lağıan bizi biribiri- ve *r hususiyet iğ Kart dinlerken heye “m dedim, sanki eski- Yatı yaşıyormuş gi" ye Mia, m Ben artık A SERMİŞ bi mücadele ve atm bir adamım, Sen ii Sen, T Parçası, biz cüzü yk benimsin Ode di, © Sözümü maharetle “gn ve; Sen iş W “üret y, Meşakkate büyük ng, FaYretle tahammül edim, a değişişi onun İm mış. Ağım ya lan bir kelime i arkına ş p Yane baktı; ' arz Yok, Başka bir sey söy- pe topariam, * dilsüine pal N mi İp madam Mey m... “rneğinin bir eitiş g Svİmekte olduğunu muvaffak oldu” Şok Vm istemiştim, NN ç Yenii 2 öyle bir © gece, o, ateşi Uz Değini hazırlaricen an mın vahşi & kaynaşıyor ol- isimden “benim eşim, ok e bir haz eri uykuya hada Mırldandım dur Kin * * — Xx âma, dedim, sıca- Sina, Yağmur ve mesine mani ola- Ma 7 derisinden yaptı- taklaşin geçiriyorduk. umarak de NR, taa, kan Ooyunların- alanların 2 n ni Bİ ve el, ğAn salonla « tara 98 Reisi Dr. akçay güreşçiler ar a Yemeği veril- 3 iş) da güreş fode- altinet Balkan ya, Zen güregeller Sar eli salonla &eti verilecek 2 Pal ve T merasimle tam piyonluğu Ye diya kiymetli lir. Bu mü- — 109 — karanlık ve kötü görünüşlü bir kulübe eni bir yerde ancak domuz ahırı ola- rak kullanılabilirdi. âfatları! Kemal Denizsanın defi- geçirmiş bir Çeviren: Efdal NOGAN —150 — -— Evet! Burada yerliler buna (Kahuri) diyorlar ki( (cin yeme- si) manasındadır, Bizim kabilele- rin insanları bu hastalığa âdeta ga yet elverişli döğuyorlar! oo Niçin bilmiyoruz.. Bu (o cedierimizden kalma bir hal! İşte onun içindir ki biz hepimiz siyah âdamlar ol duğumuz halde civardaki (o beyaz İ | — Manzarası biçimsiz, lâkin i- İ şimizi görür. Zaten Aradığımız da LN Ellerini çırparak pek (hoşuna gittiğini söyledi ve gayril ri bir ürperme ile omuzlarını kaldır rarak: — Yalnız çok karanlık, dedi. insan kabilelerini de aramıza ka” bul etmeye ve onlarla evlenmeye mecbur olduk! Benim kabile babam büyük si- hirbaz, işte Mohâranm O yapışık — Ben hiçbir zaman lürum'u 6- | olduğu ağacın suyunu herkese da- lan şeyi evvelden göremem ki za | gıtaraktır ki kabilemizi ikide bir ten. Maamatih dıvarda ne zaman | de kolayca tutuldukları bir cin ye- olsa bir delik açabilirsin. mesine karşı korur! Bem. seliryareik: Benim öz kardeşim gin Moha- ğ e e ra da doğduğu zaman cinler tara — Sahi, dedim. İşte bu aklıma | ondan mutlaka yetmeye mahküm ge ire ye mar ve kurtarılması imkânsız olduğu cam istiyorsan söyle getirsinler. anlaşıldığı için kabile babamız © Ni nu bu ağaca yapıştırmak suretile yaşatmaya muvaffak oldu! Hayretle cevap verdim: — Ya? fakat Mohara bu ağaçta | 150 senedenberi yaşamakta oldur ğunu iddia ediyor! doğru mudur? Ura - Saha, gene yüzünü kor- kunç buruşukluklara boğan cana" var gülüşile güldü: — Doğrudur! dedi. Ben de 150 — Drvarları örerken pencereyi bana hatırlatmalr, bu ihtiyacı gör“ teliydin, dedim. Güldü: — Yani? — Yani penceremiz olmıyacak. O, karanlık ve kötü