1 Ejlul 194T Kaçakcılık yaptığı söylenen emniyet memurları Aksu vapurundaki hâdisenin davasına dün de devam edildi, dinlenen şahidler vakayı anlattılar Geçen ayın 25 inci giinü Doğu Akdeniz seferınden donen, Devlet Denızyollarına aıd Aksu \apurunda bulunan Lstanbul Emniyet mudurluğune bağlı polıs Zafer Necıboğlu ıle Ankara Emniyet kadrosundan polıs Şukru Inana aıd uç bavulun aramp aranmaması hakkında Gumruk memurları'e Emniyet memurları arasmda vukua gelen hâdıseye Mıllî Korunma Savcılığı el koymuş; Emniyet beşincı şube muduru Suleyman Sargut, pasaport başkomıseri Ihsan Savaş ve polıs cnemuru Zafer Necıboğlu, vazıfelerını suııstımal edıp kaçakcılık yaptıkları iddıasıle tevkıf edılerek Bırmcı Toplu Mıllî Korunma Mahkemesıne \erılmişlerdı Duruşmaya. dun saat 10 da Toplu Mılli Korunma Mahkemesınde devam edıldi. Geçen celsede bulunmıyan polıs memuru Şukru Inan da mahkeme>e gelmişti. llkonce, bu sanığın sorgusu yapıldı. Şukru înan, kendisine atfedılen bu suçu tamamen mkâr ettıkten sonra kaçakcılık yapmadığıra ve bavulları kaçırmadığını soyledı. Bundan sonra, geçen celsede dinlenılmeleri kararlaştırılmış olan şahıdlerın istıcvablarına başlanıldı, Şahıd; Gumruk mufettişlerinden Cavıd Gurocak, hâdieeyi çu şeküde hıkâye etti; « 25 ağustos pazartesi gunü. Doğu Akdeniz seferinden donen Aksu vapurunun rıhtıma yanaşmasından az sonra geldım. Bu vapurlarm Izmirde gumruk konrroluna tâbi olduklarını bılmekle beraber, sıvil polıslerin kaçak eşya gotürup getırdıklerinı haber aldığımdan bu hususu takib etmeğe karar verdım. Salon mudürü Neşetle goıuştüğumde bana, mezkur vapurdaki sıvıl memurların kaçak eşya getıreceklerini, bu sebeble bir gozetleme memuru koyduğunu eöyledi. Bu tedbıri ben de tasvıb ettim. Bu sırada. kolcu Mehmed yanıma gelerek sivil polıslerin vapurdan 3 bavul çıkarıp pasaport dairesine indırdıklerini bildirdi. Ben de gidıp vaziyetı gordum. Kolcuyu, yolcu salonunun caddeye bakan kapısına nobetçi olarak dıktim ve bu bavulların muayene mahallıne indırilmesinı emrettım. Tekrar bavulların bulunduğu mahalle gıttığım zaman bır tahta çantanm eTts»!mış olduğunu gordum ve Ihsan Savaşa bu bavulun nerede olduğunu sordum. Bana huviyetımi sordu; gosterdıkten sonra bavulları muayene edeceğımi soyledım. O sırada polıs Zafer gelerek kendisine aid bavulu içerı goturduğunü sovledı ve dığerlerihın de arkadaşına aid olduğunu bıldırdı Bavu'lann muayene mahallıne gdturu'melerini yanımdaki memura emredip eşya sahıblerınm de beraber gel«nelerini soyledım Bu sırada Beşınci şube mudurü Suleymanla karşılaştık. Bana. ne olduğunu sordu. Kendısinö vazıyeti ız.ah edınce vapur ve bavulların tzmirde kontrol edıldığmi soyledı. Ben, ihbarı kendısme zıkrettim. Fakat o, «Polısin bavulu aranmaz> diyerek polıs ır.emurlarma bavvlları vermemelerini emretti. Bunun uzerıne polisler hücum ederek, bavullan zorla almağa koyuldular Ben bavulları vermemelerini gumruk metnurlanna tekrar emrettim ve telefona koşarak Emniyet mudürü Sebati Atamana keyfıyeti bıldırdim Tekrar hâdıse mahallıne donünce kısım âmıri Salâhaddınle, karşıîaştım Salâhaddın bana bavullan zorla kaçırdıklarmı soyledı Tekrar Emnivet mudurune telefon ederek vaziyeti haber verdım ve hâdıseyı zabıtla tevsık ettim > Bir gazetecinin şehadeti mamıştı. Hamal ve bazı gümrük memurlarından hâdıseyı tahkık ederek gazeteme yazdım > Şahıd Ucnıd Denizin bu ifadesini sanık Suleyman Sargutun vekılı Zıya kabul etmedı ve gazetede çıkan yazının mufettiş Ca\ıdın ifadesinın aynı olduğunu soylıyerek, gumruk hamallarının Emniyet muduru ıle 5 incı şube müduru arasmda vakı telefon muhaveresinden asla haberdar olamıyacaklarını ılâve ettı. Umid Denbden sonra Gumruk muhafaza âmın Salâhaddin dinlenıldı. Bu şahıd, hâdıseyi anlattıktan sonra gumruk memurlarıle polıs memurları arasmda hiç bır hâdis»mn olmadığını söyledi. Yolcu salonu gumruğu muduru Neşet Yucelır ıse hâdıseyi şu şekılde anlattı: « Aksu vapurunda c€r«yan eden hâdısenm b«Tiım bıldığım safhaları şunlardır: Aksudan evvel Guneysu, batı Akdeniz seferinden donmuştu. Bu vapurdaki polıs memurunun çüphelı halı nazarı dıkkatımı çektı. Aksu geldıkten sonra da bu memur Aksuya çıktı ve telâşlı telâşlı aranmağa başladı. Şuphem bır kat daha artü ve gumruk memurlarmdan Mehmedi, kendısmi takıbe gonderdım ve ben muayene burosuna gittım. Bıraz sonra mufettiş Cavid yanıma geldi ve bir mudde*t kaldı. Bu esnada gumnık memuru Mehmed yanımıza gelerek bır polia memurunun uç bavulla vapurdan çıktığını söyledi. Mufettij Cavid, bu hâdıse ile alâkadar oldu ve yamna birkaç memur alarak gıtti. 