işa iri m sok ad ul yoğ” ünü — ol dın? Eşyamı tasnif ettiğim sırada, eli. | me bir çek defteri gesti.. Gülümsi. yerek ve gözümün önünde ait bir takım hayaller canlandırarak boş sayıfalarmı karıştırdım. Bir de not hanesi vardı. Kaç para koydu. | ğum, sonra kaçar para çektiğim ora, | da yazılıydı. 1931 senesinde, yedi ay kadar | süren bir sayahat yapmıştım. Suri: | yede, Mısırda, İspanyada, Fransada bulunmuş, bu müddetin iki ayını Pariste geçirmiştim. İşte bu çek | defteri o zamana aitti İspanyadan i hesapla. tekrar Parise dığım için, bütün bimı kesme miştim. 12 frank kadar bir ğın kalmıştı. vi medim. M nanistana alaca- | Fakat sonra döne | radan doğruca Yur sermaye teşkil Avrupa bankalarında tevdiatım ol. | madığı için istihfaf etmesinler. di- ye gülümsedim. : Beni de HABER AKSAM POSTAS, IDARE Ev; Istanbul 4 Ankara Caddesi » Posta kutusu” Tolgraf aoresi Sleri teto idare va ilân Sahibi ve Neşriyat Müdürü, Hasan Rasim Us Basıldığı ver (YAKIT) matbaası Dr. Suphi Şenses Idrar yolları ha stalıki mütehassıs, Beyoğlu Yıldız şın Lek sineması kar. lergo Apt, Muayene c ten sonra umartesi fakirlere Tel; 43942 Parasız 5 100 kuruştur. Bir. #minönü Emlâk Eytam Bankaş, Kaakd ve Bey Hanı, vanda İzzet İ Rica ederim!,, tarzında nazikâne ce- | şöyle bir baktı. | kilen kabalıkları... | ladı. | r içinde benim söyliyeceğim bir iki İ gözden ne çıkar?.. Bilhassa “kuzuya Fakat ansızın kaşlarım atıldı. Aklıma paramı bankaya yatırdığım gün geldi. Kitapçılara bazı eserle rimi satmış, Suriyede de hemşiremin misafiri olmuş ve tabiatiyle böylece tasarruf etmiştim. 900 liram birik- O parayı Çuartier Letindeki nnais'nin hesabı carisine im gün, memur, kılığıma ! bir göz atarak, beni iltifatla karşıla. dı. Sorduğum suallere, daima: “e Evet efendim. Buyurun... cap veriyordu. Vaktaki hüviyet meselesi geldi; adam, bir karton çıkardı. — İsminiz? . diye sordu. Söyledim. “Nurettin, i işitince, yüzüme Artık muamelesi tamamiyle de- Bi A eğ “ee gişmişti. Ne “mösyo,, m ii Uşağına emreder gibi başladı: — Nah,nah... Şuraya işte... Şu- raya imza at... Ve sordu: — Cezsirli misin, Faslı mı? gır, ;* de, susuyor ve he- ğı ne derecelere vardı. Asabiyet rifin küstah racağına bakıyordum. Gözümün önünde canlandı: Mütâreke devri.. Nazik sandığr | mız, edebiyatlarına bayıldığımız Fransızların birdenbire karşımıza di- manzaralar Sonra, bunu unutmuştuk. Zi- ra, galip gelip barışmıştık. Bü. tün Avrupa milletleri, bize karşı, vk olduğumuz hürmetkâr ve tak- dirkâr tavrı takınmışlardı. Fakat, Su- riyeyi son ziyaretimde, fransız asker lerini orada hotzot eder gördüğüm için mütarekenin acı hatıraları ben- de tekrar canlanmış, müstemlekeci- Bk aleyhindeki hislerim, diken gibi ayağa kalkmıştı. Adam, benim o anda içimden ge çen fırtmalarm farkıda değil, ısrar etti: — Faslı mısın, Cezairli mi? di- yorum sana. Kimbilir ona nasil bakmışım ve hangi sesle: — Türküm! « demişim. Derbal tavrmı değiştirdi: — Aza, pardon... - dedi, Nazikâne cümleler yeniden baş: Fakat, bu sefer de ben taham: müledemedim: - Müdürünüzün odast nerede? diye sordum. Onun kapısı önüne kadar gittim. Antiemperyalist bin bir cümle, bey- nimin içinde biribirini koğalıyordu. Fakat, omuzumu silktim: — Adam, sen de! « dedim * bu koskoca müstemleke-metropol dava karşı daha nazik olması için,, kurda nasihat edilir mi?,, “.. Mesele, kuzu olmamak.. Kuzu fasilesinden olmadığımıza | (VE .Na) DAN giRMEK HABER »— Akşam postast., Tonton amcanın Yardımı vVediler arasında DANA MUNASIB. OLACAK? Yazan : Niyazi Anmet 317 sene evvel bugün Roma çasarı, Macar ve Çek Kralının büyük mühim bir m Sarhoşlukla bir Türkü elçisi Galliye ektup verildi öldüren elçi “Başımı kesin,, diye yalvarmağa başladı. Kadılara küfreden diğer bir el çi ise “Ben! öldüre- mezsiniz,, diye bağırıyordu. Kakat ber ikisi de cezalarını buldular Sf sine evvel buyuk yazıkbış