Gi. a, 1 Avkland yüzünü buruş- <5 Bülümsedi: Şbheniz gemiyi kurtarmak İnâirmek ( istiyecek, bu olmasa elli beş Hrayı hk, rr. Şayet muvaffak ola Seminin teçhizatmı, direk- bucurgatlarımı, Möküp, O getirip satacak Kim olam böyle yapar, e” Yapabilir ki7. a Tulagiden ayrılırken, BA bu iş için Emiliyi iç, “du. Geminin sahibi Mus- MA Pzt olmadı: Yok! - dedi, Morgan- Viz verdim: İşçi toplama. İİ, Se ize e kazandır YAN türe, Ücimizi, sadece Martanm dey benden size vet - Doğrusu ye dostunuz çok başarici bir ka- kaptanm sözünü tashih Dentin değ, ortağım... de- Müğmz dehşet mi dehşet! pedal bir beyaz kadın oturan gemiyi kurtar. : en, Buna kim iltimal Doğrusu ya kolay ko » almıyor, X ye Kalsin #ize söylemeğe w e an er nden! Punga - Punga'da Yiraktım, Yerliler baş- İileceği bildikleri için, hip yardım da ediyor. Yarabbi! Azirim, kızcağın alt st edöcek Akm, 6 10 — Neye, Ralf, —E Eş T— amm. , ve e Şİ Ef 5“ KU Yazan: Cek London çağırdı; Mansterle yaptığı kontu * ratoyu gösterdi. Mis Lakland ne yapsa iyi? Mukaveleyi aldı, gü - Mümseyerek baştan nihayete kadar okudu ve Raf'a dedi ki: — Sizinle böyle bir mukavelesi var ölye, daha evvel Martayı deni- 26 çekmek için yardım ederse ne Müzmgelir? Ve gülerek kâğıdı uzattı: — Çok iyi birmukavee Mr Raf, lâkin başka sefer bu gibi ih- timalleri de hesaba o katarak © mu kavelelerinizi ons göre tanzim bü- yursanız fevkalâde isabet etmiş o Tursunuz... Bu suretle Rafı dn mat etti, Aman yarabbi! Aman yarabbi!,.. Böylesini az gördüm... Artık bana müsaade, rüzgâr da çıktı. Allaha ısmarladık, de- deciğim! Kızcağızım teşebbüsün- de muvaffak olacağını ümit ede. rim. İkimiz için de hayırlısı. “Marta” enfesçe bir gemidir, “Jesi” yi aratmaz sanırım... —16— ” MIS (LAKLAND) INIZ Ertesi sabah “Şeldon” çiftlik- teki teftişten dönüyordu. “"Berand” önünde demirlemiş diğer bir gemi gördü. Bu, misyonerlere ait bir gemi idi « 'Tam bu sırada tayfalar san- dalla karaya doğru geliyorlardı. Üç beygir, ili kısırak, birde dişi tay yanlarında yüzerek sa. hile çıktılar. Hayvanları görünce “Şeldon” derhal intikal etti: “Tulagi” deyken bunları hükümet daire - sinde gördüğünü hatırlayordu. Demek Jan cidden Saloman adalarmı sltüst etmeğe karar vermişti. du. Genç kıza ait ne kadar ga. rip ve acaip şeyler görse tahil bulmağa karar verdi. Misyoner - doktor Velsmer: — Bunu size Mislakland gön- derdi... (Devamı var) Soldan sağa! 1 — Meğhür ve tarihi bir harp, 2 — Birafı su, müpteli, 3 — Bina bölme leri, Diş yarası, 4 — Karndenizde bir) kasaba, emir, 5 — Dil, 6 — Tavır, hürmet hareketi, 7 — Büyük bir Ülke berâber, 8 — Bozmak, gevgek, 9 — Kaygın sonu, Açılmaz. 10 — Bera ber, iplik sarır, Yukardan aşağı: 1 — Bir nevi adi yemiş, 2 — İnsan girme, 3 — Korcnte, damn, 4 — Emir, sigasi, 5 — Kokulu yaprak, erkek adr, 6 — Küçük kitap, nota, 7 — Röcek, talmir, & — Yemiş, İştah verir, 9 — Dünyam sonu, 10 — Gülle vardır geniş arazi, İYRAĞIMI NASIL — RTARDIM Milli Roman Yazan; iskender F. Sertelli Se il çatıldr.. ş kesildi, derileri yüzül “iy, e Kızarmağa başlamıştı. Sivüş burada an pon zem birlikte İm e giderken, arka" 47. — Antalyalıyım.. — Aslan beyin yanında ne za" mandanberi bulunuyorsun? — Çok değil, Bir ay kadar oldu. — Ondan önce neredeydin? — Yavuz beyin