görünüşlü bir kulübe idi ve medeni bir yer de ancak domuz ahırı olarak kul- lanılabilirdi; lâkin açık sandalın bütün sefaletini tatmış olan bizler için rahat bir meskendi. Buku lübede fok balığı yağı içinde ya” şmdayım! nan bir pamuk fitil tşık ve soba ye wi mi? vazifesini görüyordu. İkinci iş © | (o Evet! larak kışlık et ihtiyacımızı temin için fok avlamağa ve öteki kulübe" yi yapmağa savaştık. Artık sabah leyin yola çıkıp öğleyin bir sandal yükü fokla dönmek bizce basit bir mesele halini almıştı. Sonra, ben kulübenin dıvarlarını örerken Mod balıkların yağını çıkartıyor, hafif bir ateşin üstünde etlerini tütsülü- yordu. Ufak, ince parçalar halinde kesip fütsülediğimiz fok'etleri pek nefis olmuştu. İkinci kulübeyi yapmak daha kolay oldu. Çünkü onu birinciye bitişik yaptığım İçin yalnız üç dr var lâzımdı. Lâkin ne de olsa ge“ ne zor işti. Modla ben gün doğar ken işe başlıyor ve ortalık kararm caya kadar durmadan (o çalışiyor- duk. O kadar ki, geceleri | bitap, battaniyelerimizin arasına giriyor — Halbuki hiç de bu kadar ih tiyar görünmüyorsun? — Görünmüyorum, evet.. Fa ibi, *o kabile babamıza borçluyuz! Onun bize içirdiği garip ilâçlardir ki o Deni böyle gayet uzun boylu ve uzun ömürlü yapmıştır! Benden evvel de diğer bir adamı O (Sahtura)yı ayni şekille büyütmüştü. Fakat o 153 yaşında dağdan düşerek öldü. — Şu kemikleri cüzamidar ma arasında olan mi? — Evet. Evet! O benden evvel ki kabile reisidir! Bu dev insanların yetişebilme" leri ve yaşayabikmelerindeki esrarı anlıyor gibi oluyordum. Hiç şüphesiz, bu müthiş sihir baz, tufandan evvelki insanların ve mebatların değişişlerindeki esra” rı farketmişti. İnsanların vücutla” | Tek kollu boksör sin? cevap veriyor Kumkapı güres klübü belisörle. rinden tek kolu Çirad Vurncudan bit mektub aldık, Kemal Donizsa. ns cevab olan mektubu aynen dercediyoruz! “29 Şubat 2859 sayılı gazetenize de Altinordu boksörlerinden 52 ki. lo Kemsl Denizsan kendi kiloları ile karşılaşmak istediğini okudum. Ve gazeteniz vasıtasile kendisine cevab veriyorum, Bu ay in'nde 3 müsabaka tertib edilmiştir. tarih - leri belli değil Eğer ovaptığı blöf değiler karştlaşairm. Konur mak iç Kumkapı güreş klütür. de saat 7 den 9 s kadar muallim Hilmiye veya Yenipostahıne arka. sında MUM Roassüranı Türk Aro- nim sirk de bana miiyaenat et- sin, Kendisinden de arzu ettiği ver de maca hazırım. Gazelenizin boksörler için gö8- termiş olduğu kolaylıklara candan teşekkür ederek sonsuz saygıları, m smınarım.,, Tek kolu bahsir Kema? - —.ne— a RE ii ekşime — Roma, — italya kaynk şampiyana. | 2 — Perenni, 2 £a, 35 pa 30 sani. ların dördüncü günü 38 kilometre | ye. Mik mukavemet koşusu © yapılmıştır. | 4. eodirhiern 2 Se 37 Da 98a Naticeler şunlardır: Gi 1 — Aristds Companguoni 7 Sa 4 — Conlurtulu 234 09 Da Şa $5 Da. 25 saniye, niye, Hindistanda dünsanm en coki insanları arasında 45 Tılını valşiler arasında