56 dakıka sonra Cavıd heyecanlı bir hald<« yanıma gelerek bavulları muayeney© vermedıklenni; Emniyet Müdürüne telefon edeceğini söyledi ve telefonda keyfıyeti Emniyet Mudürune bildirdi. Soara tekrar gitti ve 12 dakıka sonra geri gelerek bavulların ortadan kalktığını soyledı. Emniyet Müdıirün« tekrar telefon ederek beşind jube müdurüne emir verilip bavulların aranmasını söyledi. Mudür bey kendisine; Suleyman Sarguta emir verdığini ve bavullan aramasmı aöylemıg. Bera berce pasaport daıresıne gıttık ve bavulları bulduk. Kapıdan çıkarken beşıncı şube muduru ıle karşılastık. Mudur, kendısıne niçın haber vermedıklerıni sordu. Mufetüş Cavid, buna salâhıyettar olduğunu soyledı ve Emniyet Mudurunun bavullar içın verdığı emrd kendısine hatırlattı. Suleyman Sargut, bavulların fcrurada olmadığını ve bıraz sonra kendisine gosterebıleeeğını soyleyınce mufettiş Cavıd, meydanda olmıyan bavullar içın ancak zabıt tutabıleceğiru Boyledı ve beraberce benım odaya gıdıp bır zabıt hazırladı. Zaptı, ben, mufettiş, Suleyman Sargut ve iki memur imzaladık! Bu esnada bır komiser muavıni bavulları getırdi. Mufettiş Cavıd, çok vakit geçtığı için bu bavullan muayene edemiyeceğıni soyledı. Bu da ayrıca bır zabıtla tesbıt edıldi > Şahide, Aksu vapurundaki polis memurlarının kaçak eşya getirdıkleri hakkında bır ihbar yapılıp yapılmadığı soruldu. Neşet Yücelır, böyle bir ıhbar yapılmadığını soyledı. Neden şiıphek'ndığı hakkında sorulan suale de Neşet Yucelır, şu ce\abı verdı: < Gumrukten kaçırılması ve bavulların muayeneje arzedılmemesınde ısrar edılmesı şupheml arttırdı. Ihsanın bavullarla alâkası olduğuna dair hiçbiî kanaatım yoktur. Suleyman hakkında da aynı veçhıle duşunuyorum. Hattâ kendısıni daha eskiden de tanıdığım içın onu bavullarla ilgih gdremem. Kendısme o gun, ne dıye bavullar'a bu kadar alâkadar olduğunu da sordum. Çok heyecanlı idı, bana cevab vermedi > Günün îktisadi Hâdiseleri İHEM NALINA I M1HINA I Belediyeıtin malî vaziyeti Yeni sene bütçesinin tevzinine imkân görülemiyor Belediyenin malî durumunu ıslah ve gelırıni arttırmak ve mustakbel statuyu hazırlamak üzere teşekkul etmış olan Şehir Meclisı ujelermden Halıl Hılmi, Cemıl Topuzlu. Burhan Felek, Ekrem Amaç, Sadl Pekter, Nacı Abdulkadir Karamursel ve arkadaşlarından murekkeb korrJsyon mesaısuu ilerletmıştır, Komisyon. raporunu ajbasmda toplanacak olan Şehir Mecksıne sunacak, ondan sonra gene meclıs uyelerinden mürekkeb bır heyet bunu Ankaraya göturerek imkân sahasına konulması işuıi testnt ve kasun ayının onunda toplanacak olan Paxtl kurultayında da bunu mudafaa edecektır. Beledıye statusunün degışmesi için hazırlanmaita olan projede Belediye meclısının salâhıj etlerının artürılması da vardır ki bununla bu meclıslere esaslı bir salâhlyet yerilmesı istenilmektedır. Bu sebebden projenın Parti kurultayında konuşulmasına lüzum gorulmektedır. Yenl sene bütçesinin 19 milyon açıkla Daımi Encumene verıldığını, encumenın de bır çare bulmai imkâninı goremiyerek bütçeyi oldugu gibi Şehir Meclislne arzedecegini jazmıştılc. Dün encümen azasından bir zat, bır muharrirımize: < Tevazun ettirmek imkaniru bulamadıgımız butçeyi zannederlm ki Şehir Meclısl de bu şartlar altında tevzin edemiyecek ve mevcud açıgı ile birlikte çare bulunması İçin hükumete arzedecek tir. Yenl butçede luzum gösterilen 45 milyon liralık gelir, Belediye mekanızmasının şoyle boyle yurümesi içindir. Halbukl tetkikat yaptırdüt. Halkın çopünün alınması, sokaklarda ıpk yanması, kaldınmının yapılabllmesi gıbi gunlük ihüyaclannın temini için Belediye bütçesinin en az 100 milyon Ura olması lâzımdır ki bu miktara, büyük imar işlert dahil degüdir> demiştir. Francala fiatlatı Değırmencıler dun Beledijede muaun Sald Koçağın bajkanlığında toplanarak hükumetin vereceği beyaz unla imal edılecelc francala «atlarının tesbltı işıni incelemişlerdır. Netıee yarın Daıml Encumene arzedılecektlr. Sudkostik siparişleri Son gunlerde sudkosük ıthalâtı içın yapılan teşebbusler artmıştır. 