çetesindeydim. Galiba sana yol göstermek için © lacak. Beni onun yanına gönder di. Mehmet bu sözleri duyunca, göz leri sulandı. — Beni bu kadar düşünen bir adama canım kurban olsun, Murat göğsünü sişiewek gülüm sedi: — iri PR BAG vee Bölük Üriikile ilim objekti fi Aya gidiş “Yocukluğumuzun ilk günlerin. den itibaren etrafımızöz en çok alika uyandıran varlıklardan birisi de aydır. Hopimiz daha ilk o, muştuğumuz. günlerde ay dedeyi ta. rüdik, onunla alâkadar olduk. “Ay dede, evin nerede?" diye sorduk. Büyüdükten sonra da bu sevgimiz, azalmadı. Mehtaplı geceleri bekle, dik, sy ışığının deniz üzerinde pi» rütilarını tatlı tatlı seyrettik, şair ler gürlerine, ressamlar tabloları, na ay ışığından ilham aldılar, sev. dalılar buluşmak için aylı geceleri seçtiler. Bu kadar çok yakmdan alâkadar olduğumuz aya kadar ufak bir sa, yabat yapmak ber halde zevkli c lscaktır. Ufak bir seyahat dedim, vakıa yeryüzü ile ay arasındaki &. zaklık tamam 348.090 kilametredir. Bu uzaklık yeryüzündeki ölçülere göre yakm sayılmaz. Fakat gözyü. günde gördüğümüz diğer yıldızlara nazaran, kapı komsusu kadar ya. kmdım Bu çok yakm komşumuza bir zi. yaret yapmak istersek tavyareden İstifade etmek çok güç olacaktır.” Vakıa hava tabakazı dışarısında bie reket eden tayyareler yape'iilmek imkânsız değildir. Hattâ 1987 yı. Imda Amerikalılar hava dişarısn. da hareket eden tayyareler Yap, mışlar ve tecrübelerinde muvaftak olmuşlarâr, hattâ bu tsyyarelerle Nevyorktan Parise kadar olan me, safeyi 14 saatte sinbileceklerini hes sap ediyorlardı. Eğer harp, fennin bütün gayretlerini adam öldürmeye yarayan vasıtalar aramaya zorlat, mamış olsaydı bolki bu sahada da, ba esaslt bir şeyler yapılacaktı. Fa, kat bu takdirde dahi tayyaremiz kamere gidemez. Zira temamiyle hava boşluğuna çıktığımız anda ta; yaromiza istikamet veremiyeceğiz. Şu halde aya kadar çıkmak için ema &n serisi olan aydınlık. tan istifade edebiliriz. Bilirsiniz ki ziya lid 3104000 kilometre yol alır. Yeryüzünden havaya doğru kırılarak veya dağılarak geri dönen bir ışık hüzmesine binmek imkânı, nr bulabilseydik, harekelimizden bir buçuk saniye sonra âya yetiş. miş olacaktır. Şimdi bu imkânrbulummuş. fetu sedelim. Ve bir ımik hüzmesiyle A. Bulunduğumuz noktadan yer; ne bakarsak dünyamızı tozlu, Hi, bulutlu bir hava tahakasiyle ör. tülmüş göreceğiz. Aym etrafında 453 hava bulunmadığı için bütün parlaklığiyle gözümüze çarpacak, tur. Aya giderken eğer ihtiyatlı dav, ranıp da beraberimizde teksif edi. miş hava veya oksijen dolu büyük bombalar ve bu bombaları tenetlüs cihazımıza bağlıyan maskeler gö. türmemiş isek havasızlıktan bir iki saniye içerisinde ölüp gideceğimize şüphe yoktur Hava bulunmıysa yerde hayat olmiyacağına göre ay. da yaşıyan mâhlüklara da rastgo, lemiyeceğiz. Ayda eksik olan şeylerden birisi de sudur. Ayağımızı bastığımız top, raklar otsuz, düz ve geniş çöllerden Ibarettir. Bu çöllerin ortasında koca koca yuvarlak yanardağ ağı. ları vardır. Kamerin dağları hem çok yüksek, kem de çok sivridir. Çünkli milyonlarca senedir dünya, mtizm dağlarını rüzgârlar, yağnor. Jar ve zârlar asındırmıştır. Halbuki İ kamerde hava ve su olmadığı için no rüzgür vardır. ma yağmur, ne de — Top kamasını alabildin