Tufandan evvel arzın üzerinde tek ve sicak bir iklim hüküm sürüyordu. Onun için insanlar si- yah renkli ve gayet uzun boyluydular. Italyada lik maçları Yazan; 1. Busck sındaki gizli güddelerin £ tesirile | Miyopam. Bu kusurumu gok kü büyüyüp küçüldükleri, beyazlayıp | çük yaşta strafı iyi göremediğimi “7 int anlamıştı, anladığım zaman keşfettim, Göz- Gerek Ura - Saha ve gerek On” | jük takmamı tavsiye ettiler; tak” dan evvel kabile reisliği etmiş olan | tam, Fakat çabuk vazgeçtim; çün. Lahura üzerinde bu tecrübelerini | kü on ay içinde beş çift gözlük muvaffakiyete yapabilmişti. Yani | kırmış bulunuyordum. Bundan eski ağaçlardan ve nebatlardan ÇE | başka gözlüksüz de bana lâzım o- kardığı ilâçlarla burların guddele | lacağı kadar görebiliyordum. Fa. ri üzerinde tetir yapmış ve bunla” | raza, bir binayı bir eşekten, bir | st son derece büyülmeye muvatfak | gemiyi bir minareden, tramvayı olmuştu. şimendiferden Kendi hesabıma, esasen ben de, yolda duvar v. tufandan evvelki insanlarla tufan» lamadan yürüyebiliyor ve gazete- dan sonraki insanlar arasındaki mi gözlerime çok yaklaştırmak farkın ancak iklim değişmelerinin | suretile okuyabiliyordum guddelerimiz üzerindeki | tesirile ğü ne yapacaktım?. izah etmek mümkün olacağına Vâ”| Pu şekilde miyopluğum tedri. sıl olmuş bulunuyordum. cen artarak sekiz dereceye yük- Tufandan evvel arzm üzerinde | geldi. Fakat, emin clur, bunun tek ve sıcak bir iklim hüküm sürü- için katiyen kederlenmiyordum. yordu. Onun için insanlar siyah | Memeyyiz vasfım olan felsefi renkli ve gayet uzun boyluydular, | zihnimi tahrik ederek derin mu. Tufandan sonra iklim birdenbi- hakemeler (yürüttükten sonra, ve değişti ve arzın muhtelif yerle | gözlük takmamakla çok daha rinde muhtelif iklimler o hasıl ol-| yaşı, çıktığını gördüm. Bu suretle du, Bu değişme insanların gudde- | meselâ en basiti dünyadaki çir leri üzerine tesir ederek onları $€* | kinlikleri görmemiş oluyordum. kil şekil ve muhtelif hale koydu. Tulandan sonra muhtelif boyda, gözlü. Sekiz buçuk ay evvel Makimle- ari yi görüp sevdiğim zaman da böy“ muhteli renkte ve muhtelif ÜPte | je miyoptum. Şunun bunun de insanlar peyda oluşu, sarf, iklimin | giklerine ve bir balığın taze bu derin ve büyük değişmelerinin | yiğini tetkik eder gibi tetkik ede” guddelerimiz üzezindeki tesirlerin” İ rek edindiğim fikirlerime göre den ve guddelerimizin ilrazlarının | Makbule oTdukça güzel bir kızdı. değişmesinden başka bir suretle onu nasi görüp sevdiğime hay- izah edilemez. Tet ediyorsunuz değil mi? Fakat Nitekim hâlâ dünyanın her La“ | daha önce Makbule beni görmüş, ralında gudde hastalıkları İnsan: | sevmişti. Aşkımızın başlangıcı ların gerek boylarını ve gerek bü" | basit olduğu kadar garipti. Kadın tün vücut şekillerini normal şekil* | mı, yoksa arkadaşım Naşit imi lerine nazardn gâyet aykırı bir 56 | diye gözlerimi uzun müddet onun kilde