Haber'in tarihi Romanı: 39 Yazan: Ikimim Yıldırım, Ali paşaya dehşetli kin ve gayzla haykırdı Dsima mühlet talep eylersiniz. Hünkü-| rinizin bir şüplie içinde müteellim ve pu,| yan olduğunâ €sef duymazsınız. Bu şaki Halil bidini kimezne ise kelle, sini dilerim, EFdimeden avdetimde bu esrarın müdel-! lel ve mevsuk olarak izahını beklerim.! Haydi paşayla bu işe baş vurun! Ali Paşa hünkürin ayaklarına doğru © ğildi.“Yılâtrım çatılmış kaşlarile cidden korkunç görünen yüzünü paşaya devire- rek dehşetli bir kin ve gayizle haykırdı: — Sava)! Yıldırım Bayezldin bütün dünya efsa, nelerine karışan saltanat hayatının sonla. rınt tam bir şümul ile takip edebilmek ve (Deli Halli) vakasının seyrini ve dösen entrikalar neticelerini anlatabilmek için burada kısa bir iştitrad yapmağa lüzum gördük. İstanbul fik defa Yıldırm tarafmdan mubâsara edilmiştir. (3) Bu üiabasara| yedi sene devam otniş ve mahiyeti itiba. rile bir abluka halinde cereyan etmiştir. (Alaşehir) 1 (Jan Puloolug) ve (Mano 01) zaptederek Sultan Bayeride teslim ettikten ve yar! kendi ülkelerini bizeat kendileri zabt gibi tarihte misli görülme miş seayip bir hâdise vukubulduktan son. ra (Jân Baleolug) bir gün Yıldırımın kendi #altanatına da musallat olup İstanbulu a. İacağı tehlikesini düşünerek paytahtınr yeni istihkâmlar yapmak suretile müda- faaya hazırlanmıştı. düşünerek (o payitahtı yeni istihkâmler yapmak suretiyle mlüdafaaya hazırlanmış- tı. Jan Paleolog surlar için bulamadığı taz. ları, Büyük Kostantin tarafından inşa o- lunan Aziz Mosyos kilisesini ve Büyük Leon tarafından inşa olunan Eizze kilise- sini, imparator Marsrlm'm yaptırdığı kirk şehitleri yıktırarak tedarik etli ve bunlar- dan ele geçen esim mermerlerle Yedi kulenin İki büyük murabba kulelerini bi. na ettirdi, Karaman «seferinden Bursaya dönen hünkâr Yıldırım, Rumeliye geçeceği sıra. da bu istihkümattan haberdar oldu ve im- Firatora İstihkâmları derhal hedmetmesi- ni v6 aksi tâkdirde Bursada movkuf olan Manoelin gözlerini çıkartacğın bildirdi. İhtiyar imparator Jan oğlunun ductr olduğu tehlikeden Ürkerek bu emiri imfaz| etti, fakat, bir müddet sonra da kederin- den öldü (1391). İşte Manoel'in Bursadan firarı bu zama» na tesadüf eder. İ Hünkâr Manoelin firarma şiddetle kız- mıştı. Birmüddet sonra bir sefir göndere- rek İstanbulda müsliman'arın mükakeme- lerini görmek için bir kadı ikamesini is tedi, Manoel reddetti. Bunun üzerine bir orda Anadoludan Trakyaya geçerek Panidostan İstanbu! sur larma kadar bütün kariyeleri yerle yek- san etti, İşte, abloka bu tarihten başlar, İstanbul önline bir farassut kıt'ası br- rakıldı. Bunlar Bizansı tazyika memurdu- lar, Nihoyet vukamızın takibi sırasında da görüldüğü veçhile bir aralık Bizans hü - kümdarları ile hünkâr arasında bir uzlaş- ma hâsii olmuş, fakat Teodorun Ali paşa tarafından katli üzerine Manoelle Tovar- konun oğlu arasında yapılan bir abd ve misak doleymiyle hünkâr Ali paşaya ye- niden bir muhasara irade etmişti, Bu muhasara neticesinde Silivr! hâkimi Jan Manosli