9 agustostan »onra muhtelıf fırmalar Amerıka. Belçıka ve Frantaya takrıben 2330 ton sudkostik BÎparis etmışlerdir. Gene Imperıal Chermcal »ırketının •enelik kontenjanı olan 2000 ton iudkostıkten muhım bir kısmı memleketınuze gelmıştlr. Bunlar, Bolge Sanayı Bırlığınce lhtıyac sahlblenne tevzı edılecektlr. Bundan sonra sahid gazeteci Umid Denız dınlenildı Bu şahid, şunları soyledi: « 25 8 947 günu Beyoğlundan tramvaj.la matbaava gehyordum Sahanlıkta 34 kişımn konuşmalarına kulak misafiri oldum Gumruktekı bu hâdıseBundan sonra savcı söz alarak: yı anlatıyorlardı Hemen Karakoyde c Hâdıseden haberdar olan Emnitramvaydan ındım ve Gumruk binasına gittım Saat 17 yi geçtığı ıçm k'mse kal yet Muduru Sebati Ataman ile GdraBiz o zaman Festekizzade mahallesınde otururduk. Babası babamın dostu idi; kendısı de benımie futbol falan oynar. gozü pek bır delıkanlı idı Şımdi o da benim gıbi kıdemli bir gencdır Efendım sazı uzun uzadı merakta bırakmiyavım, Kalkandelenll ArJ Beydsn bahsetmek istıjorum. Dedığım gıbi çocukluktanben tanıştığımız içın. hani İçb dışlı olmuşuzdur Kalkandelenll Arıf şımdi serveti yuz bmlerle sajılabılen bır Bdamdır AUah versın, gozumuz yok Kansı çok evvel vefat ettıği içın sonradan başka bır kadmla evlennuşti Dâri dunjada bır tek oğlundan başka zurrıyetı olmadıg'ndan, çocuğa yuzverdı Uvey ana elınde bujudugu içın de bıraz haylazca oldu oğlan Eh şımdı yırmıyi geçiindır. Tabıı işı gucu para yemek Ama baba sıkıdır h a ! Hâla çocuğa günde iki lıra venjormuş Gunahı, vebah sojbjenın bojnuna! Ne ıse orası bıze lâzım değıl Kalkandelenli ArJ Bey, yaz başlarmda bır gun bıze geldı Ooo! Gel bakaLm Arıf Bey. Ayol nerelerdesın? Vallahı kardeşım işler bırakmaaz Almîşım Sılıvnde bır ış Bır de Balıkesiıde Oradan oraa koşarım Ne yaparsın? Lâzım ekmek parası kazanmaak' tşıten de senı aç kalmış sanacak. Ayol kazandığını yemeye başlasan sana da jeter, zurnjetıne de. O>le değıl kuzıım Hazıra demış 4ağlar dayanmaaz Şimdı bırak onu sen! Bana bır huzmat yapacaaksın! Buyurun Benım oğlanı evlendıriyorum. Pek geno değıl mı» Evet ama ben de, hani tercıh edeerim gene ıken evlensm! Ev adamı baflaar Âlâ! Uğurlu kademli olsun Kımin klzını alıyorsun' Sen tanırsm Hani var İdi, sizın mkl mahallede bakkalm janmda öir tvhnye zabıü Cemal Bey.., üidu. Evet! Onun kızı var. Oğlan onu ıster Biz de munasıb gordıık Amerıkan mektebJnde okumuş. Güzel bir kız. Baba« (ok, anası da yok.. hani. Kerniksız et desenel Onun gibi bir şey. Soz kpsıldi m ı ' Yok efendim. Bu lşi sen yapacaisın. Neyi? Beraber gıdeceğiz. Sen bu lnzı benım namıma lstıyeceksın. Ayol ben.. Kırk jılda bir senden bir rica yaptık. Ona da hayır dersin.. yapma AUah aşkına. Çok rica ederım. Sen biliyorsnn! Bızımki, oğlanı sevmez Nerede oturuyorlar? Gene eskl evlerinde.. Pesteklzzadede Ne zaman gidecegiz? Yarm. Ben yann g^demem. Oburgun. Ben gelecek haftaya kadar doluyum. Amma yaptın ha!. Beş daklka. Canim o beş dakıkalık lş değıldir Ben bibrım Gelecek hafta sah gunü. Olmasın salı. Çarşamba olsun. Soz mu? Soz. Ben senı gellr alınm otomobille. Kaçta? Sabahleyin. Pek erken gelmel Onda... Onda. Kahvesinl içtl. Bıraz daha konuştuk. Oğlamn a\ areliğinden, bir iş tutmadığndajı ştkâyet ettıkten sonra kalktı gıtti. Üç gun sonra bir gün gazetede otururken telefon çaldı. Alo. Burhan Felek Beyle konuşmak lsteıim (Bır ınce kız sesl). Benlm. Beyeferdi! Benlm sazden bir ricam var Buyunm. S z bu çarşamba günü bize gelecckmlssinlz Ben merhum Cemal Beyin kızı ruk Muhafaza Başmudurü Hamıd Tigrelın şahıd olarak mahkemeye celbme ve bugunku celseye gelen sanık Şukru Inanın tevkıfme karar verılmesı...» nı ıstedi. Bılâhare, Suleyman Sargutun vekılı Suad Zıya soz alarak muvekkılının tahhyesını taleb ettı. Dığer mudafi Celâl Bağdır da mu\ekkılı hakkında tahlıye talebınde bulunduktan sonra DU hususta mutaleasına muracaat edüen savcı, bu talebin reddıni ıstedi. Bunun üzerıne heyetı hâkıme bu hususta karar vermek içın muzakereye çekıldi ve 20 dakıka suren bir içtiınadan sonra: «Sanıklar hakkındaki tahliye taleblennın reddine, vaktın gecıkmesinden dolayı dınlenmiyen 5 şahidin gelecek celsede dmlenılmesıne, Şukrü Inanın tevkıfme ve Emniyet Müduru Sebati Ataman ile