H ber'in tarihi Romanı: 5 Yazan: Ikimim “Padişah olursam Mahmuda bırakacağım ne dersin ?,, Her ikisi de hayretle Cevrinin yüzüne baktılar, Selim sordu: — Neden Cevri kalfa, yoksa bizimle beraber bulunmaktan korkuyor musun? — Asla hlünkârm. Allah, emanetini kabzcdecekse yanmızda alsm. — Ya nedir kalfa? — Siz padişahlık ettiniz. Umuru bilir. 4iniz. Cariyen, senden yüz bulmamış gi. bi Sultan Mustats haremine iltica ede. rek saman âltında yürüyen suyu teces- süs ederim, Ne olup ne bittiğini takip etmemiz gerektir, bünkürm. Selim bunu çok muvafık bulmuştu. Filhakika Mustafa tarafından gelecek her türlü hareketi harem yollle öğren, mekten başka çare yok gibi idi. — Peki, deği, Öyle olsun Cevri kal fa. Yalnız sen Relsillküttap efendiyi gör. Selâm ve memnuniyetimi söyle. Anla bakalım; serdar, ocaklü, kethüda no meramdadırlar? Selim, parmağından kalm gümüş hal. kayı çıkararak Cevriye uzattı: — Reis Efendi ile görüşmeden önce bü halkayı parmağına tak. O seninle böylece pervasızca hasbühal eder kal. fa... Selim Mahmuda döndü: — Haydi Mahmut, sen de artık odana çekil, Ben, sana işler ve öğrendiklerim Bioe olursa talim ederim. Mahmut çekildi. Cevri bir kenara diz götü. Selim de yatağına uzandı, Fakat, İçini kurt yiyordu. Acaba bu yeniçeri. min getirdiği kâğıtta ne yazılı idi? Bunu Cevrinin yanmda okumakta bir mahzur yoktu. Yatağını kaldırdı ve kaytanm u- cuna sardı mektubu çıkardı. Hakikaten çok mühimdi. Tezkere, Fransız sefiri Sebastiyen'den geliyordu. İçinde Fransa İmparatoru Napolyo. nun da selâmı vardı. Anlaşılıyordu ki Pransalular, Selimin tekrar cülüsuna çalışıyorlar ve hayatını her türlü tehii. kadan #iyanete uğraşıyorlardı. İmpara- torun ve İmparatorluğun Selime karşı hususi bir muhabbeti ve itimadı var, dı (1). Hem yine anlaşilıyordu ki Soli. min hayatı tehlikede idi. — Cevri, dedi, Padişah olursam Mah. muda bırakacağım, Ne dersin? Cevri, Selimin elindeki Xiğıda bakı, yordu. — Ne yazılıyor ki bünkürm? Cevrinin en fazla merak ettiği bu kâ. ğıdı kimin getirdiği noktası idi. İçinde ne yazılırsa yazılam. Acaba bt kâğrt bir tuzak olamaz mıydı? Belim biraz sertçe cevap vermişti; — Neden öğrenmek istedin kalfa? Cevri, sanki birdenbire bir tarafı şiğ- detle çimdiklenmiş gibi içinde bir ağrı duydu. Ne garip insandı bu Selim! He, men hemen hayatını kendisine vakfeden onun ömür ve saltanatından başka bir emeli olmıyan Cevrisine itimat etmiyor. du. Düne kadar ayni yastıkta ömürleri, nin en tatlı ve ateşin zamanlarımı geçir. dikleri kadınmdan şüphe ediyordu. Cevri gülümsemişti, yüzü soldu ve dudakları, dokunulsa ağlıyacak gibi bü- küldü. Selim bunu farketmişti: — Ne var? dedi, Birdenbire nevrin dönüverdi kalfa! — Elbette hünkürm. Sen her geyi 4 lemsin. Fakat, bugün bir harem hücre. sine kapatılmış, her geyden bihaber halde olduğun için senin bana değil be- nim şevketlima itimat göstermemem gerektir, — Ne var ki Cevri? — Hünkirm, cariyenden şüphe ede, ceğine, ne Müğü belirtilerin elinden aldığın mektup ve haberlere vesvese o! O mektupta, seninle mahfleo bir gö- rüşme isteği var mi hünkârm? — Evet