aldatarak ona İstanbul sur- İsrr dahiline münhasır Bizans saltanatını bırakacağını vendederek bu muhasaranin ref"l için memleketi terketmetiri tavsiye etti ve Manoel kabul edrek Yunanistana gitti Jan da hükümdar olarak Bayridin emir. lerini ve yani kadı ikamesini, bir kilisö. nin camle kalbini ve bir miktar Türkme» nin iskânmı kabul) ederek bu muhasara- dan kurtuldu. Dikkat olunursa eğer All pasanm yar. dımı olmasa ve Jan'ın tatmini bâdisesi bulunmasaydı, İstanbul çoktan Yıldırım ordularınm istilâisma uğramış bulunacaktı. Bayezid tarafından böylece birkaç yıl Bizans İmparatorluğunu yeni bir tecavüz ve tahkir olmadı. Paknt son zamanlarda Jan'ım kendi nü. fuzunu takviye etmek ve her türlü tehli. keye karşı İstanbulu müdafaa cddbimek Üzere Silivriden tiibaren inşaya başladığı Burlar hlinkârın gözünden kaçmadı. Bir ta- raftau da Manoel diğer hristiyan bükü - metlerini bir ohllsalib toplamağa megçul- dü. İstanbulun ve yani Bizans tmparatorlu- Bunun son küvvet ve başmetinin ertik Yıldırım ülkeleri yanmda bir yars giri! kaldığını gören bünkâr, bu vaziyetlerden müteessir olarak 1400 tarihlerine doğru Bizans imparatoru Jan Paleoloğa bir elçi ile şu haberi gönderdi: “Selefin Manoeli, senin menfaatin için değil, fakat kendi menfaatim için hal'et- miştim. Dostum kalmağı arzu eder ve hüs. | nü rizanla fstifa eylersen sana arm citi- ğin hükümeti ita ederim. Böyle olmadığı halde şehirde kimseyi bırakmıyarak cüm- lesini helik edeceğimi Allah ve peyzam- bere kasem eylerim.,, Bu tarzı hitab bile Yıldırımın devrinde; eyliyen Cenâbı haktan başka mfirmcant edecek bir kuvvet bilmeyiz. Şimdi padişah Be ârzu ederse yapsın.,, İşte hâdiseler böylece karışmış, Yildi. rim yeni ve muazzam bir savaşa bazır » lanmağa başlamıştı. Al paşa, bu haberi veren Jana kaç a- dam göndererek nasihat etmiş, fakat inat- çı imparatoru Yıldırıma itaate sevkede » memigti Bu hâdise Yunanistana dönen Manoci için de bir fırsat olmuş, Janin ye. rine Bizansa geçebilmek için künkür Üz6- rinde nüfuzu olduğunu bildiği şeyh Bu- bari ile Ali paşaya yanağınağa çalışmış ve bu sebeble Sırbistanda dönen hud'a ve desiseleri takip ettirerek günügününe Ali Paşaya gömmazlık yapmağa başlamıştı. Bu aralık Halil Elizabetle teması kay - betmiş, ancak arada sırda Maryadan va. ziyeti takibe imkân bulabilmekteydi. Hünkârm kendisi hakkındaki fradesini öğrenince Ürkmüş ve Maryaya: — Artık bu işlere bir son vermek za- manı geldi Marya. Demişti, Bu oyunun 80- nu geliyor! Marya kendisi hakkımda Ali paşaya w- Çurulan haberlerden malümatı olmadığı çin tecesslis edildiğir! aklına bile getirmi- yordu. Ertesi gece için müketlef bir gece eğlencesi tertib etmişti. Ve Halile dedi ki: — Heli, Elizabeto haber gönderdim. Yarm geceki siyafotte bulunması için hün- kârdan izin istemesi lüzumunu tebliğ et- tim, Yarm gece Ali paşayı sarhoj ettik. | ten #onra sade kahvesine koyacağım bir zehirle İHA edeceğim. O da bünkürm eli ne geçecek mektubu hazırlıyacaktır. Ss- 'bah ışıkları sökmeden s6n, ben ve Eliza-| bet kiynfeneriyizi