Gumruk Muhafaza Başmudurü Hamıd Tigrelın şahıd olarak celblerıne karar vererek 6 saat süren duruşmayı 11/9 947 perşembe günü saat 14 e tâlık etti. Memleketımizin en ••••••••^•ü••••••• Y a z a n : ^^»^»^ zayıf taraiı isühsalıru arttıramamasıdır. Sıkıntımızın puıarı budur. Ne zıraat, ne maden ve ne de Banayı sahalarında, gelışme tabirınden farklar var. Bugün bu ışler her memanlaşılan manada bir çoğalma ve ureme leketin en muhim işlerınden sayıhnakolamadı. Son bır yıldakı iktısad duru tadır. Bizde ıse iktısad sayılarını toplamumuz boyle olduğu gıbi, evvelkı uzun ınak ve onları terkıb ederek manalanyıllarda da boyle olmusrur. Bu en esaslı dırmak işı bu basıt iki mercıe bırakılmemleket davamızm zaman zaman far mıştır. Şahsî goruşumuze gore bu sakına varmadık değıl. Enerjımm tuketır yıların toplanma ve terkıb metodu Meccesıne sarfettığunız bühassa JÇ sıyaset lısten çıkacak bır kanunla açıklanmağa davalarımız fırsat verdıkçe, iktısad ışle nruhtacdu. Zıra paramızın değer hesabı rımıze de baktık. Bazı istıhsal tedbırlerı ve jşçının gundelık iddıası gıbi hayatî de aradık. Beş jıllık sana>ı plânları ha meseleler bu sayılara tâbidır Onun ıçıneırlayıp kısmen tatbık etmek, devlet ıs dır kı, Batının ıktısadca sevkolunan tıhsalı cevresınde alman musbet tedbır memleketlerinde, iktısad hayatma aid lerdendu. Bunların yanında kuru temen sayı toplama ve neşretme ışı, devletın ftı sırurlarını asmıyan hareketlerımız de yetki ve sorumluluğu altında cerejan vardır. Zıraatın kalkınması içın yapılan etmektedir. ların çoğu bunlradandır. Guney çıftçısıne Toptan eşya fiatları ve hayat pahahıtaben (pamuğunuzu ıkı mıslı arttırın) ve tekmıl koyluye donerek (onumuzdekı lılığı muş'ırelerımızın bu iki yarıresmî yıllarda ıkı mıslı buğday ısterız) gıbi merci tarafından çıkarılan sayılarında, parolalardan ve komur havzasmda sonu birbirını tutmıyan ve neyin ne ıle mubır turlu gelmıyen incelemelerden sonra kajcse edıldığı esaslı olarak anlaşılmı(komur istıhsali arttırılacaktu) gıbi teb jan metod aykırılıkları var. Onun için çırlerden maalesef şimdıye kadar elle tu bu sayılardan ıstıfade imkânı daralıyor. bulur başarılar alınamamıştır. Netıcede Bu itıbarla, geçen ve bu ağustos aylamıllî istıhsal hemen hemen olduğu }er rı arasmdakı toptan fiatlarda yuzde 11 8 ve geçım masraflannda Istanbulda yuzde saymıştır. de 6 4 ve Ankarada yuzde 9 7 olarak Eski usullerle çalıştıkça, Istihsalımiz hesablanan artışlar uzerınde fazla durden ne bekliyebılırdık? Genış imkânlara mıyacağız. Kaldı ki, toptan eşya fıatrağmen ancak birkaç yuz bın balyeden larında mahdud dahi olsa, hâlâ devam Ibaret pamuk istihsalımız bu gerı usul eden karaborsa fiatları hesaba katümalerin neticesidır. Gerı buğdaycılık yap mıştır. Şu gunlerde uzerınde hassaslıkla tikça bır hektar topraktan nema almak öurulan geçım masraflan için de, ornek için 480 saat çalışmakta devam edece alman aılenin nufus tabakalarımızın ğız, halbukı Amerıka aynı hektardan yılhk gelırleri yuksek sayılacak olanalacağı nemayı 27 saatte alıyor. On se lardan almmıs obnası bize aradıklarıkızde bır zamanda ve hangi nema? Ko mızı verememektedir. Batıdaki geçim mur çıkarma usulumuz kazmaya da er.deksleri hesablarmda ele alınan ortayandıkça, maden işçisi başma gunde 600 lama aıle, ekserıyetle bır işçı ailesıdir. kılo çıkarmakta devam ederız. Halbuki *** Amerıkada işçi başına günde 6 ton koİhracat ve ithalâtımızm arttığı bir mur alınıyor. gerçektir. Geçen 7 eylulden önceki yedı *** ayla, sonraki yedi ayda ithalât ve ihBu şartlar içinde bulunan memleketi racatta gorulen artışlar ihracatın barız mızde, yalnız para ayarlamasile iktisad olarak lehınedir. Bunda, para ayarlamakalkmmasmm imkânı olamıyacağı asi mıza ılâve olarak bilhassa Amerıka fıatkârdır. Para ayarlamaları, istihsale yar larının yüzde 50 kadar artması da amil dım ederlerse mana alular. Yoksa, mal olmuştur. Bu lehte fark, eşya hacminde meydana çıkarma yetkımiz, otuz yıl ön 8 mısli, değerinde 3 mislı kadardır. Ithacekı hayat uslubuna gore çok artan yeni lâtunızm aynı nısbetlerde artmadığı tıpteki Türk ferdının bugunku ihtıya meydandadır. Halbuki, fikrimizce, Türcıoa cevab veremedıkçe, para amelıye kıye içuı iüıalâtın onemi açıktır. Bıze lerının çok daha inceleri dahi