7 ; Mi Z Fi ii ri z Ni e sakeri sit a a a, Gene 1 ii li / iş f li i/ ide İLE, 5 ” BURHAN BURÇAK NAKLEDEN: na girdiler. Feride beğendiği ger » danlıklardan başka bir de şapka iğnesi aldı. Dükkândan çıkarken: — Ben daha bazı şeyler alaca - ğım, haydi Kerim şu tarafa gide iim. Biz bugün gitmiyoruz. Ha . beriniz var mi? — Ya.. ne zamana kadar bu * radasınız? — Öbür gün akşam üzeri Şerif. i | lerle birlikte gideceğir. İşte Bayan Dürdane böyledir. hemen fikir de- Biştirir. Genç kızın sesi birdenbire mah: i zunlaşmıştı. İlâve ett: — Ah ö kumar... Dün yine ka. Kazandıı zaman ne Kadar da memnun olur. Müthiş bir iptilâ... Sanki kazandığı para - rın onca ehemmiyeti varmış gibi... O da benim gibi katiyen paraya kıymet vermez, Kerim bahsi değiştirmek Feri-| denin teessürünü biraz olsun gide- rebilmek için şunu sordu: — Sizin paraya karşı o kadar likayt olmadığımızı sanıyordum. — Par sarfma bayılırım. Pa rayı değil, onunla alabildiğim şey” leri severim, Para düşlünmek, son ra da onu kıymetli bir şeymiş Gi- bi saklamak... ne çirkin şey! — Doğru Feride... Ben de sizin gibi parayı sevmem, Fakat sizinle bir yerde ayrılıyoruz. Para ile öte beri almak benim için bir zevk teş kil etmiyor. Şunu da itirat edeyim kı, ben, doğduğ.m günden“er. pa rayı düşünmek zaruretinde kaldım. Ne yapayım ki zengin doğmadım — Azcık sabırlı o Olmalısınız. Kıymetli eşyalarla süslü came” Kâriurm önünden geçerek dolaştı” lar, Feride mağazalardan (birine girdi. Fiyatlarını sormadan beğen* diği birçok eşyayı aldı, Parasını ödemek için kasaya yakıaştığı 2a* man kendisine: HABER — Akşam Poster SARAYDAN Sar Remoya SanRemodan AAE ZARA Anlatan, Vahramdder” a İiliaşudağık Kara, —B — Efendimiz, dedim, görünme Yiniz, münasebet almaz. — Ne var ki?.. diye sordu. »- Ne olacak, bizim Zeki Bey. Dememe kalmadı, padişah kapıya yaklaştı ve manzarayı gördü, — Tuyu... Allah müstahakımızı versin sizin, bu ne hal böyle... Bu: rasını panayır yerine çevirmişsi - niz de hat yok, Kan beynime çıkmiştı. Bu halt- ları yiyen biz miydik ki? Fakat hürkâr öylesine kızmıştı | ki, sesimi çıkarmamağı tercih et .İ tim, Hızlı bazlı döndü, gitti, İ Zeki ise padişah taraimdan gö * rüldüğünün farkında bile değildi. Bâna seslendiyordu: — Şükrü Bey, gel bir konyak da sen iç', — Ertuğrul da babasının arka andan gitmiş gözden kaybolmuş. tu. Ben de daldum onların yanına ve Zekiye: — San uğursuz elini sürmezsen şu mavi gözlünün elinden bir kon- yak içiveririm. Oldu olacak.. — Ne oldu ki? — Daha ne olsun hünkür seni de gördü bunları dâ... «« Canım bunlar gömlekçi kız. lar.. — Deli gömleği mi dikiyorlar? O sirada kızın biri bana kade hi uzattı. Konyağı yuvarlarken, sordum: — Kaça dikiyorlar bunlar göm leği? — Yüz elli franga. Yüz elli frank mı?. Zeki Bey sen kaçırdım mı? Efendimiz bile yetmiş beş franklık göm'ek giyi - yor. Sen yüz elli franga nasıl göm lek alırsın? Zeki yerinden fırladı ve kade - hini kaldırarak: — Yaşasın Monte Karlo! diye ğer ae elden heran Anlaşıldı ki, kumarda kazan > miştı, Zekinin odasından çıkınca mer diven başında doktor Reşad Paşa ya rast geldim. Her halde padi - şahtan papara yemiş olacaktı. A - — Ön altı lira hânrmefendi.. de | Yapılır mı? diler, Baktım ki doktor paşa da bana (Devamı var) | Şıkişmağa hazırlanıyor: PLANŞ 90 4. İĞNEDANLIK (iğne « — Paşa, dedim, bu Zeki Cidde. den Mira dönerken padişaha