değiştirerek vatanımı. za döneceğiz. “Bundan sonrası (Dakoşa- vA) Ya aittir. Hazır olman lâzım, o sira da gelecek tehlikeleri önlemeğe hazırlan? Bizim vazifelerimiz bitmiş olacak, Hal düşünüyordu. Nasıl düşünme » sin ki, hünkâr Yıldırım yalnız bu toprak- Tar Üzerinde hükmeden bir padişah değil- di. Yunanistarı harmana çeviren de oydu, Sırbistanı haraca beğlıyan da oydu. Bizan- #: darmadağınık eden de oydu. Vatanlarr na çekilmekzle bu hâdiseden sıyrılmış ola. mazlardı, Dakaşovanın İntikammı bizzat hünkâr vardığı şevket ve nüfuzunu göstermeğe Yıldırımdan alacağı da malimdu. O halde kâfi bir delildir. Ancak kadın, sefahat ve İ Ali paşayla orduya giren ahlâksızlık, İrti- Şa Osman oğulları tarihini daha tesesüs &tmeden böylece tereddiye sevketmiş bu.! Tenuyordu. | Jan Paleolog memleketine mühim mik- tarda zahire yığımıştı. Bundan da cesaret alarak sefire şu cevabı vermeğe cesaret etmişti: “— Efendine söyleki, zafiyetimizle ma- an zayıfları himaye ve kavileri perişan buna Osmanlı orduları göz mü yumasak- tt. Bittabi Sırbistan Üzerine yeni korkunş bir akm olacak ve bütün bu macora onla” rm leşleri sörilerek bitmiş bulunacaktı. — Marya - dedi - Ali paşenm ölümü, bünkâra sulkastin başlamam tarihi ola » caktır. Sanırmısn ki (o Sirbistanda rahat kalırız. (Devamı var) (3) 672 de başlıyan Arapların muhasa- rası da yedi sene devam etmişti. — 14 — Nakleden! gil “Bahsettiğiniz işi ehemmiyetle takip edin ve mühim bir keşif olup olmadığımı öğrenin. Her vasrtaya müracaatla yınlümat alın ve siirastle gönderin. İcab ederse ora- ya mütehassıs göndeririz. Kâşitle tanışma ğa çalışın ve onu keyfin salınalınması Hb. timaline karşı hazırlayın. Casus, gömineye gitti ve kâğıdı atarak yaktı, Şömineye dayanıp uzun uzun dü- şündü. Sonra birden karsr vererek dışarı çıktı. 4 numaralı pavyonun önünde durdu. Sari Martölenin kapısını çaldr. Kapıyı bizzat Martöle açtı ve Avusturyalıyı neşo- li bir tebessümle karşıladı: — Hoş geldiğiniz komşu. Davetimi ha. tırladığınısa teşekkür ederim, — Bonjur M. Martöle. ... — Sen tam babana lâyık bir kusm. Töveyriyenin bu hitabında hafif bir is- tihza sezilmekteydi. Genç kız ayni eds ile cavab verdi: — Evet. Sen de kızma lâyık bir baba- s5! Tiyatroda, locadaydılar. Kızının rica ve Wrari Üzerine borsacı, o akşam Mari- Fransla beraber tiyatroya gitmeğe razı ol- muştu Genç kız tiyatronun verdiği neşe havas mdan istifndeyte yeniden teşebbüse geçmek niyetindeydi. Fakat babası İnad ediyord — Bu bahsa dönmeğe lüzum yok. Söy. İlyeceğimi söyledim, — Babacığım, senden çok bir gey iste- miyorum. Git bir kere onu gör. Bunu $e* nim hatırım. için yapmaz mam? — Gidip onu gördüğümü farzet, neye yarıysoak bu ziyaret? — Jan, görüşünce seni muhakkak ikna edeceğini söylüyor. — Ba şüpheli! | — O halde niçimricam: kabul etmiyor. sun? Ne olur baba, mademki kendinden bu kadar eminsin. — Senin gibi bir avukatm müşteri ola- rok o kadar fona bir müşteri bulması ne yazık? — Gideceksin değil imi baba? — Peki inatçı kız peki, gideceğim, — Teşekkür ederim