yapılsa, modern usullerle serı istıhsal ımkânlarefaha eremeyız. Batıdaki ayarlamalar rını verecek ithalât malzemesi, dığer kısa vadeli oknuş ve konionktur ıslahı eşyadan evvel lâzım gelıyor. Gun gün içm yapılmıstır. Halbuki biz bir bunye ıstıhlâk edeceğuniz maddelerın ithali degışmesi devrmdeyiz. İstıhsal cihazla mahdud, fakat ziraat, sanayi ve maden rımız artan ve anlayan nufusumuza ar Lstıhsalımize yarayacak malzeme ve matık tekabül edemez durumdadır. Bun kınenın ithali çok olmalıdır kı, bunlan ları genişleteceğız, modernleştıreceğız. Baü usullerile işleterek bu memleketi Onun içın paramızı dış iktısad âlemi ıstıhlâk eşjası bolluğuna garkedebılenınkıne uydurmaktan ıbaret basıt bir lım. Bıze gore, şu içınde bulunduğumuı kaygı içinde değıliz. Bu para intıbaklan iktisad devrinde, ihracatımız bır vası24 saatte yapılabilır. Merkez Bankalarını tadır, asıl gayemiz ithalât olmahdır. *** haberlemeden ibaret kolay bir jştır. Devamlı takib olunursa yurütülebihr de. Harbden evvel istıhsal cihazlan müFakat bır intıbak amelıyesi, nıhaî hedef olan istıhsal gehşmesine yardım için de kemmel olan memleketlerde para ayarğıl de, geçmışten gelen zayıf bır istihsale lamaları çok yapılmıstır. Bunlarda hecan ve hayat vermek içın kullanılırsa, def, dığer memleketlerle rekabeti temın sabu taşı çatlıyasıya kadar beklense etmekti. Rekabet imkânı zayıflaşınca, etraflı hesablara dayanan yeni para defajdasız kalır. ğerleri bulunabılu. Hesablar doğnı ise, Onun içindir i i , geçen yıl bugün, ya ayarlamanın tatbikatı faydalıdır. Bizde kın geleceğm hesabma vadedılen ucuz ayarlama, paranm iç ve dıs satın alma luk ve refah aradan bu kadar aylar ve guclerı arasmda açılan makası kapathaftalar geçtığı halde sağlanamamış, mak için yapıldı. Bununla beraber, ılâve umıdler suya duşmuştür. Bır darlık, olunuyor ki, gayrivazıh bir durumu bermaddî hayatın baskısından anlaşılır. taraf etmek, iktisadımıza vazıh bir para Maddî hayatın baskısma az maruz olan temin etmek, hedeflerden biri idi. Iktiveya hiç olmıyan için, darlığı sayılarla sadda her ?ey ölçülebıldığine gore, her tesbit etmek zonı vardır. O tarafa da sey vazıhtır. Bir iktisad vuzuhsuzluktan donerek, sayılarla konuşmak mümkün vuzuha götürmek için değil, çüruk tedür. Fakat memleketimiz için bu pek melde sallannken, sağlam temele oturtgüç bır şeydir. Zıra, memleketimizde mak için kuvvetlendirılir. Bu itıbarla sayı kültürü az. iktisad hayatım hafta ayarlamamız, mevcud farzolunan bır vuzuhsuzluğu gidermek gayesıle yapılmış hafta sayılarla takib etmek alışkanlığı olamazdı. hemen yok gibidir. Bugün ortada sayı Yaymlandığına göre, ayarlama, harb toplıyan iki merkezimiz var. Biri Ankarada Konjonktür masası, diğeri Istan« sonrası malın malla mubadele devri kabulda Tıcaret Odası endeks memurluğu. panacağından ve paraya karşı mal müBunların da çıkardıklan toptan eşya ve badelesi devri açılacağından yapılmısgeçım masrafları sayıları arasında külli tır. Fakat, harb biteli iki yılı geçti, he 7 eylul kararları Dr. Nizameddin Âti Sav Bir türlü toplanamsyan yarım milyon lira irkaç gun evvelki fıkrasında, arkadasım Burhan Felek, şoj le dijordu: «Halkı ha>u ışlerıne, cemiyet çıkarına para vermeğe alıştırmalıyız. Gerçekten memleketimiz bu bakımdan en fakırlerden bırıdır Bır ecdadımızm bıraktıkları hajrata bakm; bır de mılyonluk Istanbul nufusundan hâlâ yarım milyon lıra toplıjamamış olan Şışlı camıı ınşaatına bakm! Bu, utanılacak şeydir > Şisli camii için, iki jıldır 500 bin lira toplıjamayışımi7 hakikaten utanılacak şejdir. Bu koca sehirdeki Musluman nufusunun şu veja bu işte çalışarak paıa kazanabilenleri. iki jıldır ayda onar kuruş verselerdi, bu yarun miljon lira, şimdİNC kadar, toplanmış olurdu. Atalarımızın «hajır ve hasenat» dedikleri islerde gosterdikleri comerdlikle bizitn nesillerımizin hasisliği arasındaki fark, saşılacak ve utanılacak kadar bujuktur. Cemiyet için fedakârlık eden ha\ırse^er insardar gene vardır: fakat pck azalmıştır Paıa pul salıibleri vurdumdınmaz olmuştur. Şisli camii icin yardım toplıyanlardan biri sojlujordu: Hali ^akti jerinde ve ojun muptelâsı bir ba\an, jesil masa başında hemen hemen her akşnm yuzlerce lıravı kâh kazandığı. kâh kajbettiği halde; SLsli camii icin japılan bir