raber'in tarini Romanı:6S MAGTD A. Yazan: Ikimim © Gizlice bir zanpara gibi, Gülefşan'ın odasına gıren kımdı ? Yarım saat, bir sant, iki sast sedirin altında kalan Cevriye artık fenaiik basi- yordu. Ne kadm uyanıyor, ne de Süley- man ağa geliyordu. Sedir alçak olduğu için Cevri çok müşkülâtla ve ancak yüz Üstü durabiliyordu. Bu geçe muvaffak olamıyacağına karar vererek yerinden çıkmağa hazırlandı. Fa. kat kadın birkaç defa yatağında döne - rek uyandı. Kalktı, ıştüt açtı ve aynanın karşısına geçerek gözlerinin altma, yanak. larma baktı. Gözlerinin altı morormiş, yanakları çökmüştü. Fakat bukadarcık za. yıflık Gülfoşanm ne güzel rengini soldur- muş, ne güzelliğini kaybettirmişti. Bilâkis yüzünde daha derin ve daha tatlı bir ma. na toplanmıştı. Kapı hafif hafif vuruldu. Gülfeşan he. men arkasina gecelik hırkasmı aldı, ka- pıya kulak verdi, Bir daha çalmadı. Cevri heyecan içindeydi. İste kapıyı çalan mu. Bakkak Süleyman ağa idi ve şimdi her geyin içyüzü anlaşılacaktı. Cevri nefes almaktan bile korkuyordu. Kulağını daha fazla kapıya yaklaştırdı. Gülfeşan sordu: — Kimsin? — Aş Bu 805 Süleymanm değildi. Fakat ka. dın alışkın bir tavırla kapıyı açtı, içeriye kırmızı papuçlu bol ve ipek çizgili şalvarlı biri girdi, Cevri yalnız dizkapaklarma kadar gör düğü bu adamı elbisesinden farkedeme. mişti. Ama, bu yaşlı Süleyman ağa ola - mazdı. Çevik ve çalâk bir yürüyüşü var - dı. — Kilitle kapıyı. Çok bekledin mi? — Hayır, şevketlim, uyumuşum. Rü . vamda bile sizinle meşguldüm. Cevrinin yüreğine inecekti, Eğer karyolanm de- mirlerinş tutunmasa çırpına çırpma titri- yecekti. Süleyman ağayı beklerken, hiç ummadığı bu şevketlü kimdi? Yoksa göz. bebeği şehzade Mahmut mu, yani padişah mıydı Eğer bu değilse, o halde, mutlaka Sultan Mustafa İdi, Başka kim olabilirdi? Sedira oturdular. Cevr! aklını oynata- caktı. Eğer Mahmut ise neden yanma çâ- ğırmamış da bir külhanbeyi zanpara gibi gizli ve korkak hareket etmişti? Bir müddet yatakta sessiz oturdular. Gülleşan nazlanıyordu: — Şevketlâm ne olursa olsun o karıya Yüz vermene artık tahammülüm kalmadı. Neuzubillâh şevketlimu bana lânet ede - cek bir iz işlemekten korkarım. — Sus, Bakalım herşeyin vakti vardır. Yalnız senden şüphe edilmektedir. Bil mem bu İşlerde dahlin var mı? Ve bundan sonrasmı duymamak, dinle memek için Cevri kulaklarımı tıkadı. İşte a ME AR EV 5 ME Tw X U MEYVE — Öldü mü yoksa? — Hayır. Fakat yaralandı. Bir binanın birinci katından soka- Ba düştü. Başı yan kaldırıma çarptı.. Hastaneye kaldırdılar. Bereket versin ki annemin o gün merhametli tarafı vardı. Hay- kırdı, ağladı, sızladı. On beş gün ağzını bıçaklar açmadı. Babamın hali daha fenaydı. Katiyen Kün sonra hastaneden eve naklettikleri zaman hâlâ dilsizdi. kurulan bir iskele kırılıvermişti. Üstünde kendilerini kaybetmiş bu çiftin biri Cevrinin hayatımı feda ettiği padişah Mahmut, diğeri de Selimin katili olması güpheli bir kadındı, Anlaşılıyordu ki Mah. mut, mahlü' padişah