darılmış, başını almış, defolup git- mitşi. Onu arayıp .bulân, başımıza tekrar musallet eden sen değil mi- sin? Lâlı ağzında kalan-doktor paşa lâhavle çekerek yanımdan uzak . laştı. Keyilsir, neşesiz bir aşalı o bir yukarı dolaşıyor, tadı kâşan bu & vin içinde ömrümü nasıl geçirece- gimi, âkıbetimizin neye varacağı »1 düşünüyordum. Artık İstahbu- lu, çoluk çocuğu, eşi dostu hiç mi göremi yecektik? Buralarda, dilini, üdetini, huyunu suyunu bilmediği” miz bu insanların orlasında birer gölge gibi gezecek, sonsuz loğ bir odanıh sessiz bir köşesinde, damat paşa gibi eriyip bitecek miydik? Mazhar ağa merdiven (başından seslendi: — Şükrübey, eleüdimiz seni ça- dıyor! İçimden “mutlaka çömlekçi kız ların hesabımı soracak,, (diyor dum. Anlaşılan hırsından ne yapaca” ğını yam ki, daha yi rarmadan padişah entarisini giy” mis, elinde bir tespih, koltuğuna o turmuş, başını da pencereye zevir* miş, sanki denizi seyrediyor. Ya” nına yaklaşıp, karsısında durdum, hiç dönüp de bakmıyor. Böyle vağiyetlerde huzurunda kilere, eziyet etmek istediği zaman İar şes çıkarmak çok” tehlikelidir. Öylece put gibi duracaksın. tali, Başını çevirip de sana bir lâf edin- ceye, yahut eliyle “çık, git,, işareti verindeye kadar... Bir dakika; üç dakika, beş da” kika ve daha fazla böyle (geçti Ama biliyorum, o da eziyet çeeki- yor, boynu ağrıyacak, Hafit tertip bir öksürdüm. Gena oralarda değil, başını pencereden çevirmeden: — Şükrü, dedi, ben mütaassıp bir adam mıyım? — Hayır, efendimiz. — Ben Omüstebid miyim, ben zalim miyim? — Hâşa,. Estağfurullah efendi- miz, — Ben saz, söz, kadın ve neşe düşmanı mıyım? (Devamı var) 9 İBRİŞİM MAKARASI yastığı) | 9 F: la cigarettede soleâ İ eoudre (voir 31) 4: la pelote 9. 1: tbe zpool of sewing - silk (ef 31) 4. 1: the pin - cushlon 4. A: das Nadelkissen (Nüh- 9 Az dns Nühseldenröllehen E (0 ZMBA MAKARASI (kalıp veya sekle göre 5 TOPLU fiğnel 5. F: Pöpinşle / delik delmek için) 5 İithepin 10. F: la roulette (pour Ja 5 A: die Stacknadel (Glufe) perföratlon des trous In. 6. NAKIŞ MAKASI 6. Pi les ciseaux m.â broder 6 İ: the embroidery #cissors © A: die Sticksehere 7 TEYEL MAKARASI 7. F: la bobine de fil â fau- filer (â bâtir) Ge fau- fi) 7. İ: the reel (the bobbin) with the basting thread 7 A: die Rolle mit dem Relhgarm (Heftgarn) # ÖLÇÜ (serit metre) 8. F: le centimâtre (le mâtrâ, ruban) 8& İ: the tepa measure (the moasuring - tapa; â met. er » tapa, an inehtape) 8. A: das Bandma8 (MeB- band; ein Meterma8) 0. i i diguant le dessin ou la Yorma) 10. 1: the dot - wheel or pricker (the prleking, or dotting, wheel; for prick. ing out the pattem) 10- A: das Râdehen (für das Durehdrücken des Mus. ters) il. PATRON DEFTERİ (Gi. çü defteri) 11. FP: le cahler â patrons 1: 1: the pattern - book 11. A: das Sehnittmasterheft 12. PATRON (biçki kalıbı) 12. F: le patron (pour la toupe) 12. İs the pattern (for cut- ting-out pürposes) 12. A: der Sehnitt (für das Züschnelden) AN Bir yanlışlık Nakleden : Baki BAŞAK Ona. yine dehadün akşam bahçede rasgeldim. Allahım! O De güzel endam... O'ne edalı yü- rüyüş... Bir asker gibi, öyle ta- limli adım atışları var ki, Ade- tâ, bu yaştan sonra içimde as- ker olmak arzusunu duyuyo- rum. Bana, bitün arkadaşlarım : «— Sen çok çirkinsin! Diyorlar, Halbuki, Nahide... Ah, Nahide... Bu sevlinli mah- lük, bana 6 kadar iltifat