Londra - Avustral- ya tayyare yarışın- da kazalar oldu -vwleneceklerdir. Yukarıda, İngiltere Kralının oğlu Prens Went Dukası) nm Yunan Prensesi Marina ile nişanlandığı yazılmıştı. İki nişanli evlenmek için hazırlıklarla meşgul- dürler. Yugoslavya Kralı Hazretlerinindin ölümü — dolayı- | dakika geçtikçe fazlalaşıyordu. siyle izdivaç bir kaç ay için tehir edilmezse bu günlerde Corç (yeni ismiyle İngilterenin en meşhur ressamı Mr. Lasz- lo prenses Marinanın bir portresini yaparken Prens Corç bu resmi nişanlısına bir düğün görülüyor. hediyesi olarak yaptırmaktadır. Köşede gördüğünüz mücevherler de gene Prens Corcun nişanlısıma verdiği çok kiymetli hediyelerdir: En üstteki inciden bir bilezik, aşağıdaki inci ger danlıkla asorti olarak yapılmıştır. komitelerinden kaç para alırlar ? ü (Baş Hülalı. 1- İsei e) | le ile kapıya yüklendi. Kapı inli- | dudaklarını yüzünde hissediyor- betli bir aslanın yanında - bulun- Dört beş dakika sonra hususilo- | yerek açıldı. Sunak bir kaplan gi- | du: tomobilin şoförü olduğu anlaşılan kasketli adam elinde bir kartla av det etti: — Gospoyitza Uarya on dakika evvel çıkmışlar. Genç adam bu cevap üzerine sapsarı kesildi: — Nereye gitmiş? — Oteldekilere hiç bir şey söy- lememiş, bilmiyorlar. — Yalrız mı imiş. — Evet Goöspodin Yunak. — Peki öyle ise Kafe Pari'ye çek. Otomabil homurdandı ve yo- la koyuldu. Genç adam gayri ihti- yari bir hareketle otelin pencere- lerine baktı: — Dur! Şoför durdu. Genç adam kendi kendine söylendi: — Maryanın odasında ışık var. Perdeleri iyi kapıyamamışlar. Şu halde demek ki beni aldatıyor. Yannda bir başkası.. Hayır, ha- yır., ben buna tahammül edemem. Derhal otomobilden atladı. Ko- şarcasına otele girdi. Garsonların hayreti ve şaşkınlığı arasında hiç bir kimseye bir şey söylemeden merdivenlere atıldı. Doğruca Mar yanm oda kapısımın önüne geldi. Kulağımı kapıya dayadı. İçeri- den fısıltı halinde konuşmalar du- yuluyordu. Sağ eliyle derhal ta- bancasını çekti, Sol eliyle kapının tokmağını çevirdi. Kapr — içerden kilitli idi. Aşağıdan garsonlar. ve etel sahibi de merdivenlerden ko- şarak çıkıyorlardı. Yunak daha ziyade beklemeğe lüzum görmedi ve müthiş bir ham Vudrof | mızı suratlı bir adamdı. bi içeriye daldı: — Kımıldamaymız! llk gördüğü Marya Vudrof idi. Hayret ve biraz da korku ile ken- disine bakıyordu. Arkada dört köşe bir masanın etrafında üç ta- ne adam oturuyordu. Yunak ilk nazarda tasavvur ettiği ask — sah- nesini göremeyince tabancasını a- şağı indirdi. Bu esnada otel sahibi ve gar- sonlar kapıya gelmişlerdi. Marya Vudrof bir işaretle onları geriye | gönderdi. Sonra delikanlıya — sert | bir sesle sordu: — Ne istiyorsun? — Beni neden aldattın? Masadaki üç adamdan biri aya- | ga kalktı. Bu kırk yaşlarında insa- na yiyecekmiş gibi bakan kıpkır - Sunak'a yaklaştı. Çelik gibi elini omuzuna koyarak ezici bir kuvvetle sıktı: — Sen kimsin? — Biırak Vlade, Benim bir ar- | kadaşımdır. Size bahsetmiştim: | Yunak. Bu esnada diğer iki esrarengiz a | dam da kalktı ve her üçü Maryaya veda edip gittiler. Sunak kolunu | kaldıramıyordu. Çünkü bu — müt- hiş adam omuzunu kıracak gibi ezmişti. Elinde zorla tuttuğu — ta- bancası yere düştü, Güzel Marya kollarımı Yunak'ın boynuna dola- | dı ve ona: —Seni yarın gece odamda bek- | liyeceğim Yunak, O zamana ka - | dar kapınınm kilidi de tamir oluna- caktır, Delikanlının sevinçten başı dö- nüyordu. Güzel Maryanım sıcak — Yalnız ondan evvel yarın akşam gazetelerinde Kral Alek- sandrın muhafız kıt'ası kumanda- nı Kapiten Kristiç'in öldüğünü o- kumak istiyorum, Yunak irkildi. Gözleri mütema- diyen Marya'nın gözlerinde oldu - ğu halde ipnotize edilmiş gibi sol eliyle yerden tabancasını aldı. Yü zü bembeyaz bir halde arka arka giderek kapıdan çıktı. Ertesi günü akşam gazeteleri Kapiten Kristiç'in henüz hüviyeti tayin edilemiyen bir serseri tara- Yarım saati aşan yemek faslm- | dan sonra, aslan, ona geleceği yer de, avından beş on metre ötede u- zanıp yatmış ve yalanmıya koyul muştu. Aşlanlı adam, şimdi karnı tok, acıkır acıkmaz sıra bende diye dü şünmüştü. Filhakika bir saat kadar sonra, yerinden kalkan aslan yavaş ve va | kur dımlarla kendisine