SAĞ Er Hakikt vesikaları tasnif eden ve birbirine bığlıyan Kadri CEMiL I 19-5-934 Her hakkı mahfuzdur Tefrika: 66 — | Geçen kısımların hulâsası Mütarakeden sonra İstanbulda A- nadolu Jehinde ve aleyhinde çalışanlar vardı. Bunlar yorulmadan, bıkmadan mütemadiyen ' çalışıyorlardı. — Leyhte çalışanlardan bir grupun İçlerine aldık- ları Hlhami ismindeki genç Glatada Ariyan hanına tercüman diye yerleş- mişti. Park eğlencesinde tesadüf et- tiği Fatma Nüshetle aralarında bir se- vişme uyanıyordu. Diğer taraftan ev sahibinin oğlu Fatma Nüzhete Şahin kebyanın kahvesine giderek onunla ve arkadaşlarile temasa geçmiye çalış- mıştı. Bu adam uzun bir müdavemetten sonra, Şahin ile anlaşmıya çalışmış; | fakat ,Kühyanın arkadaşları — taralın- dan yüz verdirilmemişti. Kâhya atlat. mıya çalışryordu. Haşim Bey: — Şimdi burada, hem konuşur, hem — içeriz, dedi. Çocuklar| yalnız bana fazla kaçırtmayın, ya- rın sabah erkenden alem dağına gitmek mecburiyetindeyim. — Yeni bir işmi var, Haşim Bey? — Küçük bir tahkikat için. Daha| doğrusu bir teşebbüse hazırlık — i-| çin. | — Ne gibi? — Haberin yok mu? İstihbarat emrinde yeni bir şube açıyoruz. Alem dağında Ermeni köyünde çete işlerile meşgul olacak? İlhami, öğrenmek mecburiye- tinde olduğu meseleyi, Haşim Be- yin doğrudan doğruya kendisinin girmiş bulunmasından büyük zevk duydu. Daha neşeli, daha alâkalı * bir şekilde kulak kabarttı. — Bu şubenin başına kim geciv yor, diye sordu. — Erkânı harp yüzbaşılarm- dan Ceyms., Maiyetinde de yüzba-| şı Kâzım ile, Çerkes Fuat buluna- cak, — Yalnız bu kadar mı? — Hayır bunlardan başka da- ha dört kişi var ama, isimlerini bilmiyorum. — Kiminle temas edecek? — Doğrudan doğruya Mecır Hey'le. Mülâzim Frayzer'le Ve- lington da bu şube emrine - tayin! olundular, İlhami: — Bu havadise doğrusu çok se-| vindim, dedi. Son günlerde Alem dağı ve havalisinin asayişi tama- men bozulmuştu Bu hrı-.:ılıı'lı:1 Anadolu — ki lemnı Geçen kısımların hulâsası Mekteplerde okutulan ve tarihte, e- debiyatta bahsi geçen bir kral Ödip ef- sanesi vardır. İşte, o gün, falcı Fatih Efendi, Edip Beye, Kral Ödipin felâ- ketine uğrıyacağını haber veriyor. De- Hikanlı, istırap içinde, ne yapacağını bi- lemiyor. Eve dönüyor. İşi bu vaziyete soktuktan sonra, annesini tatmin edici bir şey söy- lemese olmıyacaktı. Başlangıçta, _hiç değilse, yalanla meseleyi idare ederdi, Şimdi, ancak dahiyane bir yalan bulmalıydı ki kadını tatmin edebilsin... — Dinle... -dedi. Fakat, annesi, onun sözünü kes- /Vox eden birçokları, kendileri çok ser- best bırakıldıkları için istedikleri gibi hareket edebiliyorlardı. Şim- diye kadar serbest bırakılmış ol - maları, affedilemiyecek bir ihmal cilikti. Doğrusu çok, çok sevin- dim. — Bekir Sıtkı iki gün bu hava- liyi tetkik etti ve Mecir Hey'e ves rilmek üzere mülâzim Çeter'e bir rapor verdi. Söylediklerin birer birer vaki, İstedikleri gibi hareket ediyorlar, Bunun bir an evvel ö nüne geçilmezse asayişin çok ya- HABER — Akşam Postası Tariht Tefrika: 51 Geçen kısımların hulasası Istanbulda Sultan Mecit ve Rusyada Çar Nikola zamanında esirci Ali baha iki memleket arasında kadın - ticareti yapmakla meşguldu. Alibaba Ferhat