babacığım. va “BİR ŞARLATAN ALETİ!” Lüks otomobil kapı önünde durds. Şo för hemen atiıyarık kapıyı açtı. M. Löveyriye “Güllü köşk” e baktı. A- rabadan İndi. Kapıcı kadının odasınm Öö- nünde durarak malâmat aldı. Sonra Dü- Tan'ın pavyonuna doğru yürüdü. Madam Lagranj kapı önünde dura kal- âı. Bir otomobile, bir şoföre, bir de kalan. tur ziyaretçiye bakıyordu. Ne oluyordu asaba? Bu adam kimdi? Boraaci, kıpıyı açan sit — Doktor Düran bursâs # — Burada efendim, BUYUÜ Mem çekildi ve ziyare yi lâboratuvar pa Löveyriye onu tepeden dü vo “beyaz gömlek os, * ri çek yakışıyor!,, diye düsi y insanlara mahsus, biraz KÜRSÜ Wikle kendini takdim etti? —Löveyriye.. Müve etti: — Ziyaretimi b mi? Apartmanın karışık balls* di: “Mart-Frans burada Basil? rm mass üzerindeki foto$” i kaşlarını çattı: “Ba kız delin j Jan ses çıkarmadan zihninden geçenleri anlıyord” den emindi. Kendi kendin8 dü, birazdan fikrini deği! de, Jerarın gönderdiği v€ dığı bir telgraf vard. Ziyaretçiye yer gösteri oturdular ve kuvvetlerini © yor gibi bakıştılar, Tik 4080 oldu. Sakin bir sesle TöYE evvelki sözlerine cevab — Yazılıyorsunuz efendisi, yordum, Zaten #iyaretinizie © Hendirmeacydiniz a . mek şerefisi sizden ricâ deydim. Bikılgzan bulacağını sandı. kendinden emin hali 1899 şaşırttı. Delikanlı iyi vr Borsnc: devam etti: — Fühakika konuya” rumsuz mukaddemelerle # betmek manasız. Bü 58 konuşacağım: Mari-Frans benim m“ İimatım olmaksızın size ra büdlere girişmiş. Bu taah. edi vib etmekten başka on'ar* muhalefet etmekteyim. — Biliyorum efendim. — Kızım &izi görmen Anlaşılan, bir Kere konusun istirmek iktiiarmdn old” etmissin?z. Mademki öyle * kat iş adamı gibi konuşu” debiyat sevmem. — Şu halde kızınızla Ves sevdiğimizi söylememi sunuz. p — Şimali zamanda se arada İyi geçinemiy” yorlar; el olunca samanlık seyrs9 Mari? pir devrine alt sözlermif- a p Fİ» rada nasil yağar? NUMAN YİYİN YET EE a e Bn sevdiğimi Söylen biri da, bende geçirdiğim yoraca biç pece” zara itibarile de pek nefistir. Orada istediğinizden A8 cak yerler bulacaksınız. nin sabahı, gözlerimi yabancı bir yerde açmak, değişik manzarala- rım güzelliğini doya doya, sindire sindire seyretmektir. Temiz hava, değişik memleket, sürat, yenilik... Bunlar insanı yeniden hayata ge- tiren mucizelerdir. İnsan, günlük gailelerden uzaklaştıkça, sırtmdaki ezici yükün hafiflediğini, kalbinin ferahladığını hissediyor, Istanbuldan dün ayrılmıştım. Her istasyonda sökteye uğrıyan bir uyuklama ile geçirilmiş rahatsız bir geceden sonra, işte gözlerim, yeni ağaran günün eflâtun alacalığında, üzeri şebnem tanelerile bu” gulanmış yeşillikler ve altın yüzlü ekinlerle örtülü şirin Anadolu top” raklarının saf, işlenmemiş güzelliklerini ruhumun derinliklerine nak- lediyor. Anadolunun bu taraflarına evvelce hiç ge'memiştim. Manzara“ lar'bana bep yabancı.. Sağ tarafımızda şimdi bir dere akıyor. Sura sıra söğüt ve çınar ağaçlarının gerisinden görünen bağ ve bahçeler, insana trenden atlayıp ağaçların, bağların arasına dalmak; çeşit çe- şit