iğ Ki AZTWAN oi) N en b pları buraya aynen nak bir şey.. Cesaret Adi ve münasebetsiz de- svardaki mektuplar gibi, ki, aha İçinde böyle mek- Silman hiçbir roman oku: | Odan nefret (ediyorum yili zamanda da bu kadar £ kaleminden dolayı onu « “Yorum. Oh aşkından ve nasıl bahsediyor mek için ne güze » Hem Kerime ör. Okurken fena oldum hırpalardı. Ben bir sevgi ve bu bide Bi bilmiyorum. Ben & re biliyordum” İT şey... O kadın Kerimi madağım bir Kerimi se | Wat benim sevdiğim Ke iyor. İkisi de onun ol 4. Pâylaşmaktan zevk “uy |, SR, niçin okudum? Artı! b, Vakur olmek için kuvve hadı. Sarhoş gibiyim. Ben İş bir zehir içnş gih arloşluk duyuyorum. Ar | de kalmak istemiyorum ar. Art k biz berabet yaşı | © kabil değil Nuriyeye gi: | k Sonra ayrılırız. Bu geçe tnesut bir rüya £ 9 hklızamdan silinir. Ke * benim dostum, o ekis it olur. min acıklı ve tatlı ) da bitiyor, Hatıralarım bağım, Yazacik — bir şey Kis. Artık hayali bir arka ii hissiyatımı yazarsak ya eriyorum, usulünü bileni” r kes bana çocuk mua UN “iyor, İm, beni onu sevdiğiniz |- | “vdiniz, harz bunu Söyler Size “kalbim öldü. dedi: ihandmız! Niçin o kal uyuştuğunu anlamıdı Uyuşmuş (bile değildi. » niçin? Çünkü siz beni “nuz ve ben aşktan bir Siyordum... Petidenin defterinin soru İ Sence kısım Baler emek; ietediğimizi alıyo. a diyordu. Bu © Serveti Meniz doğru değil. Fakat Yarat; rüya mı görüyo” | Hide ve gürel i döşenmiş * Artık Nuriye Yarı. Seyahat etmek” at bir zaman için vaz- Kerim çocukluk arkada: | #Yİ anlatmağa gelmişti. ve ve kelimelerle olup . du, Hissiyattan ie X kalmaya çalışıyordu. 8 gizliyerek Nuriye ile | | Karara varmak niyetin £ “Saşı kalbiyle evini Fe e », Kerim gidecek. |, “€ Nuriye ile oturacaktı v bir müşfik ve sa- va bulabildiğinden M Onun hesabma mer | N kizamı olursa Antalya | Mi, Dürdanenin İstantuidas | i yle beraber otu- | Min kısa. fakat vazih | N vaziyete Nr | © ediyorder. Bu ndir ki hakikaten p m Elleri Ut Onu bu vaziyelle R kida, asabisiniz, Nurive | in öyle... NAKLEDEN: BURHAN BURÇAK —i— eyiyorum/ dir aşk neticesinde sanıyordum. — Nuriye Feridecikle arumda aşk olabileceğine nasıl kani olabj- ürsin? « — Feridecik... Ona her zaman oöyle söylerdiniz... OO mini mini bir çocukken bile çok. pek çok se verdiniz onu. Hayatınızın onun f- çin de ayrılmış bir yeri vardı. Kerim tebessüm etti. Mazideki <üçük Ferideden bahsetmek Ona eviendiğinizi Çiçeklidağda bir kurdun çeneleri rini parçaladığı vakit, o hayvan arka ayakları üstünde iki defa ar kaya doğru takla atmıştı. Bütün bir kış çete bunu anlatıp durdu, “og Iğribele yarım saat kala başk; bir sey oldu. Bir köylü bir çit ke- narmdan hayvanların önüne bir denbire çıkageldi. Az kaldı ezili vordu. Ömer dizginleri çekti, ada mı toprağa mıhladı: — Nereden geliyon ağa! — Demirciden! Kaletiğe gidi” yorum! Demircide ne var, ne yok” —Hiç ağam, ne ,ölacak! Bı yüki mahsulü.konuşup dururlar" — Ya jandarmalar) — Onlar İğribeldeler. Çadır kut HABER — Akşam Postası darmalar.