Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
*i B B y . y d y Fo -f —ı.ıH HABER'İN TARİHİ H * u YEZN ROMANI : Z2 — _,/nxıznâmm Postatı — Ş Erayryyrr P A T d : n Yazan: Muzafrf er Muhittin Kızılboğa, ekseriya kan dökmeden muvaffak olmuş bir bahadırdı Hem günlerdir, haftalardır, aylar. dır yollardaydılar. Onlara ne davar dayandı, ne av hayvanı, Herbiri bir dana göçerten bu #üvariler aç mı kalırlardı hiç? Biribirlerini dişliye. rek yiyecek kadar kendilerini kay- bedebilen bu kütleyi doyürmak için Allahm lütfu lâzımdı. Velüt bir top- rak gerekti. Gündüzalp yıllarca tecrübesi o- lan bir reisti. Ve o bu ovayı, kendi. leri gibl Kızılboğanm oymağını da ve hattâ daha büyük bir kütleyi de doyurabilecek kudrette bulmuş, an. anelerine göre okunu fırlatarak ko- naklanacağını bildirmiş ve burayı yurd edinmişti. Kaylıgğa ve Baysu atlarına fırla- yıp yaydan fırlamış oklar gibi EKr- zılboğanm geldiği istikamete yol - landılar, Ovayı dolduran . süvariler, uzak. tan külaklarma varan nal şakırtı- ları ile bir mızrak yemiş gibi yerle- Gündüzalp müdebbir adamdı. Yerinden henüz gibi fırlryarak atma bir hamlede bindi ve bütün halkina boğazı yırtılırca- rinde dondular, ama, öon beş yaşmda bir nevcivan Bsma haykırdı: — Abay! Kılıç kmga! (1) Bu emro süvariler alışıktılar, Her iş birdenbire bitmiş, süvariler atla.. rına binerek saf kurmuştu. Kulaktan kulağa fısıldaşanlar, tedbirinden haz Gündüzalpın bu duyduklarımnı ifadeden korkmadı - lar. Kızılboğa, lerek oflu Kayaalpa baktı. Kızılboğa, ekseriya kan dökme - den muvaffak olmüş bir bahadırdı. Onun isminin rüzgârı bile, yurdlarm göç etmelerine sebeb ö- lür, birçok ordularm içlerine böm- ba atılmış gibi darmadağmık olma. larmrı intaç ederdi. Kızılboğa, atının altm Üüzengileri- ne yüz süren Baysu ve Kaylıgayi almlarından öptü ve kalm bir deri içine gömülü ay gşeklindeki palası- nı çekerek üç kere öptü, Bu, artık silâhimm Gündüzalp oymağına dost bir silâh gibi ilâve edileceğinin en büyük ahdı ve andı idi, Beraberce ve yavaş yavaş Gün. düzalp süvarilerine yaklaştılar, Gündüzalp ve Kızılboğanın iki öz kardeş gibi sarmaş dolaş olma- larmı gören iki taraf süvarileri pa: lalarını havada birer hokkabaz fı- HABER'in Edebl Romanı G';'ğc" ,i.,ı_ ile y l. S İA z A ae $ z YAZAN r O, gözler!, O, gözleri en son dela olarak gör- düğü, onların bütün ağırlığını, bü- tün soğukluğunu üzerinde hissetti- ği gün, işinden el çektiği daha doğ- | rusu çıkarıldığt o meşum gündü. O günle buflün arasında — sank! bir asır geçmiş kadar kendisini eski- miş, yıpranmış hissediyordu. kendisini — karşılryan Kaylıga ile Baysuyu ellerindeki yay ve oklarmı atlarmın yelelesi kenarı. na asmış görünce bıyık altmdan gü- birçok rıldağı gibi çevirerek — anlaşılmaz sözlerle haykırıştılar: Civardaki köyler çok,çabuk itaat dairesine girdiler. Tâ uzaklardan Gündüzalp ve Kızılboğa ordularına davar hediye ettiler, Türkistan boylarmdan birer ön- lenmez gşelâleler gibi buralara a . kım eden Türk orduları koptukları yurdlarından itibaren bütün sefer istikametince aşiretlere, oymaklara, obalara, şahlara ,beylere, reislere, Tanjulara dehşet verdiler:; Kızılboğa, ceddi Burlugan gibi kaç defa kellelerden kuleler düzüp etrafında meşalelerle gece eğlen - celeri yapmış, esirelerini, cariyele. rini, müstefrişelerini