buğulu yemişleri koparmak arzusu veriyor. Sol | tarafta, parça parça sürülmüş tarlalar, koyulu açıklı renklerile, binbir yamalı bir drtü gibi ucsuz bucaksız araziyi kaplıyor. Yeryer köyler, kasabalar ya bir sırt eteğine, ya bir su başına kümelenmişler.. Köylüler, ufuk- ta yükselmeğe başlayan güneşin ilk ışıklarile beraber, çilt sürmeğe tarla bellemeğe çıkmışlar. Tren yoluna yakım olanlar kazmalarını bırakıyorlar, çiftlerini durduruyorlar:“bunlar nereden gelip nereye gi diyorlar?,, sualile gıcıklaran beyinlerindeki istilhama cevap vermeğe çalışır gibi, urun uzun bu tahta, demir ve çelikten yapılmış ejdere ve çoğunu gurbet diyarlarına götürüp atrvermek üzere içine hapsettiği insanlara - kimbilir, belki de âcıyarak * bakıyorlar. la? Şİ ETSE -—V Tren garba doğru, bir yılan gibi akıyor. Üzüm bağları, incir a* Kaçları, tütün tarlaları da aksi istikamette koşuyor gibi.. Birden bu koşuşma yavaşladı, Öndekine yetişmekten ümüdini kesmiş atletler gibi adımlarını ağırlaştırdılar... Tren “Yeşilpmar,ın küçük istasyonu önünde derin bir soluk salıvererek, durdu. İstanbuldan ayrılırken, boyalarımı her zaman mağazasından aldığım Bay Kâmil bana şöyle demişti: — Mademki huzurla çalışabilecek sakin, sessiz bir yer ariyorsu” nuz, “Yeşilpmar,a gidiniz. Bu, İzmire birkaç saat mesafede çok şi- rin, çok temiz ve sakin bir köycelizdir. Burada şifası denenmiş bir maden suyu olduğundan, hem kür yapmak, hem de asüde bir kaç zaman geçirmek üzere bu köye gelip bir müddet kalan tektük misa* firler de eksik olmaz. Bunun için köytn ufacık, sevimli bir otelceğizi vardır, Köy halkının bir kısmını Rumeli muhacirleri teşkil eder Bu otelin sahibi de Kavalalı, güler yüzlü, iyi ahlâklı, bir kadıncağız dır. Adına, “Güllü nine,, derler, Bu kadın oteline, daha doğrusu, & vine gelen misafirlere evlâdı gibi bakar, Esasen bu yabancıların a“ dedi dört beşi geçmez. Onun için hiç rahatsız olmazsınız. Köy, man Bay Kâmilin tavsiyesini dinledim. Ve doğru Ye nu tuttum. Hakikaten çok samimi bir kabul gördü” vi milin, hayırhahlığı, yola çıkışımı telgrafla Güllü " , ni hassaten tavsiye edecek kadar İleri götürmüş ol ri niyorum. Her ne ise,ev sahibim çok sevimli, çok İY bir kadın. Bir dediğimi iki etmiyor. Öni v vor ve o kadar bol veriyor ki, &deta oburlaşmakt9” İnsan yirmi yedi yaşmda olduktan, müthiş bir sas? yemekler yedikten, kalbi boş, kafası binbir hülyala” dulstan sonra, Allahtan daha ne ister? Otel hemen boş gibi. Tedavi için gelmiş iki yda ilkmektep müfettişinden başka kimse yok. Bunlar) si zamarları karşılaşıyor ve birkaç lâkırdı atıyoru- pir gul olmıyorlar, Ben de istediğim gibi, sakin, 28! ves Ğİ Tüm. ün her tarafını dolaştım. İki yüz küsur Psi Halkın bir kısmını teşkil eden Ri Beyi dolunun bu havalisine efsanevi bir hususiyet vE” kaynaşmiışlar... Her iki taraf, kendilerine bas evi di 2 lamışlar; çok temiz ve asil ruhlu, zeki, güler. io müzeç meydana getirmişer.. Evler, beyaz temiz. Tarlalar muntazam sürülmüş ve ekilmi$ ç belir dg Zzümler » büyük bir emek ve itina * ile yetiş |