Ürvelki tefrikaların hölâsasız Beydere istasyon şefi Mehmet Alinin karışı Zeynep doğma bü. Vüme oralıdır. Genç ve çok gü- #eldir. Okadukları, onda bilme” diği şehre "yüksek hayat,a kar M büyük bir merek ve tecessün uyandırmıştır. Mehmet Ali onu, her erkeğin eF güzel kadına o duyabileceği bir sevgi ile sevmektedir. Fakci Bu alâka, Zeynebi tatmin etmek ten uzaktır. O kendisile daha 2i- Vöde alâkadar olunmasını, kem- disi de pek farkında olmadan, İçten tçe arzulamaktadır. Günün birinde Zeynep İstan- la gitmek Baziyetile karşılaşı- Vor. İstanbulda akrabasından bi tİ ölmüştür. Zeynep miras mese- İesi için gidecek, parayı alıp dö- Mecektir. Nihayet genç kadın bir gün Bevdereden trene biniyor. Bey- derede bir keresle fabrikası aç Miş olan Keklikzadelerin © oğlu Hüsrev de tesadüfen ayni tren dzdir. a Genç kağınla alâkadar oluyor. Onu yideceği vere kadar otomo- Billie götürüyor ve geceleyin be Yaber gezmeği teklif ediyor. Bu teklifin reddedilmesi > üzerine Ona ihtiyalen felelon numarası Ar Bırakıyor, Zeynep mtrastan hissesine 'dü- Pen 300 lira cebinde olduğu hal. de Beyoğlunda £ dolaşırken bir Moğazanın vitrininde (gördüğü Sak şık bir #asre robunu almok İstiyor, Fiyatı çok yüksektir. Yaz geçiyor. Fakal bu arada iseni kaçırmış İr. Ant Bir kararla geri dönü Vor be beğendiği robu ve daha böşkn Bir sürü tuvalel lepazımı "İyor ve sonra Hüsreve. telefon *diyer. t dizilerek ona hayran (hayran gördükçe bu ( sevinci ipl zamanda hem ariyor, hem de mahcubiyet hiseile birleşiyordu. Pozta yürüyemiyeceğini anlaya. Ni İK rastgeldiği bir eczaneye gir > Bayılacak gibiyim, dedi. Be m le bi tczacı kalfası onu şöyle bir Nada, Sonra: 5 taç Buyurun oturun, dedi. Size bir Yereyim, Zeynep bir iskemleye evvel yeni bir borcunu İçin israr etmiş, amcası olmayınca hiddetle taban ateşlemiş ve kaç- diken amcasından istediği j iş e © gün sast ona kadar Yy , “ğe mecbur olduğu bir bono give edecekti. “lis müfe Mlifettişi arabayı ittiği ye b pl ıslâk olduğunu « Halbuki gece yağmur Umda , Otomobil gecedenbe Li durmuş olsaydı zeminin İN ve Bn | 5 inci resme, bakı oturdu. Eczacı ona biraz eter kok” lattı. Bir kaşe ile biraz su verdi. Gözlerini genç kadından — ayıramı. yordu. Bu yüzden ayağı yerde böd' rumun demir kapağına takıldı, a? kaldı düşüyordu. Zeynep “çok güzel olduğumu ar tık biliyorum... diyordu. Eczatınmi gülümsemesine (mukabelede bir mahzur görmedi. Kendisi nı verdi: — Telefon etmek istiyorum, Hüsrev Keklik, evinde idi. o Tde fonda onu tanıyamadı. Mütemadi. yen kimsiniz? affedersiniz tanıya" madım.,, diyordu, Genç kadın cevap veriyordu: “Ben Zeynep... biraz toplayınca kararı Beydere istasyon şefinin karısı de- meğe bir türlü dili varmıyordu. Te- lefonda Hüsrev “Beydereden mi?,, diye sordu. “Evet, evet. Beni İstar bulda gezdirmek istiyordunuz.,, Hüs rey teklifi çoktan unutmuştu gali” ba, “Nereleri görmek istiyorsunuz?, dedi. “Her yeri görmek İstiyorum., Telefonda tekrar sordu: “neredesi- niz? Sizi nerede bulabilirim? ni yormaksızın ağzından < çikiver mişti. Gazete okumak re kadar da işine yaramıştı, Parkotel ismi- ni gazete okumasa nereden