır? zılın rakısını bir aolalıver, Mürsel — 0), Fazılın rakısı., bir harikadır. Mergup — Peyefendiyi kösen lokanlasına gölürürüz, En müken mel bir lokanta... Ahmet Kara — Beyefendiyi b: di Merzuka ile de tanıştırırız. Mürsel — Aferin be., İvi aklın geldi, Ahmet Kara — Mersinin tad çıkarabilmek için en az iki ay &e malısımız.. Mersup — Bütün mevsim... I tün mevsim. Refik — Teşekkür ederim. Bur pek arzu ederdim. Lâkin... Ahmet Kara — Ne demek? Sa ki hiç istirahat zamanınız yek m Refik — Mümkün olduğu kad. çalışacağım. , Ahmet Kara — Şanu da vadetır Misiniz... Mersinde kaldığınız. müJ detçe hendehanede kalacaksınız. Refik — Hayır. Bunu kabul & demem... Evinizde sizi rabatsız et mek istemem. Ahmet Kara — Nasıl rahstsızlk! Ba benim ve arkadaşlarım için hir X şereftir, Mümkün değil sizi otelde” yalıramayız... Bunun imkânı yok. Mürsel — Şüphesiz. Ahmet Kara — Size ikinel katta güzel bir oda ayırırım. Fevkslâde mezaretli bir oda.. Orada, eviniz. de imiş gibi rahat edersiniz. Refik — Lâkin beni minnettar bırakıçörsumuz.., Ahmet Kara —Martın birile ön beşli arasında sizi bekliyeceğim. Tetik — Pek âlâ. Kabol ediyo rum beyefendi, Ahmet Kara — Rica ederim., Ba» na sadece Ahmet deyiniz... Sami. miyet., Refik — (Sözünü keserek) Azis zim Ahmet... Önümüzdeki marlta Mersine gelecek ve e'zin o misafis'e niz olacağım. Beyefendiler de şahit olsunlar... Şu bir kaç saatlik raun relenin henee kıymet! pek büyük» tur, Bunu bir kaç gün daha uzafe mak ne saadet. Refik bunu söylerken bira kadehini kaldırdı: — Sıhhatinize destlarım,. Dedi. Bana müsande., Mersinde görüşür rüz.. Allahaısmarladık, Dedi birayı yuvarladı, Tokanta arkadaşlarının ellerini sıkarak o çis kıp gitti. N elindeki (Sonu yarm) ingilterede, herkes Lavrens oluyormuş İngilterede, bir “Lâvrens” mo yormuş, Öyle iken, o, israr ets İmiş ve Miralay Lâvrena bulundu. ğunu, 1935 senesinde bir motosile let kazasında yarılanmakla berâe ber ölmediğini, kendisini mahsüş ölü gösterdiğini iddia edip dur muş, Mahkeme, miralay Lâvrensin, öldüğünü gören dostlarmı celbet miş ve miiddej ile karsılastırmış ve Ancak, bu suretle, iciyi hakiki İsmi ile mahküm. edebilmiş,