mi? — Aldım. — Numarası uygun mu? Çapa rına baktın mı? — Hiç merak etme. Aslan beve de anlatmıştım ya. Ben bun'e elimle seçtim. Ne olduysa kaptana oldu. Zayallınm yaktılar, — Ziyanı yok. Vatan kurtul cak, Bir topa bir değil, bin kurban feda olsun, Mehmet çavuş, Muratla beraber üç gündür yollarda uykusuz'uktan sıcak yemek yememekten perişan olmuştu. Eğer Aslarbey, Muradı verme miş olsaydı, Mehmet . çavuş bu yolları kolayca geçip gidemiyecek” ti Mehmedin yükü vardı. Yollar pek çetindi.. Her tarafta halifenin başın adamları yol kesiyor, insana ahret suali soruyordu. Murat, bir akşam: kar. Ve aym dağları hâlâ ilk ya, ratıldıkları gün gibi dimdik ve sip. sivri durmaktadırlar. Ayu kadar gitmisken isterseniz 450 mil uzunluğundaki Apennines sara, dağlarına çıkalım. Hattâ bur. arın en yüksek tepeai olan Huyg. hens tepesine kadar İsrmanalım. Bu tepe bizim dünyamızın en yük. sek tepeyi olan Evresi tepesine Ba, #aran bir hayli alçaktır. Yüksekliği 5800 metreyi geçmez. Eğer tepe. ye çıkmaktan vargeçip de simale doğru gidersek More İmbrium den. len dümdüz bir ova ile karşılaş, Tiz Eğer ayda hava ve su olsaydı, yeryüzünde bütün Sporcular aya İsşınırlardı. Çünkü ayin cazibe kuv.. veti, dünyenin cazibe kuvvetinin altıda birine müzavidir. Burun ne demek olduğunu bilmek için şunu düşünmek kâfidir: (o Yeryüzünde 1,60 atiıyan bir sporcu ay Üzerinde hiç bir sıkıntı çekmeden 9.60 atlı, yabilecektir. Kamere doğru giderken başka bir gey de göze almak lâ. zondır. Ayın güneşe karşt olan ta, rafmâa sıcaklık 90 dereceden aşa, ğı değildir. Su yüz derectde kayna, dığına göre bu hararet, derecesin$ tahsmmül değme babayiğitin kârı olmasa görektir. Sakm “bunda er. dişe edecek ne var? ayın güneş görmiyen tarafma giderim” demeye kalkmaymız Burası öte taraftan beterdir. Burada sıfırın aşağısında 112 derece soğuk vardır. Adrmımızı atar atmaz damarlarımızdaki bütün kan donar. © Bizda çok şalrane hülyalar doğu. ran sevgili sy dedenin gerilmeye, oturulmaya değer bir yer olmadığı. Bi görüp anladıktan sonra yine üze, rinde yaşarken kıymetini bilmed'. ğimiz dünyamıza dönmeye karar verdinize yine aynı ıgik hüzmesi, ne atlıyarak yere dönmekten âalzi fmıza bakarsak kamerden ayrıldı, ğunız andan itlmren gökyüzünün simsiyan kesildiğini, sanki gecey. miş gibi yıldızların parlamaya bat. ladığımı görürüz. Bu srada güne. şe bakmaya hiç gelmez. Güneş'e; #klart kanşmizdn titreme, dos, doğru, dimdik, keskin bir süngü gibi gözümüze batar. Bu gözümüze batan güneş dünyamızda iken bize göründüğü gibi kırmrer renkte de, ğildir. En parlak çelikten daha parlak sert çelik rengindedir. Her halde bu yolculuktan sonra, ölümlü, hastalikir, ıstıraplı kötü dünyamızın kıymetini bir kat daha ai edeceğimize hiç güphe yor. Sinema ve tiyatro'ar Şehir Tiyatrosu Ey Tepelaşı Dram kısmında akşam 2080 da BİR ANA İstikihi Önddem Komedi kmnmda gündüz M te Çocuk Oyunu, 20,50 da: DADI Raşit Rıza Tiyatrosu Beyoğin Halk Sinemasında; Aleşam 31 de: (Velinin Çocuğu), Vedvil $ P. Türk Operet Heyeti pe oümam Boyatıt Mararn Sine- imama; 1 Tçerem © Aa E 2 Efenim Aşker, Beyoğlu Halk Sineması Bugün #unt 1 6e film sonu! 1 — ENİ Salip Muharebesi, Türkes, 2 — Şikâğo yanıyor, & — Miki. — Merak etme, Mehmet çavuş! dedi - Şurada o hir Çerkes