Cevri, — Hayır sultanım. Görüşmiyeceksin? Selim, ilk defa, değil devlet ricalinden birinden, bir carlyesinden böyle emir gibi söz dinliyordu ve Cevri de ik defa ilke me Ğİ ii İl rağ efendisi Selime bu kadar küstah davra- Biyordu. Sultan Selim perdenin aralık bölme, sinden hafif hafif yağan karı seyre dal dı. Ortalığı birdenbire derin ve donuk bir aydılık yayıldı. Selim sözü değiştirmek için: — Cevri dedi, bak güneş kar toplu- yor. Allah bilir, ama, bu yil çok kışola, cağr benziyor, Kar lapa lapa yağmağı başlamış, bir kaç dakika içinde her yer bembeyaz ke- silmişti. Saray yeniçerileri kardan a- damlar gibi dolaşıyorlar. Yavaş yavaş ortalığı derin bir kış sessizliği çökü, yor. Her nedense Selimin gönlünde anla. Şümaz bir keder vardı. Halbukl, rezalet. le hal'edilmiş bir padişah idi Devleti a. liyeden ona neydi artık? Kederi biç şüphesiz buradan gelmiyordu. O, kota. miş bir kurt gibi köpeklerin maskarası olmaktan üzülüyordu. Hayatımın da bel. ki hiç kıymeti yoktu. Fakat şimdiye ka. dar kendine bir halef, bir veliaht bırak- mamıştı, Padişah Mustafanm tahta çık. masından bir buçuk yıla yakm bir saman geçtiği halde gebe kalan yoktu. Mahmuttan beşka, bu karmakarışık devletin yükünü omuzlarma alasak sa, rayda kimsecikler düşünülemezdi, Hal- bük! o da daha küçüktü, O halde kendi. sinin Mahmudu yetiştirmek için yaşa. ması, hayatı sevmesi gerekti, Hâdiseler, Mahmudun kayatını tehli- keye düşürmek üzereydi. Neydi Cevri. nin gözlerini fırlatan korkusu? neydi ka- rarlık koridordün petdöye saplanan han- ger ve neydi yeniçerlinin sefaretten ge tirdiği tezkere? Bütün bu hâdiseleri yanysna getirin- ce devletin başında kavak yeli ve ken- dilerinin hayatları üzerinde de ölüm ba, vası esmokte olduğu belliydi Kar şiddetle yağıyordu. Cevri bu es. sizliği bozmak istedi. Durdukça derinle. gem bu sessizlikle &sabina keder çökü- yordu. — Şevketlüm, dedi, allahüllem bu yü gene kıtlık var! Böyle bir kış, âfot- lere do yol açar... Sarayda ses sada kesilmişti. Birkaç pencereden dışarı akseden ışıklar da sönmüştü, Cevri ve Selim susmuşlar, yavaş ya - vaş ortalığı örten gecenin sessizliği i- çinde pencerelere çarparak hafif tikır - tılarla yağan karı kafalarında hiç şüp. hesiz bambaşka şeyler düşünerek seyre dalmışlardı. Selim, Cevriyi hakir buluyordu. Bu kadın elbette hâdiseleri ve olanı biteni onlardan çok daha iyi biliyordu. Hattâ tehlikenin de nereden gelebileceğini pek âlâ kestirmiş bulunabilirdi. Sebastiyen gizlice göndereceği adamı lo Selimin bir müzakereye hazırlanma. #smi istiyordu. Ne malümdu ki bu mek- tup bir hile ve desise değildi! Hem ne lüzum vardı müzakereye? Motosiklet sahibi karı kocanın arası İstediği şeyleri yazabilirdi, oVelevki hakikaten doğru da olsa, korkulu rüya görmektense uyanik yatmak daha hayır- Miydi. Bir aralık Selim, Mahmudun oda pen- ceresinden bir şığın karanlığı çarpıp nü görür gibi oldu. Tüyleri di. ken diken olmuştu. Belki Mahmut bir hacet için uyanmıştı. Fakat, bir defa aklına fena şey gölmişti, Bu fikir onu kasıp kavurdu. Sükün bulabilmek için Mahmudun odasında gecenla bu saatin- do ne