muracaate «bana ne?» dije omuz silkmiş; Turklcşmiş bir Ermeııi vatandasın, cami icin >apılan teberrua istiıak ettiğıni gorunce nihajct o da, fedakârlık etmeğe razı olmuştur. Bu fedakârlık, bir tek lıradan ibarettir ve o tek lirajı da \aid halıude askıda bırakmıstır. Gerçi bu, ender bir hastalık nev'inden emsali fforulmemiş bir hasislik ve duygusuzlukrur nmnıa, maalesef işte vakidir. Buna karsıhk da gene orta halli bir bayan 300400 liralık bir halısını Şişli camiineı hedije etmiştir. Camiin yarı >arıya yapılmasını tenıin edenler de, işte bu gibi keseleri değil, fakat ruhları zengin olan dindaşlardır. Teberruları tcşvik etmek maksadile Ramazanda Şişli camiinde bir Mcvliıl okunmustu. Bu emri hajırda Mevlid oku\anlara, camiin inşasile meşgul hejet yirmi beser lira gondermiştir. Işittiğim« gore, bu parayı kabul etmijerek camie teberru eden jalnu Nccmi Kıza olmuştur. Yunanhların mcshur bir Averoff nrhll kru\azoru vardır. Bu gemi, 900 bin altın Ingiliz lırası teberra eden, Averoff isminde bir Yunanlı zengınin hedhcsidir. Gene Atina ile FaJejron limanı arasındaki geniş ve mukemmel asfalt yolu, başka bir Yunanb zengin yaphrmıştır. Rahmetli Donanma Cemi\etinin, bu\ük kısmını orta hallilerle fakirlerden topladı^ı para ile Yadigâr sınıfı dort muhTİb aldığımız zaman, gene bir tek adam \unan donanmasına dort muhrib hediye etmişti. Bu adam, Vasil isminde Anadolulu fakir bir Rum iken Yunanistanda tavattun etmiş; orada bir hayli para kazandıktan sonra, Ingiltereye giderek ArmstrongWickers şirketinin en bü\uk serma^ edarlarından ve Ingiliz harb sana\iinin en zengin, en me<ihur simalarından biri olan Sir Bazil Zaharofftur. Bu adam, İstiklâl Harbimiz sırasmda d», Yunanistana miljonlar kıymetinde harb malzemesi hedije etmiştir. Bu harb içinde, milj'oner Müslüman Turkler de çoğalmışhr amma, Şişli camii için, işte hâlâ yarım milyon lira toplanamamıştır. Çünkü cami için teberruda buluuanlar, bu milyonerler değil, orta hallilerle fakirlerdir. Bizim nesillerimiz, cemijetin hajTi için atalanmız kadar cömerd olabilseydiler, Şişli camii, İs(anbulda pek çok emsalini gördüğümüz gibi bir tek hayırseverin himmerile yapılmış olurdu. nüz Merkez Bankaları eskı gorevlerınde devam edıyorlar. Hattâ, bazı memleketerde harbdeltmden daha sıkı olarak. Mılletlerarası Cene\Te ve dığer sehırlerdeki tıcaret konferansları, henuz bu yollarda tek adım dahi atamamışlardır Daha da yakında atarmyacaklardır. Sırf bu hedefı tutarak, başkalarının da ayarlamalara gıttıklerı gorulmedığme gore, bızım para değer değıştırmemizın temel sebebı, açılacağı farzolunan mala karşı para devri olmasa gerektır. 1946 nuı ılk sekiz aymda fıatlarımız duserken, dunya fiatları yukselıyordu Bundan dolayı ajarlama luzumlu idı dendıği de var. Boyle şey mi olur, dunya fiatları çıkarken bızımkıler de tırmanmalı, duserken bızımkıler de duşroelidır, boyle olursa normal olur, aksı hal normal değıl, sıkıntı doğurur goru c u de ileri suruluyor. Unutuluyor kı altı harb yılı ıçindekı iktısad durumumuz, harbdekı memleketlerin iktısad durumlarmdan bambaska idı. Onlarda istıhsal vasıtaları yanı fabrıkalar ve tarlalar şıddetle yıpranmış, tahrıb edılmış, kısmen de büsbutun mahvolmuştu. Elbette boyle memleketlerde harbden sonraki randımanlar az olacak, fıatlar yukselecektı Bız gerçı, harbden çok zarar gorduk Bir milyon erı istıhsalden uzak ruttuk Fakat, topraklarımız ve istıhsal vasıtalarımiz onlarınkı gıbi kullî surette zedelenmiş hale gırmemıştır. Harb bıter bitmez, alışkan olduğ'Jmuz tarzımızla ıstıhsale başladık. Çıftçı ve i?çı sajıları da nısbl bır artış gosterince hâlâ Ingılterede ışçı darlığı var, bizde bır fıat duşmesi olabılmıştır Bunu gayritabıî değıl, tabıî gdrmek daha doğru olacaktır. Dığer memleketler harbden sonra sulha kavuşunca, harbdekı terakum eden servetlerinı kıthktan çıkanlara mahsus tehalukle eşyaya doktüler. Fıatlar, para tarafmdan olan bu tazyikle, bır kat artü. Biz ise harbde o derecelerde kıthk içinde değıldık. Turkiyede, cennette yaşanıyor gibi yaşanmaktadır diyen ecnebilere birçok defalar rastladığımızı hatırhyoruz. Harb sonrası, eşyaya o derece hucum gostermedık. Onun içindir kı, dünyada fiatlar çıkarken, bizdeki fıatlarm duşmesini bir sıkıntı telâkki edıp, onu kaldırmak