bir mektup, Nemçe Ç Ferdinandos Bel senil Hai ardiye Belin gönderip demişti ki: “Bizim hizmet- kimiz Sezir- Gelloyu Adilameye gönderdim ki, sipariş olunan her ne ise bi teklif söyliye; devletlü aza padişahı ki metlü her işe kadir islâm sultan Osman Han hazretlerine öte yaka ve beri yakanın padişaht- dır. Aramızda olan iyi barışığı muh kem tutmak için ki bizim tarafımız- dan dahi muteber tutulmuştur. Mez- bur Sezar Galliden ne işitirseniz | salih itikat edin. Bu mektubumuz milâdm 1620 aprilinin Oi inde Bec kalesinde yazıldı ve biz Roma Çasarı olalı bir yıl ve Macar kralı olalı iki yıl ve Çeh kralı olalı üç yık ... Fakat bu elçi, İstanbulda hiç bir | şey yapmağa muvaffak olamadı. | Çünkü İstanbulda daha birçok elçi” | ler vardı. Büyük ihtiramlarla Da. vutpaşa sarayma kabul ediliyorlar- dr. Padişahm elini öperek isteklerini söylüyorlardı. Bütün bunlarla beraber Galli el- gilerin işlerini bozmak için elinden geleni yapıyordu. Kendisi muvaffak olamadı, fakat elçilerin başlarına gel miyen de kalmadı. Burada iki misal vereceğiz: ... Macaristan millet meclisi meb- uslarmdan Etiyen Korlat'ın maiye- tindeki adamlardan Piyer Fay- çok içerdi. Bir gün sarhoşken bir Türk le karşılaşmıştı ve onu öldürdü, Bu öldürme çok mühimdi. Elçi vaziyeti anlıyordu. — Başımı kesiniz, diye teslim oldu. Halk: — Kısasa kısas... — Başını kesmeli. — Hain katil... — Sarhoş, din düşmanı... Diye bağrışıyordu. Piyer Fay: — Peki, dedi ölümü kabul edi- yorum zaten. Yalnız bi rarzumu ye- rine geliriniz. — Hainin gene arzusu var: Diye itiraz ettiler, Fakat bu arzu yapılamıyacak bir şey değildi: — Bana bir saat müsaade ediniz vasiyetnamemi yazacağım, dedi. Piyer Fay, vasiyetnamesini yaz: dıktan sonra : — İşim bitti, şimdi başımı kese- bilirsiniz.. dedi. Cellât hazırdı, kafası koparıldı. | ... | Elçilerin hiç biri bir şey yapamr yordu. Bir kısmıimparator namına, bir kısmı filân prenslikler namma söz söylüyorlar, hak iddin ediyorlardı. Fakat her birinin sabıkaları vardı. Ne kadar müsaade verilse, müsama- ha gösterilse hıristiyan korsanlar fırı sat buldukça Türk kadırga! temekten kendilerini al dı. Moldavya prensi Grat kain pederi olan Venedik b cümanı Boris, en fazla hak iddia e- diyordu Sadrıâzam: — Peki, dedi, siz ne diye Türk kadırgasını zaptettiniz? — O vakit düşmandık, şimdi dost olmak istiyoruz. — Fakat siz ilk önce zaptettiği- niz kadırgaları iade etmelisiniz. Elçi buna hiç yanaşmıyor, fakat hükümetinin diğer şartlarınm yerine getirilmesi için çalışıyordu. Gratyani bir aralık şeriat ve ka- dılar hakkında da fena sözler söyle” meğe, atıp tutmağa başlayınca pa” dişahın emriyle ihnak olunmasına karar verildi. Elçi, müzakere için gene sadrı- âzamı beklerken kemeridini yağlamış cellâtla karşılaştı. : Çellât: — Hesabı şimdi bana verecek- sin.. diyerek yaklaştr. Elçi cellâdım sözlerinden bir şey anlamıyordu. Fakat sözlerinin ve cesaretinin cezasını çekeceğini anlı- yor, onun için bağırıyor, küfrediyor- du: — Beni kimse öldüremez.. Beni İ padişaha götürün, ona söyliyecekle- rim var.. diyordu. Cellât “padişah,, sözünü duyun ca elleriyle işaretler yapmağa başla” dı: — Seni ben öldüreceğim, fekat padişah emir verdi. Kapının önünde bekliyen yar dımcılar ilerlediler. Elçi hâlâ bağırı- yordu: — İntikam alacağım.. Hüküme. tim intikam alacak.. Vazifesini çok iyi bilen cellât, kemendi ustalıkla fırlatarak ilmiğin içine başmı soktu ve çekti, O kadar... İş-bitmişti... Elçi daha birçok şeyler söylemek | istiyordu. Fakat söyliyeceği sözle | rin hepsi ya küfür veya tebdit ola- caktı. ... Bu idam icin Hammer mütertimi Ata bey şöyle diyor: “Hiçten Mek davya prensliğine © çıkmısken isyan ile Lehistan muharebesine de sebep j olan Gratyaninin kain pederi bulu” nan Venedik tercümanı başıma ge» ! len belâya arzı istihkak etmi NASIL BURAYI Bu LABİLDİN ... SEN, HAMiKI CİN LERDEN OL