çadırları toplayarık Des | deinanmıyacaktı. Fakat jJandar mirciye dönebilirlerdi. Yahut, ge | ma'arın Kurdukları çadırı köylü” ce, İğribel “suyunu birdenbire bas | alin Zöstermesine vakit kalmadan tırır; Oğlak Ömer ne jandarmaları | şeteden biri koşa koşa geldi: ne de çadırları farkederdi. | » Yedi jandarma ile bir kadın" emme; jandarmalar sarhoş. Ömer birdenbire seğirtti. Çalıla- rı başına doğru siper 2 i sert yapraklar arasında bi Kısraklar Demirci tepelerine bir yaylım ateş gibi iniyordu. Önde Oğlak Ömer vakit vakit kaybolu- yar; iniz ların sında - © 2 Yani ig gibi yürüyordu. Tepeye gelince bir tok bir mal sesi duyuluyor; daha eği Ya gir bir | rüzgür çıktı; ve bir bıçak (Okadar HO PAN Ve mai dağa İ keskin, fundaları yalaya geçti arka arkaya vuran bir çekiç seki ; ve i le, ve hiç de g'elâde olmıyan garip ” vususü bir veri vardı. P B Yapıyor? Ben kendim!" pek tatlı geliyordu. — Sahi, “dedi, onu çöcukken | ge severdim. Büyüdüğünün farkı. na bile vârm gibi ince mahcup bir muhabbete ; dum. Ona çök derin ve saf bir his geri çekti: bir muhabbetle bağlıydım. Benim ör küçük kardeşim, kıymetli bir arkadaşımı, daha doğrusu bir çocu Sum gibiydi. Ond güzel su'tanım ! diye hitap ederdim. Ben de önun i- | çin, onu ker türlü fenalıktan ku taran bir kahraman devdim. Kim Dilir, belki gençliğimde, bir hü ya #leminde yaşarken ona Sevgi ve kıymeti bir bayat O arkadâşı bir zevce gibi bakmıısşndır. Hakı. |. ınız Nuriye, hayatımda onun pel' tırladı. “de hele, (Devami, var) * O delikanlı, romatizmalarım için git tğim banyo şehrinde tanıştığım zevat a “fasinlz ön“sümimi “arkadaşım Ayi ötelde ve Bahusya aybı katta ota maruz sâmimiyetimizin ilerlemesinde bü yük rol oynamıştı. Delikanlı yalnız değil di. Esasen onun oraya gelmesine bir sebep yoktu; arhhati yerindeydi, ve söyledikleri ne göre s” cenabet romatizmanın ne ol de bile bilmiyordu. Ancak amcasına refaket etmek için gelişti. Çünkü malü: münuz olduğu veçbile kibar, nazik bir amcamın rometizması hiç eksik olma” Amcanın adı Hüsnü bey, Yeğeninin adı da Vaşii idi, Amca kibar, dünya görmüş, nezaketli garip tarafı olmayan bir adamdı. İlk be' kışta beh de iyi bir tesir bırakmıştı. İçim de ona karşı bir sempati hissediyordum. Ve bu sebeple, meselâ, o cıgaraşını çıka rıp ta ağzına koyduğu ânda ben derhal »riâisine kibrit yetiştirirdim. Vasli ise, aşağı yukarı yirmi beş * yirmi altı yaşında, şik, sevimli, güler yür İi ve amcasına — Der. hizmeti esirgemiyen, ona gözünün iki gibi ba- Sar Sir şylk rüştüğümüzün m birin. ci defasında idi ki, kendisinden amcasının vaziyetini sordum. — Karısı öldükten sonra yapayalnız kaldı. , — Çoktan mı? 5 — Sekiz sene var. Tabii adamcağız serseri gibi yalnız yâaşayamâzdı; beni de yanma aldı. Bir evde oturuyoruz. Tiyatro, sinema ve gezintilerde kendisine refakat eder, dışarı çıkamadığı vakitler, de, evde basbaşa tavla oynarız. Ayrıca her yaz mevsimi benyo İçin ona burada da refakat ederim. Başka bir tabirle, onun gölgesi « sibiyim. — Tebriklere lâyıksınız, Vasfi bey, — Neden? — Çünkü siz ihtiyar bir amcaya arka" daşlık etmek maksadile