köyü rar, Oradan birer at tedarik edip' yolumuza devam ederiz. Mehmet şaşırdı: — Çerkes köyünden at mı çala" cağız? Murat güldü: — Öyle ya. Bir zavallının atını alıp da arkamızdan lânet okuma” sna meydan verecek değiliz va, El bette at hırsızlarını seçeceğiz, Çerkes köyüne varmışlardı. Bu" radaki Çerkeslerin hemen hepsi de halife taraftarıydı. Hattâ Meh met Çavuşa: — Eğer siz Kemalist iseniz, yan” dınir! diyecek bu zavallı Anadolu çocuğunu bir hayli tehdit etmişti. Eğer bu konuşmaya Murat yetiş znemiş olsaydı, Mehmet cidden teh likeye düşecekti, Bereket (o versin ki, Murat, bü köyün içyüzünü ve Çerkeslerin huyunu çok iyi biliyor du Yunus Emre - (Baştarafı X Bncüde) Burada şunu da ilâve edeyim ki, Baki OGölnnerlinin kitabi Yunus Emre hakkında bize ve ni yeni pek gok geyler de değildir. Bu kitapta Y ait bilgiler, küçük bir ye sığacak kodar azd den en mühimmi letünnushiv irin zıldığını bildirmek * bu ki buluştur. Mamsfih 15 asrın bidayeti ile 14 üncü asrın başlangıcına tesndül eden bu devir hakkındaki bilgilerimiz çok sathi olduğunu da unutma mak lâzımdır. “Ebillferec, İbni Bibi, Sikâri gibi tarihlerde ve ilk oOOsmanlı menbalarında bu ve bilhassa ni” ve tâbileri di lümat yoktur. Bu husustr me. nakıpnamelerde (o bazı kavi tesadüf edilir. Fakat ta menkibeyi biribirine ka - mamak zaruridir. Menkibevi bir eserdeki herhangi bir haber, ta. rihi bir vesikaya uygun gelirse tetkikimiz dahiline girer. Mene“ kıp kitaplarında, velâyetname. lerde yalan yanlış birtakım ma. lümatın, hattâ efsanelerin mev. cut bulunduğunu da unutmama- lıdır, Baki Gölpmarlı ise bazan sâdece bir beytin, bazan da ta- mamile menkıbevi bir kaydın mevcudiyetine dayanarak kat'i hükümler vermekten kendisini alamamıştır. Bizim, Yunus Emrteyi Tapduk, Emrenin müridi olarak kabul e. dişimiz, sadece velâyetnsmedeki kayda istinat değildir. Divanının beş on yerinde Yunusun da Tap- dük müridi olduğunu söyleme. #inden dolayıdır. Halbuki “Ba- rak Baba" ve “Sarı Saltuk” tan istifade ettiği sadece bir beytin. de tasrih edilmiştir. Bu hususta başka delilimiz yoktur. Şu hal- de yalnız bir beyitten istidlâl ile 'Tapduğu Barak Baba mensubu göstermek indi hir buluş olar. | Evvelâ beytin ami O yasıbş gekli malüm değildir, Müsten, sihler dinde muhtelif şekillere girmiştir. Buna birkaç türlüsma» na verilebilir, Saniyen beytin mutlaka Yunus lisunından çıktı. pe ispat edecek elimizde hiç- bir vesika (o yoktur. Bâtiniliğe mütemayil olanların büyük şah- giyetleri dalma ( benimsedikleri malümdur. Bektaşi velâyetaa - İmesinde Bektaşilikle katiyyen alâkası olmıyan birtakım adam- ların da mevcudiyetini düşünme lidir. Bu beyti de başka birisi- hin ilâve edivermesi pek &lâ mümkündür, Beyit hakkında Yunusun bile olsu “Tapduk Emreden başka, Barak Baba ve Sarı Saltukdan da istifade ettim, manasina ge- len bir beyitle Yunusun Bâtinili ği kestirilemez. Bu hususta ga - yet ihtiyatlı davranmak lâzini, dır. Halbuki Baki Gölpinerti, bü beyte istinaden tertip ettiği ta- rikat geceresi için göğsünü gere gere şu kat'i hükmü veriyor: “Bizim Yunus Emre hayatı adlı esere dercettiğimiz şecere (sayfa 328) tamamiyle doğru- dur. Buna bir söz katmanın im. kân ve ihtimali yoktur. Sarsaltuğun da Bâtint olduğu. nu kat'iyen