çırılçıplak s0- yarak analarınm, babalarının, kar- deşlerinin kanları üzerinde rakset. tirmişti, Kızılboğa, şaka götürmez bir ku- mandandı. Oğuz evlâdı olduğunu daima tekrar eden Kızılboğa, onun bütün an'ane ve itiyatlarma mukad des emirler gibi itaat etmekle ta. ninmıştı. Zanileri taşla öldürürdü. Hırsız- larm kollarını kör baltayla bizzat kendisi, tahtı dibinde, dibinden ko- parırdı. Gündüzalp, bu itilâftan memnun. du, Çünkü onlar yalnız Mogol akım- larmdan ürkebilirlerdi. Halbüki bu şart içinde Mogol da vız gelirdi, Bu emrivaki halindeki istilâ, Ah. lat ve Abdülcevaz (2) diyarınm hü- kümdarı Melik Balahanı. beyninden | , vurulmuşa döndürmüştü Melik, O- ğuz oymaklarmın ne korkunç ” e duklarımı bilmiyen biri değildi. Bunları silâhla istilâ — ettikleri yürdundan koğmağa imkân yoktu, Ve gü sirada da Mogol ordülarının istilâları tehlikesi vardı. Bu tehli - önliyebilirlerdi. Melik Balaban, hoş geçinmeğe mecbur olduğunu kabul etmiş ve memleketin en giranbaha eşyasm . dan ön kervan yükü toplayıp ve be- yaz maşlahlara sarılıp ova hâkim- leri Gündüzalp ve Kızılboğa ile gö, rüşmeğe gitmişti. İki Türk hakanı, Meliki Türkle- re has misafirperverlikle karşıladı. lar. Taziz ve tekrim ettiler. Melik Balabanm hududlarıma te. cavüz — maksadile gelmediklerini, belki yardrıma amade bulundukla - rını söylediler, Ve işte bu yeni uz. laşma Melik Balaban, Gündüzalp ve Kızılboğanın idarelerinde muazzam bir kuvvet meydana getirmiş oldu. Bambaşka hissediyordu. Kasada eksiklik bulunduğu ve - bu eksiklik dört yüz lira olduğu tesbit eçlildiği gün, Vasıf, burnundan takma altın gözlüklü, nefti kostümlü, kolalı dik yaka gömlek giyen bir (efendi) idi. Sonbaharın, oldukça ilerlemiş bu akşamında ise yıkana, yıkana kısal- mış, daralmış bu beyaz ketenden el- biseleri içinde ve çıplak ayaklarına geçirilmiş kunduralarile o bir serse- riden başka bir şey değil.. O günle, bugün arasında tam yedi sene geçti, Beşi hapishanede geçi- rilmiş yedi sene.. Hayır!.. Hayır!. Altı sene, yedi âay, yirmi bir gün.. . Vasıf, o fetâkettenberi, hayatının aylarını, günlerini, teker teker say* mağı marazi bir itiyat — edinmişti. Onun için bu eski veznedarım, felâ- ket günlerinin muhasebesinde en u- fak bir yanlışlık yoök.. Altı sene.. ye- di ay.. yirmi bir gün!, *.. * * Demir parmaklığın — dibinden aç bir kedi gibi sürüne, sürüne tam kapıya yaklaşmışstı, kaldırımın ö nünde bir hususi otomobil durdu. Otomobilden, mor ipekten —uzun. keyi belki bu davetsiz misafirler Kızılboğa, Gündüzalpın fikrinde olmamasına rağmen, Gündüzalpın tavsiyelerine itaat etmiş ve halka taaddi etmemiş, davalarını hak ve adille görmüş, mücrimlere insafla ceza vermiş ve bu suretle pek kısa bir zaman içinde bütün bu civar halkmı kendine muti emişti, Bilfill bu büyük Türk ulusunun reisi Kızılboğa, veziri Gündüzalp o- luvermişti. Günler ferdler için mühim bir zamandır ama, asırlar milletlerin tarihi için kıymetsizdir. Bu böyle yıllarca devam etti, Etraftani hücum etmeğe cesaret eden aşiretler, Kızılboğanm kor. kunç küvvetlerine çarparak dağı - p, Türklere iltihak ettiler, Fakat tarih dev adımlariyle iler- liyor. Mogol orduları talan etmek, te devam ediyorlar. Moğollar, golyabaniler gibi bü - tün milletlerin huzurlarını kaçir . mıiştı. Sultan Kutbuddin Mehemmet Har. zem şahm takibine