bayatınizm mü him bir kısmını feda etmekten oçekinmi yorsunuz. Hakikati söylemek lâzim gelir se, amcasına böyle bir fedakârlekta bulu- nacak gençler bu devirde çok Oenderüir, Ve, zannedersem bu sizin için oldukça sr” kıntılı ve yorucu birşey. — Tahmin ettiğiniz kadar değil! Çün- zü şunu de biliniz ki, amcam zengin bir adamdır... Bundan, pek te fena geçinme diğimi anlarsınız tabi, — Her'ne olursa olsun, bu hal feda kârliğinizm kıymetini küçültmer.., ... olmuştu. Burları, ya birinci yahut ta ikinci gö riğmemizde konuştuğumuzu söylemiştim. Aradan bir hafta geçince Vasli ile artık. samimi konuştuk. Vasfi bey artık sadete Vasfi olmuştu; senli benli konuşmaya başlamıştık. Bu hal, biribirimizle daha “serbest konuşmamıza ve mütahâalarımızı ihtiyatsızca (söylememize yardım eği ordu. Bu çocuk çok hoşuma gitmişti, vesse muş, kadın oynatırlar! Ömer, altındaki hayvanı — De hele gâvur; dedi; doğ” Eşkiyalardan biri elletini uğu turdu; ve Ömerin Çiçekliden yolu çıkarken “iyi bir avl,, Köylü. hayvanın ayakları altin da iki kat olmuştu. Oğlak OÖm“ i tebek gibi yuvarlanıyor. gelleri ile İğribeli işaret ederek, İki ön: rtip kadın oynattıkların *sn başka bir şey söylemiyordu Vakit ikindiyi geçiyordu. Eğe: ayvanları sürüp yafım saat son- *a İğmibelde olmazsa, belki de jan gen zeliyordu. ! çinli bğin! ha köse yalnız dedikçe | bir rmaların Demircider pek gibi götürüy: or yere vurarak: — “Hele göster, lâm. Çünkü hayata daima neş'eli tarafın» dan bakar, ve, zevk ve arzusunu tatmin husususda. hiçbir tereddüde kapılmüzdı.. lin ni Gi, Güle, “Br aş, m ütü, amcasinm ne işle meşgül olduğunu sordum. Ötelin bahçesinde bir masa başı na oturmuştuk. (Vasfi sualime cevap verdi: — Şimdilik bir işle “meşgül olduğu yok, Bakidan tüccardı, Şimdi iratlarından geçiniyor. Birkaç evi ve mubtelif banka larda bir muıktar parası var; Çalışip te ne yapacak? : — O balde pekâlâ ediyor. İratla ge çinmek en güzel şey, doğrusunu istersen. Sonra aynı şekilde, kendisinin de ne ile meşgül olduğunu sormak fikri de nere den aklıma esti bilmiyorum. O güldü: — İş mi? Hiçbir işim yok!, — Nasıl olur Vasficiğim? Daha genç sn. Muhtaç olduğun vasıtalar da elinde varken pekâlâ tahsil edebilirdin. Doktor, meselâ, yahut avukat, makinist No bils- yim “ben... Ebediyatçı, arkeolog olurdun. Vasfi tekrâr güldü: — Enayilik! Neden gençliğimi kitap lara, okumaya hastedeyim? Niçin tahsil 2 2 —'Ama her genç yolunu buldu mu... -— Azizim, onların hepsi aptal, Eh, ben onlardan değilim. Benim için madem ki bir hayat, istikbal meselesi yok, niçin mektebe gideyim? Amcam yaşadığı müd" detçe beni besliyecek. Ölünce inşaallah, mirasına könacağım!... , or m eçmeden bu günün po i, Ve, çok gi geleceğimi ümit ediyorum, Son günlerde gök yıprandı, Umarım ki güzlerini hayata kapayacağı ve para kasasını bana açacağı gün çok uzak değil... Vasficiğimin bu yolsuz sevabına al Jâki bir nasihatta bulunmaya hazırlandı" gım sırada yanımda tamıdık bir ses duy” » dum: — Nankör senil, Bu Hüsnü beydi. Bastonunu kaldıra- rak hıncını almak