için para ayarlamasına lüzum görüldüğü, sağlam temele dayanarak ileri surulemiyecektir. Galıba, ayarlamamızın en kuvvetlı mucib sebebı BrettonWoods anlaşması olacaktır. Bunun dorduncu maddesine gore, anlaşmaya giren memleketler, paralarını, ya altma, yahud 1 temmuz 1944 tekı altın değeri esası dahilınde dolara gore tesbit edeceklerdır ve Milletlerarası Para Sandığı ve Banka ile olan muamelelerını bu surette ayarlanan paralarile yapacaklardır. Tabiî olarak. bu ayarlamaları önceden Sandığa ve Bankaya bpdireoeklerdir Biz de bu teşkılâta girmiştık. Ayarlamanın akabinde de paramızın dolar ve altm değerlerıni teşkılâta bıldırdık Bılmdığı gıbi, bu teşkılât, lıramızm yeni dolar ve altm değerlerıni kabul etti. Bır goruse gore, mademki, BrettonWoods bu değreleri kabul etmiştir, o halde onlar uygundur. Burada ne bu zanna, ne de hesablamanm teknığıne dokunmadan soylenecek şu olabılir ki, paramız başta olarak ıktısadımızı nisbî bir konsolıdation'a gdturdülcten, ona hududları seçılir bir şekil verdıkten sonra, BrettonWoods'a girmek mümkün olabilirdi. BrettonWoods Sandık ve Bankası 1 mayıs 1945 te kurulmus olduğuna ve iki yıldan fazla bir zamandır faydası da dokunmamış bulunduğuna göre, bu anlaşmaya girme yüzünden yumuşak, sert tartışmalara vesile vermemek düşünulebilirdi. Kaldı ki, dünya fiatlarınm çılocağı, her türlü iktisadî tefekkü» bir tarafa, Bırinci Harb sonu tecrübelerile de sabıttır ki, hemen hemen beklenen bir gerçekti. Yedi yıldır bu normal zamanları, şafaktan önoe z«vkle seyredılen Çobanyıldızı gıbi hayallerimizde canlandırmıştık. Bu Normal zamanlara kavuşmamız için kadar bekledıkten sonra, birkaç ayın ne daha (birkaç ay beklememiz) lâzım gel hukmü olur! diği bir ikaz sadedınde anlatılmaktadır. Ur. Nizameddin Ali SAV (ıçimden ne dıyeceğnü duşunuyorum) Fatıh Mehmed Sultan, Mehmed Fatıh Mehmed Sultan Fatıh zamanındanberi böyle haller olduğu tevarihlerde yazılıdır. Demek antika blr hastalık bu. Evet! Evlerden ırak.. hem ben zaten kızı beğenmedimdi. Bir molada hali var.» Şimdi ne yapmaalı bu bizim oğlana?. Hay yarabbi sen bılırsin? Onu bilmem acna kıza da yazık oluı1. Hemen vakıt geçırmaden haber ve rehm.. değıl mi ya?.. Sonra dıli çozülmez. Hakkrn vaar bilâder, hakkın var. Haber vermelı. Ama ben gidemem!. Yap bana bu iyılıği... Sen bır haber gunder.. değılmiş kısmet ne yapalım?. dersin! Subhanellah'.. Falan fılân. Ertesi günü kız bana tekrar telefon etmez mı?, Beyefendi.. Kımsıniz?. Ben bahriyeli Cemal Bejın kızı Sema'. Neydi o bakayan.. Kastanpirin.. (Gulerek) Hayır yanlış soyluyorsunuz.. Istınpırmganga.. İste öyle. Ayol sen ne şeytan şeysin? Nereden buldun bunu? Ne yapayım beyefendı? Başka çare bulamadım. Ne haber? Vazgeçtik.. Biz bdyle çince görüşen kızı naapalım.. Sahi mi söylüyorsumız,, (Gülerek) Allahaskma alay etmeyin! Vallahi ciddî söyluyorum... Oyle ise teyzeme haber veriniz.. benım sızınle goruştüğümü o bılmiyor. Adreslerı soyle bakayım... Adresı aldım ve bir mektubla «kısmet degılmış. Allah afıyet versin. Inşallah bs=ka havırlı bir kısmet çıkar> diye •sSetna» nıa serbest olduğunu bildirdım Şimdi bu îşi meydana vuruşumun «ebebi evvelâ oğlan geçenlerde Amerıkava gittı. O taraftan korku yok ikincsı Sema da bır gencle ni=anlandı ve ışın tuhaf tarau bir adaşımla... \İSA\ Semft.. Hangi Cemal Bey? Festekizzade mahallesinde BahriyeU. Haa! Evet evet.. geleceğiz.. nereden bUIyorsunuz? Bize haber geldl Sabah saat onda. T&mam. Aman beyefendi! Sız bu i^e karışmayın. Neden? (Aglar gibi bir sesle) ben o çocukla evlenmek tstemlyorum. O adam benlm ruhumu anlayamaz. Çok rica ederim.. sonra ben kendimi.. Kızım sus ağlama! Madem lstemiyorsun, soylersın, Zorla guzellik olur mu? Ben reddedemem. Nıçin? Ben teyzemin yanında oturuyorum. Eniştem sert bir adam Çocuk da zengin! O zannediyor ki saadet para ıledir Ben o damla anlaşamam. (Hıçkırarak) kaba saba bır şey.. Benl ilk gordüğü zaman, vapurdan çıkarken çımdıkledi. Amma yaptın ha! Vay hayta vay! Pek rica ederım beyefendi! Siz bari, Peki kızım ben ne yapayım? Benim sızden ncam, çocuğun babasmı bu işten caydınn! Nasıl caydırayım? Senin için iftira atamam ya!. Soz de verdım. Sıze geleceğım Acaba teyzemz... Siz bize geldığinız zaman adamı bu fikırden vazgeçırtecek fırsatlar