koyulan Mogol oymaklari Azerbaycana yaklağtıkla rı zaman, bu sulh ve sükün içinde yaşıyan Ahlat kıt'asında da derin bir heyecan hâsıl olmuştu. Melik Balaban ihtiyarlamış ve ölmeden bir yıl önce de Melik Eşref Musa Eyubiyi hükümdarlığa halef etmişti. f Eşref Musa Eyyubi, sakin bir hükümdardı. Önun ne Mogollarla ve hattâ en âciz aşiretlerle bile dö- ğüşmek emeli yoktu. Halbuki, Mogolların bitmez, tü . kenmez istilâ ihtiraslarını önlemek lâzımdı, bunun için tedbir gerekti, Kızılboğa ve Gündüzalp, Melik Balaban öldükten sonra bu diyarda durmak istemediler. Kızılboğa oğ- lu Kayaalpa umuru tevdi etti. O da artık çökmüştü, ihtiyarlamıştı. Onun da artık harbe, cidale mecali yoktu, Gündüz de ihtiyardı. Bu tarih kime kalmış ki, bu dünya kimin ebediyyen malı olmuş ki, Bu iki bahadır da dünyadan göcç. tüler. (3) Kayaalp, Küçük Süley- manla bu bir çığ gibi gittikçe bü- şima geçince, ilk işleri kendilerini tatmin etmiyen bu yurdu değiştir- meği düşünmek olmuştu. ' (Devamı var) (1) Dikkat, hazır ol! Kılıçlarmızı kınma koyun! (2) Şimdiki Adilcevaz, (3) Ankara vilâyetinde Beypara. rı kasabasmnı civarındaki Kırzılsa- rayda Gündüzalpın mezarı vardır. (Ankara salnamesi sene: — 1818, sayfa 143). Çapraz eğlence : ü B â 5 6 7 8 9 *0 . | .. 3 & 5 6 Şi 8 9 10 Soldan sağa: 1 — Şimdiki — Seyhan - manda yavrusu, 2 — Namaz kılman yer, 3 — Beygirle çekilen vasıta - duy- gu, 4 — Uzak - müsaade, 5 — Ba- cağın lop et tarafı - tuzsuz kömür, 6 — Bir muharririmizin başadı - Bir Türk harfi - ses (öztürkçe), 7 — Kendini vyerme - mecnun, 8 — İklimler, 9 — Her tuttuğunu kırıp döken, 10 — Yere bastığımız uzvu- muz * bir kadın adı, etekli bir elbise üstüne, gümüş lâme- den bir manto atmış genç bir ka- dın indi.. Soldan gelen Vasıf genç gayriihtiyarf geri çekilerek ona yol verdi. | Güzel ve süslü kadın şımdı demir parmaklıklı kapıdan bahçeye gir- mişti. Fakat geçtiği yolda bayıltıcı güzel bir koku kalmıştı. Ve buraya sanki bir hudut çizi- vermişti. Vasıf, bu sinirleri gevşe- ten kokunun gözle görünmez, sihir- li dıvarına çarpınca, bir başka hu- duda tecavüz edenlerin çekingenliği- ni duydu. Geri çekîlıdi. Hızlı adım- larla karşı kaldırımâ geçti. Oradarı köşe başına gitti ve durdu. Gene, bu defa da demir parmak- lığı geçip, içeri girememişti. Misa- firleri büyük bir hürmetle selâmlı- yan kapıcıya: “Osman Fazıl beyefendi hazret- lerini görmek istiyorum. Çok müs- tacel ve çok mühim bir iş için gel- dira. Yalnız bir saniye, fakat hususi t sürette kendisile görüşmeliyim,,di- l yememişti. kadının yandan — yolunu kesince Yukardan aşağı: 1 — Bize süt veren - şimşek, 2 — Bir nevi deri ile yapılıp elle ça- lman nesne, 3 — Kör insan - şart edatı, 4 — Eski bir şair adı - beyaz 5 — Koyuvermek (hürriyetini ba- Zışlamak), 6 — bir edat * kış haber- cisi, 7 — İç - bir şeyin — ağırlığını ölçmek için konan taş, dirhem ve- saire, 8 — Telefonda elimize aldığı- mız kısım * tutma vasıtamız, 9 — bir nevi kâğıt ki parlak olur, 10 — Beygir - bir Türk kadın adı, * 23 4 9 6 ? B 9 tü eİnleleli(rlelalzlı h 2lAİR ARRIKİAİSİA 3 OİAİLİAİK eRRümlı (D M 5 LİEİK &İ(AİK EİA 7 A / G: YA NİA z 9 _F A Cadde genişti. Tramvay arabaları sanki sabahtanberi gidip gelmekten yorulmuş gibi rayların üzerinde, â- deta isteksiz isteksiz kayrıyorlardı. Caddeye sapan hususi otomobil- lerin