için genç arkadaşınm » başma birkaç defa kondurdu. Yanımızda" kiler gibi ben de bu faciayı önlemiye ça liştım, Amcanın çehresi korkunç bir bal almıştı. Hiddetten kıpkırmızı kesilmiş, a- teş püsküren gözleri dışarı fırlamış, ağzı da köpürmülştü. . — Hâin evlât!., Yılan!... Namussuz!, diye öfkeyle haykırıyor, eli âyağı tütriyor du. Vasfi bu arada çiçeklerin arkasına gizlenmişti. Amca nihayet kat'i karannı verdi? — Şimdi ben gösteririm, ona! Bir noter çağırın bana, çabuk!., Bir noterl, “Tehdidini fiilen icra etmek üzere ote lin merdivenlerini çıkmaya başladı. Bü yük bir gayret sarfettiği belliydi. Vasfi ortaya çıktı. Çehresi bembeyaz olmuştu: — Eyvah! Başıma gelenleri İşte şim * İğribel yaylasında, Ömer dir i kastı; ve atladı. ıynı saniye-Ömerin etralma top" ânmışlardı. Köylüyü eğeri üstün- de sımsıkı tutan onbaşı kollarımı gevşetti; Ömer: — “Hele göster!,, diyerek köylünün kafasından sür dü, İlk dela yolda kisrağin önüne düştüğü #aman nasıl iki Okatsa; gene böylece, çalılar arasında ya vasça sürünüyor; İğridel suyünun arkasındaki tepeye doğru Soluya- rak yürüyordu. Örer onu ensesin- den yakalamıştı; tasmasız bir-kö > ikide bir başı- diyordu; do” nuz; hele göster!,, Bununla berd t, Su ber, Oğlak Ömer önü görse belki- İ giden geçitte dik akar; Amca ve yeğen di ttüm! Ne yaptın bana? ne yâptım? Amçanı öfkelendi" Ni aleri şen söylermedin mi? medi, Yere vattı; ve dikkatie bak maya başladı. Dört atlı İlerde, İğribel suyu kenarma & çılmış çadırda Oğlak Ömer ne arı. yor? . Rözgür bir takım sesler getiri yor, Belki de bir çalgı sesi. Yahut kalin ve kaba bir şark. Bu şar- ktar,, beif bir rümir e duyulan bir hayvan Sesi gi- bi duyuluyör. Çadır sön günes'r şıkları altında yeni boyanmış ka dar par! parıl, İğribel suyusDe- mirciye doğru kevrilmyor. Buz gibi bir se, Örer, daha bir sere evveli Demirciye uğradığı zamanlar, po- turunu dizkapak! na kadar sıva Demirciye ve tıpkı yarak geçerdi z Oğlak Ömer rüzgârı histet- - Nakleden: L.. L.. — Ee, ne olacak? Kader! * Amcanın arkamızdaki masada olduğunu ben nere den bileyim? — Halim ne olacak şimdi? — İşte gördün mü ya, mektebe gitme nin faydasmı? Şimdi yukarıya çıkıp affını dilemekten başka çare yok. — Aman, sakın şaka edeyim deme! Amcayı tânrmazsın. Mira. uçtu, asisim, uçtul.... * Vasfi, kederli başını eğmiş karanlık istikbalini düşünürken ben de onu sem pati ile seyrediyordum. Derken bir ötel hiz. metçisi telâşla bize doğru koştu: — Bir doktor, liktfen!,. Bir doktor çabuk! Vasfi: — Ne oldu? , — Amcanız bayılıp yere düştü! Kalabalık arasından urun boylu bi zat hizmetçi ile beraber vak'a mahalline koştu. Biz de onları takibettik, Koriderd: amcanın odasının dışında heyecanla bek ledik, Onbeş dakika böyle gernir sadar Nihyet dökter çılrtı. Vasfi hüzün « alâka ile sordu: — Amcam naşıl? , Döktor ciddiyetle cevap verdi: — Amcanız öldü. Büyük bir heye © « Dayanamadı savallrf.. © me year Ny —Ne i e . niz, ağzından. çikan kesik ğe hec. lerden, vasiyetnamesinden birisinin ism ni silmek istediğini anlayorum. Fakat ' arzusunu yapmağa takati kalmamıştı. Vasfinin içi rahatladı, — Ey, yarabbim, çok şükür! diye - rıldanarak derin bir nefes aldı. Vasfiyi, ancak onbeş gün sonra İste bula döndüğüm zaman ebildim. Bar küçük bir paket uzattı. Açtım baktım, b altin saat, — Sana borçlu olduğum hizmetin karşı bu küçük hediyeyi kabul etmeni ri ca ederim - dedi. — Neden, Vasficiğim? — Çünkü mirasa bu kadar çabuk kon mamt sana borçluyum, Eğer o akşam, öte" lin bahçesinde bana o suali sormamış Ol saydın, ben de sana cevap (o vermiyecek, amcam duymayacak ve bir kriz neticesin de bu fâni dünyanın cefasından kurtulam: yacaktı... Ben de kimbilir ne zamana ka gar bekleyip duracaktım! Bunu, sana borçluyum ve bütün ömrümde bu iyiliği ni unutamıyacağım! , Ancak o vakit Vasfinin, ruhunda sak Jadığı asil, yüksek ve temiz hisleri anlıya bildim. Çocukçağızı önce yanlış anlamış tım... z “yosun bağlamış ince bir nelat gi bi Ömeri ayaklarından sürülliye* vek olurdu. Sonra, bir yaz günü dışarda kalmış bir testi kadar Ö- mein ayakların dondurur; Ömer geşidi geçer geçmez, kendi kendine bir, boy koğar; yahut oturur elle- niz onları uğuştururdu. Ömer kendi kendine tekrar küf retü; ve “İlay şeytan hay!,, deği, Halbuki, Anbarlıda iki ay o€vvel ters giden işlerin, yolda gelirken yatağını bulmuş bir su gibi aktr. gı düşünüyordu. Artık kara'or- manda bir daha (o kığamıyacaktı. «okuz ay evvel, bir gece (yarısı, muhtara jamdarma kumandanınâ verdiği söz. Akviran kurtlar gibi eşkiya'ardan da kurtulacak! Ekin mevsimi başladığı aman, Ömer, ikide bir basılacak tarlaları düğün- müş; ve Anbarlhdan sonra hiçbi. risini ekin yerine « indirmemişti, kara orman eşyalarını etarlına toplayan C — “Hee durun, diyordu; Akviranlrinr maheü bir aismlar; anbarlara bir depo etsin ler... Buzüğular hele bir büyüsün!,, Ümer, dana Akviranı rahat bi- rakmayı düşünüyor; yabut geriye döndüğü zaman. eğer ( eşkiyaları Anbarlıda öldüremediyse, sekiz or jandarma ile onları bir gece yarıs. kara ormanda kıstırmâyı tasari” yurdu. Çünkü henüz yazdı; açıkta yatıyorlardı; ve Sıvusa kadar usa” yan köylere dağılmışlardı. Ömer yeniden küfretti; ve hafif şarkıyı dinledi. Her nedense, bu sesler, Ömere tuba! geliyor ve ha” reketlerinde onu » geçiktiriyordu. Şimdiye kadar jandanmalara tek bir defa bile kurşun isabet ettir. miyen Ömeri... Çünkü her delsam Ga işi karışıklığa getiriyordu. k- ni tetiğe doğru götürdü; ve ilk de la, dokuz aydır, onu iştahla yok- ladı. Beş yüz yardadan bir kuşu bile düşüren silâh.. Ömer birden- bire geri döndü; ve terli kırağını hedef çibi duruyordu; ve iyi bir hedef! Onun için ne acele etti; me de Ömerin kurşun fasılaları arasm- da kendisini arayan sesini işitti: — Gidi kahpeler! diye ilerledi; bunlar ne bir, ne iki! Al bu da se nin; bu da jandarmanm; bu Ön. Bir saniye içinde çadır delik de şik olmuştu Ömer koş tu ve içeri girdi. Çadrı direğine sımsıkı bağlanan Gümü” şün omuzbaşlarından oyeryer kü- çük kırmızı şeritler sızıyor; ve da- Kılmış saçları altında, yüzü durmuş bir kalb gibi sakin gözüküyordu.