bulursunuz Nasıl bulurum kızım! Beni boyle müşkül . Allah aşkına beyefendi bu kadar adamm islni yapıjorsttBU». Sir r«Uaı 150/A \ Yazan: HASTALIGI Burhan Felek kızı muhakkak bir felâketten korumak Istemez mlsinlz? Kendi kızanız olsa bu odun gibi adama vertr mlsiniz? Allah, Allah. Bak gu işlere! Demek ıstemiyorsun? İstemiyorum beyefendi. l n | : â n ı yok. Ben o adamla yasayamam! Ne yapalım çimdı? Siz yapacağınızı benden öğrenecek değılslnia ya!. Allah aşkına kurtulmama yardım edin. Butün ümldim sizdedır. Allaha ısmarladık. (Çat!). Nasıl, durum? Fevkalâde değıl mı? Bır tarafta kırk yıllık dostum Kalkandelenll Anf.. Öbür tarafta babasını tanıdığım bır gene kız. Ne olacak şımdı? Fazla duşünmeye hacet yok. Hele bir zıyaret gunu gelsın de, goruruz, dedlk Gunler de çabuk geçıyor. Çarşamba geldi çattı. Saat onda da gıcır gıcır bir otomobıle bınmiş, Arif Bey geldi. Hadi kuzum. bekletmiyelım» haber gundurduk! Sonram ayıb oluur. Ben de giyimli idım.. atladık arabaya.. bızım eskı mahallemıze vardık.. bir eskıce evın onunde durduk.. kapıyı çaldık. Açtılar ve bızi birincı katta bır oılaya aldılar.. yaşlıca bir kadın teyzesı olduğu anlaşılıyor bize: Safa geldıniz! dedı.. (ve ilâve etti): Musaade ederseniz çocuğu gondereyım Zahmet etmeyın! dedım... Arif Bey: Yok efendim gürelim, hanım kızımızı.. sız de buyuuurun.. hep beraber gurüşürüz» Tulıaf bir alışveriş ama ne yapalım.. Biraz bekledik. Elinde tepsi ve içinde iki fincan olduğu halde bir güzel taze içeri girdi... Eski usulde bir gorücüye çıkış. Yahuı gorüculer erkek... Ben bu nkirde iken kız yaklaşü. Kahveyi önce bana sundu... Ben Arıf Beyi işaret etüm. Ona verırken... Hapşu! Hapşu! Hap. şu! Uç defa. hem de kahvelenn içuıe aksırmaz mı?.. Hay aksi şeytan!. Bak şu işe.» Kahveleri içelim mı? içmiyelim mı? Teyze hanım hemen kalktu tepsiyı aldı... A kıam.. ne oldun?. dedL Kız kıpkırmızı oldu. kadıncağız: Affedersiniz,. yenisini pışirsin.. derken Arıf Bey: Yok efendim!. Ne zaraarı var.. kızımızdan biz iğrenmeyiz.. Aa! Nasıl olur?. dıye bereket kadm çıkü gittı.. Kız da arkasından,. biz bırbirimize baktık.» Arif Bey sordu: Nasıl buldun kızı?. Güzel değü mi?, Güzel ama aksırığı beğenmedim... Efendim, nevazil bu! Ne zaman gelecek belli olmaaz Ben içimi çektim.. biraz daha bekledik... Anf Bey esnedi, sınirden olacak. Bana da sirayet etti, ben de esnedım. O bır daha esnedi. Ben tekrar esnedım Ay çenelenmız çıkacak yahu?. Esne bre esne1.. Ne ıse kız tekrar geldi... Kahveleri aldık... Karşımızdaki iskemleye ilışti teyze hanım da şoyle sol tarafımızdakı bır kanapeye oturdu.. Arıf Bey sordu: Nasılsınız kızım iyisiniz inşallah' Kız cevab verdi: Istanpırınganga!. Arıi Bey gulerek; Ben ıngılızce bıltnem. sen onu Felek Beyle konuşj.. Sen bize türkçe söyle.. (bana) oyle değil mi Felek Bey?. (Sonra kıza) Bız sizin ingılızce bıldiğinizi bıliyoruz, Mektebi bitıreb ne kadar oldu kızım?. Kız tekrar: Fıstanpiringanga! demez mi?, Arif Bey, kaşlarını çattı: Allah Allah! Ne soylüyorsun klznnM vallahi anlamıyooruz.. Kız bu sefer.. omuzlarmı kaldırarak: Pistanpiringanga dıyince Arıf Bey teyzesıne donüp: Hanımefendi! Kızımız rahatsız mıdır?. Kaduıcağız da neye uğradığını bilmei bir halde şaşkm şaşkm bize bakarak: Vallahi bilmem beyefendi' Hiç boyle bir hali yoktu.. sıkıldı mı ne oldu?. Diye konuşurken ben kıza baktım. Gozunun birinl kırpti.» Anladım. Bu sefer ben sordum: Ne zamandanberi boyle konuşuyorsunuz?. Istanpiringanga!. Arif Beye dondum: Beyefendi! Haydi biz hanım kızı rahat bırakalım.. başka bir gun geliriz. Diyerek ayaşa kalktım... O da bu emrivakıa karşı bir çey dıyemedi. Teyze hanım afalladı.. ve bu umumî şaşkınlık havası içinde çıkük., Arif Bey bana sordu: Bu ne iş yahu? Ne oldu bu çocuğa?. Ben sana bir şey söyliyeyim mi Arif?.. Söyle be kardesım söyle! Vallahi şaşırdım kaldım.. Bizim arkadaşlardan bırıne datv böyle bır hal oldu... Hiç unutmam Evkafta Cıhat kaleminde Nurı vardı bir kızı istedi. Kızın aıll rutuldu o zaman doktora muracaat ettıler. «Nişan bozan> diye bir hastalık varmış. Evleneceğini öğrenince b a a kızlarda olurtnuş. Eğer evlenirse dilsiz kalırmıs.. galiba bu kızcağıza da öyle oldu. Subhanellah. Bu hastalık yeni bir Hastalık mı bre Felek? Havır. eskiden de varmıs. tâââ i B. FELEK