olduğunu anlamak lâzımdı. Çün- kü Solim mutad uyku zamanımı çok ge- çirmi; Gece adamakıllı ş ve saray bahçesinde yeniçeri - lere bile tesadüf edilmez olmuştu. Selim duvara kulağını dayadı, Ne bir 888, ne bir kımıldanış duyuluyordu, Cev- ri, Selimin endişesini nnlamış ve o da bulunuyordu. çök ket edileceğini pek âlâ bilen kalfa, der- hal yere çöktü ve Mahmudun kapısı al. tından içeriyi gözliyerek dinledi, Bir a- nahtarlia uğraşılır gibiydi. Derin ve çok hafif, boğuk bir ses duydu. Yavaş, alçak sesle söyledi: — Hünkârım, galiba şehzadenin kapı- #mı kurcalıyorlar. Selimin aklı başından gidecekti az kal. 8m! Gözü önünde ve yanıbaşında Mah. mudun kanma girilmesi ihtimali aklın. dan geçince delirdi sanki, Kıltemı kaptı, fakat, Cevri bileklerini tutmuştu: — Şevketlim, Acele otma, Bu gibi İşlerde teenni İle hareket gerektir. Ön- ce sofaya açılan kapıyı aralıklayıp hazır- Uyalım, Henüz kapıda meşguldür. Selim bir çocuk safiyotiyle sordu: — Ya geç kalımak Cevri? » Cevri dinlememişti bile. Ayaklarmın ucuna basarak kapıya yanaştı. Bir ka - dım ihtimam ve itinasıyla yavaşça kilidi açtı. Şimdi bir hamlede sofaya çıkmak vo şehzadenin kapımı kurcalıyanı ele geçirmek mümkündü. Duyulacak ihtimaliyle, Selim de, Cev- ri de nefes bile almaktan korkuyorlar. dı. Bu aralık padişah Selim tıpkı Cevri gibi yere uzandı ve kapı altmdan Mah- muduun odasmı gözetledi. Birkaç dakika sonra yüzüme hafif bir rüzgâr gelince titredi. Belli ki kapı «- çılmıştı. Artık tereddüd edecek nokta ve geçirilceek bir saniye kalmamış demek « ti. Birkaç dakika sonra belki önüne ge- çilmez bir facla oluverecekti. (Devams Var) (1) Tarihi Cevdet, yg yy Iki yeni gelinin hatıraları Bugün koyamadık, okuyucularımızdan özür dileriz. RR yg yg i biraz açılmıştı! güphelenmişti. Böyle aniarân nasil hare- | MA wi m () Yazan: R. Rober Düma —36— Çeviren: F. 22 AĞUBTOS — e K Fon Sirammer ne diye Paris€ gelmişti ? Ne istiyordu? Fon Sirammer, tabancasile Ernayı tehdit ediyordu. (Mevitru bu youn" $ yi » narak yapılan filmin resimlerinden) — Ah evet madam evet... Siz benim gibi değilsiniz. Bana yol gösteriniz. Ne İsterseniz yaparım, Onu kurtaralım ms- dam. Dorots minnettarlıkla rakibesine sa « rildı, öptü, Müşterk âşıklarını tehdid «- den tehlike bu İki aşk rakibesini biribir- lerine kardeş yapmıştt, Doroteyle Ema saat bira doğru Şan- zelizede taksiden inerek ayrıldılar. Er- na: — Benunyı bu akşam saat dokuzda 0. telde göreceğim, dedi. Siz de saat sekiz buçukta geliniz, tekrar konuşalım, Ce - saretiniri kaybetmeyiniz. Şimdilik Alla. heısmarladık. Casus kadm elini uzatmıştı, Doroto ©- hu kendisine doğru çekerek öptü. — Onu kurtaracağız değil mi? — Merak etmeyin. Dorote hızlı adımlarla uzaklaştı. Köge- de dönlip baktı. Erna da gülümsedi ve eliyle selâm işareti yaptı. Camus kadın yavaş yavaş otele yürüdü. Biraz evvelki kendinden emin ve sakin tavrı değişmişti. Çünkü © da endişedey- di. Fakat bunu pek genç, pek tecrübe- siz olan Doroteye hissettirmemeğe çalış. miştı. “İnşallah gok geç kalmamışızdır!,, diye mırıldandı. Erna saat biri on geç otele dönmliş- tü, Kapıdan