bile çekti, Hüsrev cevap verdi: — Peki, ben sizi oradan alırım. Zeynep parasını verdikten son ra çıkarken eczacıya: — Allahaısmarladık. Teşekkür ederim, — Estağfurullah efendim Yiyecekmiş gibi bakarak kadmı gözlerile'takip ettisii Zeynep ancak dışarıya çıktığı zaman söylediği yalanım azameti ni kavrayabildi. Parkotele nasıl girecekti? Nerede olduğunu bile bilmiyordu. Ne yapacaktı? Otomobil gene imdadma yetiş” ti. Beyderede yaylı köy arabasın dan başka nakil vasıtası tanımaz. ken İstanbula geldiği gün otomo- bilsiz adım atmamıştı. İlk rastgel HABER” Akşam Postam Nakleden: Fethi KARDEŞ diği boş taksiye atlayıp #mretti: — Parkotele... Otomobil otelin bahçesinde bi» nanım önünde durdu. Koşup kapı" yı açtılar. Zeynep bir rüyada gi- biydi. Artık tabii görüyordu. Ken j ğisine hayatı hep bu şekil (geç: İmiş gibi geliyordu. o Beydere ne kadar uzakta kalmıştı! İçeri girdi. Elindeki eski robu- nun bulunduğu paketi vestiyere bıraktı ve iç salona (geçerek bir koltuğa oturdu. Kimse ona kimi istediğini sormamıştı. Kendi ken- dine “ne tuhaf!,, (diye söylendi. “Herhalde beni buranm devamlı müşterilerinden biri sanmış ola” caklar.,, Salondan gelip geçen gık kadm ilar onu şöyle bir (o süzüyorlardı. İ Zeynep bu bakışlarda kıskançlık işaretleri sezdi ve bunu da tabii ibuldu. Kendisi o kadınların hep. isinden güzeldi, robu ise onlardan bir çoğunun robundan daha şıktı. Zeynep o kadar yorgundu ki, eğer sırtında o gık elbise olması hemen yatmak istiyecekti. Fakat. yorgunluk duymuyordu, mavi rob şoföre “İonum bütün yorgunluğunu gider migti, Hüsrev yeldiğ! zaman onu der hal tanıyamadı. Tanıdığı vakit de hayretten bakakaldı. Boyuna: — Ne kadar değişmiş, güzelleğ” mişsiniz. diye tekratiryordu. Otelde, diğer erkeklerin yanın da Hüsrev, Zeynebin nazarmıdaki yüksek mevkiinden düşmüştü,şim di o, İkinel smıf bir adam olmuş” tu. Hüsrevin Beyderede trenden vakit gördükçe (şıklığma kazşı duyuduğu hayranlığı düşü- “İzerek'Zeynep dudak büktü; o 2“ man da ne toymuş meğer! Hüsrev sevincinden olduğu yer de duramıyor, ağa ( kulaklarına yarıyordu. Söylendi: — Ne güzel bir gece geçirece. ğiz! Zeynep kıyafetini değiştirince Hüsrevin ona muamelesi de de Zişmiş, daha mültefit ve nazik ol muştu. Genç kadm koluna gire rek: (Detam var) PLANŞ 10 4. A! der weiche Hut (bohe Form) a die Krenpi b der Hutranâ © dns Hutband d der Kopf » der Kuiff . ŞAPKA ( # kayış (meşin) b astar 5. F: la chapeau (vude dessous) a le cuir törieur bin douhlure ) 5. 1: hat (seen İrem below) a the sweat band b the hat Jining 5. A: Hut Ç ben) a das Sehwelüleder f b des Hutfutter l | 6 FÖTR ŞAPKA (dür ist. 'ö 6. Ft le hapesu mou (A fond plat, â forme piste) 6. İ: the sof! shape) 6. A: der we Form) 116 KALPAK (klirk takke) 1. F: Te bonnet de fourrure (le kalpak) (such: die ze) ye) alttan görünüşü) | canotler) 8. 1: the straw shape) (le pourtour in- de cuir) siraw het) von yalan gese. (Strohhut) v ŞAPKA £ felt hat (dow pi tehe Hut (flache || İ | İ a la visiâre < le fenâ d sakandınık 10. F: la easguette d'officler l de marina ou d'uniferme Yeni gençlik Jülyet, dalgm bir halde; — Saçlarımı kestirmek lâzım! Diye mırıldandı. Açık yine bir miyacaksınır... Saçlarınızı kesmi- yeceksiniz!, Jülyet hayretle kocasına bakı - sâbahirk giyiyordu. Güzel sarı saç | yordu. Bu güzel yüz heyecan ve larını yavaş yavaş (fırçalıyordu.