o Mustafaya alt bu kadmla gizli gizli uzun zamandanberi mü. nasebette idi, Cevri nefretle irgildi. Pa- dişah değil her ne olursa olgpn işte insan böyle âdi ve maskara mahlüktu. Bir pa. dişaha bu kadar bayağılık, bu kadar âdi- lik yakışır mı idi? Mahmut kadın istedi de bulunmadı mı? Amçasını fesi bir şekilde parçalayanlarla elele verdiğinde Cevrinin hiç şüphesi ol- mıyan bir kahbeye, bir saray gıllığına gö. nül bağlanır mıydı? Hem kendilerini kaybettikleri şu sirada genç padişahın ağrından öyle sözler çıkı- yordu ki Cevrinin tüyleri ürperdi, Demek bir aşifte için Cevriyi de feda etmeğe raw olacaktı ha? Öyle bir an gelmişti ki Cevrt yerinden fırlayarak her ikisini de bu mülevves va- ziyetinde gebertecek ve tarihin intika - main alacaktı. Bir saat böyle bir çekilmez mücadele - den sora Cevri kendine geldi. Nihayet Mahmut gençti, belki de mazurdu. Onun vazifesi Mahmudu kurtarmaktı, genç pa- dişahın zevkine nasıl müdahale edebilir. di. Gönül bu, istediği yere konardı. Zaten artık Cevriye de gönül işlerinden elini ete ğini çekmek yaraşırdı. (1) Padişah kimbilir neler vaadetmişti. Cevri kulaklarmı tıkayarak bir tekini bile dinlemedi. Süleyman ağa muhakkak sıra bekliyor. du. Çünkü padişah çıkar çıkmaz o gir di. Gülteşan hafif bir çığlık kopardı: — A. Ya görseydi seni? — Ben vazo arkasmda siperdeydim Gül, feşan! — Söyle yine ne istiyorsun? — Her şey hazırdır. Sultan Mustafa ile tekrar görüştüm. Her şeyden ümidini kes miş olduğu için bütün tekliflerimize şim. diden hat yazmağa hazırdır. — Olmaz Süleyman ağa. Sana inag - mam, Hani mücevberierden bana vere - cektiniz? — Mel'un Ebe Selimdedir. Fındıklıda! ihtifa edip Davutpagada taye ocağma İl tiea eylemiştir. Sorgucu hümayunla mü. "cevhernt ondadır. (2) — Bara ne ağa! Elimi kana bulaştır. dımız. Vaftlerinizden biri bile yerini bul madı. Bu kere de genç padişahın hayatma göz diktiniz. Ben yapamam. Süleyman ağa hiddetlenmişti, Kadnm Üzerine yürüdü ve haykırdı: — Seni ihbar ederim, Gülfeşan güldü. konuşamıyordu. Yirmi Fena Babam, kuzu gibi olmuştu. Kendine baktırıyordu. oAnnem de başucuna oturuyor ve gözleri merhamet ve alınmış bir intikam zale- rile parlıyarak mütemadiyen bekliyordu. — Hiç olmazsa bir tek kelime söyleki içimiz biraz rahat etsin! diye on defa, yirmi defa tekrarlıyordu. Süküt. Kendisine teselli vermek için, gizli gizli içiyordu. Sonra sonra, alenen içmekten sıkılmadı. Odamız berbat hir hale boşuna intizama sokmağa çalışıyordum. Annem: — Kendini de ele vermek olur gafil! Cevri kalfa her şeyi anlamıştı. Ne mü- hirs hâdiseler dönüp duruyordu. Biçare padişah Mahmut toydu, o da bu kahbenin elinde can verecekti, Eğer mücevher ka- rıya verilmiş olsaydı, demek Cevri bu ge. ce geç kalmış olacak. Bir tarihi belle daba kopacaktı. Süleyman ağa bir müddet durdu ve ar- tık kati fikrini söylemeğe hazırlandı. Gül feşan ayaklarını sallıyarak bir şarkı söy. Miyordu. Cevri kendini tutamadı ve ağzı- nı ellerile