anahtarı aldı ve dalgın bir tavırla odasının kapısmı açtı. Hayretle bağırdı: Pencerenin önündeki koltukta, sırtı ka- pıya dönük olmak üzere bir adam otur- maktaydı. İçeriye birisinin girdiğini sn- laymen ayağa kalktı, döndü, Hürmetle selâm verdi. Bu adam fon Strammerdi, Biraz övvel Doroteden öğrendiği ma- 10matla harab olan sinirleri şimdi yeni bir tecriibeye girecekti. Mücadele ode- cek, hakiki hislerini saklamağaı çalışa - caktı. Fakat fon Strammer ne diye Pa- rise gelmişti? No istiyordu? — Sürpriz diye işte buna derler ba- rön. Beni şaşirttmiz. Gülümsiyerek elini fon Strammere u- yatmıştı, — Fera bir sürpriz mi? — Bilâkis hoş bir sürpriz! Otursanızâ baron. — İkametgiha tecavüz cürmümü af. fediyor musunuz Erna? — Rica ederim baron. Burada kendi evinizdesiniz, Parasmı togkilât ödediği. ne göre oda benim değil demektir, Fon Strammer tekrar koltuğa otur. muştu. Erna da bir cigara yakarak di. vana uzandı ve, pis bir fare karşısında vahşi bir kedi gibi, gözlerinde vahşi pı- rıldayışla fon Streammere baktı. Lâkay - dane sordu: — Ne var ne yok baron? Pariso no haberler getirdiniz? — Haberler sizde Erna... Sizinle ga- yet ciddi konuşacağız. Parise bunun için geldim. Erna bir kahkaha attı: ' yar” — Lüzumsuz bir mukadder e” Tabil ciddi konuşacağız, Parls* yg” 1e şakalaşmağa gelmediğini güç değil sanırım. deği gp — Alaym hakikaten sirasi na.. İş elddi. — Anlıyorum. Berlinde vee ğe başladılar. Bu kadın Pariste “gif pıyor? Faaliyeti hakknda b$ il pr gönderdiği yok. Şüpheli bir pe ki de ihanet! Şu halde fon aw” bir emir! Pariso gidip Ba, Jİ2” pe” rak sükütunun sebebini riste ne yapıyor? faaliyeti tahkikat yapmız ve icabmâ ket ediniz. Vaziyet böyle değil mi? — Keşif kabiliyetinizin yay, Erna! Bu sayede ben de vo zik bir safhasmı kolaylıkla # uyorum. Evet Paristeki vazife” #t bu... Suslleri siz sordunu g Va nız da bekliyorum. basit. Yarlacak bir şey yok © yi” ik — Niçin hiç yazmadım? Paraya ihtiyacım yok; o beş gün yeter. — Bennaya gelince? g — Bu suali bekliyordum. pest F sabretmiyorsunuz? Bu işin ,# Jay olduğunu sanıyorsunuz 7' kat iş flerledi, muvaffakiyet / pi et — Bravo! Fakat bunu niçis i madmız? pe i — Öyvtinmeği sevmediğini w “ nz yapmadığım bir iş bakm Wi rü vaitlerde bulunmak benim e” ği Eildir. Bunlar İkinci smıf 089 Md dir, Halbuki anlaşılan böyi9 Buz. ton Yattığı yerden doğrularak “gif mere yaklaştı. İstihfafkâr a # — Bana iyi bakm, dedi a Fiider'im! Para koparmak e don atan o sizin bildiğiniz 8) ya lardan değilim. Fazla üzeri© sine de tahammillüim yoktur De ken beni göklere çıkarıyof” > hakkından ancak benim ge “ “ söylüyordunuz. Şimdiyse M©' eri muntazaman feraat raporu yer ye hakkımda şüphe etmeğ? > ri yorsunuz. Hakkımda tabiki" yi geliyorsunuz. Canmız ister#9 öl miyorsam çekileyim. yi ç Söyleyiniz bana: Sg. #5 ii » Hatti vazlfemi yaptıktan MA Çi geyler yazdım mı? Gazete yy mekle iktifa etmedim mi? f am, yoksa Dr sürü Gever eye çalışmağa hazırım ve ç8l! aynl zamanda gevezelik öf / benden paso! : Baron size açık söyliyeyi”” 261 Şoytan işini yalnız bs” cek kudrettedir. Yardım”.