is- mlrde irini küçükken hadım yapmış- ğü zaman İstanbuldaki kız- ları bu delikanlıya tetlim ederek, Kaf- kasyaya gidiyor. Tifliste valinin kona- ğında (Fatma) isminde çok güzel bir Gürcü kızt vardır. Ali baba bu kızı kaçırmıya uğraşırken, bir gün Rüstem isminde bir gençle çalışıyor. Bu genç, Ferhadın arkadaşıdır ve Ali babadan intikam almak Üzere İstanbuldan Tif- lise gelmiştir. Rüstem Fatmayı kaçır- mak ve Ali babayı ele vermek için ten tibat alıyor . kında tamamen bozulacağı aşi- kâr. İlkami rapor muhteviyatının ne den ibaret olduğunu öğrenmeyi faydalı bulmuştu; sordu: — Bekir Sıtkı neler görmüş.. Haşim yavaş yavaş küçülen göz- lerini İlhamiye dikerek: — Neler de görmüş sual mi İl- hami, bu taraftaki köylerde kuva- yı milliyenin vâsi mikyasta teşki- lât yaptıkları kanaatini edinmiş - tir. Anadoluda harp başlar başla- maz bunlar da faaliyete geçecek- lermiş. Bazı sadık köylüler, bir ay kadar evvel bu havaliye gelen bir yüzbaşı köylere silâh tevzi etmiş. Bunların hepsi yağlı bezlere sarı- larak topraklara gömülmüş. Bun - ların yerini her köyden birer kişi biliyormuş. — E; dedi. Bu vaziyetteki - bir yer boş bırakılır mı?, Burada el- bette teşkilât yapmak lâzım. Hele Bekir Sıtkımın plânı kabul edilir- se göz açamazlar. — Bekir Sıtkı plân mı hazırla- dı?, — Evet.. Kabul edileceğinden yüzde yüz emin olduğumuz bir plân, Plânın bir eşini bana da ver- di. Yarın sabah bu iş için gidece- ğgim. — Haşırlışı.. fak olursunuz. Haşim, llhaminin “İnşallah,, de mesine kızmış gibi göründü: — İnşallah da neye — birader.. İşin başında Bekir Sıtkı olduktan sonra.. — Doğru.. Hakkın var.. — Şunu şöyle söyle de zevkim gelsin be birader. Haşim, bunu s İnşallah muvaf - Tefrika No, 7 19-5-934 Aşk ve ma- cera romanı Nâkıli (Vâ-NO) — Hayır, hayır.. Senden bir şey| sorduğum yok.. Sana taallük eden| bir meseleyi bana söylemekte ya- hut söylememekte hürsün... Bilir- sin ki, zaten seni fazla istintak et-| meği, suallerle yormağı, öteden beri sevmem... Emin ol, pek me- raklı da değilim... Delikanlı çıkıştı: — Vallahi... Lâkin, annesi, kaşlarmı çatmış- tı: — Bu adamın sana ne söyledi- ğini bilmiyorum... Öğrenmek te is- temiyorum... Lâkin, bildiğim hirl şey varsa.. O da, bu akşam, G'VEI döndüğün vakit, beni hattâ öpme- miş olduğundur! Ruslar Ali babayı tevkif cde_rek Pe- tersburga getirmişlerdir. Ali baba sa- rayın zindanlarında işkence görüyor. Bu esnada Rüstem Bey Tifliste Ça - rın gözdesile beraber yaşamaktadır. Ali baba bu sırada rındana girip çıkmıştı. Ştanka bir tuzaga düşerek ya- kalandı. Ve mülârim (Petroviç) Sivas- tapol sahillerinde dorlanmanın başına geçerek ikinci bir Ştanka oldu. düni' 4Ü ei Ştanka zindanda yatarken, ka- pmin önünde dolaşan iki nöbet- çinin yüksek sesle konuştukları i- şidiliyordu. Ş$tanka kendisinden bahsedildi- ğgini anlayımca başını kaldırdı.. Kapıya kulak verdi: — Çar hazretleri bu herifin ya- şamasımı istemiyor, Bu sabah gene! teşrifat nazırma bağırdı:“Ben bu a damın mülevves nefesile dünyanın temiz havasını ifsat etmesine ta- hammül edemiyorum, Onu niçin| —a aa ee geniş geniş güldü ve silme bir rakı| kadehini bir yudumda bitirdi. İl-| hami, Bekir Sıtkıyı ne zaman gör- düğünü, plânmı kendisine ne za » man verdiğini öğrenmek ihtiyacın | da idi. Bunu doğrudan doğruya, açıktan açığa da soramıyacaktı.