| asabiyetle kızarmıştı, Filip devâm Aynanım önünde traş olmakta olan! etti: kocası onun bu sözlerini duyunca birden başını çevirerek (karşına dikkatle baktı. Hiddetini sesinklen belli etmemeğe çalışarak: — Eğer bunu yaparsanız, dedi, yemin ederim ki boşanmağa teşeb- büs ederim, Jülyet, bu şiddete gülü. Tatk sesile? — Canım, dedi, benim saçları. mi kesmeğe o kadar hevesim yok.. Bunu aklıma Beatris getirdi. Kocası ona sevgi dolu gözlerle bakıyordu. Hâlâ O asabiyetinden titreyen bir sesle: — Sanki, idedi, Beatrisin saçma" larının bir ehemmiyeti varmış gibi konuşuyorsun! Sizin uzun saçla - rmızı seviyorum. Sizi olduğunuz gibi seviyorum. Beatris budalası - tun sizin işlerinize karışmasını is- temiyorum. sözler £ söylüyorsunuz? Esasen 'Rişar da saçlarımı kesince çok da. ba genç görüneceğimi söylüyor. — Çocuklarmızın ikisine de, sizin daha genç görünmenizi iste- diğimi haber veriniz. Hoşuna git- miyorsanız veba halinizle sizi sevmiyorlarsa bu kendi tabiatsiz - Hiklerindendir. Jülyetin çehresinden kendisine darıldığını gören Filip koşarak onun yarına gelmişti. İki ellerini birden tutarak; — Canmn, dedi. Beni dinleyi * niz, eğer çocuklarımız saçlarımızı kesmeğe sizl icbar ederlerse ken * dilerini hiç affedemem. Onlar sizi benim elimden aldılar. Bütün za ia manınızı, bütün düşüncelerinizi, bütün muhabbetinizi onlar gas * bettiler. Eski karımdan bana ka - lan yegâne şey bu harikulâde saç. larmızdır. Karıcığım bunu yap - 7. 1: the (high) far cap (al, 86: the astrakhan cap) 1. A: die (bohe) Psizmütze Krimmermüt- 8. HASIR ŞAPKA (kanot- 8. F: ie chapeau de paille (l4 hat (fiat 3. A: der Strohhut (Mache Form; Butterblume) 9, PANAMA ŞAPKA 9. FP: le panama 9. İ: the Panama hat (3 9. A: der Panamahut 19, BAHRİYE SUBAYI KAS- KETİ VEYA RESMİ & siper (güneşlik) b asabe (çevre) b ls pourtour d la jugulalre , — Hatırlıyor musunuz? Eski. den het sabah bu uzun saçlar; ben kendi elimle fırçalardım. Sonra kısa saç modası çıktığı halde, on” ları ben seviyorum diye kesme - miştiniz! Jülyet muhabbetle onun yüzü - nü okşadı ve tebesslim etti: — Peki earım, dedi. Nasrl is - tersen, saçlarımı kesmiyeceğim, ben her zaman yalnız senin istedi- ğin şeyleri yarmış değil miyim? Filip sevinçle karısını kolları a. rasına alarak öptü, Jülyet: — Geç oklu, diye mırıldandı, bugün çok işlerim var, — Neme Yâzrm! Sizi şimdio kadar az yalnız görüyorum ki! Dünyadaki bütün kadınlardan da” ba güzelsiniz Jülyet. — Fakat kocacığım, siz beni Ber zaman görüyorsünüz! — Haydi canım, benim her za - man gördüğüm kadn benim ka. rım değil, Beatrisle Rişarın anne sidir. Ben sizi yalnız bugün gö - rüyorum. Bugün tıpkı eskiden ol. duğu gibi benim karımamız. Jel - yet seni öyle seviyorum “ki... Jülyet güldü, ve şefkatle koca- sına sokuldu; — Bizim yaşımızda da böyle se. wişmek olur mu yal Diye mırıldandı, Birden şiddetle kapı açılarak Beatriş bir fırtma gibi içeri girmişti, — Anne... Anne, diye haykırı * yordu, Şarl telefone etti... Oh... Affedersiniz böyle sabah karanlığı sizi öpüşürken bulacağımı zânnet- miyordum... Mazur görünüz.. Ra . hatsiz ettim galiba. Filipin sesi kiddetinden titri * — Bir odaya girerken kapıya vurmak âdettir. Bunu bildiğini zannediyordum. Bu sırada Rişar da kapıya vur- madan içeri girmişti. PLAANŞ 15 18. İ: turned » up hair a the knot 13, A: das aufgesteckte Haar 8 der Kuoten (Kauz, das Köuzehen) | 19. ÇİFT ÖRGÜ 19. F: Ja coiffure A deux nat- tes (tresses) 19. İ: the pigtais | 19. A: die Zöpfe (Hingezöpfe) || 20. TAÇ ÖRGÜ 20. F: a coiffure en coronne | tressâs (diadime) a İş couronne 20, İ: the chaplet eoiffure s the chaplet (of pisited | hair) 20. A: die Kranzfrisur a der Krant 21. YAN DOLAMA fiki saç örgüsünün Kkönlk üzerin de toplanması | a dolama 21. F: la colffure â macarons trossâs a le macaron 21, İ: the ear . phone colffure (the ear - phones) a tbe car » phone — Anneciğim, diyordu. Raketi bulamıyorum şu budala hizmetçi, Oh babam daha butada mı? Filip hiddetle: — Hayır, burada değilim! Diye murıldanıdı. Ve asabiyetle i cdadan çıktı. Hiddetten yüzünde bir damla kan bile kalmamıştı. İ Beatrisle Rişar hayretle anneleri, ne baktılar. Rişar mahcup bir ta” rrla: — Nedir bu âni hiddeti? Diye sordu. Beatris: — — Kapıya vurmadan içeri gir- dim, diye bana hiddetlendi. Rişar geniş bir nefes almıştı: — Yalnız bu ise mesele değil! Diye gülümsedi. Beatris: — Anneciğim, dedi. Siz de dar. gma benziyorsunuz! Jülyet kızardığını hissetti, He * yecanını göstermemek için elin » deki fırça ile saçlarını fırçalamağa başladı. — Anneciğim saçlarınızı ben fırçalayayım. Bu modası geçmiş saçlardan ne zaman kurtulacak; » nız? Şunları bir kesiverelim. -— Baban, onları kestiğime razı değil, Ve gülümsiyerek devam etti; — Hattâ onları kestirirsem beni boşayacağını bile söyledi. Beatriş güldü ve; — Canım, dedi. Ona evvelden haber vermeğe lüzum var mı? Ke siveriniz... Görünce yavaş yavaş alışır; ne olacak! — O saçlarımı her zaman çok severdi, — Oh, evet... Genç olduğunuz zaman Çok İyi imiş ama... Şimiii.., — Ey şimdi ne olmuş? O kadar ihtiyar miym? Yüzüm o kadar buruşmuş, vücudumun biçimi bow zulmüş mu? Ver şu fırça wr be nim, ve şimdi haydi odana çekil, Bir de, bir daha buraya girdiğin zaman kapıya vurmağı ihmal et * me.. Anlaşıldı mı? Beatriz o kadar zavallı bir çeh« re almıştı ki, annesi hiğdetini u - nutarak şefkatle gülümsedi: — Haydi bırak bu hali! Ortada (Lâtfen sayfayı çeviriniz) w 21. At dle Sehneekenfrisur a die Sehnecke 22. KISA SAÇ 22. F: les cheveux m, coyris 22. 1: bobbed hair 22. A: der Bübikopf 28. BEBE SAÇ a kırkma 23. F: la coiffure de pağe (â Is ehien, A frange) Aa İn frange 23. İ: the page colffure a the fringe (the bang) 28. A: der Pagenkopf a der Pony (die Ponys, Ponies, Pony-, oSimpel. İransen) ALAGARSON SAÇ m skroş (çengel) M4. F:ia colffure âla gar. gönne a In guiche (I'azcroche » cceur m., la möche de cheveux) 2. 24, 1: shinglad hair (e Btor crop) a the side curl 24, A: der Herrensehnitt a das Sehlâfenlöckehen