iddia edemeyiz O- nun azami dr a. dam dahi bir “sünni” dir, Ve Murat o akşam, bu köyde eski den tanıdığı bir abazanım O evinde misafir kalmıştı. Murat geceyarıı yavaşça kalk” tı.. Ev sahibinin ilk önce ağzını, daha sonra kollarımı, osyaklarmı bağladı. Silâhmr aldı ve Mehmedi uyandırdı: — Haydi, ahıra gir de iki at ha rırla bize! Mehmet birdenbire hayretle ar kadaşının yüzüne bâktı, —Ne söylüyorsun, Murat? Hangi attan bahsediyorsun? Murat, Mehmet çavuşu kaldırdı ve kolundan tutup öteki (oOodaya götürdü; — Ev sahibin: görüyor musun? Haydi, artık geçirecek (o vaktimiz yok. Hemen yola çıkalım. Mehmet hâlâ mütereddit ve'he yecanlıydı: — Ben senin bu kadar bederikli olduğunu bilmiyordum, Murat! dedi, Allah senden razı olsun. Uç Aşık Paşa bu cihet fevkalâde ehemmiyet. lidir. Bu hususu Bski Gölpmarir dahi tasrih etmek mecburiyetin- de kalmıstır. (Yumus emre ha- yatı sayfa 200). rak Baba ise karışık bir ir, Lehinde, va pi yek ea İl tetkik erek etraflı bir m vü- la getirmeğe bağlıdır. Ve bu amın Yunusla ne alâkası var- dir? Baki Gölpınarlı hernedenee cele bükümler vermekten ten hiç çekinmemektedir. Vek. tişle Ahmet Sarban hakkında da aynı suretle hareket etmişti: “Melâmilik (Oove melâmiler” adlı eserinde “Sarban Ahmet” bahsederken (8S. 55-56) Ahmedin adini Bilâhare e- serin sonuna uzunca bir ilâve yaparak Sarban Ahmetle Düka. kinzade Ahmedin aynı şahsiyet olduklarını kat'iyetle iddia etti. Yunus Emre adlı eserinde ise (8. 298) bu iki adamın ayrı ay- rı İki sima olduklarını ve ki mülâhazalarının yanlışlığını — sebep göstermiyerek — gene kat'iyetle ileri sürdü. Halbuki biz, Türk şairlerinden (cildi, 8. 279) elde mevcut kuvveti vesikalar Bulunmadığı için bu cihetleri sadece birer ihtimal o. larak kaydetmeyi tercih ettik. varmış gibi hareket ederek kat- iyetle reddetmeğe çalışıyor. Bu kabil hükümler vermek için kendisine daima teenniyi tw Biye ederiz. Ancak rücu imkfinr sız olan sahalarda kat'i hüküm- ler verilebilir: İki kere iki dört eder gibi! Bizim, Yunusun Aşık Paşa ol. mak ihtimnli kuvvetlidir o miz esassız değildir. divanında, Tik adım Yunus idi. Adımı Aşık taptum. Gibi bazı bayilerde de bu hu- susta sarahat bile mevcuttur. açti bu beytini Bai Gülpmar. , şiirleri arasmda kaydetmiştir. (Yunus Emre'ye) dair: Atsız Mecmua sayı 17, sayfa 139). Biz, bütün bu sarahatler kar- gısında dahi kat'i hükümler ver- mekten çekiniyoruz. Bu nevi ka. rineler, herhengi tarihi bir kaynakında tesadüf edilebilecek bir kaytla tevafuk kadar ihtiyatla telâkki edilir. Fakat bu kadar işaretler ve ih- timaller varken, Raif Yelkenci- nin mülâhazaları da uluorta reddedilemez. Baki Gölpmarlı, henüz Aşık Paşanın “garipname” sini tetkik etmemiştir. Bunu kendisi de iti. raf etmektedir. (Yunus Emre Hayatı S. 55). Manisa kütüpha- Paşaya ait yazdığı e sadece mahdut bilâhare Raif Yelkencideki eser. lerden istifade ederek mevzuu bahis edebilmistir. Şu halde Âşık Paşanm Yunus olmak ih. timalini kat'i surette reddetmek için hazırlanmış Esa sen tasdik güç, inkâr kolaydır. Sadettin Nüzhet Ergun gündür yaya yürümekten ayaklı rım gişmişti. gofgi 3 isviçre Pre »w Florin Rayışmark Belsa Drahmt Lava Çak kronu Popeta Zaoti Peagö « Ley Dinar Yen Ruble Tahvüat Heri muamele maştar, MİM MEN 1)