hemen hepsi, karşıdaki kona- ğın önünde duruyorlardı. İstanbulun, bütün kibar ve zen- gin ailelerinin davetli olduğu bu düğün pek muhteşemdi. Aylardanberi İstanbulun her ta- | rafında bu düğün hakkında konuşu- luyordu. Gelin elbisesi Parise 1smar- lanmıştı, yalnız gelin elbisesi mi?.. Hemen hemen, cihazın büyük — bir kısmı Paris, Viyana, Peşteden ge- tirilmişti. İstanbulun büyük terzileri aylardanberi yalnız bu düğüne ait işlerle meşgul oluyordu. Osman Fazıl biricik kızına yapr tığı düğünün, eski zaman sultanla- rınm düğünleri gibi senelerce dilden dile dolaşan bir masal ve elfsane gi- bi göz kamaştırıcı olmasını istemiş” Vasıf, bu hazırlıkların tafsilâtını ticarethanenin odacısından mişti. Mahmut ağa Tophanede o- turuyordu. Kapı bir komşuydular, yüyen Oğuz kollarının idareleri ba. | Bir gün mecliste siyast cürüm- lerden dolayı nefyedilenler hakkm- da takip olunacak muamele mevzu bahsolmuştu. Halil Gamen ayağa kalkarak Mitat paşa ile Suavi ha- disesi dolayısile tevkif olunanları ima ederek hakikf! vatanperverler- den bazı zevatm uğradığı haksız ve keyfi muameleleri şiddetle tenkid etti. x':ı Yine “Le Temps,, gazetesi 15 şu- bat 1878 tarihli nüshasında diyorki! “Mebuslardan bir. kısmı hususi içtimalar yaparak bir gurup - teşkil etmek istiyorlar, Fakat Türkiyede bu fikrin tatbik mevkline konulma- sı müşküldür. Zira asırlarca devam eden istibdat usulünün ahlâk ve âdat üzerinde bıraktığı tesir — el'an bakidir.Bununla beraber muhalifler geçen pazar günü ,meclisin içtima günü olmadığı İiçin parlâmento sa- lonunda toplandılar. Müzakerelerden sonra iki mühim ertesi pazartesi günü iki takrir ver mesi kararlaştırıldı, Vükelâdan beş zata kat'iyen iti- madı olmadığına dair meclisin ka- rar vermesi İstenilecekti. Bu zevat sadrazam Etem paşa, Tophane mü- şürü damad Mahmut paşa, sabık mabeyin baş kâtibi ve dahiliye na- zırı Sait paşa, bahriyâ mazırı ve mübeyin müşürü Sait paşa, seras- | ker topal Rauf paşa idiler. İkinci takrirde devletin harabisi- ne sebebiyet veren eski sadrazam Mahmut Nedim paşa ile düşman karşısında vazifelerini — yapamıyan kumandanların hemen mahkemeye sevkedilmesi talep olunacaktı. Muhalifler gurubunun kararları birkaç saat sonra mabeyince hâber almdı, Daha o akşam Abdülhamid mabeynde bazı tadilât yaptı. Sada. reti lâğvederek yerine vükelâ mec. lisine riyaset etmek, vükelâ tara - fmdan verilen kararları ve mebu. san meclisinden çıkrp âyân mecli. since tasdik olunan kanun lâyihala- rını padişaha Aarzetmek vazifesile muvazzaf bir başvekil tayin etti. Bu başvekâlete mebusan meclisi reisi Ahmet Vefik paşa getirildi. Bu tadilâtm ilk tesiri muhalifler grupunun vükelâ hakkmdaki takri. rinden vazgeçmesi oldu. Fakat ikin. ci takrir meclisin 22 sonkânun ta- rihli celsesinde verildi ve uzun mü., nakasalara yol açtı. En şiddetli nutku Yenişehirlizade İrad etti, Milletin her türlü Teda. kârlığı yaptığını, kumanda edenle - rin kumandanlığa lâyık olmaları şartiyle malmın geri kalanıntı ve bütün kanını da vermeğe hazır ol. | ayrı bir haz duyuyordu. dinle- | duğunu söyledi: Hapishaneden — çıktığındanberi Tophanede ve Galatada rastladığı sabıkalılardan başka kimse ile ko- nuşamıyan Vasıfın Mahmut ağa, eski tanıdıkları arasında kendisile münasebetini kesmemiş olan yegâne insanıdı. Mahmut ağa iyi