doğru yak- laşmıştı. O, pençesinin kafasına inmesi- Fakat, aslan, ondan en çok — otuz | santim kadar uzakta, başı kendisi ne doğru çevrilmiş uzandı. Gözle- rinin üzerinde mıhlandığını hisse- diyordu. Saatlerden beri hep ayni vazi- yette yatmaniın verdiği istırap, her Nihayet dayanamamış, aslanın ne vaziyette yattığımı görmek için sol gözünü hafifçe aralıyarak bak- mıştı. İşte bu zamanda, onun iri kafasını bir dağ gibi ve gözlerinin kendisine çevrilmiş olduğunu gö - rünce hakikaten korkmuştu. Artık muhakkaktı. Avımı kaçır- mamak için bekliyordu. Bunu baş- ka türlü tefsir etmek imkânsızdı. Fakat, bütün bu korkusu için « de, ona karşı küçük kalbindeti ko- pup gelen bir sevgi de vardı. Ne- dense, böyle iri, korkunç ve hey- maktan âdeta bir gurur duyuyor- du. Beni parçalıyacak olsa şimdi- ye kadar parçalaması lâzım gelir- di diye düşünüyordu. Onun oraya ne zaman ve nasıl geldiğini bilmi- yordu. Hiç şüphesiz geldiği za- man kendsinin yattığını görmüş- tü. Niçin parçalamamıştı?, Yerdeki taşlar kemiklerini ağ - rıtıyordu. Bu acı o dereceye geldi ki, parçalanmak tehlikesini bile unutturdu. Yavaş yavaş yüzüstüne döndü. E.. Şimdi niçin ses çıkarmamış- fından vurulduğunu ve serserinin | tı, Gözünü tekrar aralıyarak bak- de muhafız kıtaatı tarafından par | çalandığını yazdılar. , & * Güzel Marya'nın yakalandığı haberini veren ajansılar aldandı- lar. Marya yakalanmamıştır. Fransız hudutları gayet sıkı bir |” kontrol altıma alındı. Marya ora- larda aranıyor. Halbuki bu kadın şimdi Pariste ecnebi sefaretlerin birinde gizlenmiş olarak bulunu- | yor. Maryanın hayranzedeleri ara sında bir çok ta ecnebi sefaret er- kânı da bulunmaktadır. Fransız polisi bunu bilmetke fakat — teca- | hül göstermektedir. Son tahkikat bu kadının Pave - liç'le Kvaternik arasında mutavas sıt olduğunu belli etmiştir. Marya Paveliç'ten aldığı emirleri, pa- raları ve s'lâhları Kvaterniğe ver- | miştir. Kvaternik te bütün talima- | tını bu membadan almıştır. Bundan başka Kvaternik te da- hil olduğu halde bütün suikast memurları maasşlarını Maryadan alırlardı. Marsilya polisine yapı- tı. O, mütemadiyen kendisini gö- zetliyordu. Bu sefer onu daha iyi görmüş- tü. Bu ne kadar güzel ve baba bir | aslandı. lan bir ihbara göre suikastçıların | maaşları şöyledir: Kvaternik: Ayda 10.000 frank. Vlade Gorgiyef: 8.000 frank. Novak: 7.500 frank, VHer parçası ayrı bir hçyecınlî okuııukvmııuı. kıskançlık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı ASLANLI HÜKÜMDAR — SÜLEYMANIN OĞLU a Tefrika No. 69 ni nefes bile almadan bekliyordu. | | numaralı beş oda ik y ı:'ı,,’_'l'_ bi 1' görmemema iYazan: İ i Rıza î Şekip| Yavaş yavaş, elini V de onun boynunu | kılları okşamak arzü! tu, Evvelâ, hafifçe, | ha yakın olan iri pe! du. Elini pençesi yantt” nimin, pek zavallı gör Aslan gene ses © O, pençesine dokunur$” le göğsünü yalamaklâ rünmüştü. Cesareti daha daha çok uzattı ve p ucu ile yelesine dok gene sesini çıkarmamı başını onun koluna dof miş, diliyle, minimini mıştı. İşte, aslanlı adamın la dostluğu böyle ba; tıkları zamandan sonfi dan ayrılamadı. Ayrıl! aslan bırakmadı. Ön defa kaçmağa bile teşi ken, peşinden aslanın ğini görmüş onun geri ' çin yalvaran bakışların j miyarak geri dönmüştü: Aslanla tanıştıklari üğ yaşmdaydı. Şimdi, bitiriyordu. Aradan g© dar zaman zarfında, © lanların değil, Afrika daki vahşi hayvanların silmişti. İstese bütün b rt bir araya toplıyarak © re akın edebilirdi, Ses” yan bir tek hayvan y0 kendisinden korkar, P* sini sayardı. Yalnız bif dostluğu yoktu: Goril... ZAYI — İnebolu N gundan aldığım nufus ettim. Yenisini — çıkara sinin hükmü yoktur. kuyulu elektrikli tır, İçinde oturan müracaat. Benes: 7.500 frank. Malni: 6.000 frank. Bundan başka her muvaffak olunmuş suikast için ayrıca 15.000 frank mükâfat verilirdi. Güzel Maryann aylığı ise tam 20.000 franktır. Bizim para ile a - | şağı yukarı 2.000 lira. Maryanın bundan başka İtalya- da büyük bir apartımanı ve kendi- sine senede bizim para ile 30,000 Tira getirecek eshamı vardır. Murat Selâmi | EZDEREKLINUUUEELDNE DDD SAA ha a m> Yakında */4 ZAYI — Boş <üt yi ehliyet, kazanç '# muştur. B » “:'cmi; hzeıes*# .';