değiştirip, durmaktadır. Üzerine dikerek yüzünü tanrmağa Ura - Sahaya bu sihirbazın ha* | çalışıyordum. O, bittabi şaştı, be- yatta olup olmadığını — SOrdum, | pimle alâkadar olmıya başladı: Çoktan ölmüş olduğunu söyledi. — Bari o tlâçları sizde o kaldı — HAH tanıyamadınız m beni? mı? — Hayır! Bütün esrarını kendi- | Miyop olduğumu bilmiyordu. Tatiş ve şakrak sesi onun Na şit olmadığına hiçbir şüpbe br” rakmadı, O anda mahcup kalma" mak ve önüme fırsat düşmüşken sile beraber alıp götürdü! Yalnız bu sizin cüzam dediğiniz hastalığa ait olan ilâcı bıraktı. e kendisine bir kompliman yapmak KE” Evet! 7 için cevap vermeyi makul bul - dum: — Güzelliğinize o kadar hay- ran oldum ki gözlerimi yüzünüz” den çekmiye kıyamıyorum... O, herhalde bu cevabımdan memnun kalarik gülümsemiştir. Konuşmaya başladık. Birkaç gün içinde biribirimize deli gibi aşık bile olmuştuk. Tabii, ancak 6 va kıt miyop olduğumu - söyledim. — Demek bu ilâç şimdi sizde var? (Devamı va”) arasında O, redeh gözlük kullanmadığımı HiT İ sordu. Sebep olen âmilleri birer Milli MAÇ | kreşin: Rio dü Jnneyro: — Yolda kendilerine selim Buraca 55.000 seyirci önünde ya- püan Arjantin . Brezilya milli futbol Maçı temdide rağmen 2-2 beraberlik. 16 bitmiştir. Günün kafıramanı, gene, siyah el- 4as lâksüile maruf ve takımına İki sayıyı da kazandırmış olan Brezilya. sm merkez mubacımi (O Leoaldasgır. Arjantin takımında en çok muva/fak olanlar Baldonedo ile Cassandır. Ya- run saatlik temditten sonra beraber» likle netieslenmiş olsr bu maç yakın. da tekrar edilecektir. YUGOSLAVYADA: Belgrad: — Yugoslsyya mül ta. kimını cenubt Amerikada müteaddit karşılaşmalarda bulunmağı (davet eden Arjantin klüplerinin moümeseille Hile yapılmakta olsn müzakereler bite mek Üzeredir. vermiye mecbur olduğum can sr kıcı (o tanıdıklarımdan kurtulup kıymetli dakikalarımı boşuna sar fetmemiş oluyorum. — Fakat düşün ki, ne kadar gürel şeyler kaybediyorsun. Me- seli güzel bir güneş batmasını. — Hakkın var ama, gurupu seyretmek için sarfedeceğim za” manı kâzanmış olurum. — Bundan başka sinemada seyredemezsin. Gözlüksüz kak makla o güzel mantaraları gör mekten mahrum kalırsın. — Ama bu şekilde oraya ver& ceğim bilet parasını kâr ederim. cenu | Haftada üç kere sinemaya git * ema ak a sem âyda üçyüz kuruş kadar bir igin bizset Arjantin konsolosunun te- | para sarfetmiş olacağım. Halbuki VARMİ ettiği haber almmıştır. ben bu parayı başka bir yere sarfedebilirim. Ayrıca tiyatroyu hesaba katarsam yekünu beş yü- i Rama, — Liş maçlarında takim» | gö bulur, Balonla > zl g 3'$oyar 20 | — Mağaza vitrinlerinde teşhir Ambrosiana 21 12 4 5 31/17 28| edilen güzel eşyayı da göremez ; Genua 46/29 28| sin. la — Fena mı? mermi eşyaları Juver*tus 32 23 | satın almak arzusu doğmaz. Bari —— ——— Milano 4/21 20 | Venedo 21 168 5/32 Triyesta 20 | Roma 21 159 17/21 19 Neoraro 2! LUlgura 21588 19/2919 Nakleden: L. 