kapıyarak ağladı. Bu şarkı de- gil Selimin bir kıt'ası idi. Kaltak sanki Cevriye sulmediyordu. Süleyman ağa Gülfeşanı omuzlarından tutup sarsarak: — Sana bir gün daha mühlet veriyo rum, Eğer arzumuza talip olmazsan enca. mı İyi olmaz, Ve kapıyı şiddetle çekerek çıktı, gitti. Cevri birkaç kuşu bir taşla vurmuştu. | Mahmut bu kadınla münasebette idi, hem uzun zamandanberi biliyordu ki bu kadın onun için bir tehlike idi, Gülfeşan ve Süleyman Selimin ölümün de fülen alâkalı idiler, Mücevherat Ebe Selimde idi. Selim Davutpaşada saklı bu. Yamuyordu. Şündi icraata bağlamak gerekti. Bu gi. dişle Mahmudu da kaybedeceklerdi. Böy- le olmasa bile, nihayet Cevrinin izzetinef. si vardı. Gülfeşan mütemadiyen padişah. tan Cevrinin idammı istiyordu. Hiç ol - mazsa sürülmesini. Olur a, bir gün padi. şahm zayıf bir zamanma rasitgelir ve bu haltı işlerdi. Padişahlara güven olur mu âdi hiç? Cevri tw goceyurıamdan sonraya kadar karyola altında kaldı. Kâbus basmıştı ar. tik. Taze havaya ve hürriyete mühtaçtı, Gülfeşan çok geç yattı, ışığı söndürdü. Karyolasında bir müddet bir geyler mr rıldandı, nihayet sesi kesildi. Uyumuş - tu. Cevri yavaşça karyola altından çıktı ve bu sefer kapıyı açtı koridora fırladı, De. rin derin beş on kere teneffüs ederek o- dasına gitti. İçinde garip bir üzgünlük, bir matem, bir elem vardı, — Keşke, dedi, Selim yaşasaydı da Mah mut ölseydi!, (Devamı var) (1) Bundan sonra Cevri kalfa Sultanah- met camii meydanına karşı bir kâgir se, bil ve çeşme ile bir mektep İnşasma baş- latarak bununla avunmuştur. Tarihi Cev- det sayfa 255 (2) Filhakika cülüs sırasında çalman serguçia muhtelif mücevhcratı Ebe Selim almıştı. Tarihi Cevdet sayfa 278 Sİ el başınım üzerinden sıyrılıp geçiyordu. — Ne istiyorsan çocuğa söyle.. dedi. Sonra elindeki kaba koynak doldurdu. —Biraz iç de dilin açılsın.. geliyor ve ben Bardağı ağzına yaklaştırdı. Fakat babam elinin tersile itti. — Pis herif! Az daha üzerime devirecektin.. Babamın, benim karşımda, söylediği ilk söz; “Geriye çekil!,, ol > a Askeri bir rapor verirmiş gibi soğuk ve vazıh bir iki cümle ile Stefan Hildayn 6 günkü akim kalan teşebbüsünü anlattı. — Ikinci defadır ki muvaffakiyetsirliğe uğruyorum. Beceriksizlik mi? Talisizlik mi? Sebeplerin ne ehemmiyeti var? Bi. nöönaleyk bu vaziyette benim için son ve kat'i çareye baş vurmak kaldı. Gözlerinde endişeli bir sual sezilen Hil da anlamaksızın ona bakınca devam etti; Evet, artık meseleye kati şekilde Bon vermek lâzım... Cana mukabil can: Ya o ölecek, yahut ben!.. Yarın akşam kollarında muvaffakıyotimi tesit edece . Him voya öleceğim; kararım kat'i.. — Stefan! Ne demek istiyorsun? — Sen gelmeden önce bu mevzu Üze- rinde uzun uzadıya düşündüm. Kararım kat'i ve değişmez olarak verilmiştir. Beni bundan biç kimse, hattâ son bile caydr ramazsin, Kendimi vatana karşı bir nevi hiya - nette bulunmuş telâkki ediyorum. Çilnkü şimdiye kadar vazifemi ifa hususunda bir vatanperver gibi değil, bir