| Ağımdan lâkırdı kapabilmek i - | Nuşuyor.., | babalarınızın çin bir kurnazlık hazırlamıya ça - hıştı. — Doğrusu, dedi, Bekir Sıtkıya bayılıyorum. Mert adam, vatan - | perver adam.. Kendisiyle hiç uzun uzun görüşmek bana nasip olma- dı. Talihsizlik. — O, ben de bayılırım doğrusu. Yeğit çocuktur. Haşimin Bekir Sıtkıyı methet - memesine imkân yoktu. Çünkü © da, Bekir Sıtkı yaratılışta, düşkün (Devamı var) Zavallı genç: “— Hoppala.. Yeni bir hâdi- ») diye düşündü. Hakikaten, kötü tali, karşısmda| bütün huşunetile dikiliyordu. — Geç kaldığımı hissetmiştim de... «diye kekeledi. Lâkin, ileri doğru — yürüyerek annesini öpmek, tarziye dilemek için bir harekette bulunmadı. Sonra, neden birdenbire anne- sinin boynuna sarılmadığı, onu öp mediği için, kendi kendine lânet- ler yağdırdı.. Neden, bu basit ve pek tabil işi Arap saçı gibi hale| sokmuştu? | Bu sualin cevabını veremedi. Abh, atılsaydı, her zamanki gibi, annesini şapır Şupur öpseydi... Birdenbire, bütün maneviyetin- de bir üzüntünün hükümranlığını duydu: Kendine, annesine, falciya, ta- he, her şeye, her $€Y€ sanki lânet etti. Annesi, şimdi; bir koltuğa otur 19 Mayıs 1934 19 Mayıs 1934 © Karadeniz Korsanları © Müellifi: Zshak FERDIİ boğup gebertmiyorsunuz?,, dedi...! — Öyle ya.. Bu kadar muzir bir| adam hâlâ neden yaşıyor? Onu| niçin gebertmiyorlar? — İnkilâpcılar ayaklanır diye korkuyorlar galiba..! — Bu inkilâpcılar Çar hazret- lerinden ne istiyorlar' yoldaş? — Vallahi benim de aklım er- miyor..! Dün gene Çarın yatak o- dasında bir tehdit mektubu daha bulunmuş. — Heriflerin elleri amma da u- zun..! Çarın yatak odasına kadar giriyor. — İnkilâpcıların başında Ştan- ka varmış diyorlar. — Öyle ise bu inkilâpcılar dedi- ğin heriflerin şurada öten Papa- ğgan kadar akılları yokmuş! — Neden...? — Ştanka nın aklına uyarak ra- hatlarını bozdukları için. Şu muh- teşem kafesin içinde uyuyan Papa- ğana bak.. Herkesin rahatını ka- | çırmamak için ağzını açıyor mu?, Fakat sırası gelince Bülbül gibi ko-| | — Ştanka için çok akıllı kir a- daramış diyorlar... — İnanma..! Aklı olsaydı bura»| ya düşmezdi, Ben böylelerini çokİ gördüm. Dört senedir Saray mu-, hafız alayındayım.. Zindan -kapr larında beyinsiz serseri beklemek- ten usandım. Bu sırada nöbetçilerin dolaştığı koridora akseden boğuk bir ses yükseldi: — Bir lokma ekmek ve bir. sır- malı apulet için vicdanlarını satan köpekler! Köylerde analarınızın sırtlarını okşayan Çarın kamçılı memurları — beyni- niz gibi gözlerinizi de mi körletti? Ben bu kapalı gözleri açmak, istip| dadı temelinden yıkmak istiyo-| rum, Görüyorsunuz ki, kollarımı ve ayaklarımı bağlayan zencirler, sesimi boğmağa kâfi gelmiyor! Askerler korkarak - uzaklaştı- lar. Ştanka, ağzını zindan kapısı- nın deliğine dayamış.. Mi'ıteııııvi diyen bağırıyordu: — Haydi, koşunuz.. Efendile- rinize: (Ştanka ölümden ve çar- dan korkmuyor. Fakat siz, bir Ştankadan korkuyorsunuz!) - di- yerek, onların yüzlerine tükürü- nüz! Fakat göreceksiniz ki, onlar| bu hakarete de tahammül edecek-| muş, bir gazete açmıştı. Şehrimiz- de