1. Bu mevzuu Makbule ile kaç defa münakaşa ederdik! Her de" fazında tezini mülafaa etmek çin yeni yeni mütaldalar ortaya atardı. Pakat ben de ondan geri kalmazdım, Nihayet, birader, ona ne oluyor? Mademki ben miyop- luğumdan ziyadesile memnun” dum onun karşı gelmesine bal var mi idi? ma» Son günlerde Makbule bu me- | selede çok azimkür görüldü. Göz lük kmamda kuvvetle y ar | ettiz — Anladın m Beraber gerer ken, göremediğin otomobillerden korunmak için ikide birde elinden çekmek, tramvay kapısının nere- de olduğunu göstermek, vitrinler" de bir türlü göremediğin bir yü- züğü sana göstermeğe çalışmak doğrusu çekilir bir şey değil. Ni- hayet, iyi göremiyen bir adamı yanımda taşıyamam... — Haklı değilsin, Makbule, de” dim. Bu halimden sen memnun bile olmalısın. Çünkü bu tarzda başka kadınları da göremediğim için sana karşı vefasız olmak tehlikesi de mevcut olamar. — Bütün bunları şaka söylü yorsun. Herne olursa, gözlük kullanmanı istiyorum. Aksi hal de, şimdiden söylüyorum, müna- sebetlerimiz devam edemez. Makbulenin davayı bu şekilde ortaya sermesi ve diğer taraftan ona karşı duyduğum derin aşk bu taleplerini itirazsız kabul et - meye beni mecbur ediyordu. Bu maksatla göz doktoruna git- tim. Miyopluğumun derecesini sayıp kaç numara gözlük kulla nacağımı söyledi. Gözlükleri alıp taktım Makbuleyle yeni randevu" ma gören gözlerle gittim. Beni dört gözlü görünce çok sevindi: — Hele şükür, yarabbi! Bilsen ne güzel de yakışıyor!... Gözlüklerle dünya bana başka türlü göründü. Her şeyi net gö- rüyordum. Şimdi artık Makbule" nin, kendisini beklediğim yere gelip: — Buradayım! Demesine lüzum yoktu, Onu uzaktan görür, koşarak yanına giderdim. Şimdi dünyanın zevkini başka türü tadıyordum. Yolda koşarak yürür vitrinlerde duraklar, sine- malara gider, güzel kadınları sey” reder, velhasıl, gözlerimden aza” mi istifadeyi temine çalışırdım. Gözlük takışımın dördüncü gür temiz bir hava almak için parka kadar gitmeğe karar ver dim, Güneş batmak üzere idi, Parkın dar yollarından geçerken akşam karanlığına rağmen etrafı iyi görebildiğime çok memnun-, dum. Derken, yolun dönemecin de, ağacın altında bir geç çift gözüme ilişti. Aramızdaki mesafe takriben yirmi metre olduğu hah de kadı ilk bakışta tanıdım: Makbüle idi. önlerinden geçer ken Makbuleye dikkatle baktım. O da bara bakıyordu. OKızarr ını, morardığını, sarardığını ve titrediğini farkettim... Geçip yürüdüm, O akşam Makbuleye son mek” tubumu yazdım: “Makbuleciğim, kabahat senin, gözlük kullanma» mı sen tavsiye etmemiş miydin? Bu suretle her ikimizin de sâade- tini yıkmış bulunuyorsun, Be kı” zım, senin nene lâzım bana göz * Tük taktırmak?” Bu defa gözlüğü ben kırdım. Anladım ki tabiatın bahşettiği miyopluğun kadrini bilmiyerek 0- na karşı tedbir almak tabiata karşı bir nevi isyandır. Tabiat kendisine açılan harpte ergeç galip gelir; intikamın; alır ve sizi betbaht eder, nü