ediyor ki, işte herkssin çirkin demesine rüğmen dün . akgam da sehhar j âlet nâzarlarmı bir yıldırım süratle bâba çevirdi ve bakışları bakığ- larımla birkaç saniye birleşti. Eğer bizim suratsızdan korkma» miş olsam, “birleşti, yerine ha kiki manasile nazarlarımız “ö- püştü,, diyecektim. Bizim karının piyano muallimi Kudretullah o şair ve filosof bir adamdır, Bizimki ona, galiba Nahideyle aramızdaki minase - beti hissettirmiş olacaktı ki < maamafih onun eski tabiati - dir: boş etıp dolu tutmak ister! « zavallı Nahidenin çapkın tavır. e mniei tan iliyede bir kız olduğundan bahsederek ve bir filosof öğasile; — İnsan bir ağaçtan ancak bir meyva koparmalı ve kopar- | yek dığı meyvayı iştiha İle yiyerek Allaha şitkretmelidir. - dedi, ie az ucunun bana do- acağının Yarkmda olmuyarak Kudretullaha: — Peki üstad, Yorsun ama, ağaçtan kopardığı meyva hoşuna gider de bir daha koparmak isterse... Bu söz piyano mualliminin a- zametine dokunmuş olacaktı. Birden as'an gibi kükriyerek lâ tımı ağzıma tıkadı: — Sus! cahil, dedi. Senin le ince şeylere aklın ermez! Sana ne söylüyorlarsa ona dikkat et.. Bak meclisimizde kadn vari Gözlerin kör mü? Biraz razik 1 sevgili Nahideyi çok sever, Na- PLANŞ 89 Şarapların çeşnisi D Ai Die weinprobe 1. MAMZENCİ (mahzen sahibi) BİR PİPET (bo- ru) İLE ŞARAP NUMU- NESİNİ ALIRKEN 1 F: Je caviste Çımsitre de «hal) prenant un dehsn- tillon de vin â İ'aide d'une pipetle 1. İs the öellarer drawinz the wine for tasting (#âmpling the wine) 1. A: der Kellermeister beim Abhebteri des weins zur Prüfunz (bei der Probenahtıs) ÇEŞNİCİ (şaraptan un- hıyan adam, tadır) 2. FP: le connaissoür (le dö- gustateur) 2. İ: tha wine dahnoisseur E 1. RİŞELİK (şişe gözleri) 1. F: le pörte-boütellles (le câbier A boutellles, le » bakılması «tadılma; fı va dögüscaton des vins; «« Wine.Tasting; hidenin arada sırada ona bahce- den meyva koparıp verdiğini liyorum. Elife karşı merhameti vardır. Bu sabah evde kimse Yoktu. Öğleden sonra verilecek bir mev- lütta bulunmak için Rumelihizs- rmâ gitmişlerdi. Elili yukarı çağın ken Nahideyi sevdiğimi ve 0- nunla bir gece buluşmak istedi- imi anlattım. Kocakart evvelâ unun günah olduğundan bah- setti, kendisinin böyle bir şeye olamıyacağını İleri sürdü... Fakat sonra, sh bu Dara reler yapmaz! Avucuna birkaç lira sıkıştırınca: — Peki, ne istiyorsun? Demeğe başladı. Ben de fır. saltan istifade ederek hemen bir pusula yazdım: — Şunu sevgili Nahideciğime götür ve kendi elinle ver. Bana vaadi var, yarm gebe arka kapı- yı açık bırakacağım, doğruca mi serbestçe odama “elsin, Onu ırsızlık'a bekliyeceğimi a lemeği sakın unutma, İyi mi? - dedim, Eline birkaç Jira daha tutuş- turdum. Elif sevindi: — Ah, ne saadet Allahım! sevgili Nahidenir MP. gittikçe çarpmağı 8 (Lütfen sayfayı çeviriniz) İthe doek-glans — a large glass for winetas. bing) 2. A: der Weinkenner 8 VIÇI dvaril, büyük fıçı * ye bak) 3. Filefüt (Üs tonneau, voir ©) $ 1: the cask (the barrel) * 1: the pipette $ At das Fat & F: la pipette (la tâtesvin) 4. İ: the pipette 4 As der Heber (ein Stech-, Weinbeber) 5 FP: la tolle d'araigide 5 F: la tolle d'araiğnöe 5. 1: the cobweb (tie spi- der'mmet) 5 A: die Spirinwebe, «netr) Şişe mahzenli r Lo caveau & boutel les; w Tne Bottle Cel or; Ai Der Fiasarenkeller casief portebouteilles) 1. 1: tse bine 1 A: das Flaschengesteli