bir adamdı.. Ve bu münasebeti idame — ettirmekten Bir zamanlar o Vasıfa: “Beye- fendi,, der, lâstiklerini çevirir, emir- lerini dinlerdi. Şimdi, onun — omuzunu, himayt edici bir el ile okşuyor.. Ona: “Üzülme, insan kısmının her şe, başına gelir,, diye teselli veriyordu. Kendisini ondan daha yüksek his- setmekten ve onunla konuşmakta devam etmekle alçak gönüllülük gösz termekte olduğunu anlatmaktan gu- rurlanıyordu. Vasıf Mahmut ağayı kendisile konuşmakta devam ettiren hissi an- lamasına rağmen buna isyan etmi- yordu. Zaten eskiden de isyan hissi bıl miyen Vasım senelerdenberi en fe- na şeyler karşısında — bile ruhi bir .__* rwıa K u_ı*_ıyç Nıw x; Yazan: Asaf Bel karar almdı. Muhalifler gurubunun —— ovUr B ( JA mr-d!â* S | ! B L "eT — Başımızda liyı.kıtıid"ı ler bulundukça ben kendi N” ne kendi kanmmı, ne de evlâ kanını feda etmem, Dedi. Mebuslar divanıharb n tediler. Buna mebüuslardan “ çının da iştiraki lüzumunu * A düler. Mebuslardan Ohanes * verdi efendi itiraz etti! — Siz bu moelisi konva mı çevirmek 'mtjyorıunuz- ı. Buünun üzerine bir .l l Ş koptu. Halil Ganem efendi t hale ederek hâdiseyi ksP* muvaffak oldu, Neticede, muhalifler verilen takrir kabul edil Ii'lı..—? _ıı;ı— (uliyetleri görülen kumand* mühakemesi için bir di teşkilini, bu divanıharbde n molerin aleni olması karar: dı. Ertesi gün başvekil yeni ı_U dan birkaçı İle meclise gel (| hğ gün içtima yoktu. Fakat © M Hn muvasalatı Üüzerine F q' derhal toplandılar. Ahmet Vefik paşa bıdd“ , lisin her talebinde bımki'“* bir vekilin izahat verec yerek Aalkışlandı. Reis Mt .# namma başvekile teşekkür y Bu esnada Kudüs mebusü * ğ N Ziya bey (paşa) kürsüye İ teşekkürname yerine 16 MT imzasını taşıyan bir — takrif * ve “hüsnüniyeti muhılme'“ kabul edilen icrai kuweün rarmın kanunu esasinin 11ör | 29, 28, 27 inci maddelerine T” olduğunu söyledi. Bu tadili lâzrmgeleceğini — ileri Maksat hodbehot nefiy V? hâdiselerinin kanundan çıkar” SIYdI, Mecliste bir gürültüdür ' Şiddetli bir münakaşa nişehirlizade Ahmed rejisine, vükelâya ve hitabla bıin'dı ayetiniz. olduğundan bı.hl“m ruyorsunuz. Öyleyse bizim 'ıul_,i; yetimize riayet ediniz. B“"d.gü onu müdafaa ediyoruz, siz t ediyorsunuz, Bu münakaşalardan gonrâ ııl_d Ziya Beyin takriri tetkık için hususi bir encümeno K Meclis bu takrir etrnfmd' , ı.j vermeğe vakit — bulamadI: başvekil Ahmet Vefik past * tmm birinci günü meclise Mg y mebusan meclisinin “ahvall | daki vahamet dolayısile bilâm T e tatil,, edildiğine dair pâ Wy(! iradesini okudu, Meclis d€ ” — —— 1 tarihe karıştı. (n,vım ,.fı aksülâmel hissetmesine lf“”ıı ; tu. | Kendisine yapılan hııa' f*”' # meleye, her hakarete kendi ak h#" İ evvelden lâyık ve müstah i I—..endısı kendi nazaı'l“'*'la dIi : rın en bayağısı, en alçağiy > Ne haysiyeti kalmıştlı p nefsi,. gl Dörtyüz liranın muftekı;:gîı ü—ti- Dörtyüz lira gibi bir T etm Dörtyüz lirava tenezz in d dgb:r j çol Bu kadarcık bir para İÇ lini şerefini, nâmusunu, şocuğunu perişan etmişti.. — yıgı Kendini bu — sukuta SÜ, çe âmilleri o senelerdenberi çet bd' aze | lışmıştı. Kendisine hır m mak istemişti. Fakat .d,, e sinin en merhametsiz % l ordü. 4 H Hiç bir mazeret onü rinde suçsuz ç:ılo:aı'â““y b Çalmıyamksm' Bu yalnız kanunların içimizdeki ahlâk meih 2n büyük emriydi. — Çalmıy acaksın!.. fl””“