âşık gibi ha- reket ettim. Ölmekten korktum. Zira ö lürsem muvaffakıyet gecesi İçin vaat et. tiğin saadetten mahrum kalacağımı bili- yordum ve gönlüm bu fedakârlığa rez olamıyordu. Ölümden korkmuyordum, fa- kat seni kollarımın arasında sıkamamak sana malik olmamaktan korkuyorum. Ayağa kalktı, kollarını göğsünde çap. | razlıyarak devam etti: — Fakat alçaklığımı nihayet farket. tim ve İntihabımı da yaptım: Evvelâ ve- tan vazifesi, sonra aşk! Hilda kollarını açıp dudaklarını uzata rak yaklaşmea onu yavaşça iterek: — Hayır, sevgilim! diye mırıldandı. Ya- Tin akşam veya hiçbir zaman! Genç kadın bunun üzerine, delikanınm vatan sevgisine hayran olmuş görünerek onun fodakârlığını takdir etti ve; — Seninle beraber ben de iş görmek la. terim sevgilim! dedi. Bana söyle, ne ya- payım? Seninle birlikte vatan uğrunda ölmek benim için tatlı bir fedakârlıktır! Delikanlı bunu kabul etmeyince rolüne devamla ısrar etti: — Sana yardım etmek isterim. Şerefi- ni paylaşmak, aşkta olduğu gibi hayatta da ortağın olmak isterim! Nihayet delikanlnm mantıki delilleri karşısında ısrarımdan vazgeçti ve bunu is. temiye istemiye kabul etmiş göründü. Emsali bütün eğlence kadinları gibi batıl itikatlara inandığı, falcılarn budala bir avı olduğu İçin çantasından bir “uğur, Babam tashih etti; Yer 11 İmal SEMEN Yazan: R. Rober Düma — 95 — Çeviren: # Stefan, kollarını açıp dudakld” uzatarak yaklaşan Hildayi © Mü O İLİNİSKLEDEN:İ HUSEYİN ZEKİ Ahmet Ali fincanı alacak ve siz, batun, kırıntıları o sü? Bundan sonra beni rahat bırakacaksınız . f “Hizmeti şahanem münasip bir surette ifa edilmek çi ; batı küuliyeden tamamile sarfımazar etmek n Beni ziyarete gelenleri, birer birer ve altı ile yedi 9“ bul edeceğim. Bugün kendimi iyi hissediyorum, Bİ ğım ve hükümet işlerile meşgul olacağım.. — Sahneye mi çıktın, be adam? N ği Babam, anneme öyle şiddetle baktı ki kadıncağız bir“ etmedi ve yavaşça bana: — Elindeki fincanı al, diye seslendi. — Paşa hazretlerinin fincanını, diyeceksiniz. Annem sükünetle tekrar etti: ö —Paşa hazretlerinin fincanını al, Eh, fena değil, €W” — 2i BİRİNCİTEŞRİN — Ya, çıkarıp Stefana verdi. Bü, gamalı haç oturtulmuş rak: tından 13 şeklinde bir müö — Bunu al sevgilim, dedi, i getirecektir! t Pak Stefan zevkslzliğe bir örnek İYİ nan cek derecede fena yapılmış Mrik cevheri alıp dindarane bir 9 tale, daklarna götürerek öptü: — Teşekkür ederim Hilda! mını uğursuzluğu inşallah BO zerine olur ve gamalı haç dâ * Bundan sonra genç kadına, © plânı anlattı; — Süratli harekote geçmek kü artık, üstüste iki muvaffak le ikaz edilmiş olan bir mevzubahstır. Benuvs şimdi tehlikede © Bi Için hayatmı muhafaza ki9 caktır. Evi nezaret altına “iş disi sokağa yalnız çıkmıyacsk” 4 Velter, bu adam için “fe dir,, demişti. Binaenaleyh bef fakat gizli bir poliz şebek mayı beklemeliyim. Düşündüm ve göyle muhaktt me Hasrmlarım şipdi ne yapab”. Bire, tıki olarak yapacakları şey, 5 olmamış, harekete geçmeğe Mİ <a) yorlarmiış gibi davranmakts” Bu, Benuvanın hayatmda de) , yokmuş hissini uyandırarak peni iy Maş, bir teşebbüse teşvik etmek VE“ fi köşesinde avını bekliyen örüMÜ g” tinde beklemek... Beni de gö” k bu tuzağa düşeceğim sanıy“ Şimdi anladınız. vaziyeti deği “4” Biraz evvel bana yardımdat * 4 dunuz? Böyle bir yardım yar”. Tehlike karşısında (end Hilda korkusunu belli etmem?fi” sordu: ” — Söyle Stefan, Ben her #İ ber tehlikeyi. Delikanlı onun sözünü kes rını genç kadmın dudaklard$ du. Hildaya derin bir aşkla va — Hayır sevgilim, dedi, > İ tehlike bile mevzubahs ol içine sokmam ve hayatım Bana açmazdım. Senden fak bir fedakârlıktır: Güzel " tiye ken kalkmağı pek sevmezler. , gğ Scaş Biran durdu, sonra yarı elfi Öğ *ni, ka devam etti: Hi Maş — Yarın sabah erken 0 akra, alacak kadar beni seviyor DÜ 1 ( “kt : Si iv £ ğ Z ii ie: Aliye gayet sert davranıyordu. Sanki vazifesini yapan bir kom gu gibi artık kederlerime de itşirak etmiyordu. Bunu, annemin ver” diği nefrete hamlediyordum. Ve tekrar ediyordum; Aliyeden vazge çecek, onu, alkol ile mahvolmuş bir kadın ve sakat bir adam arasın daki tatsız hayattan kurtaracaktım. Kendi kendime böyle düşünü” yordum. .. — Baban uyanmak üzere: Zevzeklik edip duruyor; lâkin ne söy- İediğini anlamıyorum. Yoksa büsbütün kaçırdı mi? Git, bak! Babamı, karyolasının üzerinde oturuyor buldum. Sakalı uza- mıştı; saçı başı karmakarışıktı. İfade edemiyeceğim bir şey, onu ta- mwtmaz bir hale sokuyordu. Yüzünü bana dönmüştü, lâkin bakışları du, ama bunu o tarzda, o kuvvetle söyledi ki, ânnem, dondu ve çe Babam söz söylemeğe başladı: — Kadın, bundan sonra beni: “zati asilâneleri,, diye çağıracak- sınız. Siz de, oğlum, anladınız mı? Program: saat yedide odama gi* receksiniz. elimi öpeceksiniz, O gün için lâzımgelen emirleri verece- ğm ve çekileceksiniz. İhtar ediyorum: Hastalığımdan İstifade ede" rek artık usulü teşrifata riayet etmiyorsunuz. “Veli,, dendiğini işit tim.Ben (Veli) “değilim. Ben “zatı devletleri,,yim. Ve herkes bana üçüncü şahısla hitap edecektir. Bunu benim tarafımdan, lütfen müs- tahdemine tebliğ ediniz. Kahvelerim, sizin tarafınızdan pişirilecek, hazırlanacak ve Ahmet Ali tarafından getirilecektir. İkiniz de evvel ce tadına bakabilirsiniz. Üç adım kala duracaksınız; işim bitince yor! İşi artık tiyatroculuğa döktük! ii” Tuvalet için babama yardım etti. Şimdiye kadar bİS “iy “) meşgul olmadığı halde tamam beş dakika uğraştı. Tra$ 49 dan kurtulunca, Adeta gerçleşti dimdik duruyor ve deliliği dığı rolü tabii hir vekarla oynuyordu. e Kafatasına arız olan yara, şüphesiz, içinde fikirleri” dadımızdan intikal eden kelimeletin cümlelerin uydu vi tesir etmişli.Şuurunu kısmen yole eden bu felâket, pi be Sonradan. eski kitapların bile ilkiğim etmediği tabirlet A ve Yağmuru seyretmek üzere, dar pencerenin önüne “a kit, saraylarında hapsedilmiş aşağı halkın sakin hayat şehzadelerin duydukları hasreti çekiyordu. i (Devami #21 > Z e 4 “na #