çıkan bütün gazetelere abone olmak itiyadını, merhum zevcin- den kalma bir manevi miras gibi muhafaza ediyordu. Vafi Bey, her' akşam, bu koltuğa oturur, gecesi- ni böyle nihayetlendirirdi. Hayat, şu anda, Edip için, da- yanılmaz bir yük halini almıştı. Durduğu yerde put gibi dona kalmıştı; Onu ancak bir fikir işgal ediyordu.... Falcmın söyledikleri... — Ah, ne etmeğe Aliyenin da- vetini kabul etmedim? Onunla beraber akşamımı geçirmedim de buraya geldim!... -diye kendi ken- dini için için yedi... Edip, kendini zorladı: — Bu adam, evleneceğimi söy- ledi! dedi. Sesine müstehzi bir ifade verdi- ğine kail olmuştu. Lâkin, annesi, delikanlıda bir ıstırap sezdi. Kadın, hattâ gözlerini kılı:lrrı—pl | | ve sevgilime merhamet et!,, ler. Göğsünde sallanan sırınal kordonlarını yere çalacak «' mertlik gösteremiyeceklerdir. Ştanka — yumruklarını kaptf? vürduktan ve saatlerce bağırif söylendikten sonra, her İü"k“ gibi, tekrar duvardaki yazıları " — kumağa başladı: “Beni buraya ufak bir şüphe v zerine getirdiler. Bilmediğim S” leri söyletmek istediler. İhtiyar * nama karşımda işkence yaptılar Gözlerini oydular. Ağarmış '“' larından çektiler. Ben gene bir şey söylemedim. Çünkü bir bilmiyordum. Zavallı anacığım'e" Ştanka başını başka tarafa çe virdi: “Sevgilimi zorla iki kazak 87 kerinin kucağına oturttular. Ür tüler.. Yanaklarını ve kollarmı © kıştırmağa başladılar ve beni Ki nun gözü önünde dövdüler, di düler. Sırtımdan ve kalı dan kan fişkıfmerya kadar dövü ler. Benden ne öğrenmek diklerini bir türlü anlıyamıy! Ve ölünciye kadar da anlıya! | cağım galiba! Allahım, sen b*“’ bir | Korsanlar reisi kudurmuş aslan gibi kükredi: — İşte bir kahraman dahâ M İIstipdadı yıkmak, mazlüm mi: hürriyete kavuşturmak istiyor.. Okudu... Ve biraz sonra, d'y rile kolunun damarını ısırdı« vâra şu satırları yazdı: “Veliaht Aleksandr mert hürriyetperver Bir adâmdir, ın'l' bu sabah beni çağırdı: (Hı::'f') zi istersin?) dedi. (Onu i$ dedim. Sebebini sordu. Şu o"; br verdim: (O, beni dinliyor: nim ıstıraplarımı duyuyor. H .v ki sen, beni inletiyorsun! IM larrmı duymuyorsun!) Çar, MBJ bir hayvan gibi güldü. yok.. Onu kimseye "mı”“ıl' Eğer hürriyeti elimden zorla v bilirseniz, ona cidden lâyik n sanlar olduğunuzu anlıya: dedi. Müstebit hükümdarlar, .ı j | kadar tarize tahammül edem Bu gece ölümümü hekliyofw şu satırları damarlarımdan , ğım kanla yazıyorum, Yarmki", siller hürriyete kayuşurlarsa, ; tipdadı yıkmak istiyen bizler nutmasınlar.,, i (Devatit et oğluna bakmadan: eti — Yal... Demekle iktifa ©4 Yan taraftaki odada, hizP y nin tabakları kıldmnwnd” sule gelen gürültü ıııtıl Edip, alışkın olduğu bu ı““ yü takip ediyordu. Bu dininct ziyetin daha lıoıulqeceih' oluyordu. p Derken, hizmetçi eldî'".ly' dürdü. Kapıyı kapadı. Mv' di, evin içinde derin bir * küm sürmeğe başlamıştı. Genç adam, şaşkmlığın!, :,'; canını gizlemek için dahâ Jlf bir gayret sarfetti. Kıınfli gnyret vermek istiyordu! 1 ıf# *— Niçin ıııbılqıy ' bir fevkalâdelik, hiç bir f madı, diye düşündü. F k 'J dan ötesini anneme ıd!ı':"o/ Kadın, hâlâ, gazete t taklidi yapıyordu. Delikan v?' göz uciyle baktı. Annesinin rı çatıktı. Suratı asıktı. (